Arkadaşlar İznik Ultra için sınırlı sayıda Ücretsiz konaklama imkanı sunulmuş sitede. 75-90-160 parkuru için servis formu doldurmanız gerekmektedir. Lütfen gecikmeden servis formunu doldurun arkadaşlar. Herkese başarılar.
o zamanlar güzel zamanlardı.
Start noktası sahildeydi.
Ama insanımız spora bir türlü ısınamadı.
Başlangıç noktası ilk önce merkezdeki meydana kaydı.
Daha sonra merkezin üst tarafındaki küçük meydanımsı yere doğru kaydı.
Yerel halk bir türlü sahip çıkmadı bu olaya, aksine dışladı.
Daha şehrin dışına doğru kaymaya devam etti.
Şu andaki start noktası yerel halktan kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde şehrin hemen arka kenarında.
Sonraki senelerde start noktası şehrin tümden dışına çıkarsa hiç şaşırmam.
demek yöre insanı bu tür etkinliklere açık ve duyarlı değil. dahası para kazanmak da istemiyorlar. 2 3 yarıştır denk geldiğim olay. mesela Kemaliye Ultra; hiç bir vatandaşın umurunda bile olmadı. Biz koşarken sadece garip garip bakıp geçtiler. bu sene düzenlenmiyor anladığım kadarıyla. kendi adıma söyleyeyim bir daha asla gitmem.
Su imkânı olmadığını açıkça belirtmişsiniz ama yine de emin olmak istediğim için tekrar sorayım. Normalde 1 litrelik su torbası ile koşuyorum, bu sefer 2 adet 500’lük suluk ile koşmayı planlıyorum. Hâliyle toplam bir litre su 21K’lık bu bölüm için yeterli olmayacaktır. Parkuru inceledim, bir yerde çeşme gördüm. Acaba bu 21K’lık bölüm olan Mahmudiye ve Yeniköy kontrol noktaları arasında kalan Üreğil’de veya herhangi bir yerde çeşme var mıdır? Eğer yoksa mecburen su torbası da almak durumunda olacağım.
Bu çeşme Üreğil’de .
inerken yolun sağında kalıyor. Geceleyin yetersiz ışıkta aşağı doğru koşarken fark etmesi zor oluyor ama fark edebilirseniz buradan suyunuzu doldurabilirsiniz.
camiye gelmeden 100mt yukarıda.
Camiye kadar inip çeşme göremezseniz 100mt kadar geri yukarıya gelin
Merhabalar, dün 50K (aslında 49 küsür) Müşküle parkurunu koştum. İznik çamur ve yağmuruyla meşhur, genelde aynı gün birkaç mevsimin yaşandığı bir yarış olarak anılıyordu okuduğum kadarıyla. Ancak bu defa sıcak ve güneşli bir günde koşuldu. Güneş kremi ve şapka almadığım için epey yandım, ama yarışa dair aklımda kalan tek olumsuzluk da bu oldu.
Gerek yol boyunca her 5-10 kilometredeki çeşmeleri, gerek CP’lerdeki imkanlar sayesinde sıcağa rağmen hiç susuzluk çekmedim. CP’deki görevli arkadaşlar için ayrı bir parantez açıp teşekkür etmek isterim. Hepsi çok güler yüzlü ve destekleyiciydi.
İznik halkı 14 seneden sonra yarışın varlığına alışmış görünüyordu, kimse “bunlar ne yapıyor” diye yadırgamadı. Hatta ben etkinlik alanına doğru giderken kıraathanede oturan amcalardan biri “Koşu kaçta başlayacak bugün?” diye de sordu. Çocuklar çok destekleyiciydi, sırf CP’ye doğru koşan bir koşucuyu gördüğü için balkondan apar topar aşağı inip el sallayan bir kız gördüm. İznik ilk kez koşulduğunda henüz doğmamıştı muhtemelen.
İznik’i ve İznik Ultra’yı çok beğendim. Normalde gittiğim yerlerden magnet falan almam pek ama İznik bende o kadar güzel bir hatıra bıraktı ki, bakıp bakıp bu güzel hatırayı anımsamak için bol bol çinili magnet aldım.
Seneye düzgün antrenman yapabilirsem 75K parkurunu da koşmak ve İznik’e tekrar gelmek isterim.
İznik Ultra’nın bir parkurunda koşmayı uzun zamandır düşünüyordum. Mevcut performansıma göre 75K uygun görünüyordu ama gece olması nedeniyle çekincelerim vardı. Sağ olsun @ismaileren’in verdiği bilgilerle ve cesaretlendirmesi ile bu parkuru koştum. İlk gece koşum olması nedeniyle özellikle 2 yerde ciddi bir şekilde rotayı kaybedip zaman kaybettim. Bu parkuru ilk defa koşacaklar için deneyimlerimi paylaşayım.
