Yağmurluk tavsiyesi

Nike windrunner koşu ceketi kullanıyorum birkaç saatlik yağmur cilenmelerinde sıkıntı yaşamadım ayrıca terlemeden de rahatça koştum ama ciddi bir yagista işe yarayacağını düşünmüyorum… Hoş sağanak yağmurda eğer antrenman ise ıslanmak fena da olmaz

2 Beğeni

Yağmurluğa ihtiyaç kalmamıştır ama baton, çanta ve genel deneyimin nedir merakla bekliyoruz; 6saat37dakikada biten bir yarış, tebrikler.Teknik zorlu bir parkurmuş.

2 Beğeni

New Balance’taki indirimde dun boyle bir yagmurluk aldim. Elime ulasinca bilgilendirme de yaparim. Saganaktan korumaz ama dedigi gibi hava aldirmiyorsa ruzgarlik olarak da kullanabilirim gibi geliyor.

1 Beğeni

avantajları;
su geçirmez. birçok koşu yağmurluğu belli bir yağmur miktarına kadar koruma sağlarken bu pançolar hiç su geçirmez.

dezavantajları;
biraz ağır olurlar ve koşu çantasına sığdırması zor olabiliyor.
ayrıca nefes aldırmazlar. o yüzden bunların içinde hemen terlemeye başlarsınız. ilk sert rüzgarda da teriniz soğumaya başlar ve üşümeye başlarsınız.
ayrıca tempolu bir koşuda elinize ayağınıza dolaşır ve koşu konforunuzu düşürür.

seçim sizin

2 Beğeni

Bugun geldi. Asiri hafif, sirt tarafinda delikler var hava almasi icin ruzgarlik ve hafif yagmur icin gayet is gorur diye dusunuyorum. Beli de lastikli epey begendim f/p olarak. Hos hafif yagmurda test edip oyle tekrar yazarim :slight_smile:

2 Beğeni

Tecrübe etmemiş olsam da söylediğiniz dezavantajlara tam olarak katılmıyorum. Öncelikle bahsettiğim panço tarzı askeri amaçlar için üretilmiş olanlar. Yani tamamen açıp tarp ya da mat olarak kullanabilidğiniz ya da iki tane birleştirip çadır yapabildiğiniz modeller. Daha doğrusu tarptan devşirme, çıt çıt ile birleştirilip pançoya dönüşen modeller.

Katılmadığım hususlar ise şünlar: Örneğin benim pançom taşıma kılıfı dahil 250gr. Ağırlık çok elzemse taşıma kılıfı olmadan 200gr’a ulaşılır. 150 grdan daha hafif yağmurluk bulunabileceğini de pek sanmıyorum. Nefes alma konusunda ise sizinle tamamen farklı düşüncedeyim. Evet kumaşın hava geçirgenliği yoktur fakat kapalı sistem olmadığı için gayet havadardırlar. Hatta hiçbir su geçirmez kumaş türünün hava geçirgenliği hangi teknoloji ile geliştirilmiş olursa olsun vucudu saracak kapalı bir haldeyken açık bir sistemle yarışamayacağını düşünüyorum. Dezavantaj noktasında katıldığım tek husus bu tarz pançoların kolları olmadığı için elinizin ayağınıza dolaşacağı hususu ve bu ciddi bir problem ama buna dair de test etmeden bir yorum yapamıyorum.

Gayem laf yarıştırmak değil, sadece satın alma gücünün bu kadar düştüğü bir dönemde ucuz alternatifler üzerine fikir alışverişi yapmak. Outdoor ekipman konusunda dechatlon da olmasa ülkemiz satıcılarının genelinin ne kadar acımasız fiyat politikası güttüğünü az çok herkes tecrübe etmiştir. Örneğin koşu ayakkabısı olarak dechatlon’un en ucuz modelini kullanıyorum. Tasarımlarını beğendiğim bir markaya gittiğimde fiyatlar 2000 liradan başlıyor. Bu miktar dechatlondan aldığım ayakkabının 10 katı. Satıcıya farkı ne diye sorduğumda ise iddia ettikleri genelde dechatlonu kötülemek şeklinde oluyor. Ucuz ayakkabının “Kanser yapabilir.” olduğunu iddia eden satıcıyla karşılaştım mesela. Konu biraz saptı fakat umarım derdimi açık bir şekilde dile getirebilmişimdir.

