Hava çok soğuktu, cidden soğuktu:) bence canlı yayın olmuş olmamış çok dert değil, organizasyon kendisi zaten mükemmel, after party DJ performans harika, DJ leri beş yıldır tanırım ve dünya DJ leri ile yarışırlar, CP ler harika, ekip harika, işaretler harika, madalya konusunda pişmiş toprak madalya çabuk kırılacak gibi ama güzel olmuş, üzerinde yıl ve km yazsa daha iyi olurdu, Uludağ da bu yıl metal madalya yoktu ama farklı tasarımlar madalya koleksiyonu için renk katıyor, emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler, koşanların ayaklarına sağlık
Güzel yarış oldu, sağlıklı şekilde 63k yı tamamladım. Ben madalyanın el yapımı olmasını beğendim açıkçası, daha kaliteli, özenli geldi. Finisher poları da oldukça kaliteliydi. Darısı sonraki senelere…
İznik Ultra’ya tek sefer katılmıştım, On yüzü sırlı pişmiş toprak madalya vermişlerdi, Yine Tahtalı RTS’de de bir veya iki seferinde pişmiş toprak madalya verilmişti. Bence şu an evimdeki en güzel madalyalar onlar. Tabi Kapadokya’nin verdiğini görmedigim için birşey diyemem ama madalya üzerinde yıl ve parkur bilgisi olmaması yanlış olmuş. Argeus’a yakışmaz böyle bir durum. Umarım düzeltirler bu konuyu.
Madalyanizi sert zemine düşürürseniz kırılır, çaresi ise kırık vazoya uygulanan işlem… japon yapıştırıcı
Edit: Tahtalı daha sonra, maliyetlerini azaltmak için metal madalyaya geçti.
Biraz önce TRT Spor’da CUT haberini izledim. Ulusal kanal’da birçok arkadaşımızın olduğu organizasyonu görmek, kürsüde Oğuzhan Emre Singer’i izlemek çok keyifliydi Madalyaların kapadokya çamurundan yapıldığı bilgisi verildi. Bence o zaman durum değişir çok daha anlamlı kılar. Aynı şekilde İznik 5k’da verilen çini üzerine işlemeler olan madalyanın da yeri ayrıdır onu da belirtmek isterim. Minicik bişey ama yeri ayrıdır.
Teknik toplantıda madalyanın kapadokya çamurundan yapıldığı söylenmişti, kesinlikle çok güzel bence de.
“pisliğimi yaparım” , bu nasıl bir ifade ,madalyayı beğenmediğiniz kadar bir o kadar da beğenen var,yıl ve parkur bilgisini eleştirmek tamam da bu tarz ifadeler …
Ben de eleştirebilir miyim?
120K için start aldım ama 48K Çavuşin’de bırakmak zorunda kaldım. Evdeki tadilat işleri ile başlayan ve 1 haftadır geçmeyen calf problemi maalesef devam etmemi engelledi. Çok üzülerek bırakmak zorunda kaldım. Daha önce hiç başıma gelmeyen çok rahatsız edici bir ağrı olduğu için zorlayıp bir şeyleri fazlasıyla bozmak yerine bırakmak en iyisi diyerek bıraktım.
Benim eleştirim cp kalabalığı için olacak. 63K, 120K ve takım koşucularını bence kaldıramadı cp’ler. Muhtemelen Çavuşin’den sonra 120K koşanlar için daha kolaylaşacaktı işler fakat o ana kadar ben bütün cp’lerde bir şeyler almak, suyumu doldurmak konusunda zorlandım. Görevlilere tek lafım yok. Takım koşucularının olur olmaz yerde beklemesi ve yüksek katılım yüzünden cp masaları bence yetersiz kaldı. Katılımcı sayısı artarak devam edecekse bu duruma şimdiden çare düşünüp önlem alınmalı.
Göğüs numarasına göre start konusunda da kontrol eden kimse yoktu. Kontrol edilmeli mi? Aslında hiç kontrole gerek olmamalı ama gene bu konuda da suistimalin baş sorumlusu Türk koşuculardı maalesef.
Bu sene bu yarış için elimden geldiğince iyi hazırlandığımı düşünüyorum. Buraya şöyle olsaydı, böyle olsaydı şeklinde yazabileceğim çok şey var ama aslında hiçbir şey yok.
Öncelikle yarışta koşabileceğim her yeri koşarak geçtiğimi düşünüyorum. Uçhisara çıkarken ve Göremeden Kızılvadiye geçerken kesik kesik koş yürü yaptım. Akdağın iki çıkışında da tamamen yürüdüm. Bunun dışında hepsini koşarak bitirdim.
