Uludağ Premium Ultra Trail 2025

19.07.2025 tarihinde 30k parkurunu koşmuş biri olarak o neydi aman Tanrım demek istiyorum.Geçen sene ilk kez 16k parkurunu koştuktan sonra Uludağa hayran kalmış ve arkadaşımla birlikte seneye 30k koşalım diye karar vermiştik.Yarış planımda Zeyniler Cp ye kadar çok temkinli gitmek ve Sarılan Cpye sağ salim ulaşmak vardı.Yarıştada bu plana sadık kaldım.Çok sert teknik inişler vardı 20k ya gelene kadar.Birçok bileği burkulan,sakatlanan kişi oldu.20-24 arası 4k dimdik bir duvar.4k da 1k yükseklik kazanımı alıyorsunuz.Baton olmasaydı perişan olurdum.4k yı 94 dakikada tırmandım.İlk defa bir yarışta bu kadar çok oturan gördüm.23k da çeşme vardı çok kişi vardı bekleyen diye orayı pas geçtim.Buz gibi su akıyormuş şahaneymiş orası.Sonrasında 25.7k da Sarıalan Cp ye ulaştım sağ salim.Bundan sonrası rahattı artık yaklaşık 5k kadar bir mesafe kalmıştı.Son 1,5k da artık oteller bölgesi finish görünmeye başlamıştı.Parkur dümdüz olmasına rağmen herkes yürüyordu,kimsede koşacak takat kalmamıştı.Toplamda 30,80k süren,hayatımın anlamını birçok kez sorguladığım,hayatımın en zor yarışını sağlıkla bitirdim.18.10.2025 tarihindeki sıradaki yarış Kapadokya 63k için antrenmanlara devam.

20 Beğeni

Çok çok tebrik ederim.

3 Beğeni

Teşekkür ederim abi.Sen olmasan işimiz zor.Emeklerin için tekrardan teşekkürler.

3 Beğeni

Yarış sonu hastalık ve sakatlıktan bitiremediğim 42k yarış raporumu ekleyip, bilgi için paylaşıyorum. Umarım işe yarar birşeyler bulursunuz

22 Beğeni

Yarış raporu okumak bazen videoları izlemekten daha keyifli oluyor. Eline sağlık @husy72 Ayrıca çok geçmiş olsun tekrardan. :slightly_smiling_face:

8 Beğeni

Biraz geç oldu:) Ben de 66k parkurundaydım, 12:15 de bitirdim. Zeynilere kadar olan kısmı daha önce 30k koştuğum için biliyordum. Benim için en zor kısım zeyniler-saitabat arası oldu. Sıcak ve nem burada iyice bastırdı, 3. flaskı almam çok doğru kararmış. Buradaki tırmanışlarda iyidim özellikle şu meşur merdivenli kısımda baya yarışmacı geçtim ama inişlerde hep geçildim:) Saitabat cp de hiç durmadığım kadar durdum, o kadar beklemeye gerek yokmuş. Sonrası benim hevesle beklediğim zirveye kadar olan tırmanıştı, bu bölümde çok keyif aldım. Bir ara yağan yağmur çok iyi geldi. Parkurun özellikle çarşak cp den sonraki kısmı tam bir dağ yarışı, müthiş bir manzara eşliğinde tırmanıdık. Bu kısımda da baya birilerini geçtim ama zirveden sonraki inişte baya temkinli gittim, yine hep geçildim:) Sonuç olarak Uludağ yine enfes bir yarış oldu benim için, seneye daha hızlı bir 66k denemeyi düşünüyorum. Yarış sırasında her saat bir tuz tableti, 15 dakikada bir 1-2 yudum sıvı ve 9. saate kadar 45dak-1 saat arası jel aldım(9 saatten sonra mide izin vermedi, zaten daha önce en uzun koşum kapadokya 63k idi 9 saatte) Cp ler benim için yeterliydi, her cp de karpuz ve soda aldım.

18 Beğeni

Yaş haddinden emekliliği gelmiş biri olarak, UTMB gibi 100 millik bir koşu etkinliğine hazırlanırken, yazılı olmasa da herkesin bildiği kuralları takmamanız, yaşlanmaya direnç göstermeniz gerekir. Bu nedenle yakın veya uzak, tüm çevrenizin tepkilerini de göğüslemek zorunda kalırsınız.

Yaşlılığın bazı avantajları, bazı zorlukları ve pek tabii bazı kuralları vardır. Bu kurallara uymazsanız, türlü sorunlar bekler sizi. Tabii yaşlanacak kadar boş zamanınız varsa.

Yaşlılık, bir yandan yoğun çalışırken, edinmenizin çok güç olduğu kötü bir alışkanlık gibidir. Bunun için bolca boş zamanınızın olması gerekir. Yine de hayatın belirli dönemlerinden biridir, yadsınamaz.

