Zone2 Sohbetleri

Merhaba,

İzlediğim kaliteli içeriklerdendi. Detaylı anlatım sohbet tadında görselli yayını çok keyif alarak izledim diyebilirim. Bu gidiş evde zone2 sohbetleri, koşarken ayarı kaçanlar olarak listemizi günceller. Bu iki yayına küçük bir feedback ya da isteğim olarak ; yayının altına işlenen konuların kaynakları bırakılabilirse , konulara ilgisi olanlar girip araştırma yapabilir. @spinodal elinize sağlık

7 Beğeni

Iyi fikirmis… Cok tesekkurler.

3 Beğeni

Yeni bolum -bahsi gecen baglantilari ile- yayinda.

14 Beğeni

Hocam elinize sağlık. Bu gidişle zone2 sohbetleri ayarı kaçanların pabucunu dama attırır ki benim için öyle oldu :clap:t5:

5 Beğeni

Bu son bolum hakkinda forum uyelerinin de dusuncelerini merak ederim.

7 Beğeni

Ben birkaç şey düşündüm. Daha önce farklı alanlarda bana acayip gelen şeyler yapan kişilerle konuştuğumda onlara da bizlerin yaptığı şeyin fazlasıyla acayip geldiğine şahit oldum. Biz belki uzun yıllardır bunu yaptığımız için bazı şeyler normalleşiyor ama bu dünyanın dışındakiler için fazlasıyla anormal. Hatta bazen kendisi daha az koşan kişiler için daha anormal çünkü onlar zorluğunu daha iyi anlayabiliyorlar. Dolayısı ile iyi gitar çalan birine de uzun koşmak veya kısa mesafeyi hızlı koşmak çok yapılabilir gelmiyor. David Foster Wallace’ın ünlü “what the hell is water?” hikayesi gibi, yıllardır işin içinde olan biri için birçok şey normalleşiyor.

İkincisi bir konuda uzun yıllar emek verip belli bir seviyeye gelmeyi başarmanın yanında getirdiği bir lanet var. O aşamaya gelmek için ne kadar çok, ne kadar disiplinli, ne kadar özverili çalışman gerektiğini ve bunu ne kadar uzun süre kararlılıkla devam ettirmen gerektiğini biliyorsun. Başka bir konuda aynı seviyeye gelmek için aynı uzun ve zorlu süreci göstermen gerektiğini sen bilmesen bile bilinçaltın çok iyi biliyor ve buna değer mi diye düşünüp çoğu zaman değmeyeceğine karar vererek vazgeçiyorsun. Bunun psikolojide sanırım opportunity cost awareness gibi bir ismi var. Çok da mantıksız bir şey değil çünkü çok fazla sayıda konuda “uzman” olamazsın. Uzmanım diyenlerin çoğu da bence uzman değil. Çünkü bir konuda gerçekten uzmanlaşmak için yıllarca kanınla canınla ona odaklanman gerekiyor.

Son olarak enstrüman çalmak gibi motor hareketlerin daha ön planda olduğu alanlarda bence çocuk yaşta başlamak daha önemli. Ben küçük yaşlarda oldukça iyi çaldığım enstrumanları bıraktığım için artık çalamıyorum ve şimdi aynı o yıllardaki kadar çalışsam aynı şekilde çalamayacağımı biliyorum. Bu herkes için aynı mıdır bilmiyorum ama benim için öyle.

Elinize sağlık.

15 Beğeni

Ukulele verelim :wink:. Gerçi ben onu da çalamam ama o videodaki gitar çalmak bambaşka.

Bu işi yapamam yada yapmam dediğim şeyleri yapamıyorum.Cam silebilirim ama o bezi suya daldır sık kısmı yada vileda ayrı bişey, zor geliyor..elektrikli süpürge ise kolay.

İşini efsane yapanları , mükemmeli baz almak iyiye ulaşımı engel oluyor.Mükemmelliyetçi değilim neyseki.

