Uludağ Premium Ultra Trail 2025

Merhaba,

42K parkuru, sitesindeki bilgilere göre saat 07’de 1800metre rakımda başlıyor. 5,5 kilometrede 2486metre rakıma çıkıyor. İkinci ve onuncu km’ler arasında 8 km boyunca yükselti 2000m+ kaliyor.

Bu bilgilere göre, Rüzgarın en etkili olabileceği bolum, zirveden aşağı geri dönüşteki bir kaç km. Parkurun en alçak noktadaki rakımı 800m. Durağan bir havada parkurun en alt noktası ile en üst noktası arasında yaklaşık 11⁰C lik bir fark olacak.

Kendi adıma, Temmuz ayında 1000 metrenin üzerinde düşüneceğim ilk konu UV’dir. Sabah saatlerinde çok etkin olmasa da ilerleyen saatlerde cildi ve gözleri korumak gerekiyor. Rüzgar, soğuk, yağış ikinci plandadır (bunu konfor anlamında söylüyorum, çok şiddetli durumlarda hayati tehlike yaratıp ilk sıraya çıkarlar)

Uludağ’a veya herhangi bir dağa giderken, yağmurluk, rüzgarlık ve uzun kollu bir giysi götürmek, yerinde olur. Bu malzemeler sadece koşarken değil, @ggg nin de işaret ettiği gibi yarış anında maruz kalınabilecek çeşitli durumlar için hayati önemdedir. Zorunlu malzemelere bakmadım. Yarış anında yağmurluk her halükarda yanınızda olsun. Hava durumu bilgilerine göre rüzgarlık ve uzun kollu giysi de çantanıza almayi düşünebilirsiniz. Yağış olmadığı sürece yağmurluk giymeyi önermiyorum. Soğuğun veya rüzgarın eşlik etmediği bir yağmurda da yağmurluk önermiyorum.

Sayfalarinda verdikleri 2000m+ hava olasılıkları ilk 10km için. Bu bölge ‘sabah saatlerinde geçileceği için’, rüzgar için en riskli bu bölgede, rüzgârın çok etkili olacağını sanmıyorum.

7 Beğeni

Meraklıları, katılacaklar için [yeni] :

12 Beğeni

19 mayıs ta Uludağ daha güzeldi ama neyse :joy: 15 Temmuz da Uludağ dayım beklerim
:person_running::deer::folded_hands::heart::roll_eyes:

6 Beğeni

Youtube’dan 30k parkurunda çekilmiş yarış videolarını izlerken, geçen sene koşan bir kadın koşucuya denk geldim. ‘Running coach’mış bu arkadaş ve koşucusuna eşlik etmek için yarışı kayıtsız olarak koşmuş. Bütün cplerden faydalanırken, suyun ve sodanın soğuk olmayışını eleştirmeyi de ihmal etmiyor. Ve bunu çok doğal bir şeymiş gibi yapıyor. Hes doğrusu, pes doğrusu.

11 Beğeni

Bugun Ozan Gundogdu’yu dinliyordum. Su soylediklerini dinlerken (o bambaska bir baglamda konusuyor olsa da) bunu animsadim.

Utanmamak ozguven gibi sunuluyor.
Utanmayanlara da utanmanin erdemini gostermek zorundayiz.
Utanmamak korkunc bir seydir. Ve sadece utanmakla kalmayalim, utandiralim.

Sonra da Marx’tan bir alinti yapiyordu:

“Utanmayi ogretin ona, o kisi insanlasacaktir.”

Bu baglamda biraz agir gibi duyuluyor ama animsatti iste ne yapayim. Olayin detayini bilmiyorum, hakim degilim ama burada anlatilan gibiyse ilk cumle geliyor akla. “Utanmamak ozguven gibi sunuluyor.”

