Hiçbir şey açık havada ve doğanın içinde koşmanın yerini tutamaz elbette; ancak içinde bulunmuş olduğum zorunluluktan dolayı bu konuyu açma gereği duydum. Acaba antrenmanlarını koşu bandı üzerinde yapan, koşu bandıyla herhangi bir programı uygulayıp herhangi bir yarışa hazırlanan arkadaşımız var mı aramızda?
Görme engelim ve kapalı havalarda yaşadığım sıkıntılar nedeniyle uzun zamandan bu yana bir koşu bandı alıp almama konusunu düşünüp duruyorum. Bakımı, arıza riski, yaptığı gürültü gibi birtakım dezavantajları olsa da büyük ekranı sayesinde verilere ulaşabilme, karlı havalarda dahi antrenman yapabilme imkânım olacak. En azından dışarda yapmış olduğum koşuları haftada bire indirip doğal olumsuzlukları en aza indirgemem mümkün olacak.
Bu konudaki görüş, öneri ve deneyimlerinizi paylaşmanızı rica ediyorum. Zira bu kışı da antrenmansız geçirmek istemiyorum.
Kullanmış olduğunuz veya bildiğiniz, gösterge bilgileri büyük olan koşu bandı marka ve model önerilerinizi de alabilirim. Afyon’da bu tür imkânlar kısıtlı olduğu için yarıyıl tatilinde koşu bandı bakmak için İstanbul’a gitmeyi düşünüyorum. En azından önceden fikir edinme şansım olur.
Ben ilk kondisyon/koşu antrenmanlarıma bir spor salonunda koşu bandı üzerinde başlamıştım. İnternetteki birçok kaynakta yazılanları kişisel olarak tecrübe ettim ve sakatlandım.
Koşu bandı alımında bence dikkat etmeniz gereken en önemli unsurlardan birisi koşu bandı zemininin ne kadar yumuşak olduğu. Ayrıca normalde kullandığınızdan daha fazla “yastıklaması” olan bir ayakkabı da tercih edebilirsiniz.
Yaşadığım ilk rahatsızlık ayağımda yumuşak doku zedelenmesi sonrasında da üst yan bacakta bir sakatlık olmuştu.
Umarım uygun bir koşu bandı bulursunuz, iyi antrenmanlar.
Koşu bandında kendimi tecrübeli sayabilirim. Kaba bir tahminle son 5 yılda 7000 kilometreden fazla koşu bandı geçmişim var. Sakatlıklar çok farklı sebeplerden gerçekleşebiliyor. Bunları doğru analiz etmek önemli. Etrafta spor fizyolojisinden anlayan çok fazla uzman olmadığı için yanlış yönlendirme çok fazla oluyor.
Fiziksel her etkiye vücudun bir tepkisi var. Eğer doğru frekans ve şiddette uygulanırsa bu etkiler gelişmeye yönelik tepkilere sebep oluyor. Tersi durumda da sakatlık dediğimiz olgu ortaya çıkıyor. Bu durum bant üzerinde yapılan koşular için de, patikada yapılan koşula için de böyle. İşin önemli kısmı kendini dinleyerek ilerlemek. Frekans ve şiddet arasındaki dengeyi doğru kurmak ve yüklenmeyi kademeli yapmak.
Sözünü ettiğim dönemlerde bazı sakatlıklar yaşadım, ama bunların batla herhangi bir ilgisi yoktu.
Evet sadece bant üzerinde koşarak her yarışa hazırlanabilirsin -sanırım benim yaptığım buydu-. Evet bantın kalitesi önemli. Ben son 4 yıldır Life Fitness serisinden bir bant kullanıyorum ve şu ana kadar bir sıkıntı olmadı. Bantların terazilerinin iyi ayarlanması ve periyodik bakımlarının yaptırılması önemli.
bende 4 yıldır toplamda 4 ironman hazırlığının oldukça büyük bir kısmını koşu bandı üzerinde yaptım. tabiki kapının önünde çıkıp koşabileceğim güzel yollar olsa tercih ederim ama ülkemiz koşulları ve çalışma saatleri buna çok izin vermiyor. koşu bandında en önemli şeyin motor gücü olduğunu düşünüyorum. eğer ciddi şekilde koşuyorsanız fittnes merkezleri için üretilen profesyonel seriden bir ürün almanızı tavsiye ederim. ancak bu tür ürünler ev tiplerinden 3-4 misli pahalıdır. motor gücü ve ayarlar banttaki boşa basma hissini engellemesi açısından değerlidir. ülkemizde yol koşulları o kadar kötüki bence yolda koşarken sakatlanma riskiniz banttakinden daha fazla
profesyonell ürün gamında life fitness serisi fiyat olarak biraz daha uygundu bende o seriden bir ürün kullanıyorum. ilk aldığım ev tipi bant çok kullanmaktan kırılmıştı. tabi eve bant alırken birçok insanın hevesle alıp sonra sıklıkla çamaşır asmak için kullandığınıda hesap edip iyi düşünmek lazım
@basyigit ben alacak olsam ikinci el olarak internetten arardım. @cciftci nin bahsettiği gibi çamaşırlık olarak kullanılan nice koşu bandı var. Milli ekonomiye de katkın olmuş olur.
