O kadar doğru ki.
Ehliyet kursunda, kuralların, polisin kime ceza yazacağına karar vermesi için var olduğunu söyleyen hoca kılıklı biri vardi. Hani düzenli kazasız belasız bir trafik aksın diye dememisti. O geldi aklıma
O kadar doğru ki.
Ehliyet kursunda, kuralların, polisin kime ceza yazacağına karar vermesi için var olduğunu söyleyen hoca kılıklı biri vardi. Hani düzenli kazasız belasız bir trafik aksın diye dememisti. O geldi aklıma
Asla Durma’nın Kapadokya çekiminde bel çantasında bütün malzemeleri nasıl taşıdığınızı görmüştüm. Onun üzerine ertesi sene bende denemesini yaptım, suluklarımı elde taşıyınca gerçekten sığdırdım ama buna alışık olmadığım için belim çok ağrımıştı.
Bazı yarışlarda kimi sporcuları elleri boş, bel kemerleri veya göğüse çapraz bağlanan çantaların kağıt gibi olduğunu görüyoruz, bir elit sporcu olsam organizasyonun kontrolsüzlüğüne üzülebilirdim.
Bir defa trail sonrası bir koşucu beni bulup yarışta sıkıntılı göründüğünden hatırını sorup yardım teklif ettiğim için bana teşekkür etmişti. Çok şaşırmıştım aksini, yani geçip gitmeyi kim aklından geçirirdi ki. Daha sonra katıldığım bir trailde 2 kez düştüm ve her ikisinde de arkamdaki koşucular iyi misin bile demeden geçip gittiler. Problem yaşayan birine yardım etmek için kriter koymak nedir ? Aklım almıyor. Ama burada yazılanları okudukça o gencin bana teşekkür etmek için uğraşmasını anlamlandırabiliyorum.
Güvensizlik ve gerekli gereksiz endişe sanırım en büyük problemlerimizden biri. Bu bölgemizle, çocukluk travmalarıyla, bizlerin çocuk yetiştirme davranışlarıyla, toplumun çocuğa aşıladıklarıyla da bağlı, kurumların, ünvanların içinin boşaltılmasıyla da.
Dün, ben hayatta nelerden endişe duyuyorum diye sıralayayım dedim ve içim sıkıldı vazgeçtim. (Karakterle de ilgisi var tabi)
İyiyim diyene bile kısaca adı, ne yaptığı, işi, kaç km koşacağı vs uslubunca sorulmalı.Yıllar önce hastanede “hadi eve gidelim” diyen ama beyin kanaması geçiren yakınım vardı.Konuşmasımdan birçok şey anlaşılabiliyor..
Yardıma ihtiyacı olanı taşımak, koluna girmekten ziyade sağlıkla ilgili sorunlu bir durumda organizasyonu, acil servisi aramak ve yanında beklemek, aslında duruma göre hareket etmek gerek.Eksik malzeme, çanta taşıyıp taşımama dışında, kural olarak belirtilmemesi gereken bir durum.
Bence siz burada yazılanları doğru anlamadınız veya anlamak istemediniz.
Kimse yardıma muhtaç kişiye yardım etmeyelim, ölsün demiyor. Yukarıda bir tane buna benzer bir ifade var ama o da bu durumla karsilastiginda yardım edecektir eminim. Sadece vicdanen zaten yerine getireceğimiz bir durumun organizasyon tarafından, kendi eksiklerinin telafisini bize kural olarak dayatilmamasi savunuluyor. Bunu soyleyen kişiler (ben de dahil) yardım söz konusu olunca ederiz hiç merak etmeyin. Ama burada da kendimizi kanatsız melek, diğerlerini de vicdansız olarak göstermeyiz.
Kusura bakmayın, ithamlarınız bu cevabı doğurdu.
Zorunlu malzemeler hakkında ülkemizdeki yarış organizasyonlarını değerlendirirken yurt dışında yapılan yarışlardan bağımsız düşünmemek gerektiğine inanıyorum. UTMB sistemine kayıtlı yurt dışı yarışlarda zorunlu malzeme varsa ve kayıt sırasında kontrol ediliyorsa burada da bunun olmasını normal karşılıyorum (Türkiye’de yapılan yarışların birçoğunun bu sisteme girdiğini biliyoruz) Yalnızca yurt dışı yarışlarda malzeme denetiminin (yarış sırasında ve sonunda) nasıl yapıldığını bilip Türkiye’deki yarışları da buna göre değerlendirmek gerekir. Sadece kişinin inisiyatifine bırakılması her zaman usulsüzlüğe veya ihmalkarlığa açık kapı bırakacaktır. Yurt dışında da böyle düşünüyorlar ki zorunluluk var gördüğüm kadarıyla..
