Kayıt ücretlerinin belirlenmesi

Daha önce straw-man biasından bahsetmiştim, burada da yaptığınız kendi kendinizi doğrulamak (confirmation bias). Yanılıyor olabilirim diyorsunuz ama tüm ifadeleriniz şüpheye yer vermeyecek şekilde net ( …işin özü değişmeyecektir, … çıkarmaz, …hepsindeki artış da enflasyona ve zamlara adreslenebilir) . Aslında çoğunlukla varsayıma dayanıyor.

Fazladan iki niteliksiz personeli full-time çalıştırmak, üç-dört fuara gidip tanıtım yapmak, Avrupa ve komşu ülkelerdeki dijital reklam oranını arttırmak, video ve fotoğraf içeriğini revize etmek bile korkunç maliyetler oluşturuyor.

Quality — Quantity

Temel kalemler her yarış için üç aşağı beş yukarı aynı. Olayı nereye indirgediğinize göre değişiyor. Şeker, kakao, süt… Tüm çikolataların bileşimi. Ama hepsinin fiyatı farklı. Birbirine yakın üretim hacmi ve manifestosu olanların fiyatı çok yakın, kimileri fiyatı düşük tutup sürümü yüksek tutuyor, kimileri minimal dokunuşlar ile niş bir gruba dört beş katına satıyor, bir grup var ki genel tüketici adını bile bilmiyor. Çok saçma!

Aslında değil. Tüketici grupları içinde düşük gelir düzeyi alabildiğini alıyor, orta segment görece seçim şansına sahip, üst segment minör dokunuşlar veya kendi beklentilerini karşılaması doğrultusunda ucu açık bir şekilde harcama yapabiliyor. Her birinin kendi pazarı ve dinamikleri, doygunluğu veya açlığı var. N’olcak ya şeker, kakao ve süt, ben de yaparım, neticesinde uzay mekiği değil ki diye girersiniz, gerisini zaten hepimiz biliyoruz. Türkiye’de kurulan start-upların yüzde 90 üç yıl içinde kapanıyor.

Niye? Wishful Thinking? Pazar analizi ve araştırması yok. Herkes her şeyin uzmanı. Her şey çok kolay. Sıfır risk, kazanç garanti… Bu da ikinci en başarılı olduğumuz spor branşı.

Fenerbahçe SK metaforu aslında bu başlık altındaki konuşmaların en faydalı kısmı olabilir. Çünkü yerel kültürün iyi bir temsili. A’dan Z’ye her sosyoekonomik yapıdan kişiler, ya bu hoca da bir şey bilmiyor, ben olsam şunu oyundan alır bunu sokardım… Bu kısımları başka cümleler ile doldurabiliriz… Kesin şampiyon!

Veya ‘gerçekten bunlar salak abicim, bak şimdi kredileri düşürürsün, sonra fiyatları da…’’ Fenerbahçeyi şampiyon yapan milyonlar, ertesi güm ekonomi uzmanı, bir sonraki gün kültür bakanı, Allah gecinden versin olursa deprem uzmanı…

Ama gelin görün ki çoğu yıllarını verdikleri işlerde ortalama bir yerde.

Koşuya geri gelirsek.

Misal böyle bir söylem yok. Daha önce de yaptığınız gibi böyle bir söylem varmış gibi önerme geliştirip yine kendinizi haklı çıkarıyorsunuz.

Söylem bu. Bir hizmetin genleşme kapasitesine yaklaşılmışsa büyümek için mecburen fiyat arttırırsınız. Yoksa olduğunuz yerde kalırsınız. Bu fiyat artışından da ister istemez etkilenen bir tüketici kitlesi olur. İçerisinden muhafaza etmek istedikleriniz olursa özel imtiyaz veya üyelikler sunarsınız. Diğerleri de pazarın kendi dinamikleri içinde başka ürün veya hizmetlere yönelir. Kendi alım gücünün üzerinde harcama yapan tüketicinin üründen beklentisi ve söylenme kapasitesi her daim daha yüksektir. Uçları kırpmak eşit değildir arıza tipleri memnun etmek. Diyalog akışını takip etmeyen arkadaşlar da atlıyor sonra, ne bu organizasyonlar arıza tipleri mi memnun etmeye çalışıyormuş, böyle bir şey olmamalı… Lanet olsun arıza tiplere… Bize arıza tipleri savunma… Ne olduğunuz biliyoruz senin…