Kendimce çıkarımım şu, koşmak okey ama daha hızlı koşmak için de çalışma yapmak gerekiyor.
Yarış için bu sene bence şanslıydık. Hava oldukça soğuktu. Sıcaklık olmayınca da koşmak daha rahat geldi. Bu sefer CPlerde son Akdağ CPsi dışında hiç durmadım. O yüzden CPler ile ilgili hiçbir şey söyleyemeyeceğim.
Yarışta beslenme stratejim her 25 dakikada bir 30g karbonhidrat bulunan jellerden tükettim. Hava soğuk olduğu için ekstra tuz alımına gerek duymadım. bu 25 dakikaları iki kez esnetmem gerekti. Onun dışında plana sadık kaldım.
Bence yarışın en kırıcı kısmı kesinlikle Akdağ değil. Hatta Akdağ her halukarda yüründüğü için gizli bir dinlenme noktası. Göreme ile Kızılvadi arası gizli tehlike. Bunu bilerek başladığım için sürprizle karşılaşmadım.
Atlı seyahatler yine bu bölgedeki single tracklerde durmaya neden oluyor. Adama yol açıyoruz hızlı geçsin diye. Adam attan korktuğumuzu sanıp “easy” (rahat ol bilader) diyor. Bir ara kızdım wtf is easy move move diye. Bence araba trafiği gibi buna da bir çözüm bulmak lazım çünkü birden fazla kez karşılaştım bu problemle.
Finisher poları, şu ana kadar bir yarışta bitirerek hak ettiğim en ama en güzel şey. Kutupayısında aynı renkte bir Rab marka polar var. Uzun süredir bakışıyoruz. Evde o kadar polar var ki, rasyonalize edememiştim kendime satın almayı. Aynı hazzı finisher hediyesi bana verdi. Güle güle Rab.
Yarışta kameram sapıttı, birçok dosya formatı tamamen bozuldu. Bir de yarış boyu düzeltmek için uğraştım. Düzeldi mi emin olmak için uğraştım. Bozuldu mu anlamak için uğraştım. yordu gerçekten.
Kurtarabildiğim görüntülerle bir şeyler oluşturmaya çalıştım. Bu da videosu:
Geçen sene @nkoner’in harika videosunu izledikten sonra hiç ultra trail tecrübem olmadan o hevesle doğrudan 63K’ya kayıt olmuştum. Yarış gününe gelene kadar birbirlerine yakın zamanlarda sırasıyla 55K, 66K, 52K ve 60K yarışlarına katılarak tecrübe sahibi oldum. Bu nedenle ilk başlarda çekindiğim kadar zor geçmedi. Yarışlarda en sevdiğim hava olan soğuk havanın etkisi de vardır mutlaka. Akdağ çıkışına kadar gayet rahat bir şekilde geldim. Bu arada baton almamakla iyi etmişim, zira sadece bu bölümde gerekti. Akdağ çıkışı bacakları fazla yormuş olacak ki bundan sonra performansım düştü ve yer yer yürü-koş yapmak zorunda kaldım. Özellikle Akdağ inişi çıkışa göre bacakları daha da zorladı. Bir yarışta ilk defa fark ettiğim şey ise ellerimin şişmesi oldu, aynı şekilde karın bölgesi de bundan nasibini almıştı. Nedenini bilmediğim için çok fazla zorlamadan devam ettim. Yarış sonrası kısa araştırmama göre bunun nedeni susuzlukmuş, susuzluk hissetmemiştim aslında ama demek ki vücutta bu şekilde kendini gösteriyor. Son bölümdeki asfalt yola çıktıktan sonra artık fazla bir şey kalmadığı için eşikte koşarak güçlü bir şekilde bitirdim.
Katıldığım diğer yarışlara göre organizasyon tabii ki çok başarılı. İyi yönleri zaten belli, eksik veya aksayan yönlerin düzelmesi açısından bunları eleştiri olarak belirtmek istiyorum. Yukarıda da bahsedildiği üzere CP’ler gerçekten çok kalabalıktı. Diğer yarışlarda su torbamı hep gönüllüler doldurmuştu, burada ise zorlanarak ben doldurdum. CP’lerede koşucular dışında koşucu destekçileri de vardı ve fazladan kalabalık yapıyorlardı, özellikle Çavuşin CP’si bu konuda çok sorunluydu. Bir de çorbaya çok takıldım, görüntüsü “yağlı su” gibi geldi ve hiç alasım gelmedi, bilmem aynı düşüncede olanlar var mıdır? Diğer ikramlar güzeldi ve çeşit zengindi. Madalya konusu tercih meselesi tabii ki ama ben de metal madalya tercih edenlerdenim. Yarış sonrası yemek için de çok bekledim, bu konuda da iyileştirme yapılmalı. 9 saat koştuktan sonra insan hemen yemek istiyor hâliyle, ayakta 15 dakika sıra beklemek zorladı. Bunları yazdım diye organizasyon kötü algılanmasın lütfen, olumlu yönler zaten belli. Organizasyona teşekkürler.