Daha önce de bilgi verildiği üzere ilk 24 km nispeten düz ve koşulabilir bir zemindeydi, bazı yerlerde traktör geçişlerinden dolayı zemin bozulmuştu ve zorladı ama kısa mesafeler olduğu için çok önemli değildi. Yarışın saat 17.00’de başlaması ve Güneş’in batışa geçmesi sıcak kaynaklı zorlukları bende hissettirmedi, bu iyi bir avantajdı. Bazı koşucular sıcaktan etkilendiklerini söylediler. Bu 24 km’lik bölümü ortalama 6:10 pace ile koşmaya çalıştım. İlk kontrol noktası olan Boyalıca’dan sonra hava kararmaya başladı ve ilk rota sapma hatamı yaptım, birkaç metre sonra arkadan biri yanlış gittiğim konusunda uyarıda bulundu. İlk tırmanış oldukça sertti. Tırmanış olacağını biliyordum ama çok uzun sürmeyeceği için yanıma baton almamıştım. Kafada fener ve elde batonlarla güvenli hissetmiyorum. Yarışın neredeyse tamamında feneri elimde tutarak kullandım. El ve parmaklar ile anlık olarak ve güç harcamadan fenerin yönünü değiştirmek mümkün. Kafada olursa tüm kafanın yönünü değiştirmek gerektiği için hem yorucu oluyor hem de yönünü anında değiştiremiyorsunuz. Keramet’ten sonraki sert çıkışta da batonları çok aramadım, yavaş yavaş ve sabırla çıkılabiliyor. Mahmudiye’de iki adet yarım litrelik suluklarımı su ile ve elektrolit için kullandığım 600 ml’lik su bel suluğumu maden suyu ile doldurdum. Bu noktadan sonra bir bölümde kaybolur gibi oldum, yanımda bir süre beraber koştuğumuz 160K’cı iki kişi vardı, daha önce koştukları için doğru rotayı hatırladılar. O bölümde hiç işaret göremedik, telefonun rotası ile doğru yola girdik. Hatta yanlış gideceğimiz yerden de bir kişi dönüyordu. Daha sonra, enerjim olduğu için yavaş yavaş beraber koştuğumuz bu koşucuları geride bıraktım. Kısa bir süre asfalt yolda koştuktan sonra ormana giriş vardı, tam bu noktada bir çeşme var ve burada suyumu doldurdum. Bundan önce de birkaç yerde çeşme vardı. Yokuş aşağıya hızımı almış gidiyorken uzun bir süre işaret göremediğimin farkını vardım. Son işarete kadar tırmanış yaparak geri dönmek zorunda kaldım, (Bu bölümde yaklaşık 500 metre yanlış yöne gitmişim). Tabii her şey plana uygun giderken bu talihsizlik moralleri bozdu. Saatimdeki rotaya göre gittiğimi düşünüyordum, ancak bu sefer yarışa başlarken saatin menüsündeki “Etkinlikte yarış” bölümünü seçtiğim için navigasyon yönlendirmesi yapmıyormuş, bunun farkına sonradan vardım. Bu orman çıkışından sonra çok sert ve hiç sevmediğim sert inişlerden biri vardı. İniş hem dik yani koşmaya müsait değil, hem de taşlıydı. Yarışa yol ayakkabısı ile başladığım için ayak tabanlarım çok fena hırpalandı. Sırf bu bölüm için bile tüm yarış için kalın tabanlı patika ayakkabısı kullanılabilir. Bu bölümde ayrıca baldır ve arka bacak kaslarım çok fazla yoruldu. Üreğil’deki çeşmeye ulaştım ama maalesef suyu yoktu. Bir sonraki kontrol noktasına kadar olan 6 km için yarım litreden az suyum kalmıştı. Nispeten koşulabilir bir bölümdü ama sanırım vücudun bir koruma mekanizması olarak suyum az olduğu için bu bölümde çok fazla koşamadım. Yeniköy’e 2 km kala karşıma bir çeşme çıktı ve tamamen boşalmış suluğumu doldurup koşmaya devam edip son kontrol noktasına ulaştım.
Yeniköy’de çok iyi beslenip kalan düz olan son 10 km’yi ortalama 6 pace ile koşmayı düşünüyordum. Koşmaya başladım, daha Yeniköy’den çıkamadan yine uzun bir süre işaret göremediğimi fark ettim. 700 metre geriye son işarete kadar döndüm, her tarafa baktım ama dönmem gereken yeri bir türlü bulamadım, iki yere girip çıktım ama yine de işaret yoktu. Bu bölümde tam bir çıkmaza girdim, arkadan gelen de yoktu ki ona takılayım. 10-15 dakika bocaladım. En sonunda ilk gittiğim yolun doğru olduğunu düşünüp tekrar oraya yöneldim. Telefondan haritaya baktığımda bu yolun Orhangazi-İzmit yoluna çıktığını gördüm. Bu yola çıkıp sağa dönersem doğru rotaya gireceğimi düşünüp öyle yaptım. Yarış sonrası baktığımda yanlış girdiğim yolun, doğru yolun uzak paralelindeki yol olduğunu gördüm, bu bölümde git-gel + yol farkı nedeniyle 2 km fazladan yapmışım. Biter mi? Bitmez! Doğru rotaya girdikten sonra son kilometrede bir hata daha yaptığımı fark ettim. Meğerse dere üzerinde bir kişinin geçebileceği patika gibi incecik bir köprü varmış, onu kaçırıp sağa dönmüşüm. Orayı da atlatıp sonunda yarışı tamamladım. Yarış sonrası baktığımda, kaybolmalarıma başlamadan önceki bölümde 6. sıradayken yarışı 19. sırada tamamladım. Toplamı 76,6 km olan parkuru 5 km fazlalık ile 81,6 ve toplamı 1.967 metre olan tırmanmayı da 2.234 metre olarak tamamlamış oldum.
Sonuçta her şey bir tecrübe. İlk gece yarışımda, karşılaşılabilecek sorunlarla ilgili iyi bir deneyim kazandım diyebilirim. İşaretleri gece takip etmek çok zor, en ufak bir hata pahalıya patlıyor. İşaretler ağaç dallarına bağlı olduğu için rüzgâr ile sağ sola dönüyor ve tek tarafında bulunan yansıtıcı parlamayabiliyor. Bu yansıtıcılar çift taraflı yapılabilir. Bunun dışında, her patika yarışının sonlarına doğru ciddi düşüş yaşadığım için sarf ettiğim “Bu son olsun, bundan sonra maraton üstü yarışa katılmayacağım!” gibi cümlelerimi bu sefer kullanmadım ve çok güçlü bitirdim. Bunun nedeni yarışa iyi hazırlanmam olabilir, gece yarışı olması sebebiyle sıcağın etkilememesi olabilir veya iyi beslenip fazlaca sıvı tüketimi olabilir, tam olarak bilemiyorum. Organizasyondaki ve özellikle kontrol noktalarındaki görevliler/gönüllüler gibi çok ilgili ve yardımseverdiler. Bir organizasyon eksikliği nedeniyle bitiş sonrası madalyaları alamadık ve sönük bir şekilde fuar alanından aldık. Yarış sonrası ise 2,5 saat servis beklemek çok zor geldi. Yine de gelmeyen servis yerine organizasyona ait araç ile İznik’e getirildik. Seneye aynı parkuru daha deneyimli bir şekilde tekrar koşmayı düşünüyorum.
inanın sizi yürekten tebrik ediyorum. bu yıl katılmak isteyip de cesaret edemediğim parkuru sağlıkla bitirdiniz. eminim kelimelere sığmayan nice anı da yaşadınız, darısı başımıza.
galiba genele bakıldığında katılımcı sayısı biraz düşüktü. öyle ki bazı gruplar 10 kişi mertebesinde katılımcıyla start aldı. gönül şenlik havasında geçmesini dilerdi. özellikle 75k gece parkuru coşkulu bir kalabalıkla çok daha keyifli olabilirmiş.