Eğer ürününüz belirli bir seviyeye ulaştıysa, ne aşağı ne yukarı ilerleyemiyorsanız farklı marka ve pazarlama enstrumanları kullanmanız gerekir. Platoya ulaşmış belirli bir seviyedeki ürünün biçim değiştirilerek daha yüksek fiyatlandırılmasına, pazarlamada ‘‘Chivas Regal’’ etkisi deniyor. Nöröekenominin ilklerinden Daniel Kahneman’ın ‘‘Fast and Slow Thinking’’ kitabında bu tarzı algı yanılsamalrı ile ilgili müthiş bir ifadesi var. Sizin neye inandığınızın günün sonunda pek bir önemi yok, bu sosyal refleksler var ve bir işe yarıyorlar.

Kendi kendini onaylayan bir varsayım daha. Argeus bir turizm şirketi olduğu için bunları kolaylıkla yönetebiliyor ve hem koşucunun menfaatine hem de kendi işlerine artı değer katacak şekilde bu hizmeti ekliyor. Bu yazışmaları ciddiye alıp yanıt vereceğini sanmam ama misal Caner biraz derdini anlatsın, zamanında ‘‘ücretsiz’’ sunduğu servis hizmeti bile nasıl sorun kaynağı ve ekstra stres olabiliyor. Transferlerde yaşanan en ufak aksaklığın nasıl çığ etkisi yaratıp negatif feedback yumağına dönüştüğünü.

Organizasyonun çok büyük riskleri var. Ve risk ne kadar fazla ise işi kotardığınızda ödülü de o kadar büyük olur. Önceden belki bu kadar umursamıyorlardı, doğru; çünkü hem lokal hem de küçük idiler. İşinizin çapı büyüdü mü, belirsizlikler arttı mı kaybetme kaygısı da artar.

Parasını günü gününe ödememize rağmen çalıştığımız firma elindeki malı bize vermiyor, iki aydır bekletiyor. Çok sama değil mi! Hammadde ve üretim fiyatlarında inanılmaz bir belirsizlik var. Herkes ileri kontratları riskleri ile fiyatlandırıyor.

Hizmet sektörü tam olarak bu şekilde işlemese de her şeyin enflasyona endekslenebileceğini söylemişsiniz. Bu varsayımın doğru olduğunu kabul edelim. TUIK ile pazarda gördüğümüz enflasyon arasında korkunç bir fark var. İki katından fazla. Hadi diyelim ki bu da suni ve bir yerde denge bulacak. En deneyimli ekonomistlerin bile zorlandığı bir konu, belirsizliği nasıl fiyatlandırırsınız? Dövize endeksli… Hem de on ay sonrası için. Oluşabilecek açığı kapatmak için ne kadar rezerviniz var?

Cevabı çok basit, ortaya hiç para koymadıysanız ve söz konusu sizin işiniz ve markanız değilse, atıp tutarak.

Sizleri, uzaktan tanımak ne derece mümkünse, tanıyor ve samimiyetinize, dürüstlüğünüze inanıyorum. Bir şeylerin gelişmesini istediğinizden, iyi niyetinizden zerre şüphem yok. Daha önce de söylemiştiniz öncelikle ucuz olsun, gidebildiğim kadarına gideyim dediniz… Ürün seçiminde fiyat/performans odaklı olduğunuzu varsayıyorum. Muhtemelen optimum denge sizin için önemli. Bir ürün neyi hak ediyorsa… ne aşağısı ne yukarısı. Denge. Ama ürünü tahsis edenlerin hakediş kavramı ve matematiği sizinkinden çok farklı olabilir. Siz de gayet iyi biliyorsunuz, talebin aşırı arttığı kimi yarışlar sadece fiyatı arttırmakla kalmıyor üzerine kura sistemi, puan veya tecrübe sistemi uyguluyorlar.

