Yurtdışından bazı parkur işaretleme örnekleri;
Herkese merhaba.
Bölge ile ilgili şöyle kısa bir bilgi verebilirim. 36K parkurunda sırasıyla Yeşilyurt, Adatepe, Narlı, Doyran ve Finish te Altınoluk köyünden geçiyoruz. Bu köyler birbirleri ile çok yakın olmasına ve hepsinin denize veya turizm bölgelerine olan mesafeleri benzer olmasına rağmen çok ciddi farklı yaşantıya sahipler. Sizlerde özellikle Yeşilyurt ve Adatepe köylerindeki evler ile Narlı ve Doyran köylerindeki evler ve yaşantı arasındaki ayrımı mutlaka farketmişsinizdir.
Köyler aynı bölgede birbirine çok yakın olmasına rağmen yaşam tarzları ve kültürlerinde ciddi farklar var. Narlı ve Doyran köyleri daha kapalı yaşayan, kolay kolay dışarıya ev arsa satmayan ve bu yüzdende Altınoluk gibi büyümeyen daha geleneksel köyler. Orada yaşayanlar zaten yabancıya alışık olmamalarının yanında genelde bu konuda pekte istekli değillerdir. Genelde iyi niyetli insanlar olmalarının yanında, soğuk davranışlarının temelinde biraz bu yatıyor.
Bu muhtemelen ülke değişimini anlatan bir şey olabilir, tüm parkur işaretli değil zaten.
Geçen ay izmirde 50K koştu, geçen haftalarda Azerbaycanda 100K yarışındaydı.
Kendi söylemine göre bildirmiş yarışı bıraktığını.
Sıralamadan çıkardılar biraz önce.
Kesinlikle gerek vardı, 2:14 maraton koşmuş milli bir sporcu olması demek insanlara örnek olması demek bana sorarsanız. İnsanlar doğruyu bilmeden yanlış yorumlar yapabiliyor, duruma açıklık getirip özür dilemek kadar normal bir davranış olamaz zaten. Bunun haricinde milli sporcularımızdan zorunlu malzeme kullanımı gibi konularda da hassasiyet bekliyorum.
Benim geçen yıl 36 K parkurunu koşarak çektiğim vlogu seyredenler varsa, kirliliği görebilir. Köyler ve yollar genelde köylüler tarafından kirletiliyor. Ben hemen hemen hepsini ekrana yansıttım. Koşan arkadaşlarımın içinde mutlaka ( çok az sayıda olduğu kanaatindeyim ) çöp atanlar vardır ama genelde doğaya bir şey atmaya karşı insanlar koşuyor. Bazen kullandıkları jel vs. iyi bir şekilde saklamadıkları veya taşımadıkları için düşüyor ve fark etmiyorlar.
Ben de Ida Ultra özelinde son dönemde ülkemizdeki trail koşularıyla ilgili bir iki kelam etmek isterim. Belki ayrı bir başlık bile açmak gerekir bilemiyorum.
Artık mevcut ekonominin getirdiği zorluklardan mı yoksa pandeminin ardından bazı şeylerin kaybolup geri gelmemesinden mi bilmiyorum ama ne etkinlikler 4-5 sene önceki kadar eğlenceli ve canlı geçiyor ne de sunulan hizmet açısından tatmin edici oluyor.
Dediğim gibi trail yarışlarına ilk katıldığım 4-5 sene evvelki zamanlardaki amatör heyecanı bulamıyorum artık katıldığım etkinliklerde. Bilmiyorum belki de bunun en büyük nedeni katılımcı olarak verdiğimiz kayıt ücretinin karşılığını alamıyor olmak olabilir, ona biraz sonra tekrar değineceğim ama işin bir de PR boyutu var ki bazen fazlasıyla canımı sıkıyor.