1 Beğeni

fikir yürütüyorsunuz ama yanlış sonuca ulaşmışsınız.
yürürken o pançolar havadar oluyor. haklısınız.
ama koşmaya başlayınca o pançolar vücut hatlarının üzerine oturuyor ve hava aldırmıyor.
eskiden terletme eşofmanı diye naylon şeyler satılırdı. koşmaya başladığınız zaman aynen onlar gibi oluyor ve hemen terletmeye başlıyor. terlemenin arkasından soğuma ve üşüme evreleri geliyor. tecrübeyle sabit.

alım gücünün bende farkındayım.
10 yıldır koşuyorum ve hiçbir antrenmanıma yağmurluk ile çıkmadım.
birkaç saat yağmur altında koşmak kimseye zarar vermiyor.
bugüne kadar sadece yarışlarda yağmurluk kullandım ve yarışlarda da pançolara izin verilmiyor.

bu 10 yıl boyunca her türlü ekipmanı test ettim.
olay sadece yürümekse en büyük boy çöp poşetleri pançolar ile aynı işi yapıyor. pançoya para vermeye gerek yok.
ama koşu olunca işe yaramıyorlar.

ayakkabı konusu çok farklı bir boyut.
hobi amaçlı orta seviye bir koşucu, günlük antrenmanları için Decathlon ayakkabılarını kullanabilir.
işinizi görür.
ama pahalı ayakkabıların bazıları çok daha iyi destekleme/yastıklama sunarken size daha uzun süreler koşmanıza veya hatta sakatken dahi koşmanıza imkan sağlarken, bazı pahalı ayakkabı modelleri ise daha iyi itme/zıplatma sunarak sizin daha hızlı koşmanızı sağlıyor.
olay tamamen sizin ne aradığınız ile alakalı yani.

Decathlon ayakkabı raflarında her modelin ne kadar süreli bir antrenman için önerildiği yazar.
hiçbir model 24 saatlik bir ultra koşabilirsiniz demiyor.
ama o pahalı ayakkabılar 6 gün 6 gece süren yarışları tamamladığım oldu.

demem o ki; en fazla yarı maraton koşarım ve hobi amaçlı koşuyorum diyorsanız Decathlon ayakkabıları her türlü işinizi görür. koşmak için yağmurluğa ihtiyacınız yok. koşu bitiminde yağmursuz bir yere girersiniz olur biter.

ama 50k, 100k gibi yarışlara girmeye başladığınızda Decathlon ayakkabılarının yetersiz kaldığını göreceksiniz

4 Beğeni

Cevabınız için teşekkür ederim.

Hızlı koşularda dediğiniz doğru, kumaş vucuda yapışır ve yanlardan aldığı kadar hava ile yetinmek zorunda kalırsınız. Fakat yavaş koşularda herhangi bir havalandırma oluğunun dakikalar içerisinde zar zor aldığı havayı basıt bir hareketle içeri alabilirsiniz. Dediğim gibi kapalı sistem ancak bir noktaya kadar size havalandırma sunabilir. Gore-tex bile bir yere kadar hava alır, havalandırma özellikleriyle öne çıkan motorsiklet montları bir yere kadar hava alır, deri bir yere kadar hava alır. Basit bir mühendislik kuralıdır, bir eşyaya/parçaya ne kadar çok görev ya da özellik yüklerseniz verimliliği o kadar düşer. Bu bağlamda zaten sadece koşarken yağmurdan korusun ve hava alsın diye üretilen ceketlerin daha az ihtiyaca cevap vermeleri açısından genel anlamda daha verimli olmaları kuvvetle muhtemeldir. Ama yağmurdan korudukça hava alma verimlilikleri de düşecektir ve kullanımı elzem midir bu tartışılabilir. Aşağıya bir video ekliyorum, basit bir panço ve gore-tex ceket karşılaştırması. Youtubeda pançolara dair ufak bir araştırma yaparsanız avantaj olarak ilk sayılan şeylerden biri genellikle havalandırmadır. O yüzden biraz şaşırdım aslında.