Ben de ülkemizdeki bir çok yarışta zorunlu malzeme listesini abartılı bulanlardanım. Aklıma yatsa da yatmasa da yazan tüm zorunlu malzemeleri taşıyorum ama maalesef birçok organizasyonun bu zorunlu malzemelerin üstünde düşündüğünü sanmıyorum. Zorunlu malzemeler zor durumda hayat kurtaran malzemeler olmalı: mesela şort tişört koştuğum soğuk bir yarışta ayağımı burkup hız yapamıyor (ısı üretemiyor) hale gelirsem ya da başka bir yarışmacı bu duruma gelirse evet acil durum battaniyesi hayat kurtaracaktır. Ama direkt yarış belirterek konuşmam gerekirse Cappadocia Medium Trail’de neden powerbank ve kafa feneri taşındığını anlamıyorum. Bazı yarışlarda CP arasında yarışmacılara ulaşmak zor fakat mesela stabilize yollardan koşulan, parkurun herhangi bir noktasından hangi yöne yürüsen yürü en fazla bir kilometre sonra insana rastlayacağın bazı yarışların zorunlu malzeme listeleri bana organizasyonun bu konuya kafa yormadığını düşündürtüyor.
Bana saçma gelen bu zorunlu malzemeleri taşıyıp bunları taşımayan başka yarışmacıların asla kontrol edilmediğini görünce de sinirleniyorum. @spinodal’ın verdiği örnek üzerinden gidersek otobanda hız sınırını 10km/s koyan bir organizasyon var, biz yine de buna uyuyoruz (evet maalesef kural bu olduğu için uyuyoruz sadece; kuralları koyanların kalifiye olduğuna, bunun gerekli olduğu için bu şekilde olduğuna dair bir inancımız yok) ve buna uymayanlara herhangi bir yaptırım göremiyoruz. Yarın öbür gün yarış sabahı “ya düdüğü bulamadım, neyse bu şekilde koşayım” dediğimde bunun az da olsa meşruiyeti olması üzücü.
Bu doğru bir tespit olmuş.
Zorunlu malzemelerin hepsini aynı kefeye koymamak gerek. Bir yol yarışında telefon zorunluğunu çoğu kişi yadsır galiba, ama patika koşusunda herkes isteyerek alıyordur (umuyorum). Acil bir durum için ihtiyaç çünkü, hem koşan hem de koşturan için. Buzul geçişi olan yerde krampon zorunluluğu oluyor genelde. O aynı değil mesela, çünkü “ben biliyorum burayı, kramponsuz geçerim” diyen vardır. Geçiyordur da. Ama geçerken düşer de başına bir şey gelirse organizasyon en azından ben zorunlu kılmıştım, kendisi kullanmamış diyebilir ki haklıdır demekte. Bazen zorunluluk bundan. Her şey kontrolle çözülmüyor, insanın kendini bilmesi ve gereksiz risk almaması önemli olan.
Organizasyonların çoğu “yarış” sonuçta, o doğru. O yüzden kural konuyorsa uyulması ve kontrol edilmesi beklenir, ki başlangış koşulları herkes için (olabildiğince) eşit olsun. Karışıklık herkesin organizasyonları “yarış” olarak görmemesinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum, sanırım bazen organize edenler de buna dahil. Belirsizliğin olduğu yerde çokluk varsa kaos genelde kaçılmazdır.
Organizasyon ihtiyaç gördüğünü zorunlu kılsın, neden zorunlu kıldığını düzgünce anlatsın, koşan yanına alsın, organizasyon bu konulara önem veriyorsa bir istasyonda mutlaka, alakası yoksa en azından kritik bir durum beklendiğinde (fırtına vb.) kontrol etsin, eksik olan (kim olursa olsun) yarışa devam edemesin. Çok zor değil bunu yapmak, kalabalık koşularda bile. Kültürün yerleşmesi zaman istiyor. Yollarda hız sınırlaması konulduğunda da hemen herkes uymamıştır herhalde, ama uymayanlar artık azınlıktır diye düşünüyorum (umuyorum).
Ultra patika ve dağ koşuları zorunlu malzemesiz olmaz diyerek bitireyim. Acil durum malzemeniz olmadan lütfen doğaya gitmeyin.