Nasıl yani hem üç katı para vereceğiz bir de kuraya mı gireceğiz? Yok daha neler! Zaruri değil ama o spesifik organizasyonun belirlediği, kendine uygun biçtiği önkoşul bu. Kimse içimizdeki Lavaredo sevgimizi sınamasın… İstersen git istersen gitme diyemezsin… O Lavaredo haddini bilecek! Böyle yaparlarsa seneye batarlar… Belki! Ama onların bileceği iş…

Bu söylem altındaki isteklerin neden samimi olmadığını düşünüyorum. Öncelikle katılım ücreti düşük olan yığınla organizasyon zaten var. Hepsi de biz de iyiyiz, bize gelin diyor. Ama burada özellikle hedef bir organizasyon. İşine aslında ekstra bir şey katmadığı, fiyatının gereksiz şişik olduğu, olayın sadece coğrafyadan olduğu, fiyat artışının suni ve abartılı olduğu söylemi hakim. İşini iyi yapmıyor ama biz orda olmak istiyoruz. Parkur hep orada zaten. Salt coğrafyadan ibaretse yılın herhangi bir günü hiçbir kayıt ücreti olmadan koşulabilir. Peak sezon olmayacağı için ulaşım ve konaklama da çok ucuz olur. Hatta bu denli kapsamlı bir bilgi birikimine sahipken, hazır bir müşteri kitlesi varken neden orada bir yarış düzenlemiyorsunuz?

Ama amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmek.

İşin ironik tarafı tabi kimi ekiplerin ne çabalar ve ne belirsizlikler ile bunu yapmaya çalıştıklarını bildiğim için haklarını müdafaya kalkışıp kendime buralarda mütemadiyen laf söyletmem. Benden bu kadar. En büyük temennim yeni bir koşu organizasyonu kurup mevcut bilgi ve becerinizi oraya taşıyıp ülkemizdeki koşu kültürü ve çıtasını daha yukarıya taşımanız. Bu noktaya eriştiğinizde biri sizin emeklerinizi de değersizleştirirse sizi de cani gönülden savunacağım. Hatta katılmasam bile söz her sene kayıt olacağım.

Bir yere varmayacağını, üretken olmaktan aşırı uzak olduğunu varsaydığım bu diyalogtan çekiliyorum. Uzlaşı her daim şart değil, bizi geliştirecek olan şey çatışmanın ta kendisi. Ama Don Quixote gibi yeldeğirmenleri ile savaşıp Amerika’yı tekrar tekrar keşfederek değil. Uzun zamandır forumun artı değer katan bir platform olmaktan uzaklaştığını düşünüyordum, bu başlık da tuz biber oldu. Dileyen arkadaşlar her türlü saldırı, methiye, şiir ve öykülerini özelden gönderebilir. Lütfen buradan yazmayın inanın gereğinden fazla zaman ve efor harcadım. Tekrar bu kısırdöngü içinde bulmak istemiyorum kendimi. Organizasyonlardaki arkadaşlar da inşallah boş kalan yerleri yeşillendirip durumu toparlarlar.

Sevgiler, saygılar…

5 Beğeni

Bence izmir, antalya, bursa yada bu üçgen arasında bir noktaya yerleşmemiz süper olur biz koşucular için.
Misal, bu 2 ay içinde backyard, efes ve duathlon düzenlenecek izmir çevresinde. Ne büyük fırsat yakın olanlar için. En azından konaklama ve yol masrafını bertaraf etmiş oluruz :smiley:

3 Beğeni

İsmail Bey merhaba, kıymetli yorumunuz için teşekkür ederim.