Gençlerin sonsuz enerjisi ve bol zamanı vardır, ne yazık ki maddi kaynak konusunda sıkıntı yaşarlar.

Orta yaşta maddi sorunlar genelde çözülür, enerji de hala boldur. Bu sefer de uğraşları için zaman bulmak sorun olur.

Yaşlılıkta ise, maddi kaynaklar hala iyi olsa ve zaman konusu da sorun olmaktan çıksa bile, maalesef artık enerji kalmamıştır.

Yaşlılık, “Hadi dede, top oynayalım” diyen torununuza, “Sen kardeşinle/arkadaşınla oyna” demek ve bunun için çok üzülmektir.

20 yaşındaki gençler, dünyayı değiştirmek isterler. Aslında 70 yaşındakiler de isterler ama, artık bunu yapamayacaklarını bilirler. Artık umutların tükendiği, anıların öne çıktığı dönem gelmiştir.

Bu kurallara uymuyorsanız, yaşlanmaya direnç gösteriyorsanız, genelde çoğu zaman komik durumlara düşersiniz. Yaptıklarınız nadiren umut verici bulunur iken, çoğu insanın aklında “İcat çıkarıyor şu herif, dağlarda geberip gidecek, cesedini bulamayacağız” eleştirisi geçer ve bir şekilde size de hissettirilir.

Yine de, en azından UTMB için küçük bir simülasyon yapmam gerekli. Gençlerin neşeyle, güle oynaya geldiği koşu yarışları, sizin için hep “Acaba”lı sorularla dolu olsa da…

“Bitirebilecek miyim. Bitirsem bile, sonrasında adım atacak halim kalacak mı. Halim kalsa bile toparlanmam için sürem yetecek mi. 42 ya da 30 K yapsam daha mı uygun olurdu.”

Daha önce de katılmıştım Uludağ 66 ve 100 yarışlarına. En son 3 sene önce gelmişim ama, artık zihnim eskisi kadar berrak değil. Önceki anılarım tam canlanmıyor.

Başlangıç yokuş aşağı görünüyor. Fazla zorlamadan gidip bir bakalım hele, nereye kadar dayanabileceğim.

6000 meydandaki start alanında, 80 kadar 100K ile 174 kişilik 66K katılımcısı birlikte başlıyoruz. İlk 3 km içinde yaklaşık 230 metrelik tırmanma biraz şaşırtıyor beni.

Bu bölümü koşarak çıkmayı deniyorum, olmuyor. Sık sık yürüme molası veriyorum. Yüksek irtifa nefesimi kesiyor. Oksijen açlığı çekiyorum.

Sonra gerçekten iniş başlıyor. İniş olmaya iniş de, yol sürekli teknik karakterde ve ‘single track’ olduğu için, ya sen hızlanamıyorsun, arkandaki sana takılıyor, ya önündeki hızlanamıyor, sen ona takılıyorsun. Yol bir türlü akmıyor.

Sürekli bacaklarınla ani frenler yapmak zorunda kalmak, aşırı nem ve yüksek irtifa bir olmuş, sırtıma sanki paraşüt takılı gibi beni engelliyor.

“Hep böyle mi olacak Chamonix’de. Hiç gitmesem mi acaba.”

“Ulan, şimdi küfür edeceğim ha! Yürü!”

Saat 06:00’da başlamak, sıcak konusunda bir avantaj sağlıyor neyse ki. Yine de sıcak ama…

“E, nolmuş. Koşu parkurunu güneşlikle mi kaplayacaklardı senin için?”

Tamamı teknik sayılabilecek bir iniş yapıyoruz. İlk CP Kirazlıyayla. Hemen Swissotel’in bitişiğinde kurulmuş bir istasyon. 8,5 km. deyiz. (9,5 yazılmış ama değil) 1 saat 3 dakika sürmüş. Yokuş aşağı gelinen bir parkur için çok çok yavaş. Ancak patika bir yol bile görmeden geldik buraya.

Başlangıçta çok az su ile yola çıkmıştım. Boş suluğu dolduruyor, elime bir dilim kek alıp hemen devam ediyorum.

CP sonrası kısa süren bir orman yolu sonrası yine teknik çıkış ve inişler başlıyor. 11-14 km arası, yerden fışkıran ağaç kökleri, her adımınızı dikkatli atmaya zorluyor. İlginç bir şekilde, tırmanma kısımlarında nispeten daha uygun olan yol durumu, iniş sırasında teknik hale geliyor.