19 Beğeni

İsim vermek istememiştim ama madem öyle, utandıralım. Zeliha Çakır koşucunun ismi, video Uludağ’ın Zorlayıcı 30K Parkuru başlıklı. Şimdi tekrar baktım, ilk Cp’den sodayı aldıktan sonra söylemiş kayıtsız olduğunu, videoda 19. Dakikada yer alıyor. 34. Dkda da Zeyniler Cp’den geçiyor ve “Soda keşke buz gibi olsaydı” diyerek memnuniyetsizliğini dile getiriyor. Videonun başında, üç yıl üst üste Uludağ’a geldiğinden bahsetmiş. İlk iki yarış kayıtlıysa, üçüncüdeki kayıtsız koşunun lafı olmaz diye düşünüyor herhalde.

Daha önce forumda kayıtsız yarışlara katılımla ilgili bir tartışma okumuştum. Yarışın sağladığı imkanlardan faydalanılmadığı sürece, parkura çıkıp koşulabileceğini, antreman yapılabileceğini savunanlar olmuştu. Bu arkadaş bütün yiyecek-içeceğini yanında taşımış ve hiç cp’ye girmemiş olsa bile, parkurda işgal ettiği yerle orada kayıtlı koşan herkesin hakkına az ya da çok girmiş demektir. Bu da benim yarışlara kayıtsız katılmakla ilgili görüşüm.

12 Beğeni

Belli ki bu insanlar herşeyi kendilerine hak görüyorlar. Benciller, saygısızlar, hırsızlar bunlar. Bunların kendiliğinden duzelmelerini beklemek saflıktır. Afişe etmek, (artık ne kadar mümkünse) utandırmak gerektigi gibi… Kayıtlı katılımcıların hakkını neden kayitsizlara veriyorsun diye organizatöre de sormak lazım.

O parkur ve CP’deki imkanların sahibi organizatör değil… ücretini ödemiş katılımcılardır.

Bu konuda ücret ödemiş katılımcıların, tüketici hakları konusunda hukuki yollara başvuru hakkı olabileceğine inanıyorum.

Not: Yazımda höşgörüsüzlük olabilir. Olsun da zaten. Bu tip bencillikte, saygısızlıkta bir sorun görmeyenlere karşı hoşgörü olmamalıdır. Umarım yine konu toplumsal özelliklerimize getirilip, ‘hirsizin hiç mi suçu yok’ demek zorunda kalmayiz.

9 Beğeni

Her cp’de gelenleri karsilayan bir gorevli var zaten. Bib kontrolu yapsa ve olmayana “hadi kardesim, yandan devam et” dese. Cok zor degil sanki. Ama organizatorlere sormak lazim.

9 Beğeni

Ben organizatörü de sorumlu tutarken, bu Bib kontrolünun ne kadar sağlanabileceği aklıma geldi. Özellikle CP’ye gelişlerin yoğun olduğu anlarda, oradaki görevlinin bib kontrolünü sağlıklı yapamayabilecegi ihtimali. Bu yüzden gönüllü/görevli -dolayisi ile organizatör- görece daha az hatalı diyebiliriz belki.

‘Bib görünür olmalıdır’ kuralı/ilkesi organizasyonun/görevlilerin/hakemlerin kosucuyu (özellikle süre tutma konusunda) takip etmesine yaradığı gibi, kosucularin da haklarını alabilme konusunda ise yarayacaktır. Şunu kastediyorum: Bib o kadar görünür olmalıdır ki, takan kişi ‘ben kayıtlı bir yarışcıyım’ ı, kendisine bakan kişiye rahatlıkla gösterebilmelidir. Bib rahat görünmüyorsa ‘kayitsiz’ şüphesi oluşmalıdır. Bunu sağlayacak olan da Bib’e sahip kayıtlı koşucudur. Görevlide, ‘Bib vardır ama görünmüyordur’ şüphesinin oluşmasına fırsat vermemelidir. Sanırım bu da bu konuda kayıtlı kosucunun organizasyona karşı sorumluluğu.

3 Beğeni

@spinodal Sevgili Mert, belirttiğin her cümle hem düşündürücü hem değerli. Aynı zamanda şu cümleleri hayata geçirme gerekliliği bile hem üzücü hem utanç verici (başkaları adına utanmak). Karakteri oturmuş yetişkin bireylerin ‘utanmayı öğrenme’ olasılığının ne kadar az olduğu aşikar olduğundan, kendime eskilerin şu sözünü hatırlatıp nabzı düşürüyorum :smiling_face_with_sunglasses: ‘Arsızı utandıramazsın’

12 Beğeni

Bilmediğimiz detaylar olabilir.