Öncelikle sizi tebrik ediyorum. Madalya konusunda aynı şeyi düşünüyorum. Yıllarca saklayacağım madalyanın çabuk kırılabilecek olması beni her defasında korkutmuştur. Madalyayı almak için çok yol kat ediyoruz. Zorluklara katlanıyoruz. Metal olursa, sadece kaybolma tehlikesi bulunuyor.
Ayrıca bu tarz geri dönüşler beni çok mutlu ediyor. Hiç bir beklenti içinde olmadan yapıyorum ve takdir edilmek ruhumu okşuyor. Bundan sonrakiler için motivasyonum da artıyor. Çok teşekkür ederim. @Zuhtu bey.
M beden polar hediye etmek isteyen var mı?
Çavuşin’de ki çorba bana ilaç gibi gelmişti
Tadını gerçekten çok merak ettim, 10 üzerinden puanlar mısın?
Tebrikler
Akdağ Cp’ye kadar su için bile durmadın mı?
Çok teşekkürler. Her cpde(İbrahimpaşa hariç) sadece tek flask suyu önden hazırlayıp doldurup, çok yakındaysa sodayı dikip kaçtım. Akdağ’a kadar 2 dakika civarı boşta zaman geçmiş. Akdağda ise belime bir soğutucu, ayağıma inişte giren taşları çıkarmak ve kafeinli ne varsa tüketme amacıyla 5.5 dakika civarı durmuşum.
Edit: Çavuşinde muzları avuçlayıp çıktım onu unutmuşum
Beni sinir eden bir durum olarak kızıl vadinin dar patikasında ilerlemeye çalışırken ard arda gelen MTB bisikletli turist grubu bizi patika dışına atması oldu, dar patikalar aynı anda iki farklı sporu kaldırmadığı gibi tehlikeli de… umarım bir tedbir alınır.
Selamlar,
Madalya tasarımına bir de şu yönden baksak;
Madalyalar Avanos’ta yerel bir zanaatkar tarafından imal edildi, bölgenin toprağıyla, iyi bakıldığında binlerce yıl, olduğu gibi varlığını sürdürecek malzemeden üretildi.
Uzun süre saklamaktan gurur duyulacak bir hatıra objesi olduğunu belirtip, bunun metalden olmasını istemek birazcık ironik aslında. Sizler için özel olan bir objeye, özel muamele gösterip daha ilgili saklamanız beklenir. Bu madalya da onlardan biri. Düşürmediğiniz sürece kırılmaz, bozulmaz, rengi atmaz, bugün neyse, 1000 yıl sonra da öyle
Seneye imalat kalitesi çok daha iyi bir madalya olacağından şüphe duyulmasın. Yılı da yazar, belki sürpriz bir ekleme de yapılabilir.
O esnada 8-9 arası veririm. Sonuçta yarıştayız, restoranda değil
hazırlanan kalıplara çamurun doldurulmasıyla yapılan bir madalya. tıpkı ürgüpün her yerinde satılan magnet veya ışıklı süsler gibi. hem avanosta 2500 tane madalyayı tek tek elle yapacak bir zanaatkar yok zaten buna gerekte yok.
emek yok mu? kralı var. fakat emek metal madalyada da var.
bana desen ben 2500 kişiye nikah şekeri bile hazırlayamam.
burada aslında yanlış anlaşılmaya sebep galiba usul oldu ama mesela uludağda verilen sırlı seramik madalya, abimde dönüş yolunda kırıldı. çok uzun yol ve masraflar sonucunda geldiğimiz yerden aldığımız küçücük bir nesnenin kırılmaması için de ayrıca çaba göstermeyelim artık! zaten herşey için çok uğraşıyoruz.
bir de son olarak burada da yanlış anlaşıldım galiba kapadokya seneye aynı madalyayı verecek bir yer değil buna en çok ben inanıyorum. ama aynı madalyayı verirse bunu koşucuya karşı değersizce hareket olarak kabul ederim.
sevgi ile.