Yukarıda belirtmiştim bende yağmur ya da soğuk iklim şartlarında yağmurluk değil, askeri parka kullanıyorum. Çoğu kişi bu şekilde koşulamayacağını söyledi ve söylüyor fakat ben bir problemle karşılaşmadım. Yarışların teknik şartnamelerinde pançolara izin verilmiyor ve yağmurluk zorunlu kılınıyorsa yapacak bir şey yok mecbur yağmurluk kullanılacak. Ki sadece bu iş için üretilmiş bir ekipmanın daha verimli olabileceğini de yukarıda belirttim. Fakat benim sorum özellikle bu tarz sporlarda sıklıkla karşılaşılan olmazsa olmazlara dair bir soruydu. Örneğin koşu tişörtü diye bir kategori var. Bu kategori biz faniler için ne kadar elzem? Yoksa düz bir tişörtle de bu işi kotarabilir miyiz?

Her türlü ekipmanı test ettim demek büyük bir iddia. Eski bir numara olan battal boy çöp poşetini ben de severim. Fakat dayanıklılık olarak 190T ya da 210D bir polyester kumaşla kıyaslamak ne kadar mantıklı bilemiyorum? Sadece koşu üzerinden konuşsak bile basit bir sürtünmede işlevsiz hale gelen bir malzemedir battal boy çöp poşeti. Pançonun diğer kullanım alanlarına girmiyorum.

Evet ayakkabı bambaşka bir konu, fakat gerçekten abartıldığı kadar önemli mi bilemiyorum. Ben koşuya çıktığım ilk antrenmanlarda askeri postal kullanmıştım. Hatta geçmişte botla maraton koşanlar (yanılmıyorsam bunlardan birisi baya meşhur bir koşucuydu) olduğuna dair şeyler de okumuştum. Müsabık bir arkadaşım botla koşmanı tavsiye etmem dedi diye spor ayakkabısı kullanmaya başladım. Sonra da gittim dechatlondan koşu ayakkabısı aldım. Koşu ayakkabısına dair okuduğum en iyi bilgiyi ise bu forumdan aldım. Bir kullanıcı yol koşusu için yumuşak tabanlı ayakkabı arazi koşusu için ise sert tabanlı ayakkabı kullanılması gerektiğini, bu bağlamda yol koşusu ayakkabılarının tabanı sertleştikçe arazide kullanmaya başladığını söylemişti. Belki de bu yorumu yapan kişi sizdiniz hatırlamıyorum fakat ayakkabıya dair duyduğum en makul açıklama buydu.
Bir ayakkabının sakatken dahi koşmaya imkan sağlaması durumu benim için ayakkabıyı övmektense aksine yermeye sebebiyet verecek bir durumdur. Sakatlığı her zaman kötü olarak yorumlamamak gerekir. Vücut aslında mükemmel bir sistem. Ve bir probleminiz varsa vücut bu problemi çözmek için birçok şey yapabilir. Hatta vücut bir problemi çözebilmek için ortaya başka bir problem bile çıkartabilir. Örneğin kolu çok fazla 90 dereceden fazla yukarı kaldırmayla oluşabilen impingement syndrome’u (üzgünüm nasıl türkçeye çevireceğimi bilemedim) araştırmanızı öneririm. Dolayısıyla özellikle sakatlık söz konusuysa bunu geçireceğini iddia eden ekipmanlarda itidalli davranılmasının makul olduğunu düşünmekteyim. Daha iyi itme ya da zıplama sunan ayakkabıları da okudum. Fakat derece peşindeki bir musabık değilseniz kasınızın zamanla adapte olup yapabileceği işi neden ayakkabıya yükleyesiniz? Bence tartışılması gereken soru bu olmalı. Bu arada yazdıklarımdan teknik ekipman düşmanı olduğuma dair bir algı çıkmasın lütfen, şu yaz sıcaklarında şehrin göbeğinde bile her an Taklamakan Çölü’nü geçmek zorunda kalacakmışım gibi çöl botuyla dolaşıyorum. Taktik kemer kullanıyorum. Fakat yine de büyük bir bölümü askeri kökenli olan outdoor ve spor ekipmanlarının abartıldığını düşünüyorum. Geçen gün beğendiğim bir eşofman altının fiyatını sorup şok olunca satıcıya: “Kusura bakmayın ama ben bu fiyata üç tane taktik pantolon alıyorum, cehaletimi bağışlayın lütfen fakat özelliği nedir?” diye sorduğumda cevapsız kaldım. Ki taktik pantolon üreten firmalar kullandığı teknik malzemeye göre malzemenin üreticisine patent ücreti ödüyor, ar-geye tonlarca para döküyor, ürünlerini test ederken birsürü para saçıyor. Buna rağmen ar-geye ne kadar yatırım yaptığını bile bilmediğim bir moda markası herhangi bir teknoloji sunmadan ciddi ücretler talep ettiğinde şaşırıyorum. Elbette serbest piyasa ekonomisinde herkes istediği fiyatlandırmayı yapmakta özgür, fakat bunlar da benim düşüncelerim.