“Yorgunluktan sana öyle geliyor olmasın…”

İstisnai bir şekilde, 15’nci km’de başlayan geniş bir yoldan inişe geçiyoruz. Bu yolun sonundaki teras, harika bir Bursa manzarası sunuyor. Bu yüzden de manzaranın gözünü aldığı çok sayıda koşucu işaretleri kaçırıp, düzgün yoldan inmeye devam ediyor. Oysa arnavut kaldırımı terasın hemen sonrası, ciddi bir teknik iniş. Çoğu kişi geri çıkıp doğru patikayı bulmak zorunda kalıyor.

İnişin sonu, 18,5 km’deki Zeyniler CP. 2 saat 13 dakika oldu. Daha sabahın 08:00’i ama, hava iyice ısınmaya başladı.

Bu sefer Cp’de hem bolca su içiyor, hem de her iki suluğu da dolduruyorum. Masadan muz, bisküvi, kek falan, ne bulursam ağzıma tıkıp devam ediyorum.

Artık iyice alçaldık. Hava çok sıcak ve çok nemli. Bir çok kez kaygan taşlarla kaplı dik inişler yapıyoruz. 25 km sonrası daha deniş bir patika, ancak yine zemin çok kötü.

“E, napacaklardı. Sen geliyorsun diye asfalt mı kaplayacaklardı ormandaki patikayı. Beceremiyorsan bırak. Zorlayan mı var.”

Sonunda başlayan asfalt yol CP müjdecisi. 30’ncu km’de Cumalıkızık CP’ye ulaşıyorum. Neredeyse 4 saat olmuş. Saat 10:00’a yaklaşmış. Ortalık cehennem gibi. Yaklaşık 600 metre daha çıkış yapmışım bu arada. İniş dedik ama, 30 km’de 950 metre çıkış da az sayılmaz. Yine de daha 1000 metre bile tamamlanmamış. 3600 olacak toplamda. Nasıl tamamlanacak bilmem.

Her CP’de varmış ama, karpuz burada ilk kez gözüme çarpıyor. Çok güzel ama, soğuk olmayınca beklediğim tadı vermiyor. Buzdolabı yokken nasıl soğutulurdu bu karpuzlar birkaç küçük bıçak kesisinden, göstermek gerek. Limonata daha ferahlatıcı oluyor.

Fazla oyalanmıyorum. Artık iniş bitti sayılır. Sonrası zor geçecek diye tahmin ediyorum.

Orman içi daha düzgün patikalar ve iki köprü geçiyorum. Ağaç gölgeleri kurtarıyor beni. Olmasa herhalde başaramazdım buraya kadar bile gelmeyi.

Her yerde su sesi var, ancak görünürde hiç su yok. Hepsi borulara hapsedilmiş. Susuzluk çekenler sızdıran bir borudan flask doldurmaya çabalıyorlar.

Az sonra Küreklidere Şelalesi görüntüye geliyor ama, yolumuz oradan geçmiyor.

Yol dediysem, lafın gelişi. Önce dik çıkışlar, derken çok dik merdivenler, 2,5 km içinde 400 metre tırmanış yaptırıyor bize. Ter her yerimden fışkırıyor, ancak buharlaşamıyor, üzerimde birikiyor. Nem çok çok fazla. Arı, sinek, börtü, böcek, susamış her türlü mahlukat üzerime saldırıp nasibini arıyor.

Sonunda geniş bir orman yoluna ulaşıp bir süre iniş yapıyorum. Bu yol bir arnavut kaldırımı zemine dönüyor ve Saitabat’a varıyorum. Gözüm önceki geldiklerimde gördüğüm şelaleyi arıyor. Aktığı yeri buluyorum ama, su yok.

“3 senede ne yapmışız Uludağ’a…”

Ancak CP için bir süre daha yokuş çıkmam gerekiyor. 42’nci km’de CP’ye ulaşıyorum. Saat 12’ye yaklaşmış. En uzun maratonlarımdan biri olmuş. 850 metre daha tırmanmışım, 1800 metre çıkış olmuş.

“Bir bu kadar daha var. Hadi bakalım. İnşallah.”

CP’de 100 ve 66’lar ayrılıyor. Her iki gruba da yağmurluk, kafa feneri ve battaniye kontrolü yapılıyor, numaralar işaretleniyor.

Burada daha uzun kalıyorum. Elektrolitli ve enerji içecekli suluklarımı hazırlıyorum. Tuz tableti almaya başlıyorum. Biraz da bunun için geciktiğimi fark ediyorum. Bacaklarımdaki fersizlik az sonra düzeliyor.

Sonra yokuş başlıyor.

Sonra yokuş devam ediyor.

Sonrasında da yokuş devam etmeye devam ediyor.

Yağmur çiseliyor bir ara, iyi oluyor, ben yokuş çıkıyorum.

Yağmur duruyor, yokuş durmuyor.