Bende acil durum malzemelerine çok önem veririm ve fazlasıyla yanımda bulundururum, İznik Derbent geçişinde aşırı batak kaygan olan yerden bastonsuz çıkamadım baton mecbur değildi almadım ama bastonlu bir arkadaşın batonları sayesinde yol alabildim,Kapadokya’da ise ilk senelerde iple inilen bir yet vardı sonra oraya merdiven yapıldı, burada birikmeden dolayı çok zaman kaybediliyordu bilenler vardır, ben sonrasında takip eden iki yıl boyunca burada takılmamak için 10 metre urganımı getirmiştim, vakit nakittir.
Buraya yazılanları okuyunca üzülüyormuş bazı arkadaşlar.
Umurumda değil açıkçası.
Benim bu mesajıma dislike verecek arkadaşlar olacak.
Onlarda umurumda değil açıkçası.
En az 100 ultra yarışına girmişimdir.
Hiç bir yarışta hiç kimseyi yardıma muhtaç bırakıp gitmedim.
Ama bu yardımları vicdanım beni öyle yönlendirdiği için yaptım.
Organizasyon bana dayattığı için değil.
Çünkü yarışmaya gelmiş birisine yardım etmeyi “zorunluluk” olarak dayatılmasının “Faşistçe” olduğunu düşünüyorum.
Çok “insancıl” düşünüyor olmanız bunun bir dayatma olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Malzemeleri zorunlu olarak dayatmayı organizasyonların sorumluluktan kurtulma çabaları olarak görüyorum.
Malzemeleri değil, teknik toplantıya katılmayı zorunlu hale getirmeliler ve teknik toplantıda parkurun tüm riskleri açıkça anlatılmalıdır.
Ayrıca daha önceki yılların teknik toplantılarının videosu web sitelerinde ve instagram sayfalarında paylaşılmalıdır.
Ama tüm bunları yapmayıp, bilinçsiz koşuculara yardım yapmayı zorunluk olarak dayatmak bence kabul edilebilir değil.
Dipnot: 5.inci günün sabahında yiyeceğimi paylaştığım yarışlarda oldu. CP’ye 30k mesafede herhangi bir sakatlığı olmayan o koşucuyu arkamda bırakabilirdim ama yardım ettim ve ertesi gün benden 1 saat önce yarışı tamamlamıştı. Ama kimse kusura bakmasın, en uzak CP’ye birkaç k mesafe olan, düz ayak parkura sahip Efes Ultra gibi yarışlarda vicdanlı koşucu ayaklarına yatıp şov yapmam, yardım etmeyenleri de vicdansız diye yaftalamam.
Karanlıkta file dokunup tarif etmeyi istemek gibi. Senin kafanda yardım edilmedi diye şaşılan düz yolda yorulmuş kişi, diğerine göre kalp krizi geçirmekte olan biri. Farklı referansları, farklı yardım durumlarını konuşuyoruz. Zorunlu olmaması konusunda çoğumuz dayatma olmasın diyoruz. Ama dünya bizden ibaret değil, her tür insan içinde acaba ciddi birşeyi var mı yok mu tereddütüne düşmeden, yoluna devam eden çıkacaktır. Bu zorunluluk bir yerde cesaretlendirme, hatırlatma görevi de görmekte.
Insan 100 tane ultra kossa kemale erermis, peygamber gibi olurmus, tevekkul ile soyle bir gevsermis gibi dusunuyor ama…. Demek ki oyle degil
Benim erdiğim nokta ile benim ermemi beklediğiniz nokta çok farklılar.
Sorun bende değil, sizde
Tercüme etmek gibi niyetim yok bu cümleler rekabetçi birine ait , yere düşene tekme atarım manasına da gelmiyor.
Ben bu olayda durdum ve o kişiye durumunu sordum. Aldığım cevaptan durumun lakaytligini anlayınca herhangi bir yardımda bulunmadan devam ettim.
Burada iki konu açabilirim.
İlki… konuyu buraya ‘Külahı çıkarken kenarda oturur vaziyette, bitkin bir şekilde gördüm. Herhangi bir yardım etmeden yoluma devam ettim’ şeklinde aktarsaydım -ki bu şekilde konuyu yine doğru ama eksik aktarmış olurdum- neden yardım etmedin diye sorulmadan burada etiketlenebilecegimi görüyorum. Aktif iletişim adina sıfırız. Karşımızdaki insanlara neden sorusunu sormadan yargılıyoruz. Bunu yaparken de, önceki girdilerimden birinde alintiladigim küçümseme içeren ifadeler kullanmaktan da çekinmiyoruz.