Son olarak dechatlonun bahsettiğiniz önerileri de çeşitli standartlara göre değişkenlik gösteren şeyler. Örneğin aynı miktarda dolgu malzemesi olan bir uyku tulumuna yerli firma -20 derece konfor sıcaklığı verirken dechatlon -5 derece verebiliyor. Ya da yerli firmalar tulumun üzerine extrem derecelerini yazarak mallarını daha kaliteli göstermeye çalışıp kullanıcıları yanıltmaya çalışabiliyorlar. Fakat dechatlonun tulumlarında konfor dereceleri yazar, doğrusu da budur zaten. Bu bağlamda dechatlonun bahsettiği ölçütler belki de bir teknik limit değil, sadece öneridir. Örneğin en ucuz ayakkabısı olan run 100 haftada en fazla 1 kez 30dk lık koşular için önerilmiş. Ben bu ayakkabıyı 7 aydır haftada 3 gün en kısa 30dklık koşular için kullandım, herhangi bir problemle karşılaşmadım ve hala kullanmaya devam ediyorum. Bu ayakkabının bir üst modeli olan Run Cushion’ın ise haftada 1 veya 2 kez en fazla 45 dk başlangıç seviyesinde koşanlar için uygun olduğu söylenmiş. Fakat aşağıdaki videoya bakarsanız bu ayakkabı ile 90km civarı ultra maraton koşan birinin olduğunu göreceksiniz.

Hedefinize bağlı olarak pahalı ekipmanların derecenize katkıda bulunabileceğini kabul ediyorum. Lakin sanırım ekipmanlardan biraz fazla medet umuyoruz. Dolayısıyla sorduğum husus bu ekipmanların hangilerinin ne kadar önemli olduğu ve bu bağlamda yatırımı ekipmana mı yoksa kendimize mi yapmak olduğudur.

Bol şans.

3 Beğeni

Çok fazla önyargı biriktirmişsiniz. Büyük ihtimalle aynı noktada buluşamayacağız.
minimalist ayakkabı ile 110km ultra yarışını bitiren de gördüm.
veya çıplak ayak maraton bitiren de gördüm.
şimdi bu örnekler üzerinden çıplak ayak ile maraton koşmamız lazım mı diyelim ?

ayakkabı bir araçtır.
yaptığımız işe az katkı sağlayan bir araç veya çok katkı sağlayan bir araç mı kullanacağımıza karar vermemiz gerekiyor.
ama az katkı verende çok katkı verende işimizi görür.
az katkı veren işimizi görüyor diye o doğru, çok katkı veren yanlış diyemeyiz.
haftada 250km antrenman yapan üst seviye bir sporcu 4bin TL lik ayakkabı ile 2:20 maraton koşar,
çıplak ayak ile 3:00 maraton koşar.
çıplak ayak ile 3:00 maraton koşulabiliyormuş, öyleyse doğrusu çıplak ayak ile maraton koşmak mı diyeceğiz ?

diyeceğim odur ki; yatırımı hedeflerimiz doğrultusunda bilinçli tercihler yaparak ekipmana yatırmamız gerektiğidir. doğru ekipman zaten kendimize yatırım yapmak demektir.
örneğin ben RUN 100 ile haftada en fazla 50km antrenman yapabilirim, ama Nike React Miler ile haftada 140km üstüne çıkabilirim.
hatta kronik shin splints sahibi olduğum için RUN 100 ile belki de hiç koşamayabilirim.