6 km içinde 800 metre tırmanıp Çoban Mevki CP’ye ulaşıyorum. Su ikmali yapıyorum. Yokuş çıkmaya devam ediyorum.

Sinek bulutuna rastlıyorum, yokuş çıkıyorum.

Ağaç örtüsü kayboluyor, zemin çarşak taşlı oluyor, ben hala yokuş çıkıyorum.

Sis basıyor, her köşenin sonunda düzlük bekliyorum, gelmiyor, yokuşa vurmaya devam ediyorum.

7 km gidip 750 metre tırmanıyorum, Çarşak CP’ye ulaşıyorum. Karpuz ve su ikmali. Çok kısa bir ara oluyor, yokuş çıkmayı sürdürüyorum.

Yaklaşık 100 metrelik bir iniş, kısa bir düzlük, zemin son derece kötü. Sonra yine yokuş. 300 metre daha tırmanıyorum. Burada bir araç var. Zirve CP olmalı. Tırmanış bitti diye heyecanlanıyorum. Ancak araç ANDA görevlisi. Sağ yanımdaki dağı işaret ediyor.

Kafamı dikip bakıyorum. Yukarılarda insan silüetleri.

“Nasıl çıkmışlar oraya. İnsan mısınız lan siz. Vay hayvanlar…”

Patikayı görüyorum, yokuştan devam ediyorum. 350 metre daha tırmanıyorum.

Sonunda Zirve CP’deyim. Rakım 2500 metreyi buluyor. Toplam 3350 metre tırmanmışım.

Eh. Uygun bir simülasyon olmuş. Ciddi bir yorgunluk da yok. Biraz kan şekerim düşük, farkındayım ama, bir şey almıyorum özellikle. Yağ yakmayı iyice bellesin organizmam.

Görevlilere soruyorum,

“Şimdi ne var sırada?”

Solumdaki Keşiş tepesini işaret ediyorum.

“Buraya mı tırmanıyoruz?”

“Hayır” diyorlar. “Bitti artık. Yalnız dikkatli olun, iniş biraz teknik”

“Aman iniş olsun da, teknik falan umurumda değil.”

“Biraz” teknik inişe geçiyorum. Ülkemizin en “biraz” teknik inişi olmalı. Likya Yolu’na rahmet okutur.

Sonunda iniş bitiyor, çarşak bir düzlüğe geliyorum. Biraz koşayım istiyorum. Önce ayağımın tabanı bir taşa sürtüyor. Olabilir. Dert etmiyorum.

Biraz daha koşarken bu sefer ayağımın burnu bir taşa takılıyor.

“Hay çarkına… Başlayacağım şimdi taşına da, çarşağına da.”

Aniden hızlanıp dengemi sağlıyorum, düşmekten kurtuluyorum ama, sağ baldırıma kramp giriyor. Gerdirip çözüyorum.

Sonra tam yeniden koşacakken aklıma geliyor.

“Kafayı mı yedin lan geri zekalı. Bu yarışı 10-15 dakika önce tamamlamak için, hedef yarışa 1 ay kalmışken bu kadar riske girmek doğru mu.”

Kalan 2 km yolu yürümeye başlıyorum. Derken oldukça teknik bir iniş daha, finişe 1 km kala asfalt yola ulaşıyorum.

Bakıyorum, neredeyse 12 saat olmak üzere. Son kısmı koşarak geçiyorum artık. 11:59’da bitiriyorum. Hala şu aptal rakamsal içgüdülerimden kurtulamamışım.

Kendime gülüyorum. Çocuk gibiyim.

Yaş haddinden emekli bir çocuk.

İnşallah büyümem…

30 Beğeni

Tebrik ederim, UTMB’de başarılar​:flexed_biceps:t2: Bu arada çoban mevkiine gelirken ki sinekleri iyi hatırlattınız, bezdirdiler gerçekten.

3 Beğeni

66 x 3 =198K
3596 x 3 =10788 mt.
Belki birincisi kadar mesafe olmuyacak,
Fakat ikinci hesap kadar iniş ve çıkış olucak..
Emin olabilirsin.!!!
Champex- lac ,tan sonraya kendini iyi hazırla…
Ve ikinci geceye
Başarılar şimdiden…
Keyfini çıkar,
kolay kolay ele geçmeyen bir fırsat…
(2016,da patlayan biri olarak uyarayım dedim.)

11 Beğeni

@okmali sonuna kadar izledim. Bende 2023 anıları canlandı. Ama hava bu sefer çok güzel ve serindi. Bu serinlik insanlara enkaz 1-2 saat kazandırıyor. Özellikle alt dereler ve nem sonrası saitabat yıpratıcı. Emeğinize ve ayağınıza sağlık

6 Beğeni