Bu durumun ülkemizde saygısızlık olarak görüldüğünü inanın bilmiyordum.
Bildiğiniz gibi diğer tüm yarışların aksine ülkemizdeki yarışlarda tek paket olarak tüm masraflar eklenip ücretlendirme yapılıyor.
Dünyada farklı organizasyonlar neden seçenekli fiyatlar sunuyor, koşuculara ihtiyaçları olmayan seçeneklerin fiyatlarını dikte etmemek mümkün değil midir?
Burada tartışmak mı saygısızlık oluyor, koşu camiasına yıllardır dillendirilen bu gibi hususların gözardı edilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz ?

Tekrar belirtiyim kesinlikle bir organizasyon için konuşmuyorum. Genel konuşuyorum.

Saygılarımla.

Sizin bahsettiğiniz “kendi imkanlarla yarışa yandan katılmak” demek doğrudan doğruya “yarışa kaydolmadan yarışa dahil olmak” manası taşıyor.
Bana ITRA puanı lazım değil derken yarışa kayıt yaptırmayacağınızı açık açık ima ediyorsunuz zaten.
O yüzden böyle bir imada bulunmak bence saygısızlıktır.
Maksat koşmaksa o parkur 365 gün orada.
Hepimiz her istediğimiz gün gidip istediğimiz gibi koşabiliriz.
Kendi imkanlarımızla güzel güzel koşarız.
Organizasyonun olduğu gün gelip “ben kendi imkanlarımla kenardan kenardan koşacağım” diyerek kayıtsız koşmak organizasyonun verdiği emeğe saygısızlıktır.

Şu başlık dahi koşu camiasının aslında koşu organizasyonları hakkında ne kadar cahil olduğunu gösteriyor.
O yüzden biz cahillerin dillendirdiklerinin göz ardı edilmesi gayet normal bence.

Satın almak istediğim hizmet bana pahalı geldiği için onu satın alamıyorum demek başka şey, bu hizmet bu bedeli hak etmiyor demek başka şey.
Bu konu genel bir konu başlığı gibi gözükse de, konunun başından beri Kapadokya Ultra Trail’in ücretini hak edip etmediğini tartışıyoruz.
Ve şimdide organizasyonda kayıtsız koşmanın hesabını yapıyoruz.

3 Beğeni

İsmail Bey, böyle bir amacım olsa gider koşarım. Bunun araştırmasına bile girmem. Tabikide ortada ciddi bir emek var. Bunun aksini söylemek zaten mümkün değil.
Organizatör istediği ücreti talep edebilir, bu ücreti verip vermemekte, katılımcılara kalmıştır. Benim fikrimi soruyorsanız bana göre adını zikrettiğiniz organizasyon, bu ücreti fazla fazla hak ediyor.
Belirtmeye çalıştığım hususu tekrar ifade ediyorum.
1-) Organizasyon maliyeti ve firma sahiplerinin 1 yıllık geçim masrafı kazanıldıktan sonra, fahiş bir fiyatlandırma olmadan ve ülkemizde ve dünyada her yaştan, kültürden, ekonomik durumdan insana karşı bir politika geliştirip daha kucaklayıcı olmalılar.

Şu hususta unutulmamalıdır ki, bu ülkede 2-3.000 TL ödül için olimpiyat sporcuları amatör yarışlara katılmakta.

