Bu sene ilk kez koşulan 44k parkuru benim de ilk ultra yarışım oldu. (44.5k koştuğumuz için ultra demekte sakınca yoktur herhalde. Buna madalyadan sertifikaya her yerde neden 42k denildiğini hiç anlayamadım. Bilen varsa, anlatırsa çok sevinirim)
Uludağa yarıştan iki gün önce gidip 16k parkurunu koştum. Rüya gibi 16k desem abartı olmaz. Kusursuz derecede işaretlenen bu kısa parkurda 2 kez kaybolmak için benim gibi özel yetenekli olmanız gerek. Neyse ki saatteki rotanın da yardımıyla beni Çobankaya kamp alanı yakınlarında bekleyen Hüsrev’le buluştum. Burayı önceden koşarak iki gün sonra yarışacağım 44k’nın yaklaşık son 10km’sini de görmüş oldum.
2 gün önce yaptığım antrenmanda, Softaboğan’ı geçtikten sonraki son 5k’nın, sitedeki yükseklik grafiğinde hiç belli olmasa da öyle kolay olmadığını gördüm ve 44k parkurunu kafamda şu şekilde parçalara ayırdım. 1- Zirveye çıkış. 2- Zeyniler’e iniş. 3- Efsane Zeyniler çıkışı. 4- Softaboğan sonrası.
Batonları sadece zirveden single tracke inene kadar 5 ile 10. Km’ler arasında kullandım. 40k kadar belimde taşıdım. Yine olsa bu 5km’lik yer için batonları alır 40k taşırım. Zirvedeki sert zeminde batonsuz nasıl inilir bilemiyorum.
Zirve işini sabah serinliğinde hallettikten sonra inişler başlıyor.
Bu kısmı Aydos’ta ve burada arka arkaya başıma geldiği için yazıyorum. Sözler çok benzer. Beni üzen bir konu olduğu için sizle paylaşmak isterim. Zeyniler’e inerken 22-26 arasında bir yerlerde, 30cuların arka gruplarından orta yaş üzeri bi abimizin bana ‘yavaş yavaş!’, ‘bu ne şiddet ne celal’ gibi şeyler dediğini duydum. Yaptığım şey size göre mantıklı olmayabilir. Tehlikeli de olabilir. Benim önümde gidenler için de ofiste sıradan bir gün olabilir. Kendi çapımda eğleniyorum işte… Ve riski ben alıyorum. Yarışlarda insanlara motive edici sözler dışında böyle tenkit içeren uyarılar yapmasak mı?
Yarış hakkındaki tek olumsuz yorumum Zeyniler’deki cp’nin biraz yoğun olması. Buradaki takviyeler bence hayati öneme sahip olduğundan belki bu alan biraz daha iyi düzenlenebilir. Ayrıca burada yaptığım bir yanlış için denk geldiğimiz diğer koşucular ve cp’deki ekipten özür dilerim. Tezgahın tam yan tarafında flasklarımı çıkartıp yenilenmesini beklerden bir anda arka tarafına sarkıp, ekibinin doğradığı meyve dilimlerini neredeyse ellerinden almaya başladım. Yani herşey orada hazırlanıyor zaten ve hemen masalara koyuluyor. Ne yaptığımı farkedince çok üzüldüm ve ön tarafa çıktım hemen. İlk cp’de de, elimdeki boş jellerle flaskın ucunu çöpe atmışım. Çöpün içinde onu aradım durdum. Cp’lere kafa biraz uçmuş vaziyette geliyorum sanırım…
Ve Strava’nın 3 boyutlu haritasında kapkara bir duvar gibi görünen Zeyniler sonrasındaki çıkış… Kolpaçino’daki Ekrem Abi’nin arka koltuktaki cesedi gibi çıkıyorum. Yürüyorum yürüyorum… Sadece durmayarak, yürüyerek, 17-18 pace ile bir sürü kişiyi geçiyorum. Fakat gördüğüm manzaralar çok acayip. Kusanlar, kenarda oturanlar, bir çeşmenin başında su kuyruğunda bekleyenler, söylenenler… Zeyniler çıkışındaki kafalar gerçekten başkaymış.
Toplam süreye alıcı gözüyle ilk defa Sofaboğan’dan sonra baktığımda 6 saat 17 dk geçmişti. 6 saati kıramayacağımı biliyordum, bu beklediğim durumdu. Benim için gerçeki olan 6-7 saat arasında bitirmek ihtimali göründü ve bunun için bu kısımda son bir çaba sarfederek 6:52’de bitirmeyi başarabildim.
16k rüya gibi dediysek, 44’e de masal gibi diyebilirim… metre metre işlenmiş, kusursuz parkurlar. Eminim diğerleri de öyledir. Bu yarış katıldığım yarışlar arasında kesinlikle zirvede yerini alır.