2015 yılında İznik ultra 140k yarışına Asics Gel Fujiracer ayakkabı ile katılmıştım.
hafif ve ince tabanlı bir ayakkabı. koruması ve yastıklaması az bir model.
yarışı bitirdim ama tüm ayaklarımın altı su topladı. son 7 saat yürüdüm, koşamadım. acılar içinde yarışı tamamladım. işte o zaman anladım desteğin önemini.

dipnot: yol ayakkabılarında ana amaç ayağı asfaltın veya betonun , yani düz yüzeyin darbesinden korumaktır. o yüzden yastıklaması daha yüksek olur.
patika ayakkabılarında ise amaç bazen ayağı taş darbelerinden korumaktır, ki bunun için taş plakası olur altında. Bazen de ıslak ve yumuşak zeminlerde yüksek tutunmak sağlamaktır, ki bunun için 4-5mm civarında dişleri olan bir taban yapısı olur.
eskimiş yol ayakkabıları sadece taşsız, çamursuz, düz toprak yollardan oluşan bir patikada işinizi görür, diğer türlü sizi üzer.

Koşu tişörtü denilen şey aslında içinde pamuk olmayan tişörttür. içinde pamuk olmayan her türlü tişörtle bu işi kotarabilirsiniz.

2 Beğeni

Hocam öncelikle teşekkür ederim. @ismaileren beyin tavsiyesine uydum ve linkini gönderdiği yağmurluğu aldım. Benim için çok iyi oldu, en azından bu ihtiyacımı çok yüksek fiyatlara almamış oldum. Yarış günü sizin de dediğiniz gibi yağmurluğa ihtiyaç olmadı.

Bu benim ilk trail yarışımdı. Son haftalarda istediğim antrenmanları yapamadım. Yarıştan önceki en çok yükleme yapacağım dönemlerde Yıllık izin ve Kurban bayramı izni döneminde deniz seviyesinde antrenman yapmak durumunda kaldım ve uzun koşuları yapamadım diyebilirim. Sadece her gün mesela 7 gün artarta 10 ar km koşarak antreman fazlaca yapmaya çalıştım, ara verip yine aynı metodu denedim.

Trail yarışına ilişkin dikkatimi çeken bir iki hususu aşağıda kısaca paylaşmak isterim.

  • Yarış içerisinde insanın mental anlamda çok fazla değişkenlik gösterebildiğini deneyimledim. Yarışın başında ortalarında “çok iyiyim, ben her halukarda bitiririm” modundan kısa bir süre sonra “bu yarış bitmez , 7 saate tamamlayamayacagım galiba” gibi , “iyi ki gelmişimden”, “benim burda ne işim var Allah aşkına” gibi modlara girebiliyorsun ve bu yarış içinde yine değişebiliyor. Ama şu an iyiki gitmişim ve inşallah yine gideceğim modundayım.

  • Yarış içerisinde beslenmeye ilişkin biraz kafa yormam gerekiyor. Yarışın sonuna doğru bacaklarıma kramplar girdi. Hatta finisher madalyasını aldıktan sonra bacaklarım kitlendi. Şaşırdım ve kendimi yere doğru yan şekilde attım. Bir iki birşey yiyip içince kendime geldim.

  • Uludağ özelinde baton kesinlikle lazım diye düşünüyorum. İyi ki almışım dedim.

  • Yarış başından ortalara kadar kendimce bir sürü kişiyi geçtiğim halde, yokuşlarda o kişiler teker teker beni geçince yokuş antrenmanının önemini kavradım.

  • Uludağ gerçekten çok güzel bir parkur, gerçi başkaca trail parkur deneyimim olmadı henüz ama Uludağın çok iyi olduğunu düşünüyorum. Single trackten patikaya , yollardan , ormanda dipdibe koştuğumuz anlardan , yarım saat boyunca kimseyi görmeden, duymadan koşmaya kadar farklı ambiyanslar sağladı.