Açabileceğim ikinci konu ise, Tahtalıdaki olayda ilgili kişi beni ‘bana yardım etmedi’ diyerek organizasyona şikayet etmiş olsa ve organizasyon tarafından -burada yapıldığı gibi neden sorusunu sorulmadan- diskalifiye edilsem, şikayetin konusu, olayın nasıl gerçekleştiği sorgulanmadan linç yiyebilecegimi görüyorum. Çünkü birçok kişi karşısındaki kişinin neyi neden yaptığını merak etmiyor. Sadece sonuca bakıyor. Bu en iyi niyetle ‘iletişim hatasıdır’.
Konuyu ülke sorununa, toplumsal mesele haline getirmek yanlış. Bu bile karşımizdakini kucumseme, kendimizi üstün görme gibi olumsuzluklar iceriyor.
Bakın iletişimin doğru hâli nasıl olur…
Böyle, ilk bakista elitleri sevmeyen bir kişi görüntüsü veriyorum. Bir arkadaşımız belki bu durumdan rahatsız oluyor, belki de nötr bir şekilde söylüyor..
ve Elitlerin organizasyona katkısından bahsediyor. Yani beni ‘elit düşmanı’ ilan etme gereği duymuyor, durumu anlamaya çalışıyor. Ben de bir sonraki girdimde ‘sorunun elitlerin varlığı değil, organizasyonun yaklaşımı’ olduğunu söylüyorum.
Ama bu başlık altında durumu anlamaya çalışmadan yaftalama oldu. Eleştirinin kendisi eleştirilen konuyu geçti.
Zorunlu malzemenin ‘zorunlu olup olmaması’ ile ilgili tartışmalarda da bazı katilimcilar kendi fikirlerini gerekçeleriyle birlikte açıklarken, bazı katılımcılar karşıt fikir yürütülemez mantığı ile yaklaşıyor.
İletişim… iletişim… iletişim…
Hiçbirimiz, diğerimizin kafasındakini ondan daha iyi bilemeyiz. Gerekçesini dinlemeden onun adına dusunemeyiz, yafta vuramayız.
Etiketleme bana yapılmadığı halde rahatsız oldum.
‘surada yazılanları okudukca’ ifadesi etiketin ta kendisidir.
Yardım etme zorunluluğum yok demek yardım etmem demek değildir. Herşey bu ifade çevresinde şekillendi. Bu ifadenin sahibinin vicdan taşımadığı sanıldı. Bir organizasyon kuralının eleştirildiği fark edilmeden etiketler geldi. Şimdi ‘yardim etme zorunluluğun dayatildiginin savunuldugu yeri göremedim’ deniyor.
Konu 'yarislardaki zorunlu malzemeler … Yarış diyoruz, zorunlu diyoruz, organizasyon diyoruz. Akla gelebilecek her ihtimalin değerlendirilmesi, olumsuzlukların önlenmesi, gerçekleşmesi durumunda düzeltilmesi, buna göre yarışın dizayn edilmesi gerekir. ‘Anlaşmali iki kişi’ örneği neden rahatsız ediyor. Bu senaryoyu düşünenleri paranoyak ilan etmeden önce böyle bir durum karsisinda ne yapilabilecegi konusulmali. Yoksa ne gerek var kurallara, yasalara, forumlara, tartışma ortamlarına. Suç işlenince ‘boyle bir suç olmamalıydı’ demek hiçbir şeyi çözemez. Kendimizi kotuluyoruz. imrendiğimiz medeniyetler bu seviyeye kendiliğinden iyi niyetle ulaşmadı. Uygulanabilir, takip edilen, sonuca ulaştırılan yasalar ile ulaştılar. İyilik zaten var olandır. İyilik, iyiliğin teşviki ile değil, kötülüğün bastırılması ile çoğalır. Düşünülen bir kötü senaryo sahibine paranoyak diyenlere göre doping kontrolü de yapılmamalı. Tabi ki dopingsiz bir dünya duslenmeli ama insanlara dopingsiz yarışmanın erdemleri anlatılırken, iyilik teşvik edilirken, kötülüğü menden vazgeçebilir misiniz? Doping kontrolünü kaldirabilir misiniz. Kültür oturmadan Doping kontrolünü savunanları aşırı şüpheci, hayal dünyasında yaşayan kişiler olarak tanıtabilir misiniz?
Kişisel fikrim, art niyetsiz dünya düşlemek guzel. Ama o dünyayı yaratmadan, sanki o dünyada yaşıyormuş gibi yapmak… Ya çok saflıktır… Ya da kendini farklı gösterme çabasıdır.
Vicdani olan ihtiyacı olan kişiye yardım edecektir. Kurallara da uyacaktır. Onların zorunluluğa, yasaya, polise, ihtiyacı yoktur. Polis, yasa, vicdansizlar içindir. Kurallar bütünü ise olabilecek her türlü şart -evet ne kadar supheci olsa da- düşünülerek hayatın her anında düzeni sağlamak icin herkesin uyması gerekendir.