Patikaların sahibi organizasyon olmasa da yarış günü o parkurlar ve sorumlulukları organizasyona ait bence. Kimse yarış günü kayıtsız koşucuyu parkurdan çıkaramayacak olsa da en basitinden ben para ödeyerek katıldığım bir yarışta hiç tanımadığım ve para ödememiş bir koşucunun sakatlanarak/kaybolarak beni herhangi bir şekilde engellemesini istemem. Diyelim ki sakatlandınız ve diğer ücret ödemiş koşucular size yardım etmek için organizasyona haber verdiler ve yarış sekteye uğradı. Koşucular için tahsis edilmiş organizatör tarafından ücreti ödenen ambulansı (112 Hizmeti değil) ya da görevlileri meşgul edeceksiniz, belki durumunuza göre yarışı durdurmak zorunda kalacaklar.
Yarışlarda kontrol noktası görevlileri sadece su ya da yiyecek servis etmiyor, kaç kişi geçti kaç kişi hala parkurda bunu da takip ediyor. Geç saatlerde iki istasyon arası geciken sporcular merak ediliyor ve bekleniyor. Duruma göre risk taşıdığı için kontrole çıkılıyor, ücret ödemeyen biri hem karışıklığa hem de bu tarz külfetlere sebep olur.
Patikalar kimseye ait değil, yarış siteleri rota datalarını indirmeye uygun şekilde hep indirmeye izin veriyor. Rotayı kaydedip ya da ezberleyip istediğiniz gibi koşabilirsiniz kendi sorumluluğunuzda. Ama bunu yarış günü yapmanız bedel ödeyenlere ve emek harcanan zahmetli bir işe bence de büyük saygısızlık olur.
Organizasyonlarda kolluk kuvveti görevlendirmesi olduğunu ve parkura kaç kişi çıktı, kaç kişi hala koşuyor, ne zaman gelir son sporcu vs. gibi birçok soruya muhatap olunduğunun ve anlık rapor verildiği de unutulmamalı.
Özet olarak maksat koşmaksa o parkur diğer 364 gün orada.

Not: Bu konu ayrı başlık altında tartışılmış olarak hatırlıyorum ama bulamadım.

5 Beğeni

@nForcible dilediğiniz tarih ve yerde dilediğiniz mesafe yarışına resmi olarak katılabilirsiniz.

Örneğin A yarışı 110km mesafe uzunsa A yarışı 60 km veya 35km olan etabına kayıt olup 35. veya 40.km de bırakabilirsiniz.

Yarış tek etap 110km ise yine 40.km de bırakabilir, devam edebilir yada başka uygun mesafeli yarışı bulabilrsiniz.Keyifl koşular.(Yandan katılmayı arkadaşlar çok güzel anlattı, zaten ücretini vererek 40km koşmak istediğinizi söylemişsiniz.Uygun etap/mesafede resmi kayıtla sorunsuz koşulur)
K.D.

1 Beğeni

Hocam sen işi iyice kişiselleştirdin. Üzücü. Her yazdığımın altında bir alt mesaj araman garip ve boşuna. Ben dümdüz adamım. “Düz adam Sami” gibi. Yazdıklarının her birine cevabım var tabiiki ama yazmak anlamsız. Seninle ortak paydada buluşmamız en azından bu konu çerçevesinde imkansız. O yüzden sepeti koluna herkes yoluna.

4 Beğeni

@ismaileren Konunun Kapadokya’ya indirgenmesi Kapadokya’nın kayıt ücretlerini açıklamasının üstüne tekrar canlanması neticesinde oldu. Ardından da organizasyon işinden siz anlamazsınız, neler neler çekiyorlar, aslında siz hiç bir şey bilmiyorsunuz, neler var neler, şeklinde tepeden bakan yazılarla bu noktaya geldi.

Ben 2014 yılında ilk düzenlendiğinde ailemle koşa koşa gittim Kapadokya’ya. Sürekli de ailemle gittim. Bu yarış haftası o bölgeye gelen yarışçıların yarattığı katma değerin büyüklüğü ne kadardır acaba? Çok ciddi bir rakamdır muhtemelen -confirmation bias yapmıyorum-. Bu katma değeri yaratan benim, sizsiniz, biz koşucularız. Bu katma değer sayesinde işler organizasyon şirketleri için kolaylaşıyor, daha kolay destek bulabiliyorlar vs. Dolayısı ile ben hiç bir zaman kendimi hizmet alan bir müşteri yerine koymadım. Tersine kendimi organizasyonun bir parçası olarak gördüm. Bir dolu yarışta bir dolu problem, aksilik yaşadım. Dönüpte Argeusa, Caner’e, Atıl’a, Polat’a, Alper’e sosyal medyada orda burda çemkirmedim. Tersine direkt onlarla iletişime geçerek yaptım eleştirilerimi. Hep bu sahiplenme yüzünden. Şimdi bana kalkıp sen müşterisin, organizasyonların ah bilsen ne masrafları var, sen anlamazsın, bu kadar zam yaptılarsa vardır bir bildikleri şeklinde yorumlar yapılıyor. Müşteri olmam isteniyor. (Korkuluklara saldırdığım falan yok. Direkt ima edilen şey bu). E hadi bu bilinmeyen masrafları ete kemiğe büründürelim madem. Ona da cevap yok. İlk defa duyduğum ilginç suçlamalar. Ne Kapadokya imiş arkadaş!

Buyrun yarış orada. Organizasyon orada. Sahip çıkın, destekleyin, büyütün. Kim engelliyor sizi. Benden de bu kadar.

10 Beğeni

Argeus’un da hiçbir koşucudan organizasyona sahip çıkmasını, desteklemesini, organizasyonu büyütmesini beklediğini sanmıyorum.

Muhabbet sürekli olarak sanki burada koşucular ve organizatörler olarak 2 taraf varmış ve herkes bir tarafı tutmak zorundaymış gibi havaya bürünüyor.

Ben tarafsızım. Henüz Kapadokya’ya kayıt olmadım. İşime gelirse kayıt olurum ve gider koşarım. İşime gelmezse koşmam. Bu bu kadar basit. Müşteri gelmez ve organizasyon devam edemezse bu organizasyonun sorunu. Benim sorunum değil. Bana düşen tek şey; organizasyona ve onun belirlediği hizmet bedeline saygı duymak.

3 Beğeni

Değerli arkadaşlar,

Sizlere şöyle bir teklifim var. Bana bugün 1000 USD verirseniz size Ekim ayında 15000 TL olarak geri ödeyeceğim.

Bugün itibariyle yıllık TÜFE %48,69 (resmi) Usd / TL 13,49. Piyasa faizi %19 - %26 arası (borçlanma). Mevduat faizi (TL) %19-20.

Bir de kur korumalı mevduat olayı var ona girmeyeceğim. Ben bu şartları sunabilirim

Acaba teklifimi değerlendirebilecek kimse var mı?

(Konuyu yabancılar, döviz bazında değerlenmesin, koşucu sayısı artsın demeden iş yapan herkes gibi günümüz koşullarında batmamak için yapılması gerekenlere çekeceğim evet)

4 Beğeni

Koşuforuma 5 yılın ardından tekrardan hoş geldin. Umarım koşu hakkında bilgi ve tecrübelerini paylaşmaya devam edersin.

2 Beğeni

Hoş buldum.
Bir şey paylaşmama gerek yok. Herkes gerektiği kadar biliyor zaten.
Ben öğrenmeye geldim ve yeni şeyler öğrendim.
Mesela müşteri değil de taraftar olursam ve organizasyon talep etmese dahi sosyal medyada organizasyonu desteklersem diğer insanlardan kendimi farklı görebiliyormuşum ve söz söyleme hakkım daha çok oluyormuş.

Mesela bunu Fenerbahçe maç biletleri için yapmayı düşünüyorum.
Fenerbahçe-Trabzon derbisinde bilet fiyatları kale arkası 300 TL civarındayken “E blok” biletleri 2000-2500 TL aralığında.
Kıçımızın üstüne oturup bir derbi seyretmek için 2bin küsur para mı verilir.
Kulube tepki göstereceğim. Statda 90dk için ne masraf yapıyorsun da bu kadar para istiyorsun diyeceğim.
Yaptığın masrafları listele bakalım diyeceğim.
Konyaspor maçı biletleri ucuzken bu maçın biletleri niye pahalı diyeceğim.
“Alanya ultra niye ucuz ama Kapadokya niye pahalı” der gibi kale arkası niye ucuz ama E blok niye daha pahalı diyeceğim.
Ben müşteri değil taraftarım diyeceğim. Müşteriye ile taraftarı aynı tutmayın diyeceğim.
Piyasa dinamikleri, ekonomik analizler, finansal risk analizleri, 3bin taraftarda olmayan ama 30 bin taraftarda olan riskler falan hepsini göz ardı edebileceğim taraftar olursam.

Bakın ne çok şey öğrenmişim bu forumdan.

