Herkese selamlar,
Geçtiğimiz haftaki Belgrad Ultra Trail sonrasında sıkça “Türkiyenin En Büyük Patika Yarışı” olarak lanse edilmesinin ardından kafamda şu soru belirdi.
“Büyük derken ne dikkate alınıyor ? Katılımcı sayısı mı ? Neye göre büyük deniyor?”
Bu sorulara ek olarak tabi ki büyük olması en kaliteli olması anlamına gelir mi ? Kaliteden anladığımız nedir ? Ne olmalıdır ? Örnekleri nelerdir ?
Bir ‘patika’ yarışı, şehir/kasaba içinde olan 3-5km lik (o bölgenin gençlerine, çocuklarına yönelik düzenlediği) yol parkurları hariç olmak üzere, patika üzerinde, (net rakam nasıl verebilirim emin degilim ama,) ultra mesafeli parkurlarının yanısıra 30kmden daha kısa 5-10-15km gibi mesafeler de koyuyorsa, o organizasyona büyük denemez. Büyük patika organizasyonlari, kendini devam ettirebilmek için ultra mesafelere tutunabilen, 5,10 km katılımcılarının katkı paylarına ihtiyaç duymayan organizasyonlardir. Bknz (Kapadokya) CST, CMT, CUT. Ben bunu patika özelinde yazdım. Sky’da işin rengi (zorluğu) biraz değişiyor. Oralarda zaten, yadırganmayacak VK diye bir kavram, çeşit var. Genellikle 5kmde 1km irtifa kazanılan. Veya Tahtalı’nin özelinde olduğu gibi plaj-zirve 27km. Veya Aladağlar kısa parkur. Buradaki kısa parkurlar, az önce yukarıda bahsettiğim kısa parkurlarla karıştırılmasın.
Ben sadece patika özelinde büyük organizasyonlar 30kmden daha kısa parkura ihtiyaç duymazlar demek istiyorum.
Sky trail organizsyonlari, katılımcısının can guvenligini sağlıyorsa ya da daha doğrusu riske atmıyorsa, dağda kaybetmiyorsa, her bir koşucusunu 1-2kmlik aralıklarla kayıt altına alabiliyorsa yeterlidir, büyüktür.
Büyüklük konusu ile, organizasyonun sağladığı imkânları (yemek, servis vs) ilişkilendirmek istemiyorum. Zira hiçbir zaman herkes aynı anda mutlu edilemez. Bunu bir kriter olarak ele almamakla birlikte, sağlanacak veya saglanamayacak olan imkanların önceden net olarak ilan edilmis olmasını yeterli görüyorum.
Yol yarışları hakkında fikir beyan etmek istemiyorum.
Bir de böyle birşey var.
Son olarak, hiç kimse ayranım ekşi demez. Ben büyüğüm demekle büyük olunmaz.
‘Yarışlardaki gönüllüler’ konusu hakkında, forumda arama yaparken denk geldim. Bu iki yorum yıllar önce yapılmış. Organizasyon nasıl yapılmalı, nasıl kaliteli olur vs… geçtim. Burada bir organizasyon nasıl kendini sevdirir’in cevabı var. En son pandeminin eli kulağında iken, 2000 Mart başında koştuğum bu yarışlar şu an bildiğim kadarıyla yapılmıyor. Yapılıyor ise de benim bir süre katılmam mümkün görünmüyor. Birçoklarının burun kıvırdığı bu yarışlarda zaman ölçme çipi dahi yoktu. Aykut hocamın da dediği gibi hiçbir beklentiye girmeden, sadece koşmak için gidip, koşunun sonunda da sıcacık çorbamızı içerdik Şu an Türkiye’de bitecek, bir daha yapılmayacak olan hiçbir yarışa bu kadar üzülmem.
“fat ass yarış” tabirini ilk kez duydum ama tam benim kafamdaki yarış formatı bu. finish sonrası tükeniş anında hayatta kalacak kadar gıda benim için yeterli. öteki türlü yarışlar profesyonelleşip imkanlar arttıkça yarıştan çok organizasyona dönüşüyor ve yarışı düzenleyenlerle yarışanlar arası mesafe arttıkça yarışanları pek de umuarsamayan kar amaçlı işler ortaya çıkıyor.