Açıkçası cidden paronokyak biri olarak anlaşmalı iki kişi örneği benim için şu kadar doğal:
Organizasyon eşya konan yerde çantadaki ev, araba anahtarını kopyalarsa?
Madalyada dinleme cihazı varsa?
Acaba organizasyonun ilişkili olduğu terör örğütü varsa, kaybolunca aramak ne kadar doğru?(corona evhamım ve kürsüde el sıkışmadan hediyeleri almak vs)
İki kişi anlaştı ve ben yardım etmedim, ya diskalifiye olursam?
Kuralda yardım zorunluluğu oldukça istesek de istemesek de yardım edeceğiz.
Ama konuştuğumuz dilde yardım edilecek durum sakatlık yaralanma ölümcül kaza tehlikeli bir durumu hissetmek.
Aynı kural trafik kazasında ehliyet sahiplerinde yok mu? Murat yardım eder, Fatih zorunluluk olsa da yardım etmez; diskalifiye basit bir ceza.Sanki Fatih her yarış kürsüye çıkacak, acelesi var, bişey mi oldu iyi misin diyemeyecek.Yardım sırtta taşımak değil o kişiyi görmek, sormak ve ne yapması gerektiğini bilmek.
Malzeme eksikliğinden dolayı başına kaza gelene de yardım etmeli.Geçirilen kaza malzeme eksikliği olana yeterince ağır tecrübe zaten.
Anlaşmalı iki kişi örneği pratikte yaşanabilecek bir örnek. Başka amaçlarla yarışlarda organize olan insanlar var. Bu da olabilir. Olabilecek bir olumsuzluğa tedbir neden düşünülmesin. Verdiğin örneklerin olabilirligi varsa… olmuşsa onlara da tedbir düşünülebilir.
Yardımın ‘zorunlu kural’ halinde bulunmasina katılmamakla beraber yaptığın tanıma katılıyorum Fatih. En basit yardım durup sormaktir. İlla taşımak gerekmiyor dediğin gibi. Aldığımız cevap bile yetersiz olabilir. ‘İyi misin’ dediğimiz kişiden aldığımız ‘iyiyim’ cevabı tek başına yeterli değildir. Bazen biraz konuşturmak gerekir, sağlıklı düşünüp düşünmediğini anlamak gerekir. Sorun olmadığını görüp mudahele etmeden veya biraz suyumuzu yiyeceğimizi paylaşıp devam ettikten sonra, gözümüz arkada kalmadan ilerlesek dahi ilk fırsatta veya oradan hiç ayrılmadan organizasyon görevlilerine haber vermek te gerekebilir. Tüm bunlar yardım tanımının içine girer mi girmez mi.. senin de işaret ettigin gibi kişilere göre değişebilir. Bu haliyle dahi -netlestirilmemis bir kavram- diskalifiyeye neden olabilecek bir zorunlu kural olarak tanımlaması doğru değil. ‘Kuralda yardım zorunluluğu oldukça istesek istemesek te yardım edeceğiz’ fikrine katılmıyorum. Yardım etmek istemeyen insan kural olsa da olmasa da yardım etmeyecektir. Bunun için de bir yolunu bulacaktır.
Kapadokya’da 119K ilk üçü içinde beklenen kişi, üçüncü olamayacağını anlayınca yarışı terk etti. Bir başka kişi Sapanca’da kürsüye kestirme yol sayesinde çıktı. Doğaya hiç çöp atmayacağını düşündüğün, konduramadıgin kişi yanlız olduğunu sandığı bir anda jelinin boş ambalajını fütursuzca attı. Bazı insanı zaafiyetleri öngörup tedbir almak istemenin o kadar şaşılacak birşey olmadığını saniyorum.
Ben en başta zorunluluk için angarya dedim. Hala aynı fikirdeyım. Ben zorunlu malzeme taşırken, bir başkasının başına o malzemeyi taşımadığı için bir hâl gelirse veya ben trafik kurallarına uyarken bir başkası makas atarken takla atarsa, ona yardım etme ‘mecburiyetini’ angarya olarak görüyorum. Ama böyle bir olayla karşılaştığımda o angayaya girip girmeyeceğime o anda vicdanımla karar veririm. Kurallara uymayan kişilere yasa ile, organizasyon kuralı/tüzük ile yardım zorunluluğu getirmek ‘adalet’ kavramını zedeler. Adalet bu konuştuğumuz tüm konulardan daha önemlidir. Bu yüzden bu gibi durumlarda yardım konusu vicdana bırakılmalıdır.