Termodinamik kanunları evrenseldir.
Alınan kalori yakılan kaloriden fazla değilse obezlik olmaz, olamaz.
Örneğin bir sığır sadece ot ve saman yiyerek 1 tonluk bir tosun haline gelebiliyor.
Ama bunun için günde 20kg’dan fazla ot ve saman yiyor.
Bu gıdalar tokluk hissi vermezler. Dolayısıyla kalori fazlalığı oluşturacak şekilde tüketilmeleri daha kolay oluyor. Bu gıdaların tehlikesi budur. Daha başka bir şey değil.
Bu gıdaların azının insan sağlığına zararlı olduğunu gösteren hiç bir bilimsel çalışma yok.
Fenomenlik yapmaya çalışan doktorların spükülatif açıklamalarını bilimsel kanıt olarak görmüyorum.
Olayın özü bu aslında. Kapitalizm ucuz gıdaların azınında zararlı olduğu savı ile insanların beynini yıkıyor ve insanları sürekli olarak pahalı ürünlere yönlendiriyor.
Bir de bu zararlı gıdaların ileri boyutunda yararlı gıdaların gerçekten ne kadar yararlı olduğu sorusu var. Örneğin eritme peyniri tüketmeyelim ama yerine tükettiğimiz kaşar peyniri ne kadar sağlıklı? Fabrikalarda ufacık alanlarda hareket edemeyen antibiyotik vb ilaçların basıldığı hayvanlardan yapılan süt ürünleri ne kadar sağlıklı? Sınırlardan dönen aşırı ilaçlanmış sebze meyvelerin tüketimi ne kadar sağlıklı?
Çok karmaşık ve detaylı sorular. Talep olmadığı sürece çözüm de olmayacak ve olsa dahi çözümler maliyetleri daha da artıracak. İşlenme miktarı arttıkça zararlı olma olasılığı artıyor ve en masum gıdanın bile zararı vardır.
Sonuç olarak imkanı ve isteği olan işlenmiş ürünleri daha az, gıdaların doğal formuna yakın formlarını daha çok tüketir, daha sağlıklı ve daha uzun yaşar. Bunu ciddi ölçüde yapmak sağlam irade ve biraz da basit bir yaşam istiyor (Yolculuk sırasında ya da evden envai çeşit sebeple uzaktayken yemek yemek zorunda olduğumuzda sağlamak imkansız değilse bile çok zor). Bunun ne kadar fark edeceğini bilmek de mümkün değil ama hayat kalitesini arttırdığı net. Olan seçeneklerin yanı sıra daha sağlıklı seçeneklerden de olması güzel olurdu tabii. İstemekte bir sakınca yok.
Çok güzel ve arkaplanda olan bir konu. Konuyu açan arkadaşa teşekkürler.
Ben bu konuyu radyasyona benzetiyorum. Nasıl röntgen veya MR çektirirken biraz radyosyona maruz kalıyoruz ve sağlık için tamam diyoruz ama normal hayatta riskli diyorsak, bu tür CP de verilen ürünleri de koşu sırasında performans arttırımı için gerekli ama normal hayatta riskli sayabiliriz
Ya benim önüme koy 100 tane midye dolma, silip süpürürüm. Hiç bakmam ne kadar civa var ne kadar plastik var muhteviyatında
Yaşadığımız dönemde ne yaparsan yap hayalini kurduğumuz sağlıklı gıdaya erişemeyiz. O yüzden çok da kafaya takmamak lazım. Benim kızım bazen “evde hiç abur cubur kalmamış” diye isyan eder Tamam der gider ne isterse alırım. Sadece onu mutlu edecek kadar. Yasaklamak, komple hayatımızdan çıkarmak mümkün değil. Yıllarca nerdeyse her gün -en az- 1 lt kola içtim. 2012de koşuya başladım bıraktım. Şimdi sadece ultralarda içtiğim 2,3 bardak kolayı kafama takmıyorum. O kadar çok stres yaratacak konu var ki hayatımda. Varsın bunlarda eksik olsun diyorum.
