Çadırı yeniledim, bu yaz Aladağlar-Bolkarlar-Erciyes üçgeninde bol bol vakit geçirmeyi planlıyorum
Hem yarış rotalarının bir kısmını hem de farklı rotaları koşmak istiyorum. İzinleri ayarla
Ben kayıt ücretlerinin bu şekilde katlanmasını kesinlikle onaylamıyorum. Yol Yarışı ücretleriyle Patika yarışlarının ücret kıyaslaması yapılmış. Patika yarışlarında yapılan ekstra maliyetlere dikkat çekmek amacıyla detay yazdım.
Bir yarışın akredite olması da ücretleri bu şekilde arttırmamalı. Bu yıl 1000 TL’ye kaydolduğum aynı yarışın 2025 için erken dönem kayıt ücreti 135 Euro (5000 TL) bunu kesinlikle kabul etmiyorum .
Ayrıca yine aynı Skyrunner World serisine dahil olan bazı yarışları inceledim. Örneğin aynı seriye dahil olan 20 Nisan’da yapılacak olan Skyrace Des Matheysins yarışının fiyatı 55 Euro aradaki farka bakın. Yani fiyatlar bizde iyice şişirilmiş.
Katılım ücretleri konusunda güzel örnekler vermişsin. Ve şu alıntıladığım ifaden çok önemli. Benim gördüğüm şey, parkurların değerini organizasyon değil, katılımcıların beğenisi belirliyor. Bir hizmet sunumunun sonucunda oluşan şikayetlere rağmen, katılım sağlamaya devam etmek, organizasyona şikayetleri dikkate almama lüksünü sağlayabiliyor. Şikayet konusu, ücret olunca uygun olanı tercih etmeyip, yüksek olana (ve en çok problemler de onlarda çıkıyor her nedense, belki yarattığı beklentidendir ama fiyat yüksekliği kaliteyi temin etmez) devam etme ısrarını, ben kendi adıma anlayamıyorum.
Alternatif, sadece başka organizasyonların parkurları değil.
2-3 kişilik grupların beraberliği (bu konuda Samet hoca, Başaran ve senin yaptığın gibi…
Forumda mıdır bilemiyorum, facebook’tan bildiğim Erem Örs’un 3-4 arkadaşıyla Balıkesir’de 40-60 km kendi tesbit ettikleri parkurlar…
Ve hatta güvenlik te bir yere kadar, yol için diyemem ama trail running olsun sky running olsun tek başına koşmak (ki bu konu, bana göre, sky running ruhuna daha uygun)
Bunlar, organizasyonel koşmanın olmasa da koşmanın alternatifleri. Amaç spor ise hedefimiz alternatifler, amaç spor turizmi ise organizasyonlar oluyor.
Konunun akıp gitmesiyle birlikte aklımda oluşan soru işaretlerinden biri de bu saatten sonra katılmayı tercih ettiğim yarıştan istediğim zevki alabilecek miyim konusu benim için artık.
Her yarışa katılmasam da illa ki bütçeme uygun olmak kaydıyla katılmak istediğim 1-2 yarış var bu sene. İnsan psikolojisinin ideali isteme konusunda çok kompleks bir yapı olduğunu* düşünmüyorum. Ya da en azından kendimi tanıyorum. Normal şartlarda yaşanabilecek herhangi ufak bir aksaklık ya da kendim yetersiz gördüğüm bir şeye “Ziyanı yok.” diyerek geçebilecekken bu paraları verdikten sonra en ufak bir şeye takılı kalmaktan kendimi alıkoyamam. Kafam oradayken, parkurun ya da yaptığım işin güzelliğine odaklanamayacağım için alacağım 2 gram zevk de yalan olur. O masraflarla her şey kusursuz olsun isterim. Ne yapabilirim ki?
*Benimki kendimce dışarıdan gazel okumak, aramızda psikoloji ya da psikiyatri ihtisası olan kişilerin affına sığındığımı da belirteyim.
2 dakika önce Gökhan Hocam’ın Frig videosunu izlerken şimdi burada aşağıdaki mesajına denk geldim.
Düşününce aslında o kadar mantıklı ki. Bu fiyatlarla zaten kendilerini yavaşlatmayacağım bir grupla 3-4 rota koşsam benim Suunto’nun parasını amorti ediyor.
Bunu yazmayı unutmuşum. Bir yarışta olsun veya bir arkadaş grubuyla veya da solo. Saatimiz harita yükleme, rota takibi konusunda yeterli olur veya olmaz, bu biraz da saate ayrılabilen bütçe ile alakalı. Ve koşu sırasında saat kullanmak, şüphesiz telefon kullanmaktan çok daha pratik ve koşu sonrasındaki analizler için daha anlamlı olabilir.
Telefon saat kiyaslamasinda, saat şarjı daha uzun olabilir, kullanılması daha pratik veya sevimli olabilir. Telefon kullanımı ise, power bank ile şarj konusu tolere edilebilir. Çok daha büyük ekran ile harita/rota kullanımı daha kolay olabilir. Veya iyi bir saate bütçemiz yetmediği için telefona mahkum kalabiliriz.
Bahsetmek istediğim konu, rota/parkur takibi için telefon kullanmak zorunda kalırsak veya tercih edersek… OruxMaps uygulamasını tavsiye edebilirim. Önceden ücretsiz idi. Şu an baktım Google Play’de ücretli. Ama nette apk’lari mevcut. Doğada açılmış hemen bütün rotalar/parkurlar var, haritalarında çok çeşitli katmanlar var. Seçim yoluyla istenilen bölgeler kaydedilip, offline haritasının kullanılması mümkün. Rota yüklenip ‘rota takibi’ yapılabiliyor. Dünyanın neresinde olursanız olun kaybolma ihtimali çok az.
APK için netten link yüklemem uygun olurmu olmaz mı bilemedigim icin link bırakmıyorum ama ilgilenen arkadaşlar rahatlıkla bulabilirler.
Valla erciyes için benimde solo planım var ama profosyoleller ile olursao uymak isterim…
Playstore’dan yüklemek ideali, toplam 195TL.
Diğer apk indirilen yerlerde neyi yüklemiş, banka hesabınızdan para çekilmiş mi, zararlı yazılım mı bilinmez.Risk almaya deymez.
Kayıt sayısının ikiye katlanıp katlanmadığını bilmiyoruz henüz. Kayıtlar 15 Aralık’ta açılıyor. Ayrıca organizasyona direkt mesaj attım, bu ücretler makul bir seviyeye getirilmediği takdirde ben ve bir çok arkadaşımın yarışa katılmayacağımızı söyledim ve Skyrunner World serisine dahil olan Fransa’daki yarışın ücret linkini gönderdim kendilerine.
Tek başına uzun mesafe arazide koşunca CP olmadığı için yiyecek ve su sorunu ortaya çıkar. Üstümüzde taşıyabileceğimiz su miktarı en fazla 2 lt. Birde işaretler olmayınca ben saatin verdiği rotaya hiç güvenmiyorum. Garmin Enduro 2 gibi iyi bir saat kullanmama rağmen rota birden 90 derece dönebiliyor saatte bu da benim kafamı karıştırıyor.
Selam Barış bey, Yiyecek kısmını anlamadım. Kastınız koşu sırasında tükenen enerjinizi tazelemek ise, çok fazla yer kaplamayan jeller veya fıstık, kuru üzüm gibi yiyecekler rahatlikla taşınabilir.
Kosulmak istenen parkur üzerinde su kaynağı yok ise, yaz aylarında dediğiniz gibi 2 litre su kısıtlayıcı etken olabilir. Ama 2 litre su, en sıcak havada dahi en az 20km idare eder diye düşünüyorum. Su kaynağı olan parkurlar veya serin havalarda, özellikle de kış aylarında, su kısıtlayıcı bir etken olmaz diyebiliriz sanırım.
Tanımadığım için, rota takibi yapmam gereken parkurlarda, telefon kullanmayı tercih ettiğim için, saatten rota takibi konusunda birşey diyemem. Yalnız haritanın otomatik döndürülmesi konusunu bana sormayan bir saate/ekipmana/uygulamaya da iyi diyemem.
20 km gibi mesafeler için önemli değil ama 40 km ve üstü arazide koşacağımızı düşünürsek su ve yiyecek önemli. Hadi yine yiyecek bir şey değil jel, bar v.s gibi şeyler taşınır ama 2 lt su yeterli olmaz.
GPS belirli yerlerde şaştığı için rota seyir esnasında dönüyor sanırım saatle ilgisi yoktur.
Ankara için Eymir gölü, orman içi vs farklı noktalarda iki küçük masa, 2 saat masanın yanında oturacak koşmayan arkadaş ve kamp sandalyesi internet…
Yada @ggg İstanbulu koşularında birkaçında vardı sanırım bisikletli destek, araçlı destek olabilecekller arkadaşlar.Koşanların uyumu, antrenman arkadaşlığı önemli
Kosuforum patika günlükleri
2 lt suda neden limit koydunuz ki? Örneğin şu an aladağlar skytrailin yapıldığı uzun parkur oldukça kurak. 55 km civarı tutuyor. Çelikbuyduranda bir tek su takviyesi yapabilmiştim ama parkurun başına tekabül ediyor. Tabi o zamanlar @Bashocan ı da tanımıyorum ki Serdal’ın gizli su noktasını sorayım 2 kişi gayet de suyumuzu yanımızda taşıyarak bitirdik. Susuzluk da çekmedik. Dahası her 40 km için 2 lt yetmez de başka bir yanlış varsayım. Havanın durumuna ve eforunuza göre değişebiliyor. Örneğin İstanbul’un adımları’nda İznikten Körfez parkuru 60a yakın sürmüştü. Abartmayayım ama 1.5 litre su ile bitmişti ki, ben yarışlarda çok su içerim. Zaten işin bir keyfi de bu tür engellere çözüm bulmak. Bence yapmak isterseniz çözüm bulursunuz.
@Bashocan Orta sınıfı eziklemek de Yeni Türkiye’nin geleneği haline geldi sanırım. Bize ne abi ayda 400k kazananlardan
Bu konuları yalnızca koşu yarışları kapsamında düşünmek biraz hatalı. Biraz uzaktan bakalım:
Koşu yarışına katılmak için ayakkabı gibi sporcu ürünleri ve diğer birçok normal malı sürekli tüketiyor olan bir kitle var. Bu kitlenin artarak büyümesi beklenir. Sektörün kârını artırması ve büyümesi için.
Yarışlar da bir yandan bu kitlenin buluştuğu şenlikler iken diğer yandan 10 yüzyıldır orada burada kurulan ticari fuarların küçük bir temsilidir aslında.
Eğer yarışlar normal mal iken (gelir arttıkça tüketimi belirli oranda artan, ancak fiyatı arttıkça talebi azalabilen), lüks mal (fiyatı arttıkça yalnızca çok kısıtlı sayıdaki belirli bir kesimin talebini artıran) haline gelirlerse bu durum uzun vadede sektörde üretim yapan firmaların zararına sonuçlanabilir.
Ha hayalinizde arazi koşusunun golf’e döüşebileceğini sanıyorsanız orası ayrı
14 Aralık Cumartesi günü önceden tarihi ve start zamanını belirlediğimiz uzun antrenmanımızı yaptık. Burada ilintili konu bulamadım ama strava ve sosyal medyadan 15 gün önce duyurduk.
Kapıdağ Yarımadası’na ve hemen hemen her patikasına hakimiz. Kaybolma açısından risk yok, yükselti ve km konusunda sonuca yakın tahmin derecesinde parkurları çeşitlendirebiliyoruz.
Kapıdağ’ın 3 noktasından denize dokunarak koşacağımız 60 km’lik parkurumuzu dün koştuk. Rotayı bilsek de saatlerimize attık. Birbirimizden kopmadan, muhabbet eşliğinde keyifli bir uzun antrenman yaptık. Çok yakınımızdaki başka bir yarışa gitmek yerine kendi evimizde bedavaya koşalım dedik. Rota planlı olduğu çeşmelerden dolayı su sıkıntısı hiç yoktu. 40. Km’ye sabah bir aracı bırakarak ana istasyon yaptık. Yedek kıyafet, patetes haşlama, peynir, çerez, bazlama, muz, mandalina gibi herkesin getirdiği malzemeleri birlikte tükettik. 5 kişiden 2’si burada bırakarak 40 koştu ve biz 3 kişi 60K’yı tamamladık.
Bu saydıklarım bize evden getirdiğimiz malzemelerin tedariği ve biraz benzine mal oldu.(tahmini 3 litre eder etmez)
Bitiren madalyası ya da kit içeriği olmasa da gelenleri her zaman bekleriz. Bu kadar uzunda olmasa da tatil zamanlarında birçok gelen koşucu arkadaşımızı patikalara çıkardık.
IOS da yok sanırım, yoksa baya güzelmiş.
Yakın zamanda, bı haber olduğum sanal koşu yarışlarının varlığını farkettim. Şahsen inanılmaz beğendim. İznik Ultra nın sanalı olması bile çok iyi. Umarım zamanla yarış çeşitliliği de artar.
Benim açımdan çok kullanışlı bir yöntem olmakla birlikte fahiş ücretler talep eden yarış organizasyonlarına da çok iyi bir alternatif oldu.
Koşu hâlâ en ucuz spor. Bu fiyatları vermek tercih meselesi.
Örneğin yarışlarda verilen tişörtler arasında çok kaliteli olanlar olabiliyor. İstanbul yarı maratonlarindan birinde verilen -yanlis hatırlamıyorsam- Nike logolu limoni bir rengi olan tişörtten daha kalitelisini görmedim. Bunun gibi çok tişört var. Ben satıcı olsam, fiyatımı özellikle yüksek tutarım, çünkü insanların çoğu -ozellikle hobi veya aktivite ilgili olanlarda- ne kadar fiyat, o kadar kalite yanılgısı yaşıyorlar.
Yağmurluk organizasyonların 10K, 20K schmerber diye zorunlu tutabildigi bir malzeme. Bu malzemenin giyilecegi bir yarışa katılmak, belirli bir bütçe istiyor. Burada haklısınız, bu organizasyonlara katılmak -ulasim, konaklama, kayıt ücreti, zorunlu malzeme maliyetleri, yurtdışı ise başka maliyetler, vs, vs… Belirli bir bütçe, dolayısıyla belirli bir gelir seviyesi istiyor. Ama buradaki konu uzaklarda bir kaç günlüğüne bir etkinliğe katilma konusu. Salt koşu değil.
Şu aşağıdaki ifade, eski maraton PB süresi 3:14 olup ta bahsettiği ayakkabı ile 2:56, sub3 koşan birine ait.
Yarı maratonda kullandığım 12 bin liralık Adidas ayakkabım yerine, 1.400 TL’ye aldığım Lumberjack ayakkabım ile çok rahat ve sağlıklı bir şekilde koştum.
Koşu hala en ucuz spor. Pahalı olan ise… Kişilerin tercihi ve özellikle ulaşım, konaklama gerektiren etkinlikler.
Murat verilen ücretler tabi ki tercih meselesi ancak bir şeyleri hakkıyla yapmak isteyenler illa ki bu malzemeleri almak durumunda kalıyor. 1400 TL ye aldığın ayakkabı ile elbette koşabilirsin. Haftalık Hacmi 80-100 k olan bir koşucu sence bu veya bunun gibi bir ayakkabı ile sakatlanmadan ne kadar süre bu hacimleri koruyabilir. Yada 100 mil yarışında uygun fiyatlı bir şort, t-shirt ile ne kadar rahat ve konforlu bir yarış koşabilirsin. Bahsettiğim konu haftada 3 gün yarım saat , bir saat koşan insanlar için değil tabii ki. Bir hedefi olan ve müsabık olmaya çalışan sporcular için.
Ben 2014-2020 arası dönemde, bazen pazardan, çoğunlukla Decathlonun en ecuz serilerinden ayakkabılar ile haftada 70-80kmlik koşular yaptim. Asic, Nike, adidas, Salomon gibi markalardan toplam 3 ayakkabı aldım. Bir kez olsun sakatlanmadim. Ayakkabılarımı 1500kmden önce iskartaya çıkartmadım. Şu an çamurlu toprak zeminde kullandığım speedcross ayakkabılarım 6 yaşında.
Kim neye inanırsa onu yapmakta özgürdür. Ama şunu kullanmazsan bunu yapamazsın demek doğru değil. İşte yukarıda bir arkadaşımdan örnek verdim. 1400 TL ayakkabı ile sub3. Hem de eski PByi 18 dakika gelistirerek. Ayakkabı alırken sadece ayağıma denedim, rahat hissettiysem aldım. Ayakkabı için başkalarının görüşune hiç bakmadım. Ben bu malzemeyi kullanmazsam bu işi yapamam diyen insan, o işi yapamaz. Ben bu malzemeyi kullanırsam, bu işi yaparim diyen insan o işi yapar. Ama bir insan başka bir insana sen bu malzemeyi kullanmazsan bu işi yapamazsın derse doğru olmaz.