“İstediğim hayatın bir parçasıyım: Yapabileceklerime inandığım ve ne kadar zor olsa da hayalime doğru ilerlediğim hayatın… Sene 2019.
38 yaşındayım, mutluluğun resmi bu benim için ve ben o resmin içindeyim.”
Bu kitaba eli uzanmış herkesin hayali olmalı: Kendince ‘mutluluk’ adını verdiği resmin içinde yer almak. Bir yerden başlayarak, yeniden başlayarak, hatta tekrar tekrar deneyerek de olsa başarmak!
Lena, kendi yolculuğuna çıkarken on dokuz yaşına kadar tadını dahi bilmediği o taze demlenmiş kahveyi bir gün, 2.979 metre irtifada içeceğini bilmiyordu. Ya da hayattaki ilk yenilgisinin en büyük zaferlerine vesile olacağını…
Bu, aynada kendini gururla izleyen, topuklu ayakkabılarının arkasında bıraktığı ses ile başarısını kutlayan Lena’nın hikâyesi… Bu, rengârenk ojeleri ve örgülü saçlarıyla Alp Dağları’nda ultra maraton koşan Lena’nın hikâyesi… Bu, içindeki özgüvene, cesarete ve sabra ulaşmayı hedefleyen herkes için bir umut hikâyesi.
Çünkü, hayat tesadüf olmayan tesadüflerle doludur.
Taner Damcı hocanın Koşuyorum Öyleyse Varım
Christopher Mcdougall’ın Koşmak İçin kitaplarından sonra yine sizlerin tavsiyelerinden
Cesaret Yalnızdır
Bir Ultra Maratoncunun Hikayesi
Bakiye Duran
Sayın Bakiye Hocanın kaleme aldığı kitap açıkçası bir koşu/maraton koşu kitabı olmaktan ziyade bir hayata karşı duruş kitabı olmuş. Pek çok okuyucu özellikle ilk kısımda yer verdiği atalarının geçmişinden 1970lere uzanan geçmiş hikayesini sıkıcı bulmuş ben aksine büyük keyif aldım. Zorlu şartlarda (imkansızlık, darbeler, mahalle baskısı, hepsi yetmezmiş gibi birde cinsiyetçi faşiştler) yılmadan dimdik durabilen bir kadın tanımış oldum.
Kıssadan hisseme düşen de, “önemli olan hangi ayakkabı, hangi zemin, hangi pace, hangi mesafe değil önemli olan yılmadan koşmaya devam edebilmek” oldu.
Çok değerli @Yelena kitabınızı takibe aldım. En kısa sürede edinmek isterim.