Son dönemdeki koşu etkinliklerinin çok büyük bir kısmı bir antrenörün etrafında toplanan koşu gruplarının kendini gösterme çabasına giriştiği yerler olmaya başladı gibi geliyor. Trail yarışları koşmaya başladığım ilk dönemde de koşu grupları hep vardı ama sanki daha amatördü her şey. Aynı amaç etrafında toplanıp birlikte eğlenmeye gelen insan toplulukları görüyordum etrafımda o zamanlar (ya da ben farkında değildim olanların bilmiyorum) ama artık iş daha çok antrenör gruplarının kendini gösterme, sporcu çekme yarışına döndü gibi. Organizasyonlar tarafından belirli gruplara indirimli kayıt hakkı sağlanması, belirli sporcuların yarışlara ücretsiz katılması vs gibi detaylar belki de hep vardı ama bu kadar gözümüze sokulmuyordu sanki. Koşu camiasında sosyal medyanın da giderek güçlenmeye başlamasıyla daha belirgin ve (benim için) rahatsız edici olmaya başladı her şey. Öte yandan, bu tarz şeylerin bu etkinliklerin var olma sebeplerinden olduğunun ve bunlar olmasa koşacak etkinlik bulmakta bile zorlanacağımızın da farkındayım elbette. Sonuçta burası bir piyasa en nihayetinde. Ama son dönemde sanki herkesin (hem katılımcıların, hem organizatörlerin) asıl amacı eğlenmek ve güzel vakit geçirmek değil de maksimum ‘çıktı’ alabilmekmiş gibi geliyor.
İşin ekonomik boyutuna gelirsek, eskiden madalya tasarımlarından tutun tişört tasarımlarına kadar her şey daha özenli ve kaliteliydi. Artık çoğu zaman aynı etkinliğin tüm parkurlarına verilen birebir aynı, hiçbir şekilde mesafeye göre özelleştirilmemiş madalyalar, hem fazlasıyla kalitesiz ve çoğu zaman üzerimize çok büyük veya çok küçük gelen, beden standardı olmayan tişörtler görüyoruz. Eskiden kit alımında ufak da olsa birer çanta verilirdi, onlar zamanla önce bez çantalara sonra da birer zarfa bıraktı yerlerini. (Çanta konusunda çok bir şikayetim yok aslında, hiç olmasa bile olur.) Yarış öncesinde yapılan makarna partileri ya çok basitleşti ya da hiç yapılmamaya başlandı. Orta ve uzun mesafe yarışların ardından koşuculara verilen ikramlar bile kaybolmaya başladı. Sıcacık çorbalar, makarnalar, lezzetli sandviçler yerini bir şişe suya, bir tutam çiziye bıraktı. Parkur içi, öncesi ve sonrası fotoğraf çekim hizmetleri giderek eski kalitesini aratır oldu. Sadece start/finiş alanında ya da CP noktalarında konuşlanan fotoğrafçılar görmeye başladık. Ve şimdi aklıma gelmeyen daha bir sürü şey. Bunların büyük kısmının ekonominin getirdiği zorluklarla bağlantılı olduğunu biliyorum ama sanki biraz da o amatör ruhun kaybedilip daha fazla kâr elde edebilme çabası varmış gibi geliyor. Dediklerim yanlış anlaşılır mı bilmiyorum ama aslında derdim sadece verdiğim kayıt ücretinin karşılığını alabilmek değil bir katılımcı olarak biraz daha önemsenmek. Ya da yapılan işe biraz daha özenilmesi.
Kısaca şöyle düşünüyorum, Türkiye’de koşu ve trail etkinlikleri hem nitelik hem de nicelik olarak zirvesini gördü ve artık her geçen sene daha da geriye gidiyor.
Bilmiyorum benim gibi düşünenler çoğunlukta mıdır ya da herkes mevcut durumdan mutlu mudur.
Bir de bunlarla doğrudan bağlantısı olmayan üçüncü bir husus da teknik toplantıların amacına uygun düzenlenmiyor oluşu. Ben mi yanlış düşünüyorum acaba ama teknik toplantıların asıl amacı parkur hakkında bilgi vermek değil midir? Fakat artık organizatörler düzenledikleri teknik toplantılarda tamamen organizasyonel mevzulara odaklanıp yarışın kaçta başlayacağını, kit alımının ne zaman nerede olacağını, servislerin ne zaman nereden kalkacağını anlatıyor bizlere. O bilgilerin hepsi internet sitelerinde ya da sosyal medya sayfalarında paylaşılıyor zaten. Benim teknik toplantıda duymak istediğim parkurun yapısı nasıldır, nasıl bir hava durumu bekleniyor, ne tür bir ayakkabı giymek yararımıza olur, baton kullanmalı mıyız, hangi kritik noktalara dikkat etmek dönüşleri kaçırmamak gerek, hangi noktalarda köpek vs gibi sıkıntılar olabilir tarzı bilgileri ilk elden alabilmek. Ayrıca teknik toplantılar yüzyüze değil de online olarak düzenlenince çoğu zaman soru cevap şeklinde etkileşimli bir bilgi alışverişi olmuyor malesef.