İznik Ultra’da 2018 yılında 90 km parkurunu koştuktan yıllar sonra bu sefer 75K parkurundaydım ben de. Daha önce de yazdığım gibi 75K parkurunu gece koşulduğu için seçtim. @ismaileren 'in buradaki bilgilendirmeleri işime yaradı benim de.
2018’de start ve etkinlik alanı Ayasofya Cami’nin hemen yanındaydı. Bu seneki yeri merkezden biraz uzak olsa da bence daha güzeldi. Park alanı dinlenme ve tuvalet imkanları açısından eskiye göre daha güzel geldi bana. Kit alımı ve start sorunsuzdu. 75 ve 160 parkurlarının startı birlikte olmasına rağmen sayı olarak maalesef azdı.
Yarış ve parkura gelirsek;
İlk KN olan 9 km civarı Dikilitaş’ta hiç durmadım. Sularımı o ana kadar içmemiştim pek. Gün batımına doğru koştuğumuz için gözlük ve şapka almamak beni çok rahatsız etti. Gece koşacağız diye almamıştım ama keşke alsaymışım dedim. 25K civarı Boyalıca’ya kadar Güneş ve sıcaktan bunalınca suları bitirdim ve biraz susuz kaldım. Parkur bu kısımda asfalt da olsa çok güzel bahçeler arasında geçiyor ama çeşmeye hiç denk gelmedim.
Boyalıca-Keramet arası ilk sert çıkışta baş dönmesi ve mide bulantısı çok yaşadım, hatta Keramet’e kadar düzelmezse bıraksam mı diye düşünmeye başladım bu kısımlarda. Keramet öncesi kendime gelip tempo tutturdum. Parkurun gece kısımlarında genel olarak işaretlemeler bence yetersizdi. Yol ayrımlarında ve dönüşlerde bazı kısımlarda hiç işaret yoktu. Özellikle Keramet sonrası işaretlemeler parkurun en kötü kısmıydı. Bu kısımda 2 ayrı noktada 3 kişi sağa sola dağılıp işaret aradık. Bu noktadan sonra tamamen saatteki rota ekranına göre devam etmeye başladım.
54.km sonrası orman çıkışı ve çıkış bittikten sonra taşlı iniş, gece olması ve ormanın çok sık dokuda olması sebebiyle çok sıkıcı geldi. Son kısımdaki @Zuhtu Bey’in de bahsettiği köprüyü ben de kaçırdım. Servis aracında herkes kaçırdığını söyledi o köprüyü. Rotaya bakarak gittiğim için geri döndüğümde bu kısımda asfalt işaretlerinin aslında yeterli olduğunu gördüm ama sanırım öyle bir geçiş beklemediğimden hiç bakmamışım o kısıma. İşaretlemelere genel olarak kötü desem de özellikle köy içi kısımlarda ve parkurun son asfalt bölümünde yerdeki sprey işaretlerı mantıklı ve işe yarar buldum.
Yarışı baştan sonra şort ve kısa kollu ile koştum. İçlik de giymedim.Sadece hava kararınca reflektif yeleği giydim. Gece boyunca hava çok güzeldi, sadece son 3-4 km üşüdüm ama durup giyinmedim. Finish alanında madalya bile sormadan dropbage yöneldim. Soyunma alanı ve duş olması çok güzeldi. Sıcak duşumu alıp, üstümü değiştirip çorbamı içtim. Madalya bu sırada aklıma geldi ama yetişmediği söylendi. Çorbamı bitirir bitirmez servis kalktı ve beklemeden İznik’e aracımın yanına geri döndüm.
Genelde 6., yaş grubunda 1.lik gelmesi benim açımdan güzel oldu. Katılımın az olması da bunda etkiliydi tabi.
CP’lerdeki arkadaşlar çok kibar ve yardımseverdi. Mahmudiye öncesi geçtiğim biri ben CP’deyken CP’ye geldi ve çay istedi. Numarası olmadığını, sadece antrenman yaptığını belirtti. Cp’deki arkadaşlar da üst kattaki kahvehane açık, oradan yararlanabilirsiniz dedi kibarca.
Keramet öncesi köydeki çocuklar müzikle coşkulu bir karşılama yaptı ve koşarak eşlik etti. Selfie çekinmek istediler ve kendimi koşarken ilk defa ünlü bir sporcuymuş gibi hissettirdiler
Sanırım Yeniköy öncesi, köyden uzak bir noktada 3 tane çocuk saklanmışlar ve ben geçerken beni korkuttular. Şuan yazarken gülsem de o an gerçekten gecenin karanlığında birden çok korktum.
Aklımda kaldığı kadarıyla yazdım. CP’ler malzeme olarak yeterliydi. Kahve ve çay için bile pet/karton bardak kullanımı kesinlikle yoktu Emeği geçen gönüllü ve görevli arkadaşlara teşekkürlerimi sunarım. Yine böyle güzel havalarda daha kalabalık İznik Ultralar koşulması temennisiyle..
Not: Madalyada metal klasik madalya tarafında olsam da İznik olunca çini madalyayı beğendim.
İlk gece yarışımızı deneyimlemek amacıyla 75k parkurunda eşimle birlikte yer aldık bu yıl biz de. 2022 yılında 25k parkurunda gölün güneyinde koşmuştuk, bu sefer kuzey kısmını tamamladık. Vakti gelince 90k rotasını da yaparsak İznik gölünü çevrelemiş olacağız
@Zuhtu ve @HalilAksoy 'un da belirttiği gibi @ismaileren 'in rota hakkında verdiği detayları aklımıza kazıyarak başladık koşuya. İlk gece yarışımız ve aynı zamanda en uzun koşumuz olacağı için enerjimizi gecenin tamamına yaymaya yönelik ve zaman limitinde bitirmeye odaklı bir planımız vardı. Ancak ilk 24 km yer yer kendini gösteren hafif sindirim problemleri yüzünden ve biraz da sıcağın etkisiyle nispeten daha zor geçti bizim. Şapka ve gözlük eksikliğini biz de hissettik. Üstelik Boyalıca CP 24. değil 25. km’deydi ve ufak bir “süre” heyecanı da yaşadık. Daha zor geçmesini beklediğimiz kalan 51 km ise çok daha keyifli ve nispeten rahat geçti.
