Asics İznik Ultra 2016

Çok teşekkür ederim ,sabahtan beri aynı sayfalarda dolaşıyorum nedense göremedim. Olmaması da mümkün değil diyorum . Sağ olun.

Selam, bu sene Derbente 1.5km kala ve Derbentten 9km sonra ayağınızı belki ıslatabilirsiniz. Ben ıslatmadım hazırlıklarda, zemin oldukça kuru.

1 Beğeni

Son güncellemeleri http://iznikultra.com/iznik-ultra-haberler.php adresine yükledik. İznik te görüşmek üzere

Sabah 9 da Eskişehirden yola çıkıyorum. Orhangazide kalacağız.

Hafta sonu İznik Ultra’da yarışacak herkese başarılar ve güzel bir yarış dilerim canı gönülden.

2 Beğeni

Yarış sonu fotoğrafları gördüm ve 15k için çini madalyası verilmiş… Madalya olmadığı için katılmamıştım şimdi çok üzüldüm.

Eğer yarışlara madalya için katılıyorsan, ben sana madalya gönderirim, benim fazlalıklardan.

Şöyle de yapabiliriz.Seneye Trabzon Yarı Maratonu’ na gel.Madalyalar yarıştan önce verilen yarış kitinin içinden çıkıyor.Koşmana gerek kalmaz.

Bir anı anlaminda madalya guzel, olmasi istenir evet ama…

:scream:

Ne kadar ayıp bir cevap olmuş… Yeni başlayan birinin koşu sonrasında anı madalyasıyla ödüllendirildiğini görmesi kadar güzel birşey yoktur sanırım. Sizin ilk madalyanızı aldığınızdaki mutluluğu hissediyorum sanki. Tabii insan bir süre sonra bunları fazlalık olarak görebiliyor. Hem terlemeden madalya sahibi olmak istesem orayada gitmeme gerek kalmaz bastırır paramı alırım.

1 Beğeni

Hiçbir madalyam fazlalık değildir.Ama yarışlara madalya için katılan biri için bu madalyalar bir süre sonra fazlalık gelebilir.Buradaki ironiyi anlaman lazım.Spor hayatında başarılar.

İznik Ultra bitti. Organizasyon komitesini ve katılan herkesi tebrik ederim. Yenilenen parkuruyla çok zor ama çok güzel bir yarış olmuş :slight_smile: Daha sonra detaylı yazıcam ama kritik bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bildiğiniz gibi Derbent girişi değişti. Artık eskiden olduğu gibi asfalttan gitmeyip, asfalta çıkan son yokuşun başlarında soldan patikaya/çıplak araziye giriyorsunuz ve bu sektör gerçekten çok zorlu. Fakat bu yeni geçiş Derbent’in hemen girişinde tekrar asfalta çıkıyor. Patika girişinde çip kontrolü yok. Görevli de yok. Kötü niyetliler eski yolu kullanıp, asfalttan gidip ciddi avantaj sağlıyabilirler. Ben görmedim ama 50K koşan arkadaşlarım asfalttan gelen bayaa bir koşucu görmüşler. Uyarıncada “Ne fark eder buradan gelince yol daha çok uzuyor” cevabını almışlar. Düz asfalt yolla o patikayı karşılaştırmak şaka gibi resmen. Seneye oraya mutlaka önlem alınmalı. Her koşucunun asfaltı değil yeni patikayı kullandığından emin olunmalı.

9 Beğeni

Bu sene 3.defa 130 parkuru koştum, nedense hepsinden zor geldi😋. Yarış boyu bünye hep negatif düşünceler biriktiriyor ama bu gün yine aklımda hep güzel şeyler kalmış. Bu sene Cp lerde yardımcı olan gönüllüler çok çok ilgililerdi ve hayatımı çok kolaylaştırdılar, hep yardım ve güleryüz gördüm. Böyle bir sıcakta ve zorlukta çok iyi hissettirdi. Çok sosyal olamadığım için tanışamadığım ama kendilerini yazılarından takip ettiğim Mert Derman ve sevgili eşi Başak, ayrıca Noyan Kıran a çok içten teşekkür ederim, onların Cp lerinde kendimi çok güvende ve el üstünde hissettim, oraya gelenin durumunu çok iyi bilince yardım daha iyi oluyor. Son olarak da şunu eklemek isterim, ufak sağlık sorunları ve uzun zamandır beni rahatsız eden etik hassasiyetler nedeniyle 3 aydır Vegan besleniyordum ve Cp lerde de sadece bitkisel beslendim, diğer 130 koştuğum 2 yıldan hiç geri kalmadım, hiçbir sağlık sorunu yaşamadım, derecem averaj bir derece, ayaklarım sıcaktan su toplamasa 2-3 saat kesin daha iyi gelirdim. Yarışan ve organizasyonda emeği geçen herkesi tebrik ederim.

7 Beğeni

İlk kez İznikte koştum zaten ilk deneyimim Kapadokya 36 km idi. 50 km etabını 10 saat 34 dakikada tamamladım. Zaman sınırına bakacak olursak aslında başarılı sayılmıyorum. İddiam yoktu hedefim bitirmekti ama limiti aşınca moral bozulmuyor değil.
Derbent sonrası benim gibi arkadaşlarla birlikte yürüdük. Bol bol muhabbet ettik. Bir kaç kişi zaman limitini ihlal ettik diye madalya alamayacağımızı düşünüyordu. Hatta bir kaç kişi isteyenler madalyaları 75 tl karşılığında satılacağını söyleyince şaşırdım. Ben finishten geçen herkese vereceklerini söyledim dediğim gibide oldu.
Özellikle gönüllü arkadaşlar çok iyiydi. Çok yardımcı oldular çok koşturdular kesinlikle övgüyü hak ediyorlar.
50 km parkurunun ilk 5 km si oldukça kötü idi. Çok sıra oldu 45 derece indik 45 derece çıktık. İniş esnasında çok bekledik. Bazı yerlerde kaydık öndeki kişinin inmesini bekledik. Benim düşüncem seneye koşucular arasında biraz mesafe oluşmasını sağlayacak bir etaptan sonra o patikalara girilmesi sağlanmalı. Trafiğe kalırsanız işiniz zor.

Birde patikalarda güncelleme olduğunda bunun eğim grafiğine yansıtılması gerekiyor. Birçok kişi paketteki grafiğe baktığında ya da internet sitesine baktığında derbente gelirken iniş beklerken özellikle son kısımlarda ciddi çıkış vardı. Sanırım duyurular kısmında güncelleme duyurusu verilmiş ve gpx dosyaları yayınlanmış ancak bir çok kişinin saatleri bu dosyaları destekleyecek türde değildi.

3 Beğeni

Gönüllüler süperdi(Özellikle Derbent ekibi bence müthişti). Mert Derman’ı (yanlış hatırlamıyorsam Süleymaniye’de idi) görmekte özellikle motive ediciydi. Bu eşsiz deneyim için herkese çok teşekkürler. Son olarak “Ah Zeytin Bahçesi, Vah Zeytin Bahçesi” :slight_smile:

1 Beğeni

Merhabalar,
İlk ultrasını koşan ve başlarda elenen bir amatör olarak yarışta yaşadıklarımı paylaşmak istedim. Ne yazık ki ne doya doya koşmanın tadını çıkartabildim, ne de tam bir ultra tecrübesini cebime koyabildim. Daha çok beklenmedik bir durum karşısında ne tepki verdiğime dair kendimi tanımaya yönelik bir tecrübe oldu benimkisi.

Perşembe günü, yarıştan bir gün önce midem ile ilgili bir sorun yaşadım. Yediğim bir şey ağır geldi, stresten olmuştur gibi şeyler düşünerek üzerinde durmadım. Yarış için Cuma günü İznik’e akşam üstü vardığımda tüm gün mide bulantısı yüzünden ne bir lokma bir şey yiyebilmiş ne de bir yudum su içebilmiştim. Fuar alanına vardığımda kitabını okuduğum, bloglarını takip ettiğim, forumdan aşina olduğum, tanışmak istediğim bir çok insan oradaydı. Çok neşeli olmama rağmen, kimse ile konuşacak hali kendimde bulamıyor, göğüs numaramı alıp bir an önce çadırımı kurup uzanmak istiyordum. Yarış saatine kadar ne kadar yemek yemek için çabaladımsa da ne yazık ki midemde tutamıyordum.

Yarış saati yaklaştığında giyinip başlangıç noktasına gittim. Üzerimde ikinci bir uzun kollu kıyafet ve eldivenler olmasına rağmen enerjimin iyice düşmesi sebebi ile titriyordum. Algımı tamamen dışarıya kapatmıştım. Uzun antrenmanlardan önce iyi beslenmediğimde bile etkisini hissederken bu kadar bitkinken bu gecenin nasıl geçeceğine dair endişeye kapılmıştım.
Yarışın başlamasından bir kilometre sonra sonra titremem geçti, durup üzerimdeki fazla kıyafetleri çıkartıp çantama yerleştirdim. Bulanma hissi yüzünden kesinlikle koşamıyordum, ancak insanların o kadar neşe ile yaklaşmaları sebebiyle durmayı da kendime yakıştıramıyordum. Hafif tempo koşarak nihayet İznik’ten çıkabilmiştim. Hızlı tempo yürümeye başladım. Sürekli bir yudum su, bir yudum powerade içmeye, çubuk kraker ve çantamın cebindeki portakal dilimlerini yemeye çalışıyordum. Ne yazık ki inatlaşmam olumlu sonuç vermedi. Dikilitaş’a vardığımda dışarıdan çok iyi görünmesemde, içimde yola çıktım artık neşesi vardı. Midemde hala bir şey tutamıyordum. Oldukça geç geldiğim istasyonda son derece güleryüzle karşılandım. Bulantımın birazdan geçeceğini düşünerek Boyalıca’ya doğru ilerledim.

Otuz – kırk metre dahi olsa koşmaya çalışıyor, sürekli olarak bir şeyler içmeye çabalıyordum. Üst bedenimi yere paralel eğerek ve dizlerimi kırarak koşmayı denedim. Kaplumbağa olsam bile durmak istemiyordum. Sabah dörtte Boyalıca istasyonuna vardığımda açlıkla yemeye çalıştığım şeyleri ne yazık ki yutamadım bile. İstasyonda son derece neşeli tavırlar ile yardımcı olmaya çalıştılar. Birkaç zeytin alıp Ilıca’ya doğru ilerlemeye başladım. Antrenman yaparken hep keyif aldığım yokuş iniş çıkışları eğim grafiğine göre nihayet burada başlıyordu. Gölden uzaklaşıp yokuşları çıkmaya başlayınca moralim daha da yükselmeye başladı. Boyalıca’da yerleşimden çıktıktan bir süre sonra oldukça kırıcı bir yokuş var. Bu noktada enerjimin oldukça düştüğünü hissettim. Son bir gündür nerdeyse hiç su içememek vücumu yıpratmıştı. Kenara oturup çantamdan bir jel çıkarmak istediğimde bir kaç metre aşağıya doğru kaydım. Yukarı baktığımda tekrar çıkmam gereken bir kaç metrenin gözümde büyümesi o an çok komik geldi. Toparlanıp yavaşta olsa yokuşu çıktım. Ardından gelen inişte bir şeylerin benim için artık iyice kötüye gittiğini hissettim. Titrememe mani olamıyordum. Düzlük bir noktada çantamdan ikinci uzun kollu giysimi çıkartıp giydiğimde midemin artık bulanmadığını farkettim. Çantamda tatlı tuzlu ne var ise elime alıp hızlı tempo yürüyerek yedim. Yanımdaki suyun neredeyse tamamına yakınını içtim. Hava aydınlanmaya başlamıştı. Suyun verdiği tazelik hissi ile yüksek bir tempo ile bir saat koştum. Ancak Ilıca’ya vardığımda saat 06:45’ti ve zaman limitini on beş dakika ile kaçırmıştım. Gece başlangıç noktasında oldukça bitkin bir halde olan beni uğurluyan eşim, sabah bu kadar enerjik ve güleryüzlü benle karşılaşınca oldukça şaşırdı. Benim dilimde ise tüh daha göl kenarında koşacaktım sözleri vardı.

Geçtiğimiz Ağustos ayından beri hazırlandığım bir yarıştan hiçbir ağrım sızım yokken, saatlerdir en iyi ve taze hissettiğim anda, koşmaya doyamadan ayrılmak durumunda kalmak beni üzdü. Antrenmanlarımın beni Müşküle’ye kadar taşıyacağını düşünüyordum. Sonrasını macera olarak görüyordum. Zihinsel olarak bir çok şeye kendimi hazırlamıştım. Uzun antrenmanlarda moraran tırnaklarımın yarışta düşebileceğine, bileklerimin sızlayacağına, dizlerimin ve bacaklarımın ağrısına, hatta köpekler tarafından ısırılmaya bile hazırlıklıydım. Ancak mideme böyle bir yumruk yemeyi beklemiyordum. :slight_smile:

İlk yarışım olduğunu duyan istinasız herkes keşke 50k parkurunu deneseydin dedi. Ancak yaşadığım sağlık sorununu düşünürsem güneş altında susuz kalmış bir vücut ile başlayabileceğimi kesinlikle düşünmüyorum. Ayrıca 130k etabına kaydolarak bir çocukluk hayalimi gerçekleştirmiş oldum. Sabaha kadar doğada tek başıma ilerledim. Hayatımda yaşadığım belki de en ilginç geceydi. Yalnızlıktan hiç endişe etmedim ancak önceki senelerde yarış raporlarında bahsedilen asabi köpekler konusunda tedirgindim. Ev ve bahçe içlerinde olan köpekler bölgelerinden uzaklaşana kadar doğal olarak havladılar ancak arazide zeytinliklerin, bağların içerinde karşılaştığım tasmasız bir kaç köpek bir kaç metre uzağımda havlamadan sessizce geçmemi beklediler. Tüm gece moralimi yükseltecek, neşemi koruyacak şeyler oldu. Bir anda önüme atlayan tavşan gerçekten kaplumbağa olduğumu düşündürdü. Kafa fenerimin ışığına cevap olarak çeşitli kuşlar ve kurbağalar ses verdi. Özellikle yürürken fenerime doğru uçan kelebek ve böcekler oldu. Yılın ilk yeşil eriğini parkura sarkan daldan yemiş oldum. Parkur zaten çok güzeldi. Ilıca’ya doğru ilerlerken göl ve ardındaki karlı tepeleri görerek koşmak kendimi çok iyi hissettirdi. Fuar alanındaki ve istasyonlardaki güleryüzlü ve yardımsever gönüllü arkadaşlara, bu kadar güzel bir parkurda yarış düzenleyen macera akademisine çok teşekkürler. Koşan herkesi tebrik etmek isterim.

Hatalarıma baktığımda, seneye bir kez daha katılacak olsam kesinlikle bir gün önceden gelir çadırımı kurup, dinlenirim. Vücudumu daha iyi dinler, sorun büyümeden çözmeye çalışırım.

Bunların dışında çift fener kullanmaktan oldukça memnun kaldım. Kafa fenerimi 8 dolar civarında bir fiyata internet üzerinden Çin’den sipariş etmiştim. Antrenmanlarda da denediğim için bir sorun yaşamadım. Ayrıca yarıştan bir kaç gün önce çantamın göğüs bandına takmak için Decathlon’dan clichike isminde dahili bataryası olan, 65 g ağırlığında, açısı ayarlanabilir, klipsli bir fener daha aldım. Kafa fenerim ile ileriyi ve parkur işaretlerini görebilirken, çanta üzerindeki fener ile bir sonraki adımımı atacağım yeri aydınlattığım için yarışta antrenmanlara göre aydınlatma konusunda daha rahat ettim.

Hedef noktama ulaşamasamda, geceyi tamamlayabildim. Murakami’nin Koşmasaydım Yazamazdım kitabının önsözünde geçen “Pain is inevitable. Suffering is optional.” sözünü tüm gece mantra gibi tekrarlamamın olumsuzluğa rağmen iyi hissetmemde büyük etkisi oldu. Ayrıca izlemiş olduğum Touching The Void film/belgeselinin de olumsuz koşulların tanımına dair düşüncelerimi değiştirmiş olması, neşemi kaybetmeden devam etmemi sağladı.

13 Beğeni

Tebrikler hasta hasta 6.45 dk arazide yol almak kolay iş değil ve size çok şey katttığına emin olun.Seneye nasıl gelmeniz gerektiği konusunda daha fazla tecrübeye sahipsiniz.

Teşekkür ederim. Devam edebilmek için sürekli kendimi eğlendirmenin yollarını aradım. Dikilitaş – Boyalıca arasında patika üstünde bir ayakkabı tabanı vardı. Acaba Erhan Bey’in forumda yazdığı kabusu gerçek mi, birinin koşarken ayakkabısının tabanı kopmuş mudur diye düşünerek sizi de andım. :slight_smile:

1 Beğeni

Teşekkür ederim beni andığınız için.Benim değil bende gördüm o parçayı.

Merhaba,

Yukarıda Derbent girişinin suistimale açık olduğunu yazmıştım daha önce. Koşucular bilerek ya da bilmeyerek yeni patika yerine asfaltı kullanabilir demiştim. Strava’nın flyby özelliğine baktığımızda patika yerine asfaltı kullanan bir çok koşucu olduğunu gördük. Bu şekilde çok ciddi bir avantaj sağlanmış oluyor. Organizasyona bu konuda mail attım. Bakalım nasıl bir dönüş yapacaklar. Bilginize.

7 Beğeni

O yorgunlukla bile orayı birçok kişi görmüştür, biz de 5 kişilik bir grup olarak asfalt yolun da cp ye çıktığını biliyorduk, inanın hiç bunu yapmak aklımıza gelmedi, şakadan teklif bile olmadı. Bunda organizasyonun ne suçu olabilir ki, işaretlerin nereye gittiği belli. O kestirmeyi yapmak yarışmacının kendisine olan saygısını baya kaybettirmeli.

6 Beğeni