Herkese iyi forumlar efedim…

3 Beğeni

Konu çok dallandı, ekonominin durumunun herkes farkında ama bu fiyatlar bütçe sarsıyor. Mesajları kişisel tartışmaya çevirmemek lazım. Bir taraf bu artışın fazla olduğunu savundu, diğer taraf da normal olduğunu. Fakat kimse kimseyi ikna edememiş görünüyor. Bekleyip göreceğiz, kayıt olan kişi sayılarına göre fiyatlar şekillenecektir.

8 Beğeni

Herkesin olumlu-olumsuz düşüncelerine saygılar sevgiler…Ben şunun altını çizmek isterim Birşeyleri başarmanın ücreti yoktur Siz o mesafeleri aşabilirsiniz o sürelerden daha iyisini tamamlayabilirsiniz bunun ücreti yoktur Gider başka bir yerde başka bir zaman diliminde yapabilirsiniz Ben 10 km 40 dk koşarken gidip falanca yerde falanca tarihte falanca maratona katılmadım para da vermedim ama bir organizasyona katılmak isteyip koşunuzu o aktivitenizi o organizasyonda yapmak isterseniz bir ücret talep ediliyor bana da normal geliyor birilerinin harcamaları oluyor çünkü burada normal olmayan şey bana göre birileri '‘SPOR VE SAĞLIKLI YAŞAM’'adı altında YÜKSEK gelir elde etmesi Bazı şeyler sadece giderleri karşılamalı diye düşünüyorum masrafları,ihtiyaçları,günlük çalışma harçlığı gibi gibi

1 Beğeni

Organizasyonlara katılım yapamaya devam edin. Ücreti makul gören kayıt yaptırsın, pahalı gören de numara almadan parkurda koşsun​:blush: bence konuda böylece kapansın :blush::+1::raising_hand_man:t2:

1 Beğeni

yüksek olduğunu nerden biliyorsunuz ?
Organizasyonun nereye ne kadar harcama yaptığını biliyoruz mu?

Ayrıca bu “sadece giderleri karşılamalı” kafası nedir ?
Siz “özel organizasyon” ile "Kızılay"ı birbirine karıştırıyorsunuz.
Bir özel organizasyon para kazanamadığı bir işi niye yapsın ?

Ayrıca on bin kişilik bir organizasyonun masrafını 1 yıl önceden yüzde kaç hata payı ile hesaplayabilirsiniz?
Türkiye gibi bir ülkede finansal risklerin ne olduğunu biliyor muyuz?
Kapadokya ücretleri açıklandığında Mazot 8 TL idi, şimdi 20 TL oldu. o tarihe kadar her şeyin fiyatı ne olacak belli değil.
Organizasyon belki de zarar edecek. Ama biz hala organizasyon ücretinin yüksek olmadığını aksine bizim alım gücümüzün düştüğünü kabul edemiyoruz.

Ayrıca hiç bir organizasyon “SPOR VE SAĞLIKLI YAŞAM” vaat etmiyor. Hiç ultra maraton yarış sitesinde size “SPOR VE SAĞLIKLI YAŞAM” vaat edildiğini görmedim ben.

2 Beğeni

kayıt yaptırıp para verenler aptal zaten. Diğer akıllılar para vermeden gidip koşsun . Oh ne ala iş

1 Beğeni

Yazımı düzeltmem gerek Ben spora dayalı tüm etkinlilikleri ihtiyaç olarak görür yapılan tüm organizasyonlarında hizmetinde bulunan insanların '‘İhtiyaçları karşıladıkları-lüksleri değil’'için Yüksek gelir elde etmesini doğru bulmuyorum '‘Yüksek gelir elde ediyorlarLARSA’'şayet

Organizasyon ücretleri düşük-pahalı bişey diyemem
Alım gücümüzün düştüğünü hatta süründüğünü kabul eden biriyim
Sadece şunu demek istiyorum '‘Bu organizasyonlar ticari birer faaliyetlere dönüşmemeli’'Dönüştü demiyorum.

1 Beğeni

Benim yaptığım ironiydi… sakin ol

3 Beğeni