Boyalıca’dan sonraki çıkış zorlayıcı olsa da gün batımıyla birlikte gelen serinlik işleri biraz yola koymamızı sağladı. Batonlarımızın da desteğiyle tırmanışı tamamladık. Keramet CP’ye az bir mesafe kala arkamızdan bir araç yavaşça yaklaştı, camını indirdi ve ön sağ koltukta oturan kişi “Kolay gelsin. Biz Bakanlık adına çekim yapıyoruz, sizi koşarken çekebilir miyiz?” diye sordu. Olur dedik ve aracın farları eşliğinde bir süre devam ettik. Çekimlerini tamamladıktan sonra teşekkür edip yola devam ettiler. Ertesi gün ise birbirimize “bu olay gerçekten yaşandı mı yoksa nabzımız mı fazla yüksekti?” diye sormadan edemedik
Boyalıca - Keramet arasındaki kısım yaklaşık 2:30 saat sürdü. Keramet CP’de biraz sıcak çorba, peynir, ekmek, kola ve bolca tuzlu fıstık; jellerden kaynaklı tek düze beslenmeye karşı ilaç gibi geldi. Tıpkı Keramet’te olduğu gibi diğer bütün kontrol noktalarındaki tüm görevli ve gönüllüler de son derece ilgili, motive edici ve yardımseverdi. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ettik ama buradan da özellikle belirtmem gerek. Son sıralarda olsak da enerjimiz ve motivasyonumuz gayet yerinde bir şekilde buradan ayrıldık.
Keramet - Mahmudiye arasındaki bölüm karanlığa ve gece yarışına iyice adapte olduğumuz kısım oldu diyebilirim. Yaklaşık 2 saatlik bir sürede Mahmudiye’ye ulaştık. Buradaki CP’de 160k koşan @ismaileren ile karşılaştık ve parkur hakkında kısa bir sohbet ettik.
Mahmudiye - Yeniköy arasındaki 21 km’lik kısım ise parkurda en keyif aldığımız kısımdı. 21 km boyunca ne kimseyi geçtik ne de geçildik.4 saatten fazla süren bu bölüm parkurun hem en yalnız hem de en karanlık kısmıydı; özellikle de Üreğil’e kadar olan ve orman geçişlerini de içeren yaklaşık 10 km’lik kısım… Zaman zaman açık tepelere ve orman yollarına da çıkıyorduk ancak gözümüzün alabildiği hiçbir açıklıkta tek bir ışık kaynağı bile görmüyorduk. Ağaçların arasındaki toprak yoldan koştuğumuz görece düz bir bölümde uzaktan bize bakan bir “yırtıcı” dahi gördüm. Kafa lambamın ışığı gözlerini adeta xenon far takılmış bir araca çevirdi. Gözlerini birkaç kez kapatıp açtı ama yerinden de hiç kıpırdamadı. Kafamı önüme çevirdim, hiç muhatap olmadım ve olaysızca dağıldık
Parkur işaretlemelerini yeterli bulduk diyebilirim. Uygun görüş açısı oluştuğu durumlarda kafa lambalarımız yakından uzağa doğru belirli aralıklarla asılı 2-3 işaretin reflektörlerini dahi aydınlatıyordu. Ama @Zuhtu 'nün de belirttiği gibi bazı işaretler rüzgar nedeniyle ters dönmüş veya ağaç dalına dolanmış olabiliyordu. İşaretleri seçemediğimiz kimi anlarda ise saate güvenerek devam ettik ve rotayı kaybetmedik.
Ancak, yaklaşık 52. km içindeyken koşarak indiğimiz bir rampanın sağ yan yolunda bağlı olmayan bir çoban köpeği gördüm ve agresif davranmasından korkarak uzağından geçip aşağı doğru koşmaya devam ettim. Birkaç saniye sonra arkamızdan bir bağırma sesi geldi. Sesi duyup durduk ve geri yürüdük. Tekrar yan yola geldiğimizde elindeki büyük el fenerini bize tutarak seslenen kişinin genç bir çoban olduğunu fark ettik. Yolun girmediğimiz yan yoldan; yani başında durduğu ağılının önünden devam ettiğini söyledi ki gerçekten de yolun girişinde işaret vardı ve saatimiz de o yönü gösteriyordu. Köpek korkusuyla işareti kaçırmıştık ama ucuz atlattık neyse ki.
Anlık olarak durup yön baktığımız birkaç küçük an dışında kaybolma hadisesi yaşamadık.
Mahmudiye’den son CP olan Yeniköy’e yaklaşık 4:25 gibi bir sürede varabilmiştik ama ne süreden ne de sıralamadan şikayetimiz vardı. Burada su takviyesi yapıp ufak atıştırmalıklar aldıktan sonra son bölüm için yola koyulduk. Bir süre sonra sabah ezanı okundu ve finişe birkaç km kala hava aydınlanmaya başladı. İlk gece yarışımızı sorunsuz bir şekilde Örnekköy finiş noktasında tamamladık. Burada yaklaşık yarım saat sonra verilecek 90k startının hazırlıkları devam ederken Caner ve Tansel Beylerin de aralarında olduğu organizasyon ekibi tarafından ve bizden önce bitiren arkadaşların bir kısmınca alkışlarla karşılandık.
İznik merkeze dönüş için bir süre servis bekledikten sonra bekleyen diğer arkadaşlarla birlikte İznik’e hareket ettik. Minibüsün ön koltuğunda yan yana oturduğumuz @Zuhtu bey ile de sohbet etme imkanımız oldu yol boyunca. Yarışın küçük bir kritiğini yaptık. (Kendisinin de ilk gece koşusu olmasına rağmen enerjisinin gayet yerinde olduğunu yaptığı küçük sürüş müdahalesi ile anladık bir kez daha teşekkürler)
Daha önce Uludağ 66k’da da hemen hemen aynı sayıda jel tüketmiştim ancak orada Saitabat CP noktasına drop bag içinde ikinci bölüm için kullanacağım jelleri önden göndermiştim. İznik 75k’da ise ara drop bag noktası olmadığından bütün jellerimi üstümde taşıyarak başladım. Süreci iyi yönetmek için de kaçıncı km içindeyken hangi jeli alacağımı yarış öncesinde planlamış ve yeleğimin ceplerine de tüketim sırasıyla koymuştum. Böylece karanlıkta jel aramak için ekstra dikkat ayırmama gerek kalmadı. Kafa lambalarımızı da ilk kez tam bir gece boyunca test etmiş olduk ve karanlığın tamamını tek pille çıkarabildik. Yine de her ihtimale karşı ikinci bir kafa lambası da taşımıştım üzerimde. Gece diliminde hava şartlarının şort ve tişörtle koşmaya elverişli olacak kadar iyi olması da bizim için bir şanstı. Zorunlu malzeme olmamasına rağmen bere ve eldivenlerimiz de yanımızdaydı ama hiç ihtiyaç duymadık. Mental olarak da fiziksel olarak da ilk 24 km’deki küçük pürüzler hariç yarış havasından hiç düşmedik.
