Koşu, beslenme, karbonhidrat alımı, kilo almak!

“Spor yapıyorum, yoruluyorum; kalori açığımı gidermek için karbonhidrat tüketmek zorundayım” önkabulu bence tartışmalı.Fazla karbonhidrat tüketimi ( ki bu günlük 20-30 gramdan fazlasıdır) metabolik sendromun temel sebebidir.Yani en basit ifade ile kısır döngü ve kronik yorgunluk.Enerjinin alınabileceği daha kaliteli kaynaklar var.Kısaca buğday , şeker ve fruktozdan uzak durulursa etkili bir sonuç alınır.Yukarıda söylendiği gibi Japanlar özellikle pirinç yiyip fit kalan insanlar değil aksine geleneksel beslenmeleri kaliteli yağ alımı üzerine kurulmuş düşük şeker ve karbonhidratlı , min kalorili bir beslenme şekli.

2 Beğeni

Dediklerinize tamamen katılıyorum. Özellikle kalori açığı oluşturulduğundaki performans düşüklüğü yüzünden kişi asla antrenman yapmak istemiyor. Acele etmemek ve pek takmamak lazım sanırım. Saçma gelecek ama ilginç bir şekilde ne zaman inatla kilomun üstüne çıkmaya ya da altına inmeye çalıştıysam, deli gibi kalori saydıysam vucut isteklerime kötü cevap verdi. Sonrasında pes edip sürece yaydığım anda istediğim kilolara daha rahat bir şekilde ulaştım.

Dediğim gibi benim çözümüm sofraya otururken daha yemeğe başlamadan ne kadar yieceğime karar vermiş olmak. Kilo almak istersem doymuş olsam da o yemeği bitirmek için zorluyorum. Kilo vermek istersem planladığım yemek bitince ekstra almamak için kendimi zorluyorum.

2 Beğeni

Beslenmeyle ilgili çok az şey biliyoruz galiba, en azından kendi adıma öyleymiş. Devamlı bir şekilde koşuyorum diye ölçüsüzce karbonhidat tüketme hakkı görüyordum kendimde. Nasılsa o kadar yememe rağmen, kilom ideal bmi sınırları içinde sabit kalıyordu. Ta ki bu seneki kardiyolojik kontrolümde gittiğim kendisi de bir koşucu olan doktorum, ailevi risk gördüğü için ldl kolestrolümün iyice düşük bir seviyede olmasını isteyip, bana statin grubundan bir ilaç yazana kadar. Düzenli bir ilaç kullanmak zorunda kalmak en son istediğim şeylerden olduğu için, beslenmeyle acaba bunu düzeltebilir miyim diye düşünerek kendimce akdeniz tipi bir diyete başladım. Bilinçsizce yaptığım bu diyetle 10 günde 3-4 kilo birden zayıfladım ve güçsüzleştiğimi hissettim. Doktorumun da yarış dönemlerinde danışmanlık desteği aldığı, kendisi de başarılı bir trail koşucusu olan diyetisyenimle iletişime geçtim. Kan tahlillerim, antreman programım ve kolestrol düşürme hedefimi de göz önüne alarak, yağdan kısıtlı bir sporcu diyetine başladım yaklaşık bir aydır. Tahlillerimde normal sınırlar içinde gözüken ama sporcularda daha yüksek olmasında fayda gördüğü bazı değerlerim için de takviyeler önerdi, onları da kullanıyorum. Eğer imkanınız varsa, özellikle sporcu beslenmesi konusunda uzman bir diyetisyenden destek almanızı öneririm. İdman öncesi, esnasında, sonrası beslenmeler konusunda büyük yanlışlarım varmış mesela benim. Glisemik indeksin ne olduğunu biliyordum bilmesine ama umursamadan beyaz undan yapılan her şeyi de iştahla yiyordum. Şimdi çok daha dikkatli, geçtiğimizden aydan 6 kilo daha hafif ve enerjiğim. Bir de son olarak koşucular olarak bir programa bağlı kalmayı, disiplinle onu sürdürmeyi severiz. Hayatımda ilk kez yaptığım diyette de öyle hissettim doğrusu. Haftada en az iki akşam balık yenecek, çünkü programımda öyle yazıyor:)

6 Beğeni

Ayarıkaçanlar’ın sanırım son bölümü sporcu beslenmesi üzerineydi.Evet beslenme son derece tartışmalı bir alan . Ama bir gerçek var ki son 50-60 yılda empoze edilen beslenme biçimleri hastalıkları azaltmadığı gibi ancak o statin grubu ilaçların 30-40 milyar dolar ciro yapmasına yaradı.Sanırım artık ülkemizde LDL ölçümü yapılıyordur( formülasyon değildir) ve hangi tip LDL olduğuna bakmadan çok yüksek diye statin vermiyorlardır.Yada karbonhidratların vücutta işlenme sürecini kimse tartışmıyordur…Daha önceki yıllarda bu konuda yaptığımız paylaşımlarda benim vardığım sonuç: doğduğum coğrafyaya ait, atalarımın yediği şeyleri yemek şekindeydi.Sadece ailedeki hastalık öykülerini gözönüne alıyorum beslenirken.

3 Beğeni

Çok çok doğru.
Sürekli korku tellallığı ile kolesterol veya diyabet ilacı satmaya çalışıyor modern tıp.
Bu tuzağa düşmemek için aslında bazı temel bilgileri daha iyi kavramamız lazım.

İnsülin, LDL, HDL nedir?
Yediğimiz gıdalar sindirilince yağ asitleri ve glikojene dönüşür.
ama bunlar tek başına kan dolaşımında gezemezler ve bir taşıyıcıya ihtiyaç duyarlar.
İnsulin sindirilmiş glikojeni taşımakla görevlidir.
LDL yağ asitlerini karaciğerden dokulara taşır.
HDL yağ asitlerini dokulardan karaciğere taşır.
Sadece bu kadar. Bunlar taşıyıcıdır.
bir iki gün sadece protein diyeti yapıp tahlile giderseniz bunların değeri çok düşük çıkar.
veya bir iki gün yağlı tatlılar yiyip tahlile giderseniz bunların değeri çok yüksek çıkar.
veya günlük 5000-6000 kalori veya daha fazla beslenen bir sporcunun tahlilini yaparsanız bu değerlerin hepsi çok yüksek çıkar.
Yani demek istediğim şey LDL, HDL, Kan Şekeri sayısal değerleri tek başlarına doğrudan sağlıklı ve sağlıksız olduğunuzu göstermez.
Çevrenize bakın; 70 kg erkeklerin veya 50 kg kadınların hiç birisinde diyabet veya kolesterol rahatsızlığı göremezseniz. Veya 150kg bir bireye 2 gün su orucu yaptırıp onun kan şekeri, LDL, HDL değerlerini çok aşağı çekebiliriz ama bu onun sağlıklı bir birey olduğunu göstermez.

Kolesterol veya kan şekeri düşürmek amaçlı uygulanan diyetler aslında bazı gıda gruplarını yasaklayarak veya azaltarak kalori açığı yaratmamıza yardımcı olur.

Dengeli beslenmeye yani ihtiyacımız olanı alıp, ihtiyacımız olmayanı almamaya odaklanmalıyız.

5 Beğeni