Aslında ben gerçekten alacak olsam “indoor rowing” yani kürek makinesi alırdım. Neyse şimdi kafanı karıştırmak istemem
Koşu bandına bende karşıyım ama bütün fikirlere saygım var.Koşu bandında kendimi Hamster gibi hissediyorum.Ultracı olmamdan ve antrenmanlarımın süresi ve kat ettiğim mesafeler fazla olduğundan bütün koşularımı açık havada yağmur, çamur.kar dahi olsa dışarıda patikalarda yapıyorum.Islanmak ve Kirlenmek güzeldir
Emin olun ıslanmanın ve kirlenmenin, doğayla mücadele içinde olmanın ne denli harika bir duygu olduğunu ben de biliyorum; ne var ki ilk mesajı okursanız koşu bandına neden ihtiyacım olduğunu da anlayacaksınız.
Hayır, yanlış anlaşılacak bir durum yok. Burası bir forum ve açılan bir konuyla ilgili olarak herkes fikir ve bilgi paylaşımında bulunabilir sonuç itibarıyla. Yalnızca içinde bulunduğum durum dolayısıyla koşu bandı kullanan arkadaşların fikirlerine daha çok ihtiyacım olduğunu da gözardı edemediğimden öyle yazma gereği duydum.
Kullandığım model LifeFitness T90, gayet yeterli. Bant terazisinden kastım zeminin düzgün olması ve bantın düzgün yerleştirilmiş olması. Motor gücü önemli ve referans istersen bu modelin değerlerini kendine referans alıp hareket edebilirsin.
Teşekkür ediyorum. Modeli yazdığımda Türkçe herhangi bir bilgiye erişemedim ne yazık ki.
Gösterge bilgilerinin boyutu hakkında ne söyleyebilirsiniz? Mesela koşu esnasında gösterge ekranının çekilmiş birkaç fotoğrafını paylaşmanız mümkün mü acaba?
Son 3 kosumu spor salonlarinda kosu bandi uzerinde yapmak durumunda kaldim. Oncelikle kosu bandinda kosmanin bana cok zor geldigini soylemem gerek. Emin olmamakla birlikte, sanirim hem icerinin sicakligi, hem oksijen azligi fiziksel olarak normalden farkli olarak vucudu etkilerken, hem de surekli hep ayni yerde olmak mental olarak cok etkiliyor. 3-4 K kostugumda sanki 10K kosmus gibi hissediyorum.
Hatta dun kosarken dunya rekorlarini dusundum ve hizlica baktim bitirdikten sonra, 12, 24, 48 saat, 6 gun, 7 gun yaris rekorlari var gordugum. Zaman yarislarinin disinda mesafeler de var tabii. Ultra maratonlarin hepsi ayri bir zihinsel mucadele, ama bu son 3 gunden sonra kosu bandi uzerinde bu surelerin cok ciddi farkli bir mental savas oldugunu dusunuyorum.
Demek ki bıraktığı etki kişiden kişiye göre değişiklik gösterebiliyor. Çünkü ben de koşu bandında koştuğum zamanlarda normal koşularıma göre daha rahat hissediyorum kendimi. Hatta koşu bandında koşarken paceyi biraz daha yukarda tutuyorum ki normal zeminde koşarken yakaladığım etkiyi yakalamak için.
Özet
Team USA Minnesota, uzun mesafe ve sprint elit koşucuları koçu Dennis Barker iki farklı antrenman önerisi sunmuş.
1) Maraton Simülasyonu
Bu 2.5-3 saatlik bir uzun koşu. Bu simülasyonda hedeflediğiniz süreden 20-30 dakika daha fazla koşarak, ve koşmak istediğiniz maratonun kilometrelerine göre eğimlerini değiştirerek bir maraton provası yapılmasını önermiş. Burada da aynı maratondaki gibi su noktalarında sıvı tüketilmesini ve atletlerin kendilerini aynen yarıştaymış gibi denemelerini öneriyor.
2)Lactat Eşiği antrenmanları
Laktat eşiğinde yapılan 3 farklı antrenman modeline yer vermişler.
Versiyon 1: 2-3 mil (3-5 km) ısınma Laktat Eşiği Temponsunda 6-10 mil koşu ( 9-16 km)
Versiyon 2: 2-3 mil (3-5 Km) ısınma; 4 veya 6 tur Laktat Eşiğinde 1 mil ( 1.6 km) koşu. Turlar arasında 1 dakikalık dinlenme koşusu. 2-3 mil (3-5 Km) koşarak soğuma
Versiyon 3: 2-3 mil (3-5Km) ısınma; Süreye bağlı olarak daha uzun “interval” koşuları.
Örneğin:
2x15:00 dakika koşuları, arasında 3 dakikalık dinlenme koşusu ile
3x10:00 dakika koşuları, tur aralarında 3 dakikalık dinlenme koşusu (jog) ile
Laktat Eşiği ve Kalp Ritmi Antrenmanı hakkında daha fazla okuma için de “Ritim” blogunda çok güzel birkaç yazı var: