Turkcell Gelibolu Maratonu
3 Ekim Cumartesi günü Çanakkale’ye ancak ulaşabildim.
Fuar alanının kurulduğu yerde herhangi bir araç park imkanı olmadığı için 1 saate yakın aracımı park etmek için uğraşıp, yürüyerek 15dk mesafede ancak bir park yeri buldum.
İlla ki şehir merkezi/meydanı yerine park imkanı olan bir yerde maraton fuarı olsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Maraton fuarı dediğime bakmayın siz.
Numaraları aldığınız bir çadır,
sporsor makarna firmasının insanlara avuç içi kadar bir tabakta 15dk kuyrukta beklettikten sonra makarna verdiği bir araç,
ve 2 tane malzeme satış çadırı.
Otelime erkenden gidip dinlenmeye geçtim. Sabah erkenden kalktım, fazla eşyalarımı aracıma götürdüm. Geri dönüp 07:00 feribotu ile karşıya geçtik. Oradan servislerle başlangıç noktasına geçtik.
Başlangıç noktasında şansımıza içinde tuvaleti olan küçük bir bina vardı. Sadece 140 koşucu olmamıza rağmen tek tuvalet olduğu için uzun bir tuvalet kuyruğu oluştu. Ben ve birçokları tuvalet ihtiyaçları için araziyi kullanmak zorunda kaldı.
Protokolün beklenmesi, başlangıç çizgisi üzerindeki kemer benzeri balon tarzı havayla şişirilmesi gereken yapının ayağa kaldırılması vb durumlar nedeniyle 5dk kadar gecikmeli olarak start alabildik.
Yarışın ilk yarısındaki iniş çıkışlar normal bir yol maratonu için normal karşılanabilecek tarzda ve ölçülerdeydi.
Fakat siz yarışın ilk yarısında enerjinizi koruyun ve tamamına yakınını ikinci yarıya saklayın.
Çünkü sitelerinde verilen yükseklik grafiği bir miktar yanıltıcı.
O grafiğe baktığınızda ilk yarı ile ikinci yarının birbirine yakın olduğu gibi bir fikre kapılıyorsunuz.
Ama gerçekte yükseklik kazanımının belkide %90’ı ikinci yarıda.
Üstteki grafik sitede verilen yükseklik grafiği,
Alttaki yeşil grafik benim Garmin’in kaydettiği yükseklik grafiği.
Masaların tamamı sünger istasyonu (sadece su ve sünger) şeklindeydi.
Sitelerinde vadettikleri meyve ve enerji içeceği masaları yoktu hiçbiryerde.
Bu koşuda desteksiz (gıda, jel, tuz, magnezyum vb hiçbiri olmadan) koşmayı denediğim için benim için birşey değişmedi.
Ama uzun inişin bitip tekrar iniş-çıkışların başladığı 35km civarında ben dahil duvara çarpan birçok koşucu oldu.
Parkur güvenliği bence yeterli değildi.
Km27 civarında, su masasına yaklaşık 500mt mesafede arkamda bir gürültü duydum.
Arkamı döndüğümde arkasında pulluğu ile tarlasına giden bir traktör ile burun buruna geldim.
Traktör kontrol masasına kadar gitti ve orada traktörü diğer yola yönlendirdiler.
Koşu parkurunda traktör ile birlikte koşmakda varmış
Km32 masasını uzaktan gördüğümde masa görevlilerinin niye damacanalar ile beklediğini anlayamamıştım.
Yanlarına geldiğimde 10k ve 21k koşucularının şişeleri bitirdiğini ve koşuculara damacana ile su servisi yaptıklarını söylediler. Çeşme misali avucuma damacanadan biraz su döküp susuzluğumu giderdiler
son 4-5 masada zaten hiç görevli yoktu. Görevliler beklemekten sıkılıp gittiler düşündüm.
Masalarda görevli olmadığı için naylon kolileri kendi ellerimizle yırtıp su şisesi almak için uğraşan koşucular haline gelmiştik
Son 1500mt ye geldiğimizde burada köy yolundan çıkıp bitiş alanına giden yola dönüyoruz. Bu noktada aynı zamanda barikatlar başladığı için burada yol gösteren 2 görevlide vardı.
Tam bu köşenin yanındaki tarlaya ben geçerken bir koyun sürüsü gelmiş.
Köşedeki görevlinin 100mt ilerisine 1 tane ve 100mt gerisine bir tane çoban köpeği tam koşu yolunun orta yerine yatmış.
Oradaki görevliye “bunlar bizi korumak için mi burada?” diye yaptığım hicive “abi onlar zararsız” cevabını aldım.
Ama oradaki çoban köpeklerinin herhangi birşekilde sürüye tehdit oluşturduğunu düşünürse o köpeklerin biz koşucuları oracıkta parçalayacağını ya bilmiyorlardı yada umursamıyorlardı.
Maraton fuarında göğüs numarası ile birlikte verilen çantada niye su, meyve suyu ve seramik plaket verdiklerini anlamamıştım. Bunu bitiş çizgisinde anladım. Meğerse onları teslim edip bitiş çizgisinde almamız gerekiyormuş. Çünkü bitiş alanında su, gıda veya bitirme madalyası yoktu.
Bitiş alanında ambulans dahi yoktu. Yarışı bitirince başınıza birşey gelse Ruhunuza El-Fatiha.
Sponsor makarna firmasının makarnalarını zaten 6km halk yürüyüşü yapanlar 10k koşanlar bitirmişti. O yüzden birşey yiyemeden bitiş alanını terkeden maratoncular oldu.
Yarış sonundaki ödül töreninin büyük bölümünün büyüklerimizin birbirine plaket vermeleri ile geçtiğini duydum zaten.
Gelibolu Yarımadası, Çanakkale Savaşı, Barış İçin Koşmak…
Bunlar turistik ve tarihi rant üretebilecek isimler.
Ve organizasyonun bu rantı kullanmaktan başka çokda fazla birşey yapmadığını ve bu yarışın hakkını vermediğini düşünüyorum.
Seneye bu yarışı koşarmıyım?
Evet koşarım. Ama sırt çantamı alıp, su, köpek kovucu, gıda, düdük vb tam donanımlı olarak tamamen kendi kendime yeterlilik formatında koşarım.
Çünkü bu yarışta kendi kendinize yetmek zorundasınız.
Başka yolu yok…