Elif Hanım bu konuyla ilgili çok konuşuldu ve gereksiz yere tartışıldı, ilgili başlıklardan arayabilirsiniz.
Her tişörtü aynı kefeye koymak doğru değil. Kapadokya’da verdikleri tişörtleri günlük kullanıyorum. Kumaşıyla, tasarımıyla günlük kullanım için çok uygun.
Çiş ter gibi rahatsız etmeyen bir konu ama pek konuşulmayan; saatlerin hafifliği ağırlığının koşu,yüzmede rahatsız edip etmediği konusu:
Elde taşınan flesk şekli nedeniyle daha da zorlaştırıyordur, saate göre.Bileğe sarılan saat daha rahattır ama kasdettiğin zaten ağırlığın hissedilip hissedilemeyecek düzeyde olması.
40gr tarzı Polar Coros ile çıkanlar 4-5 yıl oldu.Onlarında Multispor olanları yine ağır.
Polar örneğinde ignite 3 modeli 35gr, 30 saat batarya.Hafif saatlerde batarya süresi daha zayıftı.
Yukarıda kullanılan coros apex 2 model 53 ve 66 gram ve 100 saat üzeri koşu, backyard.
Saat kayışları hafifledi.
Elif Hanım size katılmıyorum. Bir koşup gidecem tavrı bence belki istemeden ama, organizasyonu, emeği küçümsemek anlamına geliyor. İşin derinlemesine bakmayıp, a burada bir yarış var, parasını verip koşayım demek işin mutfağında verilen emeklerini görmemek…
Tabi ki bir koşup gidebilirsiniz hatta neden para verip koşuyorsunuz ki, dağ taş orman ova her yer bedava. İstediğiniz yerde koşabilirsiniz, neden para verip bir organizasyona katılıyorsunuz ki? Birileri günlerce aylarca plan yapsın, güvenlik önlemleri, işaretleme, masalar cp, gönüllüler, sabahlara kadar çalışmalar ve biz koşucular olarak bir koşup gidecektik demek, biraz bu işe yüzeysel baktığımızı gösteriyor.
Bir ultra maraton için maliyet yazısı/konusu yakın zamanda gündemde idi, binlerce lira bu işin farklı boyutlarına harcayıp, hayatımızda koşamayacağımız, kaçkar dağları, uludağ, ida, aladağlar, mont blanc vs vs gibi onlarca farklı parkur için kayıt parasına takılmak zorunda değil hiç bir koşucu. Bu yaklaşımı ben hala anlayabilmiş değilim.
Ve bu koşuları planlayan arkadaşlarımızın bir çoğu sizin, benim gibi koşucu, emekçi arkadaşlarımız, bir kaç tane de büyük markanın düzenlediği var ki pek az zaten.
Selamlar, anlıyorum ki bu tahriş meselesi fazla konuşulmasa da çok kişinin canını yakıyor.
Ben bu tahriş meselesiyle wetsuit kullanırken tanıştım. Uzun yüzmelerde, sudaki tuzun da yardımıyla özellikle ense-boyun bölgeleri ciddi biçimde etkileniyor.
Sonra traitlona merak sarınca, trisuitin koşuda ciddi tahrişlere neden olduğunu gördüm.
Ve en can sıkıcı olanı (En azından benim için) sıcak havalarda ıslanan tshirtün meme başlarında yarattığı tahriş, hatta kanama meselesi.
Benim sorunumu BodyGlide isimli ürün çözdü.
Deodoran stick benzeri ambalajda gelen bir kayganlaştırıcı. Suya dayanıklı, şeffaf ve leke bırakmıyor.
Kullanmaya başladığımdan beri yukarıda saydığım sorunlardan kurtuldum.
Ben yurtdışına gittikçe oradan alıyorum. Çok az miktarda kullanmak, ince bir tabaka sürmek yeterli oluyor.
Amazon’da satışı var, fiyatı biraz yüksek ama dediğim gibi benim için kesin çözüm oldu ve az miktarda kullanmak yerli olduğu için uzun süre gidiyor.
Ürünle herhangi bir çıkar ilişkim olmadığını belirteyim. Sadece deneyimimi paylaşmak istedim.
Meme başları için ipek flaster kullanıyorum ama çok yoğun bir göğüs kılı durumu varsa çıkartırken problem oluşturabilir.
Ozellikle uzun mesefalerde, bazen sicak Hava kisa mesefalerde olusan pisikler icin Sudokrem ve/veya Boroplus adinda kremlerden birisini kullaniyorum. Sudokrem bebeklerin bez bolgesinde olusan pisikler icin uretilen bir krem, onu kullandigimdan beri sorun yasamadim.
Decathlon sürtünme önleyici kremle tanıştıktan sonra ayak ve diğer bölge sorunlarımın hepsi %90 çözüldü,
Hatta kendisi zorunlu malzemem olarak çantada kinder sarı kutu içinde yer almakta
Çok koşan ve terleyen biriyseniz şu aşağıda paylaştığım gibi bir alet kesinlikle evinizde olmalı. Koşudan gelir gelmez atıverin 5dkda işinizi halletsin.