2 Beğeni

Hem gitar çalan hem de koşan biri olarak dinlerken çok keyif aldım. Marco Minnemann’ın Dream Theater’ da çalmasını çok istediğim için The Aristocrats’ tan bahsedilmesi ayrıca hoş oldu :joy:. Ben gitarı öğrenmeye başlayalı 17 yıl olmuş. İlk seneler örnek aldığım kişiler sizin de bahsettiğiniz gibi uçuk kaçık bu dünya’ dan olmayan insanlardı. Sizin verdiğiniz Buckethead, SRV örneklerine ek; Malmsteen, Petrucci, Steve Vai gibi. Zaman geçtikçe bu seviyelerde çalamayacağımı anladım keyif alabileceğim başka kişilere yöneldim. Yani gerçekçi hedefler(Aynı zamanda keyif verecek) koydum. Bunların başında Jimmy Page, John Frusciante geliyor. Bu da benim için bir hobi konusundaki en önemli şeyi sağladı: Sürdürülebilirlik. Olmayacak adamların peşinde koşsaydım çoktan bırakmıştım çalmayı. Koşu için de aynı. Olmayacak paceleri hedef koyup deneseydim şimdiye kadar bırakmıştım.

Son olarak da güzel bir parçanın güzel bir yorumunu dinlemeniz için bırakıyorum. :slight_smile: @spinodal

6 Beğeni

Merhaba Mert, görüşlerimizi paylaşmamızı istediğin için ben de dinlerkenki zihin akışımı yazayım istedim. Öncelikle program adına dair görüş belirtmek istiyorum. Program adını ilk duyunca oluşan intiba bende farklıydı, 4. yayın itibarıyla kafamda doğru yere oturdu program. “Zone 2 hakkında sohbet” değil de “Zone 2 koşuları esnasındaki zihin akış serbestisinde ilerleyen sohbet” olarak çok keyifle dinliyorum.

Programı bu haftaki uzun koşumda dinledim. Yayının ardından da müzik dinleyerek konu üzerine serbest çağrışımlarla (yani zone 2 koşu ruhuna uygun olarak) düşündüm ve koşuma devam ettim. Birbirine bir şekilde bağlı olan savruk düşüncelerimi maddeler halinde paylaşmak isterim.

  • Programın Steive Ray Vaughan ile başlaması çok keyifli bir sürpriz oldu. 1989 tarihli In Step albümünü sanatçıyı tanımadan çıktığı yıl alıp dinlemiş ve fanı olmuştum. Şimdi dönüp o günlere baktığımda bu sanatçıda beni asıl çeken konunun albüm çerçevesinde bestelerin bütünlüğüne gösterdiği sadakatin virtüözlüğünden önde olmasına bağlıyorum. Steive Ray Vaughan dışında bir başka gitar virtüözüyle kuvvetli bir bağı kurmamış olmam da bunu gösteriyor sanki. Neyse, 1989 yılında gerçekleşen ama o dönemki imkanlarla benim ancak 1994 yılları civarında fark edebildiğim MTV Unplugged deneme çekimlerindeki performansına önce bayılmış sonra da kendisinden kopmuştum. Bayılma sebebim ve kopma sebebim One Man show yaklaşımıydı diyebilirim.
  • Buradan virtüözlük kavramına daldım koşarken. Hiç enstrüman çalmaya kalkışmadım ama ev arkadaşlarım arasında ve yakın çevremde müzik aleti çalan, sahne alan, albüm çıkaran kişiler vardı üniversite yıllarında. Onlarla geçen konuşmalarımı hatırladığımda aklımda hep, Pat Metheny’ye atfedilen bir söz uyandı, “Hergün ortalama 14 saat gitar çalışıyorum, siz de bu kadar çalışırsanız elbette benim kadar çalabilirsiniz.” minvalinde bir anektod.
    Elbette, 14 saat çalışmak kimseye Pat Metheny yetisini garanti etmez ama enstrümanda yetkinleşmenin süreklilikle ve disiplinle ilişkisini çok net ortaya koyuyor bu anektod.
  • Aynı yıllarda üzerine çok konuştuğumuz bir albüm/şarkı bu aksta akan düşüncelerimin arasında belirdi. King Crimson - Discipline Üniversite yıllarında, özgürlükçü fikirlerin kıçımızdaki pireler gibi aklımızda uçuştuğu yıllarda, alkollü gecelerin bitimine yakın konu bir şekilde bu albüme gelir ve hep disiplin kavramına mesafeli durma arzumuzla bu şarkının gitar akışındaki ustalığın ancak disiplinli çalışmayla ulaşılabileceği gerçeğinin arasında kalırdık.
  • Bu noktadan da aklıma bu forumda okuduğum ve beni etkilen bir söze geldim. Sözü tam hatırlamıyorum ama ana fikir şuydu; Koşmak için motivasyon aramayın, motivasyon bitebilir. Koşuyu disiplinle ele alın. Güzelim fikri mundar ettiğimin farkındayım ama buradaki ana mesele bence motivasyonun kılavuzluğu yerine süreklilik ve disiplini koyma paradigma değişimi.
  • Şimdi üzerinden iki gün geçince bu konuyu böyle düzgün bir izlekle düşünmüşüm gibi yazdım buraya ama alakası yok tabi, aklıma serbestçe doluştu bunlar. Akışı bir noktasında “Steive Ray’i bir yerlerde bıraktım ama hayranı olduğum pek çok sanatçı oldu onlarda durum ne?” diye kendime sordum. Aklıma John Coltrane, Keith Jarrett örnekleri geldi. Müzisyen dışında ise Bilge Karasu’yu düşündüm.
  • Coltrane, cazı dönüştüren büyük bir müzisyen ve enstrümanındaki özel yeteneğiyle en yetkin saksafoncuların başında yer alıyor. Ama biraz düşününce kompozisyona, sanatsal ifadeye hizmet eden bir virtüözlük sergilediğine ulaştım. Kind of Blue / Flamenco Sketches ile minimal ifadenin dibini sıyırdıktan 2 hafta sonra kendi triosuyla Giant Steps ile saksafon için yazılmış en zor müziklerden birini çalmış. Enstrümana hakimiyetin anlatmak istediği konuya hizmet etmesi açısından Coltrane çok geniş bir yelpaze sunuyor. Bu arada Giant Steps ismi de ayrıca Mert’in Zone 2 yayınında birkaç kez bahsettiği “sıçramalı ilerleme” kavramına güzel bir gönderme yapıyor.
  • Keith Jarrett örneği de bende aynı şekilde çalışıyor. Hem klasik American Songbook standartlarını, hem Barok klavsenini hem de doğaçlama caz müziğini eşsiz bir yetkinlikle çalarken müziğin ruhunun gerektirdiği yapıya bağlılığını koruyor. Şurada virtüözlüğünün bir örneğini paylaşıyorum ama Keith Jarrett kayıt teknolojisinin ucuzlaştığı, kanal kaydının erişilebilir olduğu dönemde yani 1986 yılında 17 enstrümanı da kendisinin çaldığı bir albümle müziğe bütünsel bakışını ortaya koyuyordu. Değişik bir zihin açıkçası.
  • Bilge Karasu’yu ise burada anlatmak benim haddimi de ifade gücümü de aşar. Bence edebiyatımızn en yetkin eserlerini kaleme almış olmasının yanı sıra Zone 2 Sohbetleri 4. bölümünü dinlerken ismini hatırlamamı sağlayan ve Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı’nda, Göçmüş Kediler Bahçesinde sergilediği mahareti değil Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde hocayken sınavda sorduğu rivayet edilen “3 cümlede makarna pişirin.” sorusu oldu. Herkesin makarnası farklı olduğu gibi herkesin anlatısı da farklılaşabilir. Bu soru bence en çok bunu uyandırıyor zihinde.
  • Sözün özü, biz Mehmet Gürs’ün makarnasını değil kendi makarnamızı pişirmeyi ulaşılabilir hedef olarak belirleyebiliriz. Mehmet Gürs’ün makarnasını pişirecek gereçten, teknikten yoksun olmak bir yana sizinkisi henüz oluşmamış bir makarna olduğu için keşfe de çağıran bir makarna. En ….’ların peşinden koşmak yerine benim …daha ulaşılabilir ve anlamlı duruyor.
  • Koşuya geç başladığım, halen işin başında olduğum, değil elit atletlerin podcast’ini dinlediğim ve bu yazıyı yazmama vesile olan iki koşucunun seviyesinde belki de hiç koşamayabileceğimi bilen bir koşucu olarak kendi serüvenimin beni nereye götürebileceğini henüz bilmiyorum. Bu merakın peşine takılırsam buradan öngöremediğim yerlere gidebileceğime inanıyorum. Zaten gidilmiş yerlere gideceğimi, zaten koşulmuş koşuları koşacağımı biliyorum. Zaten bitirilmiş yarışların pek çoğunu asla bitiremeyeceğimin de farkındayım. Ama oralarda olma ihtimalim ancak ben devam edersem mümkün olabilir. Nereye dek gidebileceğim merakıyla böyle güzel sohbetleri dinleyerek koşmak dışında bir yol gelmiyor aklıma.

Bana bunları ve atladığım çok daha fazlasını savruk bir dizinde düşündürdüğü için Mert Derman ve Cenk Turan’a teşekkürler.

6 Beğeni

İsmail Eren ‘adaptasyon artırmak için yeni bir saat’ konusunda söylemişti.

6 Beğeni

Çok teşekkürler @Muratakan

2 Beğeni