“Sen parkurda koş, cp’lerden yararlan ve kanalında tanıtımını yap, kayıt olmana gerek yok” da denmiş olabilir. (Şeytan avukatlık bekliyorsa bana ulaşsın.-deyim- Bu durumda da destekçiye bir gögüs numarası vermek veya ayrı bir kart vermek zor olmamalı).

Belki önceki yıl gönüllüydü, organizasyonda görevliydi vs (statistic duv adresinde uludağ gözükmüyor.Çoğumuzın yapabileceği gibi 3 gün öncesinden gelip parkurun bir kısmını da test etmiş olabilir geçmişte..bilemeyiz.). Biraz organizasyon, biraz bunu açıklamadığı için koşucuda eksiklik olabilir.
Parkur alanında kayıtsız koşucu organizasyonun eksiği, belki kayıtsız koşucuya 3 kişilik yarış ücreti cezası verilse (mevzuata bakmalı ama cp ürünleri hayrat değil, buradan yola çıksınlar).

Koşuya sadece kayıtlı koşucular katılabilir.

Demekte. Kayıtlı olmayan katılamaz. Net ve kesin.Tavsiyem, kayıtsız koşucuşların yarış parkurunda koşmasının hukuksal yaptırımının olduğu da belirtilmeli.Koşanların sağlığı için tonla belge isteniyor ve başına birşey gelse hani sağlık raporu? Biriyle tartışsa gögüs numarası yok, kim belli değil?

14 Beğeni

Daha önce 66K koşmuş ve yeniden koşacak arkadaşlar için Saitabat CP’de dropbagin kaldırılmış olduğuna dikkat etmenizi ve planlarınızı buna göre yapmanızı hatırlatmış olayım. 2023 ve 2024’de kullanmıştım, bilgilerde göremeyince daha önce koşmuş ve yeniden koşacak arkadaşların dikkatini çekmek istedim.

12 Beğeni

Teleferiklerin bakımda olduğu söyleniyor net bir bilgiye ulaşamadım. Bursa merkez’den start alanına ulaşım nasıl sağlanabilir bilgisi olan var mı ?

Son bilgi: Teleferikler cuma cumartesi ve pazar günü açık olacakmış. Her sporcunun günlük 1 iniş ve 1 çıkış hakkı olacakmış.

2 Beğeni

Bakımdan bilgim yok ama 2 gün önce cumartesi günü teleferikleri çalışırken gördüm uzaktan. Organizasyon servisleri dışında yarış sabahı Bursa merkezden ulaşım sağlamak zor olacaktır.

2 Beğeni

Sarıalan - Kurabağakaya istasyonları arasında halat yenileme çalışması yapıldığından dolayı Teleferik bu yıl Sarıalan’a kadar çalışıyor. Sarıalan - 6000 Meydan - Sarıalan arası ulaşım servislerle sağlanacak.

6 Beğeni

Selam,

Dün sabah 06:00’da başlayıp 66K parkurunu 10 saat 13 dakikada sorunsuz tamamladım.

Daha önce ilk düzenlendiği sene 30K parkurunda koşmuştum. Bu seneye kadar bir daha koşmak nasip olmamıştı. Parkur kolay değil. Yer yer çok zor diyebilirim. Parkuru ikiye bölsek yanlış olmaz sanırım. Başlangıç - Saitabat arası ve Saitabat - Finish. Herkesin en zorlandığı bölüm sürekli çıkışın olduğu Saitabat - Finish arası. Ben en çok aşırı nemin bir kabus gibi üstüme çöktüğü en düşük rakımdaki orman içi bölümlerde zorlandım. Sıcak ile bir derdim yok ama orman içi dere yatakları etrafındaki nem beni çok bunalttı. Dereler gerçekten dere olsa ve su aksa bu kadar nem olmazdı muhtemelen.