Kazandığımız tecrübe başlı başına bir hedefti bizim için ve hedefimizi gerçekleştirdik. Tecrübe kısmını bir tarafa koyarsak parkurdan keyif almak da başlı başına büyük bir artı oldu bizim için. Öncesiyle sonrasıyla dört dörtlük bir organizasyondu özetle. Katılan, bitiren herkese tebrikler.
Ben burada doğru yolu doğrudan buldum ve döner dönmez köpekle karşılaştım. Normalde hiç köpeklerden korkmam ve aram iyidir ama burada sürüden dolayı korktum açıkçası. Birkaç kez çobana seslendim ama cevap gelmeyince köpekle konuşa konuşa geçtim ama köpek beni hiç umursamadı. 1 km civarı sonra çobanla yolda karşılaştık.
Zorunlu malzemenin önemine dikkat çekmişsiniz, gece kesinlikle çok daha önemli bu husus. Sonlara doğru dere geçisi civarında kafa fenerimin pilleri bitti ve zorunlu malzeme olan yedek pillerim devreye girdi.
Ayaklarınıza ve yüreğinize sağlık, kocaman tebrikler..
Daha uzun mesafelerde er geç tecrübe edeceğimiz gece koşusu deneyimi için fragman olsun diye katıldığımız İznik Ultra 75K parkuru benim için başlı başına Oscarlık bir deneyim oldu desem yeridir.
Şimdiye kadarki en uzun ve ilk gece yarışımdı. Hedef fazla yıpranmadan finişe gelmek ve bu tecrübeyi cebe atmak olduğundan performans odaklı değildik fakat gece yarışlarını gündüz yarışlarına tercih edecek kadar fazla zevk almış olabilirim bu yarıştan. Bir ay sonra hadi bir daha İznik 75K yapıyoruz deseler koşarak giderim herhalde Patika takvimindeki uzun ve orta mesafe gece yarışlarının sayısı daha da artsa keşke.
Boyalıca’ya kadar olan 25K’lık kısım ve Mahmudiye-Yeniköy arasındaki 21K’lık kısım yarış içinde ayrı bir yarış adeta. İlk 25K’da parkur düz de olsa bu kısmı 3 saat gibi bir sürede geçmeniz bekleniyor. Yarışın başında kendimi fazla yorarsam sonunu nasıl getiririm ikilemine sıcak da eklenince beni en çok zorlayan kısım burası oldu diyebilirim. Sonra hava karardı ve en zevkli kısımlar başladı.
CP’lerdeki görevlilerin sıcak karşılaması, Boyalıca’da Kemal Kukul, Keramet’te Tolga Güler gibi isimlerden destek almak ayrıcalıklı hissettirdi. Buradan da tekraren teşekkür ediyorum. Ertesi gün 50K koşacak olmasına rağmen Keramet’e kadar her CP’de bizlere motivasyon sağlayan @bikeg’ye de teşekkürler.
Bazı CP’lerde cut off heyecanıyla geçen yarışta kadınlarda yaş kategorisinde kürsüye çıkmak da güzel oldu.
Ödül töreni sırasında hiç belirtilmedi sanıyorum ama hem 90K hem de 75K’da her ne kadar sayımız çok az da olsa kayıtlı kadın yarışmacıların tamamı parkurları tamamlayıp finişe ulaştı. Geçen seneye göre kayıtlı kadın yarışmacı sayısı da rakamsal olarak artmış görünüyor. Türkiye’nin ilk SheRaces akreditasyonlu yarışı için vurgulanması gereken bir istatistik belki de.
Herkesin ayrı ayrı ayaklarına sağlık. Benim için de epey yoğun duygusal geçti. En son 2019 yılında (o zamanlar 55k idi) 50k’yı koşmuştum. Müşküle’den geçerken hüngür hüngür ağlamıştım ilk gittiğimde. Bende yeri çok ayrıdır. O duygular her yıl Nisan ayı geldi mi hep tavan olur. İznik, diğer yarışlardan farklı olarak beni her zaman büyüttü. Bu yıl Haziran sonunda hedef yarışım var, öncesinde de ciddi bir deneme sınavı olan İznik’te bu yıl tekrar 50k’yı koşmak istedim. Startına kadar da çok emin değildim, ben ne kadar hazırım? Diğer taraftan sahada iş var, hepsi bir arada nasıl olacaktı? Başlayayım sonra bırakırım deyip yola çıktım, bir baktım ki İznik görünüyor tepeden.
Benim notlarım da Kirazliyayla’nın yeni hali. Çok üzüldüm. Yeni Türkiye’nin tüm gerçeği yine tokat gibi yüzümüze vurdu. Yıllardır bölge halkının karşı çıktığı maden işletme tesisi nerdeyse mahallenin yarısını yok etmiş. Nasıl kıymışlar o güzelim yaylaya? Papatya tarlalarını ve yolun kenarında durup bize selam çakan o muhteşem ayva ağacını aradım durdum. Yoklardı…
İznik, az kaynak, çok emekle, ısrarla yapılan bir organizasyon. 160k’nın ne acayip bir mesafe olduğunu göl kenarına gidince anlıyor insan. Ucu bucağı görünmüyor gölün. Dağlar zaten haşmetli. Bu yıl çok DNF oldu, 160k’yı sadece 12 kişi bitirebildi. Azimlerini izlemek ayrı olay. Seneye de 15. Yılı. Bence yine kaçmaz.
Kucaklıyorum herkesi.
Selamlar,
@ismaileren Hocanın mesajlarından ve izlediğim Youtube videolarından aldığım motivasyonla, ben de bu sene mesafemi artırıp ilk defa 90K koştum. Teşekkürler @ismaileren Hocam.
Hazırlık
Kış boyu antrenmanlarımı aksatmadım ve yarışa iyi hazırlandım… ya da hazırlandığımı düşünmüşüm: Mesafe anlamında antrenmanlarım yeterli olsa da, geç ısınan havalar nedeniyle sıcak adaptasyonu sağlayamamış oldum ve bu nedense beni (belki diğer koşuculara göre daha) çok etkiliyor.