Antrenman sonrası aracıma bindiğimden dolayı koltukta ter izleri bayağı arttı. Bu durumu yaşadınız mı? Koltukları temizlemek için kendimizin uygulayabileceği bir çözüm var mı ?
Sanki ıslak bezle sildikçe kir koltuğun içine daha çok işliyor gibi geliyor bana. Halı yıkama makinesi gibi vakumla temizlik yapan bir cihazınız yoksa oto yıkamacılarda koltuk yıkama yapanlar var. İlerde faydası olur belki diye söyleyeyim; kışın sabahları buz kazımamak için arabanın ön camına taktığımız brandayı yazın spordan sonra koltuğu korumak için kullanıyorum. Su geçirmediği için koltuğu terden iyi koruyor.
Önleyici tedbir olarak koltuğa çöp poşeti sermeye başladım,sanayide tamircilerin koltuklara geçirdiği naylon kılıflar gibi iş görüyor,
Önleyemedik diyelim koltukta oluşan ter izlerine buharlı temizleyici gerekir, leke çıkarıcı pek işe yaramıyor, markadan markaya değişir belki
koçtaş’ta satılan yumuşak ve ucuz güneşlikler var. Asıl işlevini yerine getirmediği için spor sonrası üstümü değiştiremiyorsam koltuğa seriyorum. Diğer güneşlikler de iş görüyor.
Koltuk tekstil ise Koltuk koruyucu kilif olabilir, deri ise Ustteki yorumlardaki gibi gecici cozumler uretilebilir diye dusunuyorum.
Eksisozluk yorumu yapacaksak “daha soguk bolgede yasayin, terlemeyin”
Würth’ ün bir ürününü gördüm. Alıp onu deneyeceğim. Çözemezsem oto kuaförde buharlı bir temizlik ile halletmeye çalışacağım.
Gelişmelerden sizi haberdar edeceğim.
Düşüncesi bile rahatsız edici birşey, şunu okuyunca ürperdim.
Direk korku filmi gibi, insan böyle yerde neden koşar.1-2 yıl önce şehrin göbeğinde sabah aydınlatmak üzereyken havlama sesleri bile tırstırmıştı.
Sizin orman patika vs karanlılta tek ıssız koştuğunuz yerler olduysa duygularınız neydi?
Kolluk kuvvetlerinin GBT (Genel Bilgi Toplama) sorgulamasına takılmak Ter soğuyor,Terle birlikte performans koşusu ise tüm efor boşa gidiyor GBT iyidir güvenlik sağlanılıyor ama bazı durumlarda böyle aksilikleri de yaşıyoruz Sağlık olsun neticede hakkıyla yapıldığında güvenliğimize için yararlı
İçerenköy’den Bostancı sahile koşarak inerken, Kozyatağı metro istasyonunda E-5’in karşısına geçmek istemiştim. Tam metroya inen merdivenlerin başında birkaç polis rutin uygulama yapıyordu. Yanlarından koşarak geçerken biri kimlik isteyerek durdurmak istedi. Düşünmeksizin ‘Duramam koşmam lazım’ deyip devam ettim. Arkamdan seslenecek diye beklerken, hiçbir şey olmadı. Durdum, döndüm, durdurmadığı için teşekkür ettim. ‘Hani duramazdın’ dedi. ‘senin gibi bir memura teşekkür etmek için durulur’ deyip devam ettim
60’larda koşmak o kadar sıradışı geliyormuş ki gazete haberlerine konu oluyor, polis koşanları durduruyormuş, araba yolunu işgal ettiği için mahkemeye çıkarılanlar olmuş.
https://www.vox.com/2015/8/9/9115981/running-jogging-history
Kulaklık sayfasına yazacaktım ama bence buraya daha çok uyuyor. Özellikle kulak içi kulaklıklarda ses gelmiyor dediğiniz durumlarda ses geliyor ama siz duymuyorsunuz. Çoğu kulak içi kulaklık kulaktan akacak maddeler için file yöntemi kullanıyor. Zamanla bu filelerin arası çok doğal olarak kirle dolup donuyor. Bu da sesin iletilmemesine neden oluyor. Yapılacak işlem için bir adet kolonya ya da alkollü solüsyona, cımbıza ve ihtiyaç varsa maket bıçağına ve yapıştırıcıya ihtiyaç var. Fileleri kulaklıktan son katmana kadar çıkarın. Çıkardığınız parçaların sırasını unutmamak için not alabilirsiniz. Fileleri alkolün içinde bir dakika bekletip sonra cımbız ile iyice gezdirin. Kirlerin dağıldığını göreceksiniz. Sonra yine aynı sırayla takın. Kulak içine giren plastik aparat düşmesini engelleyecektir. Ama yine de düşeceğini düşünüyorsanız çok eser miktarda yapıştırıcıyla kenarlardan tutturabilirsiniz. 4 yıldır aynı kulaklığı kullanıyorum(Huawei freebuds 3i). Bunun yanısıra kimden aynı şikayeti duyduysam ve yaptıysa geçti. En azından atmadan bir denemekte fayda var. Sorun çoğunlukla kulaklıkta değil de biyolojimizde.