10 saatin altına inmek istiyordum ama olmadı. Son ana kadar ucu ucuna inebilecek gibiydim. 5 dakikalık bir kaybolma ve işaret aramak zorunda kalmak can sıkıcıydı. Zirveden inip kayakçıların otele dönüş yoluna girince 10 saatin altına inmek umuduyla son kalan gücümle koşmaya başladım. Fakat son dönüş ve son inişe gelince yarışı artık kafamda bitirdim. Bir hayli dik ve teknik bir inişti. Yarışın başı olsa belki koşabilirdim ama tükenmiş quadlarla orayı koşarak inmeye çalışmak büyük risk olacaktı. Ben de yavaş yavaş indim. Yokuşu indikten sonra da ailem karşıladı beni. Oraya kadar gelmişler. Birlikte yürüyerek sağlıkla bitirdim yarışı.

Organizasyon çok başarılıydı diyebilirim. Cp’ler çok yeterliydi. İlk cp harici her yerde karpuz vardı ki bu mevsimde bir cp’nin olmazsa olmazı karpuzdur bence :grinning_face: O sıcakta Çoban Mevki’inde bir soğuk su, gazoz ve karpuz verdiler aklım gitti. Şahaneydi. Tek eleştirim finisher yemeği için olabilir. Finisher yemek alanını esas festival alanından uzağa teleferik binasının arkasına taşımışlar. Düşünce olarak doğru olabilir ama uygulama kötüydü. Oturacak bir düzenleme yoktu. Yere konan büyük minderlerden de 2 tane falan vardı. Bacakları tükenmiş elinde yemek kartonu olan herkes nereye oturacağız diye serzenişte bulunuyordu haklı olarak. Yemek içeriği ve porsiyonu da çok ama çok yetersizdi. Yarış içersindeki cp’lerden birini koysalar çok daha faydalı olurdu. Yarışın genel kalitesinin çok uzağındaydı maalesef. Organizasyon yetkililerinden birine finisherları kıyıya köşeye atmışsınız diye geri bildirimlerimi verdim. Dikkate alırlar mı bilemem. Ben bunları söylerken üst tarafta millet konserle çoşuyordu. Öyle de tezat bir durum vardı :grinning_face:

Genel olarak herkese tavsiye edeceğim bir organizasyon Uludağ Ultra. Koşmayı, dağlarda koşmayı seviyorsanız, kaliteli organizasyon istiyorsanız kaçırmayın. Ama iyi hazırlanın çünkü parkurların hiçbiri kolay değil :+1:

31 Beğeni

Selamlar.
Bu sene 66K parkurundaydım. İşte yarış raporum.
İlk 10 K da 2 kez düştüm. İlkinde dizim açıldı, ikincisinde içine taş, toprak doldu. Yarış boyunca ANDA her gördüğü yerde ben birşey demeden beni oturtup yaramı temizleyip pansuman yaptı. Zeynilere’ e kadar parkur çok keyifliydi. 20 ile 30 K arasında çok ciddi susuzluk yaşadım. Yanımda iki flask vardı, yedek flask alacaktım ama unutmuşum. Hiç çeşme yoktu ve dehidratasyon sınırlarına yaklaştığımı hissettim. İşte o zamanlarda benim mücadelem başladı. Suyumu bitirirsem psikolojik olarak çökerim diye minik minik içtim ama susuz kaldıkça midem bozulmaya başladı. Yarışı bırakma fikri aklımı doldurdu. Cumalıkazık’ a kadar berbat bir mideyle ve içimden su su diye inleyerek gittim. CP desteğiyle toparladım, tuz tabletimi aldım ve bir sonraki CP ye kadar devam etmeye karar verdim fakat midem artık iyice bozulmuştu, birkaç sporcuyla beraber aynı tempoda koşup birbirimizi cesaretlendirerek yola devam ettik. Yolda bir jel daha aldım ama sonrasında yarışın sonuna kadar jel tüketemedim. Saitabat’ da biraz dinlenip toparlandım, CP görevlisi hadi artık yola koyulun yoksa cut off a takılacaksınız dediğinde nerdeyse 8 saat var diyip onu pek ciddiye almadık. Ne büyük hata. Midem çok kötüydü, enerjim düşmüştü ve jel tüketemiyordum. CP den bir süre sonra bir arkadaş devam edemedi, bıraktı ve yedek flaskını bana verdi, ayrıca yolda çeşmeler olduğundan su problemi çözülmüştü ama midem bir daha kendine gelemedi. 3 kişiydik, tırmanış bitmiyordu, birbirimizi cesaretlendiriyorduk. Artık iyice kötüleşmiştim, CP de bırakacaktım. Görevli bir genç abla bundan sonrası daha rahat merak etme dedi. Galiba beklediğim şey birinin bana devam et, yapabilirsin demesiydi. Haydi Canan biraz daha dayan dedim kendi kendime ama bir yandan da cut off a yetişemeyeceğimi düşünüyordum. 50 K da berbat midem bir tarafta, şimdiye kadar verdiğim emek ve sonucunu alamama ihtimal bir taraftaydı. Tırmanış bitmiyordu, midemdeki sıkıntının sadece susuzluktan değil çılgın rakım değişikliklerinden kaynaklanmış olabileceğini o zaman farkettim. 50 K dan sonra rüzgar terli vücudumu üşütmeye başladı. İşte o zaman zorunlu malzemenin ne kadar önemli olduğunu anlayıp uzun kollu içliğimi giyindim. Küçük zirveye ulaşınca bitiremezsem bile bari bir fotom olsun dedim ama telefonum da bu maceraya dayanamamış ve bayılmıştı (bayılmış diyorum çünkü bu sabah nasıl olduysa yeniden çalışmaya başladı). Bir arkadaş fotografımı çekti ve inişe geçtik. Zamanında bitirebileceğimi farkedince moralim yükseldi ama nereden bilebilirdim dik bir inişte kum zemin üstündeki taşlarda yuvarlanmamak için cebelleşeceğimi. Son 5 K nın başındaki inişte artık bacak kaslarımın zorlandığını hissettim ve yetişemeyebileceğimi anladım. Asfalta çıktığımda artık midem ağzımdaydı, başım dönüyordu ve bacaklarımın gücü azalmıştı. Sonra Karina oteli gördüm ve ne kadar az kaldığını farkettim. yürü koşlara başladım ve cut off a 10 dk kala finishi geçtim.
66K çok teknik bir parkur. İnişler, tırmanışlar, her türlü zeminiyle ciddiye alınması ve iyi bir hazırlıkla yarışa başlanması gereken bir parkur. İki hatam vardı; ilki yedek flaskı unutmaktı, ikincisi ise yüksek rakım anrtrenmanı yapmamaktı. Elevasyon kazanımlı antrenmanların ve merdiven antrenmanlarının çok faydasını gördüğümü söylemek istiyorum. Uludağ her zaman olduğu gibi muhteşemdi, tırmandıkça daha önceden hiç görmediğim çiçekler ve böceklerle karşılaştım. Uludağ da koşmayı çok seviyorum. Bitiren ya da bırakmak zorunda kalan tüm arkadaşlarımı gönülden kutluyorum.

28 Beğeni

Daha önceki yıllarda iki kere 30K parkurunu koşmuştum. Bu yıl 66K parkurundaydım ancak 3.CP Cumalıkızık’a kadar dayanabildim, 30K’da bıraktım. Teknik inişler, çıkışlar beni çok yordu, yürüyecek enerjim bile kalmadı.

2.CP Zeyniler’den 3.CP’ye kadar olan bölümde derenin epey yukarısından geçen single track uçurum kenarları falan tehlikeliydi. Burada asma köprülerden hemen sonra başlayan 2 tane de oldukça dik single track çıkış vardı. İkincisi daha da dikti, batonlarla bile zemine tutunmakta zorlandım, yine bu ikinci çıkış sırasında o kadar dik bir yer vardı ki orayı çıkabilmenin tek alternatifi devrilmiş ağacın altındaki dar boşluktan sürünerek geçerek yokuşa devam etmekti. Ben de öyle yaptım ancak sürünürken bu sefer de sırtımdaki çantam ağacın altına takıldı geçemedim ancak bir kaç denemede başarabildim. Sıcak bir yandan bütün bunlar enerjimi çok tüketti.