Organizasyona Dair Notlarım
Organizasyonu çok başarılı buldum. Yarış öncesi detaylı bilgilendirmeler, kit teslimi, yarış başlangıç noktasına aktarılmamız, kontrol noktaları vs. pürüzsüz idi. Gönüllülerin öz verili emekleri, destekleri yarıştan kopmamamı sağladı. Organizatörler ve gönüllülere çok teşekkürler.
Fotoğrafçılar çok zor koşullarda ve akrobatik pozlarda fotoğraflarımızı çekti. Sosyal medya sorumlusu, kendisi 50K koşacakken, 90K koşucularını sabahtan itibaren azimli bir şekilde adım adım takip etti. Hepsine çok teşekkürler.
Yalnız: Narlıca çıkışından sonraki keskin dönüşü kaçırdım ve yol o kadar alternatifsiz bir şekilde ilerliyordu ki, 1.5km yokuş yukarı dalgın bir şekilde koştum. Ben geri dönerken iki yarışmacı daha aynı şekilde dönüşü kaçırmış bir şekilde bana doğru geliyordu. Müşküle ve sonrasındaki bu türden keskin dönüşlerde A4 kağıda basılmış ok işaretleri vardı ve çok faydalı idi. Bu dönüşte de ondan olsa güzel olurdu.
Aslında cep telefonuma da rota takibi uygulaması kurmuştum ve koşarken rotayı takip etmesi için başlatmıştım. Ancak, rota dışına çıktığımda uyarması için gerekli ayarları yapmayı atlamışım.
Kendime çuvaldız: Artık harita desteği olan bir koşu saatine geçmenin vakti geldi. Ayrıca bu türden bir yarışta dalgınlık kabul edilebilir bir şey değil.
Parkura Dair Notlarım
90K’nın çok masalsı bir rotası var. Üzerine hafif sis çökmüş gölün kenarında, yeni uyanan bir günle başlıyorsunuz. Başlangıçtan itibaren zeytin bahçeleri, orman, çay-dere ile bezenmiş verimli topraklardan; Anadolunun belki de en sıcak yöre halkının desteği ile geçiyorsunuz. Bu zenginliği şimdiye kadar yaptığım koşularda deneyimlemedim.
Parkur o kadar güzel ki, bu kategoride bu kadar az katılımcı olmasına şaşırdım açıkcası. Sezonun ilk yarışlarından olduğu için mi insanlar böyle bir mesafe ile başlamıyor acaba?
Kendime (ve İlgilenenlere) Notlar
- İlkbahar koşuları öncesi sıcak adaptasyonu çok kritik. Diğer koşucular ne yaptı bu konuda merak ediyorum.
- Dalgın bir şekilde koşmamak lazım.
- Her koşuda bu böyle ama bu mesafede hız planlamasının çok daha iyi yapılması gerekiyor. Başlangıçtaki hızımı ancak 40-45km koruyabildim (gerçi sıcağın da etkisi oldu).
- Koşu sırasında, ne olursa olsun, pozitif kalmak gerek: Kaybolmanın neden olduğu zaman kaybını telafi etmek için bazı kontrol noktalarında yeterince beslenmedim ve bu ikinci yarıdaki performansıma etki etti.
- Beslenme stratejisi nasıl olmalı? Benim planım, kendi poşetlediğim karbonhidrat tozları ve elektrolit haplarını kontrol noktalarında mataralara yerleştirmek; bunu jel ve kontrol noktalarındaki yiyeceklerle desteklemek idi. Ancak, karbonhidrat tozları ve elektrolitleri yerleştirmek zor oldu ve zaman kaybettirdi. WUP’ın şaseli 3-karbonhidratlı ve elektrolitli tozları denemeye değer görünüyor. Kullananların deneyimlerini merak ediyorum.
Sonuç
Sıcak nedeniyle zorlandığım ama çok zevk aldığım ve eksiklerime dair çok şey öğrendiğim bir koşu oldu. Yine olsa, yine koşarım!
İsmail hocam merhabalar. Ben diğer seneleri bilmiyorum ancak geçtiğimiz hafta sonu iznik ultrada gönüllüydüm. Parkur işaretlemesinde ve expo alanında görev aldım.
Yerel halkın yarışı sahiplenmekle alakalı bir sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum hiç açıkçası. Civar köylerin insanları zaten yarışa alışmış durumda, yarış onlar için her sene bekledikleri bir organizasyona dönüşmüş. Hatta parkur işaretleri toplarken de çok destek veriyorlar.
Ayrıca iznik çocukları CPlere yaklaştıkça sporcularla koşuyor, zaten çocuklar için ayrı bir parantez açmak gerekir bence. İnanılmaz heyecanlılar ve çok güzel destek oluyorlar
Bunun dışında zaten bence yarış yerel halk desteklememiş olsaydı benimsememiş olsaydı bugünlere kadar gelemezdi. Özellikle uzun parkular haliyle çok fazla köyden geçiyor. Buradaki insanlar çorba bile yaptı koşucular için.
Elbette her yerde olduğu kadar burada da işaretleri yırtan insanlar vardı ancak genel anlamda halkın yarışı sahiplenmekle alakalı bir sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum organizasyonda görev almış biri olarak. Bize karşı sıcak ve ilgililerdi, haklarını teslim etmek gerekir diye düşünüyorum naçizane.
Ben de 165K için birşeyler karaladım. Paylaşayım.
Öncesi
Geçen sene ilk defa 100+ ları deneyip bitirebilince, cesaret edip İznik 160K ya yazıldım ve 2025 hedef yarışım oluverdi. Hazırlıkların çoğunluğu temel seviyede koşular ile haftanın 5-6 günü 60-80K haftalık hacim ile yaptım. Kış ve Ramazan ayı nedeniyle de yarış takvimi çok boş olunca Bodrun 60K dışında bir hazırlık yarışım olamadı. Koşularıma aynı yoğunlukta devam ederken 8 hafta evvel komple sağ bileğimde bir ağrı hissetmeye başladım. Bu şekilde çok fazla aniden ortaya çıkıp yine kaybolan ağrılarım olduğundan ilk başta ciddiye almadım. Ancak 6 hafta evvel ağrılar iyice arttı. Çok panik yapmadım çünkü seyahat nedeniyle 2 haftalık zorunlu bir koşu arası verecektim, iyileşir diye düşündüm. 4 hafta kala tekrar koşuya döndüğümde ağrının aynen durduğunu moral bozukluğu ile öğrenmiş oldum. Araştırınca “Posterior Tibial Tendonitis” ile tüm semptomlar eşleşti. Tendon dinlenerek değil yüklemeyle iyileştiğini bildiğimden hemen rehabilitasyona başladım. Süre yetersiz görünüyordu ama mümkün olduğunca iyileşip en azından parkurun bir kısmını tecrübe ederim diye düşündüm. Yani bitirme ümidim yoktu. Neredeyse her gün 5K zone 1-2 koşu + 20dk rehabilitasyon şeklinde yarış gününe kadar geldim.