Zamanında Bakiye Abla düzenlediği yarışlarda Bim, Şok vb marketlerdeki en ucuz, markasını hiç duymadığımız kekleri, gofretleri, bisküvileri verirdi cp’lerde. Başka türlüsünün olmasına zaten imkanı yoktu. Bu iş tamamen ekonomik. Keşke yeniden düzenlenebilse o yarışlar. Hiç birine itiraz etmeden yer geçerim.
Sponsorluk anlaşmalarına bağlı olarak istenirse yapılır. Züber zaten çoğu yarışta sponsor, bunun gibi markalarla sponsorluk anlaşması yapılabilir. Nasıl ki Dağyenice gibi yarışlarda CP’lerde mercimek çorbası veriliyor aynı şekilde tüm yarışlarda da uygulanabilir. Poşet çay yerine, demleme çay. Meyve suyu yerine meyve bunlar fazla maliyetli işler değil. Önemli olan bunların düşünülmesi ve kolaya kaçılmaması.
Türkiye’de ve bir çok ülkede de bu zararlı gıdalarla mücadele edenler var. Örneğin Monosodyum Glutamat gibi katkı maddelerini kullanmak bazı ülkelerde yasaklandı, bunun gibi bir çok örnek var. Detaylarına girmeyeceğim isteyen araştırabilir.
MSG yi günde ortalama 8-10 gr mı aşmayacak şekilde tüketirseniz bir zararı olmaz.. mesela 8 gr msg sınırını aşmak için günde yaklaşık 4 paket Cips yada 11 paket çubuk kraker yemelisiniz.
Yani demem o ki aşırı ve sürekli bir tüketim olmazsa zararı yok.
Vücuttan atilamayan ağır metallere dahi belli bir noktaya kadar toleransımiz varken, gıda koruyucu gibi maddeleri çok fazla dikkate almak hayattan aldığımız keyfi azaltır. Aşiriya kaçmamak şartıyla tüketmek -psikolojik yönden- sağlıklı dahi olabilir. Konulacak kısıtlamanın yaratacağı ters etki daha fazla zararlı olabilir.
Zararlı gıda konusunu ikiye ayırmak lazım derim ben.
İlki Gıdanın direkt kendisi. Örneğin yumurta, kırmızı et, süt, ekmek vs vs.. benim görüp bildiğim tüm yiyecek maddeleri için otoriteler her zaman ikiye ayrılıyor. Birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Onlar demeye devam etsinler. İşleri o, bazılari oradan hayatını kazanıyor. Benim diyeceğim şu; zararlı gıda yoktur. Sindiremeyen bünye ve/veya harcamayan kişi vardır.
İkincisi ise katkı maddeleri. Bunlara karşı dikkatli olmak lazım. Ama sıfıra indirmeye çalışmak, daha büyük sorunlar (ekonomik, psikolojik gibi) doğurabilir. Arasıra canim çekerse kola da içerim, çin noddle’i da yerim.
Zuber ornegi verilmiş. Bu gıda nasıl hazırlanıyor, içeriginde ne var bilmiyorum ama nette araştırıp bakınca ambalajı dikkatimi çekiyor. Plastik. İçinde zararlı saydığımız maddenin en azı bile kötüdür denirken, plastik ambalaj içindeki gıdaya da kötü demek gerekir.
Bir de tüm bunlardan ayrı olarak (zararlı zararsız ekseni dışında) gıda ayrımı yapılmamalı. Sindirim sisteminin sindirebildigi tüm maddeler gıdadır. Bir tavuğun ayağı, bir koyunun gözü, ağaç kabuğu vs. Sindirim sistemimiz bizim değer yargılarımızdan haberdar değil. Bunları da kullanabiliyor.