Son olarak, ülke çapında koşu ve trail etkinliklerinin sayıca artıyor olmasının da bizler için olumlu taraflarının olduğu kadar nicelik ve nitelik açısından da olumsuz yönleri olduğu kanısındayım. İlerleyen dönemde hiçbirimiz etkinlik çöplüğünde kendimize yarış seçmek durumunda kalmak istemeyiz herhalde.
Neyse çok uzun oldu ama şunu da ekleyeyim. Örneğin Ida yarışı senelerdir katılmak istediğim ama bir türlü denk getiremediğim bir yarıştı. Önceki senelerdeki videoları fotoğrafları gördüğümde hissettiğim heyecanı (belki de yukarıda saydığım birçok sebepten) bu sene etkinliğin içerisindeyken yaşayamadım malesef.
Ben aslında işin bu eksik kısımlarını söylemek istemediğim için vloglarda bahsetmiyorum. Amacım insanların spor yapması ve kafalarını dağıtacak uğraşlar edinmesi. Her işte olduğu gibi kaliteli ve kalitesiz bir sürü versiyon ortaya çıkacaktır. Zamanla en iyilerinin kalacağını düşünüyorum.
“Açıklama yapmasına gerek var mıydı?” derken bu açıklamayı Üzeyir değil organizasyon yapmalıydı bence.Yoksa tabiiki açıklığa kavuşturulmalı.Burada sorun “çok yazık” gibi peşin hükümlerin doğmasına izin vermemek.Forumda daha önce her organizatörün olaya bakış açısının farklı olduğunu, bu organizatörün de zorunlu malzeme konusunda yaklaşımını, her katılımcının sorumluluğunu kendisinin alması noktasından baktığını, bu nedenle esnek davrandığını defaten konuştuk. Mesela Laz isimli şahsa " sen niye Backyard’ı böyle düzenliyorsun ?" diye soruluyor mu? Yaşanabilecek şartları önceden bilip yine de malzemesiz koşan kişiye çok fazla bir şey yapılamaz.
@nkoner işim gereği memleketin kuş uçmaz kervan geçmez yerlerine gidiyorum.Inanın aklınızın almayacağı yerlerde çöp var.Bu bizim toplumumuzun dünya hayatını geçici görüp, çevreyi-dünya hayatını güzelleştirme gibi bir derdinin olmayışından kaynaklanıyor.
Kesinlikle katılıyorum.
Gruplaşma yorumunuza katılıyorum. Amatör ruhu kaybediyoruz ve futbol takımı, siyasi parti vb. olgularda olduğu gibi biz en iyiyiz diğerleri tü-kaka modunda gruplaşma, ötekileştirme koşu gruplarında da çok aşırıya kaçmaya başladı. Selam sabah bile verilmeyecek böyle giderse ![]()
Koşup bitirenlere tebrikler diyeyim.
![]()
İki yıl 66K’da koşunca bu yıl antrenmanım da az kendimi fazla hırpalamaya gerek yok deyip bu yıl 35K parkuruna kaydolmuştum. Ancak babam vefatını tam günlü gerçekleştirmiş, kırkı yarış gününe denk geldiği için katılamadım. İçimde kaldı diyelim.
Uzeyir Strava’da kosusunu paylasmis. Yukaridaki video esliginde Strava kaydini inceledim biraz. Ben anladigimi yazayim, yanlis anladiysam siz duzeltin lutfen.
Simdi oncelikle “26. km’de bir dere var, orada 600-700 m gittim yanlis yolda” diyor, orasi kayitta surasi sanirim. Ve bana 700 m gibi gelmedi.
Sonra 36k rotasi ve diger rotanin ayrildigi yer km 32.9 > yani surasi
Oradan 3.1 km daha devam etmis. Ama videoda “saate baktim 38 oldu” diyor. Hatta “40 oldu 41 oldu” diyor, “sonra 45 oldu” diyor. Ama zaten total 42 km kayit Strava’daki.
Surada durmus yani 36. km’de.
Ve sanki orada araca binmis gibi. Cunku pace hayli artmis, yokus yukari 2:55 filan gorunuyor bazi noktalarda. Ve aracla ayrima kadar geri gelmis gibi. Bakin surada ayrimdan once inmis, GPS kaydi donuyor, sonra dogru ayrima girdikten sonra bir daha GPS kaydi donuyor, sanki orada birileri ile konusmus, veya etrafa bakinmis. Genelde cp’lerde boyle gorunur kayitlar.
