En yakın örnek sagalassos yarışından başladı konu ancak genele bakmak gerekir.
Herhangi bir trail yarışı düzenlemek için 6 dilekçe ve 2-3 tanıdık yetiyor. Daha sonra deneteleyen takip eden yok. Federasyon bir temsilci atıyor yediriliyor içiriliyor bir rapor düzenliyor takip eden kontrol eden yok.
Geçmiş zamanda ne rezillikler çıktı yarışlarda ne olaylar kimse takmadı ve aynı hızda devam ediyor.
Federasyon ayağı zaten büyük bir boşluk bir yarış ile ilgili 2019 yılında alanya ultra taril yarışı ile ilgili federasyona dilekçe verdim. Yarış sorunsuz tamamlanmıştır diye geri dönüş oldu.
Yaşanan olayları fotoğraflı olarak dilekçenin ekine koymama rağmen…
Yazılanlar çizilenler güzel ancak denetlenebilirlik olmadığı sürece bu sorunlar büyüyerek devam edecek.
Üzülerek belirmeliyim ki bizim patika ruhum zedenelerek devam edecek ve koşu hayatımı bu olaylar yüzünden sonlandıracağım.
Hatta çok yakın bir örnek Dünya Patika Koşu Şampiyonası için milli takım seçmesi yapılıyor, yarışlarda çok iyi koşan sporcu dostlarımızın haberi olmuyor. Bence İtra veya Utmb puanlarına göre seçilmesi gereken takım alakasız kişilerden seçiliyor ve başarı elde edilemiyor. Bizim avrupada başarı elde eden çok iyi kadın ve erkek sporcularımız yok mu var. Dünya Patika Koşu Şampiyonası Alman milli takımı listesine bakın avrupada herhangi bir yarışta beraber start alabileceğiniz kişiler.
İyi bir federasyon yönetimi sorunlu yarışların sayısının azalacağını düşünüyorum zamanla göreceğiz.
Denetim şart. Elbette. Bir tek bana mı garip geliyor Türkiye’de hakemlerin aynı yarış içinde koşması?! Hakem ise hakemsindir, sporcu isen sporcu. Her 2 tarafta olamazsın, yarış içinde koşuyorsan, nasıl yarışı izleyip tarafsız şekilde hakemlik yapacaksın??? Federasyonun hakemi üstelik bunlar… denetim kimin işidir? Ben açıkçası en büyük hatayı Sky running mercileri kimse onlarda buluyorum. Hadi bizdeki problemler malum, sky running takvimine eklemişsin. Daha yarışın ilki bile organize edilmeden hem de… hepsi, her şey çok garip değil mi?
Bu olaylara ben biraz farklı bakıyorum veya bakmak istiyorum.
Koşucu arkadaşlarımın çoğu kötü organizasyonlar denetlensinler, terbiye edilsinler, düzeltilsin istiyor.
Bense bir organizasyon kötüyse ölsün istiyorum.
Böyle ağır aksak topallayacak bir organizasyonun ıslah etmek için kimse emek harcamasın bence.
Vahşi kapitalizmin beşiği Kuzey Amerika’da bir yılda tam 340 ultramaraton yapılıyormuş.
Alttaki görsele bakınız. Tam 340 yarış.
Orada yarış denetleyen bir federasyon falan görmedim hiç.
Koşucular hangisi iyiyse ona gidiyorlar.
Sporun gelişmesi ancak böyle mümkün olur.
Kovboy filmlerinde bile ayağı kırık atı vuruyorlar.
Bu organizasyonu ıslah etmeye çalışsak ne kadar ıslah olur ki.
İşini iyi yapanları daha çok yarış yapsınlar diye teşvik edelim.
İşini iyi yapmayanların yarışları her nerede olursa olsun (ister tarihi, ister coğrafi güzellik) gitmeyelim.
Böyle coğrafya sömürüsü yapanlara bir örnek Çanakkale maratonu verilebilir mesela.
10 yıldır yapılıyor ama Çanakkale şehitliğinin duygusunu sömürmekten başka bir şey beceremediler.
Mesela ben ne Çanakkale maratonu, ne bu yarışın organizatörlerinin yaptığı herhangi bir yarışa bedava olsa bile gitmem.
Size de aynısını tavsiye ediyorum.
Seçici olalım.