Yarış günü
25K ya kayıtlı eşimle birlikte Sabah otobüsü ile Sakarya’ya 75K ya kayıtlı Zeki Holaci ile buluşmaya gittik. Sağolsun bize yarış öncesi pizza ısmarladı. Ancak ikimizde yemeği biraz fazla kaçırdık. Ben doygunluk hissettikten sonra 4-5 dilim daha yedim. Nasıl olsa daha 4 saat vardı ve hazmolurdu (olmadı). Sonrasında 1 saatlik yolculukla İznik’e vardık ve kitleri cuma sakinliğinde kolayca aldık. Hotele geçip biraz dinlenmek istedim ancak hazırlıklar o kadar uzun sürdü ki anca 15 dk dinlenebildim ve tekrar starta geri yürüdüm. Bir yanım, ayağımdaki problemin ne zaman ortaya çıkacağını ve bana yarışı bıraktıracağını merak ederken, diğer yanım cp cp hareket edip ötesini düşünmememi öğütlüyordu. Bende cut off sınırının biraz rahatsız edici olduğu ilk 24K ya odaklandım. Hem sakatlığımı düşünerek hem de yarışın geri kalanı için maksimum kuvvet bırakmak için cut offa takılmayacak ama 3 saate de mümkün mertebe yaklaşacak bir plan yaptım. Plan derken aslında her 2K’yı 15 dakikada geçmek gibi koşu sırasında kolay hesabı yapılabilir basit bir şeydi.
Yarış
Nihayet 17.00 de biraz sıcak bir havada başladık. Kontrollü şekilde Zeki ile ilk CP Dikilitaşa genelde asfalt yoldan koşarak vardık. Bundan sonra bölümde bir süre daha asfaltta sonrasında toprak yoldan eğimsiz devam ettik. Aslında 6.15-6.30 pace ile rahat tempoda ilerlemeyi planlıyorken, sıcak ve midede dönüp duran pizzalar işleri biraz zorlaştırdı. Nihayetinde hesapladığım gibi 2 saat 53 dakikada 2.CP olan Boyalıca’ya vardım. Ayağımda herhangi bir ağrı sızı oluşmadı. Sevindim, biraz da şaşırdım. Hava kararmaya başlamıştı. Burada kafa fenerimi ve reflektörlü yeleğimi giydim. İyice beslendim. Artık kendi konforlu tempoma dönebilirdim.
37K’daki Keramet’e giden yol 3 kmlik dik bir çıkış ile başlıyor. Solda İznik gölü manzarası ile devam edip, kalan 700 metre birden önümüze çıkan dik bir tepe çıkışı ile bitiyor. Karanlıkta göremedim ama sadece keçi izlerinin olduğu, yangın yolu gibi dik bir çıkış ve dizi dizi fener ışıkları tepeye çıkmakta, karşımızda bölümsonu canavarı gibi duruyor. Burayı atlatıp, bir süre daha makul seviyede çıkışımızı tamamlatıp, göl kenarındaki Keramet’e inişe geçiyoruz. Karanlık başladığından beri yalnız devam etsem de görüş alanımda koşucu arkadaşların varlığı güven veriyor. Bu esnada sol tarafımdan kedilerin kavga ederken çıkardıkları seslerden 2-3 kere geldi. Burada kedinin ne işi var. Vaşak falan mı acaba. Derken bu ses, artık kurt mudur çakal mıdır nedir, bir şeyleri tetikliyor ve sağdan soldan onlarca uluma sesi geldi. Yavaşlayıp, arkadaki iki 75K koşusucusu ile devam ettim ve nihayet 3.CP Keramet’e vardım. Jel kullanmadığım (hatta WUP elektrolitli tuz hapı dışında hiç bir supplement kullanmıyorum) ve cp aralarında da çok bir şey yemediğim için yine iyice beslendim.
9K uzaktaki Mahmudiye CP’ye daha çok çıkışla olaysız vardım. Daha doğrusu vardık. Yolda arkadaşım Mustafa Fatih Razboyalı ile karşılaştım ve muhabbetle beraber devam ettik. Mahmudiye CP’de biraz uzun kalıp, beslendik ve 21K sürecek Yeniköy’e etabı için enerjimizi toplamaya çalıştık.
CP den çıkıp, 6K kadar inişli çıkışlı toprak yol sonrası asfalta çıktık. Kısa asfalt etabı sonrası sularımızı tazelediğimiz çeşmenin de olduğu orman içi single patika başlangıcına vardık ve sert çıkışımıza başladık. Bu bölümleri bir arkadaşımla geçtiğim için memnunum. Yolda gece tek başıma koşmaya biraz alıştım, çünkü ormanla aramdaki 1-2 metrelik mesafe az da olsa bana güven veriyor. Ancak orman içi single patikada bu güven mesafesi sıfırlanıyor. Tabi ileride mecbur kalırsam bunu da yapmam gerekecek ve belki buna da alışacağım. Bu ormanlık bölümün artık inişe başlanan bölümünde bastığım yere çok konsantre olunca sola dönüşü kaçırdık ve bir süre yanlış yolda devam ettik. Neyseki saatin uyarısı ile bu tek kaybolma olayımı az hasarla atlatıyoruz. Patika bitince Üreğil köyüne inen sert ve insanı usandıran 3K inişi quadlarımızı bağırta bağırta tamamlıyoruz. Köyden sonra bir süre daha çıkıp, sonrasında uzun bir inişle İznik gölünün geniş düzlüğe sahip doğu yakasına iniyoruz. Böylece gölün güneyindeki dağlarını aşmış olduk. Sıradaki kuzey dağlarına ulaşmak için bir süre bağlantı yolunda dümdüz devam edeceğiz.