Oradan da yokus asagi biraz hizla kosmus gibi. Ya da aractan inildi geri binildi ve aracla kayittaki 40.5km noktasina kadar gidildi. O kisim hizla mi kosulmus yoksa aracla mi gidilmis anlamak zor. Oradan sonra yurunmus gorunuyor cunku, 400-500 m kadar 12-13 paceler var. Sonra dedigi gibi 7-8 pacelerle 200-300 m kadar gidilmis finishe.
Ben de bugün Asla Durma kanalındaki videoyu izledim, sonra açıp aynı sizin gibi strava kaydını detaylıca inceledim. Strava kaydı ve videodaki söylemler, kilometreler uymuyor bence de. Saati durdurdum hevesimi kaybettim tarzında bir söylemi de var videoda ama ne hikmetse kayıt tekrar açılıp gps izi devam etmiş. Sonrasında finiş fotoğraflarına bakmak istedim ama sitede henüz yayınlanmamıştı.
Ayrıca fotoğrafında 36K zorunlu malzemelerini taşıyor gibi yüklü değildi.
Yarışın başında ya da içinde elit, kürsü, milli vs. üst düzey sporcuların malzeme kontrolünü yapabilecek cesarette organizasyonlar gerekiyor. Üzeyir gibi deneyimli, iyi bir koşucu bile kendi deyimine göre küçük bir kaybolmada yiyecek ve giyecek sıkıntısı çekmiş.
Peki organizasyon bu spekülasyonlar ve hatalarla alakalı bir açıklama yaptı mı? Bugün @OzgurSancak instagram hesabından CP’nin boş olduğuyla alakalı bir şeylerden bahsetti ve yazısı şöyle bitiyordu:
“Şampiyonluk hayali ve amacı ile aylardır hazırlanıp, saatimdeki rotaya bire bir uyarak koştuktan ve en önde geldikten sonra böyle bir tablo karşısında yaşadığım hayal kırıklığını tahmin edin.”
Hayal Kırıklığı… Sporcunun hissettiği ve bize hissettirdiği duygu bu.
Organizasyon çıkıp bir video, açıklama yayınladıysa eyvallah lütfen paylaşınız, ama bu sessizlik bir şey olmamış gibi hesaplardan paylaşımlar nezaketsizlik oluyor.
Şahane özetlemişsin.
O ayrım noktasında kaybolmak büyük bir başarı bence. Kocaman iki tane tabela var. Bu senekine katılmadım ama önceki senelerdeki teknik toplantılarda sürekli dikkat edilmesi söylenen bir nokta. Bu sene de muhtemelen dikkat çekilmiştir. Teknik toplantıya girdiysen ve iki dakika rotaya baktıysan tabela olmasa bile o ayrımı kaçırmak çok zor.
Zorunlu malzeme konusu ise senelerdir aynı. Tamamen bir yalan. Türkiye’deki istisnasız bütün yarışlarda aynı durum. Zorunlu malzemeyi tamamen çıkarmak gerekli kayıt prosedüründen. Sorumluluğu alarak koşmak isteyen istediği gibi koşsun. Ben tüm malzemeyi taşırken yanımdan elinde bir pet şişe ile hiç bir kuralı umursamadan geçiyor adam. Bu son yarışta da aynı manzara vardı.
Hocam, Özgür Sancak adına üzüldüm. Ancak birde şu açıdan değerlendirelim.
Bu organizasyonlara tonla para ödeyip, kendine taahhüt edilen hizmetleri alamayan kaç kişi bir daha aynı yarışa katılmıyor?
Einstein’in çok güzel bir lafı vardır, “aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek ahmaklıktır”.Koşucular arasında gruplaşma olursa, birlik beraberlik olmazsa, tartışma kültürünü baltalayan kişiler olursa biz bu filmleri daha çok izleriz.
Organizasyon cephesine gelecek olursak, adamlar bence hizmeti bilinçli olarak bu şekilde sunuyor buna rağmen her sene katılım artıyor. Alan memnun veren memnun ![]()
Geçen sene eşimle köy koşusuna katıldık. Yorumlarımı paylaşıp haksızlık etmek istemiyorum. Çünkü eşimle fotolarım olsun diye gittiğim yarıştan fotoğrafçı görmeden finishe geldik. Adatepede bitirenlere 3 susamlı çubuk bir kola düşüyordu. Organizasyon bu şekilde yapılabilir, hiç sorun değil. Ama o zaman da verilen parayı karşılamıyor. Arz talep meselesi biraz, takvimime yarış videolarında iyileşme görmedikçe eklemeyi düşünmüyorum. Oysa ki çok güzel doğa.