Islah etmek bizim görevimiz değil. Islah olanlar gelsin.
böylesine rezilliğin yaşandığı bir organizasyon sonrası bu rezilliğe sebep olanları tartışmayı bırakıp, gelip burada birbirimizi rencide etmek gerçekten şüyuu vukuundan beter bir durum.
pek tabi kişilerin odak noktaları farklılık gösterebilir. örneğin ben en başından beri işin maddi boyutundayım. imkan oldukça her koşuya katılmaya çalışan biri olarak bu yaşananlar sonrası 2025 programımı yaparken daha çok düşüneceğim ve konu hakkında ilk yorumumda da belirttiğim gibi buradaki kıymetli insanlar gibi kibar tepki gösteremeyebilirim bu övünülecek bir durum değil ama maalesef hakikat.
ne olacak şimdi? forumda 5-10 arkadaş bir iki yorum daha yazacak ve bu konu unutulup gidecek, büyük ihtimal sagalossos koşusu seneye aynı ekiple hiç birşey olmamış gibi yeniden yapılacak.
koşan insan sayısı, düzenlenen koşu etkinliği sayısı ülkemizde her geçen gün olumlu yönde artarken bu olay gibi hadiseler sonrası insanların kafasında acabalar olacak.
ha! kaç insan etkinlikleri veya forumu takip ediyor orası meçhul
bu önerisinde buluyorum. Neticede olumsuzluklarini öngörerek katılmadığım bir etkinlikte yaşananlar ‘benim’ için önemli değildir. Bu yarışta da ne olabileceği hakkında önceden işaretler vardi. Bile bile lades olmanın ne gereği var. Bu başlık altındaki konuya dahil olma sebebim kisisel değil, ülke ve Sky Run kavramları içindir.
Kendi adıma, az önce web sayfası iletişim kısmından 'skyrunnerworldseries’e şu mesajı gönderdim.
"There have been two Sky Running races held in Turkey for about 10 years (along with a few newer ones). The Sagalassos race was organized for the first time last year, but it faced many problems, and the organization didn’t inspire confidence. The course is themed around an ancient city, which doesn’t align well with the concept of Sky Running.
You, labeling yourselves as “world,” believe you represent Sky Running, but you don’t. You failed to do your job correctly in selecting both the course and organizers in Turkey. You have damaged both the concept of Sky Running and my country’s reputation in this field.
I am not connected to any organization. I am just a runner who loves Sky Running."
Birşeylerin şu an olmadığını, yaşanmadığını düşünmek de çok sağlıklı değil.
Sagalassos’u organize eden arkadaşın ve ekibinin kredibilitesi düşmüşe benziyor.
Sky running kurumunun çok da matah bir kurum olmadığı düşüncesi güçlenmişe benziyor.
Çok tanınan bir koşucu itibar intiharı yapmışa benziyor.
TAF hakemlerinin olgulara değil ilişkilere dayalı haraket ettiği anlaşılıyor.
Yani tarih ve hayat aşağı yukarı böyle bir şey. Sürekli bir etki-tepki ve karşılıklı mücadeleye dayanan gelişmeler silsilesi.
Bu başlıkta ise olup bitenin dinamik bir şekilde evrimleştiği göz ardı edilerek sürekli bir ideal düzen arayışı fikri celb ediyor. Oysa her şeyin en idealini öngörme ve uygulama arzusu aslında biraz hastalıklı bir durum.
Aslında bu tür olumsuzlukların ve fazlasının güncel tutulabilmesi için kendi sayfasının haricinde, tek bir başlık altında insanların tecrübe etmemesi gereken yarışların bilgisine ulaşabileceği kolay bir yol olabilir.
Zamanla büyüyeceği aşikar.
+En azından bu da bir farkındalık oluşturmaya başlar.
Kara listeye ekleme ve çıkarma kriterlerini, objektif olarak belirlemek çok zor olur. Herkesin hassasiyeti, etkinliklerden beklentisi çok farklı olabiliyor.
Örnek… Birimiz katılım ücreti önemli degil, tişört kaliteli olsun der. Diğerimiz tişört önemli değil ücretten düşülsün der. Birimiz CP’de tükenen herhangi bir yiyecek için eleştiride bulunur. Digerimiz suyunu alır çıkar. Masada ne olup olmadığından haberi bile olmaz.
Bence her yarışı, kendi başlığı altındaki gönderilerden değerlendirmek, farklı beklentilerdeki kişiler için daha sağlıklı karar almalarına yardımcı olacaktır.
Not: keşke bu yarışta yaşanan olumsuzluklar, bu kadar basit, kişisel beklentilere göre değişebilecek, olumsuzluklar olsaydı.
‘Aslında bu tür olumsuzlukların ve fazlasının güncel tutulabilmesi için’ derken t-shirt, yiyecek, içecek vs gibileri harici tutulabilmesi içindi. Yani bir kaç kriter ile ne tür tecrübeler aktarılması gerekenler yazılabilir.
Kara liste olayı zaten kişinin kendi beklentilerine ve isteklerinle belirleyebileceği bir şeydir. Bu yüzden başlık altında liste olmaması daha faydalı ve yararlıdır.
Dediğim gibi olay tamamen ‘En azından bu da bir farkındalık oluşturmak’ ve bunu olabildiğince kurunun yanında yaşında yanmayacağı şekilde oluşturmak…
Neyse uzatmayayım, zaten sadece bir fikirdi. Böyle yarış başlıkları zamanla tarihe karışacaktır. Benim gibi listesine yarışı/organizasyonu not ederek yoluna devam edenler edecektir.