Bu işlenmiş gıdaların “doğrudan zararlı” olduğunu söylemek abartı değil, bilimsel bir gerçekliğe dayanıyor. Çünkü bu ürünler yüksek oranda şeker, tuz, doymuş yağ ve katkı maddesi içeriyor; besleyicilikten çok kaloriyi artırıyorlar. Birçok araştırma, bu tür gıdaların düzenli tüketiminin diyabet, kalp-damar hastalıkları ve obezite gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını açıkça ortaya koyuyor.
Evet, bu ürünler Tarım Bakanlığı’ndan onaylı; ama bu onay sadece kısa vadede zehirlemediği anlamına gelir. Uzun vadeli etkileri ise ayrı bir halk sağlığı meselesidir. Sağlık uzmanlarının bu ürünleri eleştirmesi, “korkutmak” değil, halkı bilinçlendirmek içindir. “Zararlı” tanımı da burada tam olarak bu: sık tüketildiğinde doğrudan sağlığı olumsuz etkileyen ürünler. Bu yüzden yarış gibi yoğun fiziksel performans beklenen ortamlarda bu tür gıdaların yaygın dağıtımı yeniden düşünülmeli. Benzer yarış ücretini ödediğimiz organizasyonların bazılarında Züber, WeFood gibi katkısız ürünler sporcuya sunuluyorken bazı yarışlarda ultra işlenmiş zararlı sayılabilecek türden gıdalar sunuluyorsa bence burada sorgulanması gereken bir durum vardır. Unutmayın ki, kendi sağlığımızı en iyi şekilde ancak kendimiz dikkat edebiliriz.
Burada sanirim konu su: kosu veya herhangi bir spor etkinliginin asil amaclarindan biri saglik oldugundan boyle bir etkinlikte azi zararsiz olsa bile sirf ekonomik nedenlerle bu tercihlerin yapilmasini nasil karsilamaliyiz, veya daha iyisini talep etmek yanlis mi? Ben de sadece yarislarda bu seyleri yemenin cok onemli olmadigini dusunuyorum ama her zaman daha iyisini istemek de yanlis degil. Madem surekli iyi beslenmeye saglikli olmaya calisiyoruz o zaman yarislarda da bu secimler yapilirken biraz daha fazla ozen beklemek yanlis olmaz. Bunun otesinde kalan tartisma da (yararli mi zararli mi, sorun doz mu degil mi) degersiz degil ama sanirim konu basliginin acilmasindaki amac bahsettigim seydi.
Tabii ki konuyu açmamın asıl nedeni buydu. Spor ve sağlık bir bütün olması gerekirken bir spor etkinliğinde kronik inflamasyona, kansere, kalp damar hastalıklarına… sebep olan gıdalar neden dağıtılır? birde sanki çok yararlıymışlar gibi bu yarışlar aracılığıyla enerji içeceklerinin reklamları yapılmıyor mu sürekli
Meşhur kırmızı öküzün içeriğinde kafein,taurin ve şeker var .Taurin ve kafein değerleri düşük ( bir kutu içip uçuyorum diyenler de var )
O fiyata içinde guarana,bcaa,betain niacin,izomoltoz vs falan olmalı ki hem işe yarasın hemde parasını hak etsin.
Birde yararlıdır diye aldığımız ama abarttığımızda ters tepen şeyler var.
Birkaç haftadır elma sirkesini seyreterek içsem bile 1 şişe 2-3 haftada bitmiştir. Kemiklerim ağrımasını koşmaya bağlamıştım.
Elma sirkesi asidikmiş, aşırı tüketiminde vücutta kemik ve kas ağrılarına katkıda bulunabileceği, uzun vadede kemik yoğunluğunu azaltma riski olabileceğini yapay zeka söyledi. Tavsiyesine uyup bu içme durumunu bırakarak gözlemlemeli.
Sonuç: Faydalı yiyeceler bile dozunu bağlı sorun olabiliyor. @ismaileren’in hakkı İsmaile, su örneğini vermişti yukarıda biryerde.