Yeniköy’de cut off a 30 dakika kadar yaklaşınca Mustafa Hocam’dan müsaade isteyip tempomu düz yolda ve yavaş yavaş aymaya başlayan günde yalnız olarak arttırmaya başladım. 75K nın bitişi ve 90K nın başlangıç noktası Örnekköy’e asfalt yoldan sorunsuzca vardım. Önümde yine çoğu asafalt 14K mesafe olduğunu bildiğimden kısa bir beslenme molası sonrası sahildeki gezinti yolundan koş yürü şeklinde ilerlemeye devam ettim. Yaklaşık 7 kmlik bu keyifli yol sonrası Gölyaka’da yol biraz içeriden devam ediyor. İşte tam burada parkurdaki köpekler konusunda bir parantez açmak istiyorum. Doğrusu hiç bir parkurda bu kadar çok köpek/köpek sürüsü ile karşılaşmadım. Köpeklerle aram iyi olmadığı için, her sürünün önünden maceralı şekilde geçmek zorunda kaldım ve sayamadım ama 10’dan fazla kez başıma geldi. Zaten 3 tanesi arka arkaya Gölyaka’da oldu. Sahilden ayrılıp, tekrar sola döndüğümde hemen 3-4 köpek üstüme geldi. Bağır çağır aradaki mesafeyi koruyarak orayı tam atlatmışken, soldaki evin bahçesinden aniden 2 metre mesafeden 2 köpek hışımla üstüme geldi. Arada mesafe olmadığı için hızla geri geri gitmek zorunda aldım ve sonunda düşüp kolumu ve belimi kaldırıma vurdum. Artık her an ısırılmayı beklerken bahçeden köpeklerin sahibi çıkıp elindeki tası fırlattı. Ben de ayağa kalkıp oradan uzaklaştım ki 10 metre ileride beni başka bir grup bekliyordu. Sinirle onlara bağırınca biraz uzaklaştılar. Kolumun acıması ve ısırılmak üzere olmamın verdiği sinir ve asabiyet doğrusu 30-40 dakika kadar sürdü. Böyle böyle Sölözdeki Drop bag noktasına ulaştım.
Çorabımı ve t-shirtümü değiştirdim. Bir şeyler atıştırıp çok oyalanmadan Narlıca’ya doğruyola çıktım. Rota kabaca yarısı çıkış yarısı iniş şeklinde ve toplam 17km. Bu kısmı da iyi bir enerji ile tamamladım ve üçüncü kez 100K barajını da geçmiş oldum. Sırada iple inişin de olduğu sadece 9kmlik Narlıca-Müşküle etabı vardı. Buranın zorluğunu anlatılanlardan canlandırmaya çalışmıştım ama doğrusu çok çok daha zorlu geçti. Belki de batonum olmadığı için. Rota kısa ama 3 adet testere dişi görünüyordu yükselti grafiğinde. Çıkışlar değil ama ilk ve ipli inişi de içeren ikinci single patika çok dikti. Sadece bir yerde ip vardı ama aslında bir kaç yerde daha olabilirmiş. Yorgun bacaklarla, etrafımdaki ağaç dallarını ip gibi kullanarak, bana göre gereksiz fazla riskli bu iki iniş yaptım. Sakatlanmak an meselesiydi. Bunun haricindeki single yol ise kimse geçmediğinden orman dokusunda kaybolmuş gibiydi. Dallar yüzümü, kanayan kolumu çizip durdular. Acıma tuz bastılar. Burada da baton faydalı olabilirdi. Bu 9 kmlik kısmı 3 saat sürdü ve nihayet Müşküle CP ye bezgin şekilde varabildim.
Müşküle - Süleymaniye arası genelde çıkış. Bir yandan sıcak ve bir yandan önceki etabın vermiş olduğu yorgunluk ile zorlu geçti. Buna bir de sol ayağımın altına su toplanması eklenince bu bölümün nerede ise tamamını yürüdüm ve Süleymaniye’ye vardım. Burada ev yapımı çorba vardı. Biraz şarj olmaya ihtiyacım vardı ancak hava kararmadan da Derebente varmak istiyordum ve tekrar yola çıktım. Beni 16km lik nispeten kolay geçeceğini düşündüğüm bir yol bekliyordu. Bu arada sağ ayağımın altıda su topladı. Bir süre sonra ise garip bir his ile sol ayağımdaki patladı. Aslında patlamasını umarak ve bilerek üstüne basıyordum. Çünkü aklıma tam olarak nerede okuduğumu hatırlamadığı (Kılıç Ali’nin veya Kazım Karabekir’in anıları olabilir) su toplaması patlatma yöntemi geldi. Kitapta uzun yürüyüşler sonunda ayakları su toplayan askerleri sırtında arkadaşı varken zıplatıyorlardı. Artık onun etkisi mi yoksa azalan sıcaklığın mı tekrar koşabilmeye başladım. İnişli çıkışlı toprak yoldan ve Derbente yaklaşırken beni biraz yavaşlatan single patika yoldan (buraları iyiki karanlıkta geçmedim diye içimden geçirerek) 144K daki CP ye vardım. Önümde yine bir 16K var ama daha inişli bir rota, beslenmemi tamamlayıp, artık kararmak üzere olan havada koşmaya devam edebildim. Artık kalan 4 saatlik gece bölümünde yalnızdım. Neyseki orman içi single patika yok. Tatlı inişleri koşabilirken, bir süre sonra iniş sertleşti. Artık benim frenler çalışmadığı için kalan mesafeyi finişe kadar yürüdüm. İznik’te görüş alanımdaydı. Otoban gibi kenarında su kanalı olan yoldan son CP olan Çamdibi’ne vardım. Bu arada 2 şarjlı kafa fenerimin şarjı burada bitti ve kalan 7 km yi telefon ışığı ile tamamladım. Çamdibi’ne gelmeden önce herhalde çekilen enerjim nedeniyle üşümüştüm ve cp de yağmurluğumu giydim. Aslında ben bir şey yapmadım. Sağolsun Caner Hocam, beni giydirdi. En üstte de reflektörlü ceketimi giydirdi. Elime de bir çorba verdi ve içe içe devam et dedi. Kalan 5 kmyi 1 saatte yürüyerek nihayet finişe vardım. Saatler 00.15 i gösteriyordu. Azıcık da olsa koşum 3.güne sarkmıştı. 31 saat 15 dakika. Bitiren herkes kürsü yaptı. Benim payıma da 45-54 yaş grubu 2.liği düştü. İlk defa uzun bir koşumun sonunda verilen yemeği yiyebildim (normalde midem almazdı). Ayağım hiç bir sorun çıkarmadı. Demekki rehabilitasyon çok iyi geçmiş. Yorgun argın şekilde gölkenarındaki otelime yürüdüm ki o da bir 30 dakika mı aldı.