Ne yani hakeden Tahtalı mı ? Tahtalıda da koştum . Orada olan olaylar da burdan farklı değildi işin açıkcası .Ancak Sagalassos parkuru ciddi zorlu ve teknik özellikte . Koşan biri olarak , eğer aksaklıklar olmasaydı hakettiği yeri bulurdu dlye düşünüyorum. Büyük aksilikler yaşandı evet ama kötü niyet yoktu bence , onu gözlemledim. Sadece böyle bir durum karşısında ne yapacağını bilemeyen bir arkadaşımız vardı orda . Affedilebilir değil tabii.
Ama bana göre en kötüsü elitler gibi bir sıralamaya ihtiyacı olmayan Türk koşucuların birbirlerine attığı çamur çok daha büyük sorun . Bir çoğumuz Elitler daha da rahatsız olmasın derken susup onların sorunlarının çözülmesini bekledik. Ancak uyanık ahlaklı diye geçinen kendini sporcu zannedenler kendilerini kürsüye çıkarmak için oyunlar hazırlamış.Birisi burda yorum yapmıştı ülkemiz rezil olmuş gerisi detay diye . Evet gerisi detay , ancak o detayda ayların emeği , parası , zamanı ,malzemesi, daha birçok detay varki ailemiz, çoluğumuz çocuğumuz da bu detay içinde . Tabiiki önce vatanımızı düşünücez ama bizim emeklerimizi de detay olarak görmezsek sevinirim Burada Sagalassos konusun açanlardan birisiyim ancak sadece sagalassos özeliyle kalmasın tüm yarışlar ve orgamizatörler bence kendilerine bir çaki düzen versinler derim .
Ülkemizde ahbap ilişkisi ile düzenlenen yarışlar , kürsüler , sponsorluklar olduğu müddetçe hiçbir yarışın birbirinden farkı yok. Herşeyi tam yapan önceki yarışlarda da bunları gördüğüm için Türkiye de yarış koşmayacağımı ama koşmadığım bir kaç yarışı koşmak istediğimi söylemiştim , gerek kalmadı .
Tahtalıda Aladaglarda musabik kostugunuzu biliyorum. Taşdelende ve Aydosta da koştuğunuzu biliyorum. Yaşadığınız olumsuzluklar için üzgünüm. Benim sizin yazınıza ilişkin cevabım, bu ‘ilk ve tek ifadesi’ içindi.
Ama Tahtalı daha mı iyi sorusuna, ben kendi adıma, 2000 öncesi her ne kadar oradaki sorunları en çok eleştirenlerden biriysem de, bu organizasyon ile kıyaslayınca Tahtalı daha iyi diyebilirim. OA’daki organizatör arkadaşların niyetlerini hiç sorgulamadim. Bu çapta bir organizasyonun etkileri için niyet konusu sonuç konusundan sonra gelir diye düşünüyorum.
Burada yanlış anlaşılmayı düzeltmek isterim. Elbette emeğiniz bir detay değil. Anca saygı duyulur. Burada tartışmalar detaya girdikçe fokusu kaybettik. Biz bize koşmadık bu sefer ve aramızda kalmadı bu sorunlar. Kast ettiğim buydu…
Diğer taraftan @ismaileren dediği gibi organizasyon sayısı arttıkça bizim seçme şansımız artıyor. Burada kesip biçmek kılıç klavye sallamak kolay. Herkesin beklentisi farklı. Birinin sevdiğine diğeri nefret ediyor. Kişisel beklenti ve deneyimlere göre yarış seçmek gerek. Artık eskisine göre çok daha fazla seçenek ve bilgi kaynak var. (Not: Vedat Milör’ün viral olmuş bir videosu var. Çok güldüm. “Eğer bir restauranta efsane diyorlarsa ordan uzak dururum. Çünkü bizde her yer efsane” diyor üstad. Bence bu bize de uyarlanabilir. Yorumlara bakınca bazen şaşırıyorum, mutlaka birileri için her yarış efsane.) Fakat bence bizim esas meselemiz uzun mesafe koşan kişilerin azlığı. Bu şu anda bir avuç insan. Bugün kısa koşan sonra orta, uzun koşacak elbette. Ama henüz böyle olmuyor. Hal böyle olunca yarışlar da pazarlama olarak para getiren kısa mesafelere ve hedef kitleye konsantre oluyorlar… uzun mesafe koşanların sayısı artana kadar organizasyonların kalitesinin düzeleceğine açıkçası pek inanmıyorum…
Diyor ki: Ama durum kafa karıştırıcı. Yarış organizasyonundan yapılan bu açıklamaya göre, daha baslangicta yapılan yanlış bir dönüş yarışa gölge düşürmüştür. Bazı koşucular doğru parkura geri dönmus, bazıları yanlış yönde devam etmis ve hatta bazıları resmi olarak yeniden başlamis. Bazı koşuculara 15 dakika, bazılarına 30 dakika ve bazılarına da 60 dakika ceza verilmis.
Burada tartışmalar detaya girdikçe fokusu kaybettik. Biz bize koşmadık bu sefer ve aramızda kalmadı bu sorunlar. Kast ettiğim buydu…