66K’nın 30K’ya kadar olan kısmını koştuğum halde bana daha önce katılmış olduğum epey zor bir yarış olan Tahtalı Run To Sky’dan bile daha teknik geldi. Bir daha Uludağ’da 66K deneyeceğimi sanmıyorum, belki yine 30K parkurunu koşarım.

Bu arada organizasyon yine başarılıydı ancak geçen yıllara göre eksiklikler de vardı. Örneğin Eker bu sene sponsor değildi, geçen yıllardaki sütlü tatlı, ayran dağıtımı yoktu. Finisher yemeğinde geçen yıl ekstra dağıtılan çorba bu sene yoktu. Ayrıca geçen yıllarda yarış kitinde 3 tane farklı buff verilirken bu sene buff sayısı teke indirilmiş.

CP’lerde soğuk su yoktu, bu aşırı nemli ve sıcak havada geçen yarışta bazı CP’lerde mutlaka soğuk su bulundurulmalı. Ayrıca benimle birlikte 4 kişi daha aynı CP’de yarışı bıraktı. Servisin bizi alıp etkinlik alanına götürmesi için 2 saat CP’de bekledik. 2 saat sonra servis geldi bizi etkinlik alanına bırakmayıp Bursa merkezdeki teleferik Teferrüç istasyonuna bıraktı. Tekrar teleferikle yukarı çıkarak Sarıalan’a gittik, oradan da tekrar servis bekleyerek etkinlik alanına ulaşabildik.

19 Beğeni

2023 senesinde 66k parkurunu zevkle yaşayıp, sıcakla demlenip, nem ile hemhal olmuştum. Saitabad ve finiş arasında sıcak ve nem beni yıldırmıştı. 2024 senesinde yağmur ve fırtınayı uzaktan izlemiş imrenmiştim. Neyse bu sene yeni 42k parkuru eklenmişti. Git geller yaşayarak kayıt yaptırdım. Sonuç delilik işleri şöyle özetleyeyim;

  1. Kimse aldanmasın parkur 45 küsur,
  2. son 4 km yarış grafiğinde hiç görünmüyor sanki araya sıkıltırılmış,
  3. zeyniller çıkışı efsane, tahtalı kadar yıpratıcı
  4. zeyniler çıkışında cankurtaran mevkisi var,(güzel bir çeşme) inanın hayatımda böyle güzel ve soğuk su içmedim.
  5. küçük zirve tımanışı muhteşem ve 66k inişinden daha zevkli,
  6. zirvenin ufak tefek taşları vız gelir,
  7. inişlere sakın aldanmayın, ayak başparmağımı 4 kere aynı yerden çarptırarak nokta atışı yaptım. Niye , çünkü hız ve zamana kapılıp ban ban ypmamk lazım. Şimdi ayak bileği ve tırnak ile mücadeledeyim. Bu şekilde Zeynilerde. İnip çıktım yaklaşık 20k yürü koş yaptım.
  8. bu parkur görsellik olarak güzel yerleri barındırırken teknik kısımlara dikkat etmek gerekiyor.
  9. 66k parkuru sıcak haricinde gerçekten daha kolay gelmişti.
  10. kaşkar, utmb yatışlarına katılmak isteyecekler için ideal bir parkur.
    Bunların hepsini toplayıp deneyimlermi bir blog ile paylaşcağım

Blok alıntı

25 Beğeni

Bu sene ilk kez koşulan 44k parkuru benim de ilk ultra yarışım oldu. (44.5k koştuğumuz için ultra demekte sakınca yoktur herhalde. Buna madalyadan sertifikaya her yerde neden 42k denildiğini hiç anlayamadım. Bilen varsa, anlatırsa çok sevinirim)

Uludağa yarıştan iki gün önce gidip 16k parkurunu koştum. Rüya gibi 16k desem abartı olmaz. Kusursuz derecede işaretlenen bu kısa parkurda 2 kez kaybolmak için benim gibi özel yetenekli olmanız gerek. Neyse ki saatteki rotanın da yardımıyla beni Çobankaya kamp alanı yakınlarında bekleyen Hüsrev’le buluştum. Burayı önceden koşarak iki gün sonra yarışacağım 44k’nın yaklaşık son 10km’sini de görmüş oldum.

2 gün önce yaptığım antrenmanda, Softaboğan’ı geçtikten sonraki son 5k’nın, sitedeki yükseklik grafiğinde hiç belli olmasa da öyle kolay olmadığını gördüm ve 44k parkurunu kafamda şu şekilde parçalara ayırdım. 1- Zirveye çıkış. 2- Zeyniler’e iniş. 3- Efsane Zeyniler çıkışı. 4- Softaboğan sonrası.

Batonları sadece zirveden single tracke inene kadar 5 ile 10. Km’ler arasında kullandım. 40k kadar belimde taşıdım. Yine olsa bu 5km’lik yer için batonları alır 40k taşırım. Zirvedeki sert zeminde batonsuz nasıl inilir bilemiyorum.

Zirve işini sabah serinliğinde hallettikten sonra inişler başlıyor.

Bu kısmı Aydos’ta ve burada arka arkaya başıma geldiği için yazıyorum. Sözler çok benzer. Beni üzen bir konu olduğu için sizle paylaşmak isterim. Zeyniler’e inerken 22-26 arasında bir yerlerde, 30cuların arka gruplarından orta yaş üzeri bi abimizin bana ‘yavaş yavaş!’, ‘bu ne şiddet ne celal’ gibi şeyler dediğini duydum. Yaptığım şey size göre mantıklı olmayabilir. Tehlikeli de olabilir. Benim önümde gidenler için de ofiste sıradan bir gün olabilir. Kendi çapımda eğleniyorum işte… Ve riski ben alıyorum. Yarışlarda insanlara motive edici sözler dışında böyle tenkit içeren uyarılar yapmasak mı?

Yarış hakkındaki tek olumsuz yorumum Zeyniler’deki cp’nin biraz yoğun olması. Buradaki takviyeler bence hayati öneme sahip olduğundan belki bu alan biraz daha iyi düzenlenebilir. Ayrıca burada yaptığım bir yanlış için denk geldiğimiz diğer koşucular ve cp’deki ekipten özür dilerim. Tezgahın tam yan tarafında flasklarımı çıkartıp yenilenmesini beklerden bir anda arka tarafına sarkıp, ekibinin doğradığı meyve dilimlerini neredeyse ellerinden almaya başladım. Yani herşey orada hazırlanıyor zaten ve hemen masalara koyuluyor. Ne yaptığımı farkedince çok üzüldüm ve ön tarafa çıktım hemen. İlk cp’de de, elimdeki boş jellerle flaskın ucunu çöpe atmışım. Çöpün içinde onu aradım durdum. Cp’lere kafa biraz uçmuş vaziyette geliyorum sanırım…

Ve Strava’nın 3 boyutlu haritasında kapkara bir duvar gibi görünen Zeyniler sonrasındaki çıkış… Kolpaçino’daki Ekrem Abi’nin arka koltuktaki cesedi gibi çıkıyorum. Yürüyorum yürüyorum… Sadece durmayarak, yürüyerek, 17-18 pace ile bir sürü kişiyi geçiyorum. Fakat gördüğüm manzaralar çok acayip. Kusanlar, kenarda oturanlar, bir çeşmenin başında su kuyruğunda bekleyenler, söylenenler… Zeyniler çıkışındaki kafalar gerçekten başkaymış.

Toplam süreye alıcı gözüyle ilk defa Sofaboğan’dan sonra baktığımda 6 saat 17 dk geçmişti. 6 saati kıramayacağımı biliyordum, bu beklediğim durumdu. Benim için gerçeki olan 6-7 saat arasında bitirmek ihtimali göründü ve bunun için bu kısımda son bir çaba sarfederek 6:52’de bitirmeyi başarabildim.

16k rüya gibi dediysek, 44’e de masal gibi diyebilirim… metre metre işlenmiş, kusursuz parkurlar. Eminim diğerleri de öyledir. Bu yarış katıldığım yarışlar arasında kesinlikle zirvede yerini alır.

23 Beğeni