  • Belki benim için en büyük kazanımda (ne kadar geç olsa da bitirmiş olmamdan dolayı ) kendime bir özgüven geldi ve 06 Kasımda katılmayı planladığım ilk maraton için ben bunu yapabilirim inancı oluştu. Yavaşta olsa yürüyerek te olsa böyle zorlu bir parkuru bitirmeyi başardıysam , eğer çok öngörülemez bir durum yaşamazsam ben maratonu koşarım inancı oluştu. Umarım yanılmam.

Kısaca bu şekilde özetleyemeye çalışayım @fatihboyaci hocam.

Herkese iyi günler dilerim.

5 Beğeni

Saygı sınırları aşılmadığı sürece aynı noktada buluşamamanın bir zararı yok sanırım. Lakin bana ön yargılı derken kurmuş olduğunuz “RUN 100 ile belki de hiç koşamayabilirim.” cümlesi bir peşin hüküm örneği.

Ben hiçbir mesajımda pahalı ekipman kullanmanın doğru veya yanlış olduğuna dair bir yorum yaptığımı hatırlamıyorum. Sadece bu tarz ekipmanların koşu sporunda elzem (çok gerekli, vazgeçilmez) olup olmadığına dair soru sordum. Performans odaklı bir senaryoda bile antrenmanın ekipmandan daha önemli olduğunu düşünüyorum. Yani ekipmanı geliştirmektense bedenimizi geliştirmenin daha önemli ya da verimli olduğu kanaatindeyim. Burada doğru yanlışa dair bir yorum yapılacaksa buna dair yapacağım tek yorum (profesyonel veya amatör) sporcuların ekipmanın rolünü bu kadar abartarak aslında parçası oldukları spor dalına zarar verdikleridir. Tabiat tarafından bize hediye edilmiş bir vücut var. Sahip olduğumuz en büyük hediyelerden birisi bu ve biz bunu gündelik hayatımızda köreltiyoruz, hem de her gün. Yeni doğmuş bir çocuğu ya da bir çocuğu ele aldığınızda o çocuk herhangi bir teknik ekipmana ihtiyaç duymadan neredeyse herşeyi yapabiliyor, buna koşmak da dahil. Dolayısıyla biz de yapabiliyorduk. Bu bağlamda insanların sadece bir çift spor ayakkabı (doğru koşu ayakkabıları) ile en ekonomik spor olan koşuya yönlendirilebileceği, koşu veya hızlı yürüyüşe başlatılabileceği kanaatindeyim. Ki siz bu işin ayakkabısız da yapılabileceğine dair örnekler olduğunu söylediniz.

Unutmadan, bahsettiğiniz yastıklamalı ayakkabıların gelişimi 70li 80li yıllardan sonra fazlaca arttı. Fakat bunların insanın anatomisine ne kadar uygun olduğu hala tartışmalı bir konu. Bahsettiğiniz ayakkabıların 30-40 yıllık bir geçmişi ve bu ayakkabıların üzerine yapılmış bazı araştırmalar var. Bu araştırmalar koşu ile ilgili ve bakıldığında söz konusu ayakkabılar çıktığından beri koşuya dair sakatlanmalarda bir azalmaya rastlanmamış. Dolayısıyla çıkartılan yeni ayakkabıların hiçbirinin bizi koşu açısından daha iyi yapmadığı bile söylenebilir. Hatta bazı kişiler bu ayakkabıları insanın anatomisini başka bir şeye zorladığını (özellikle taban vuruşunu) iddia ederek tabanı kalın, özellikle önden arkaya doğru genişleyen ayakkabıları kullanmaya karşılar ve dediğiniz gibi çıplak ayakla koşmayı tercih edenler bile var. Bu bağlamda konuya dair doğrular ve yanlışlar hala tam olarak net bir biçimde ortada diyemeyiz.

1 Beğeni

Bütçe konusunda maalesef ülkenin geldiği nokta belli, kur dezavantajı ve gelir düzeyi orantısız olduğu için tercihlerimizi hep hesaplama yaparak almak en mantıklısı… ancak şunu da unutmamak gerekir ki zorunlu malzemelerin, belli özellikte olması o yarışın düzenlendiği coğrafya ve iklim koşulları sebebiyle istenir. Ya çok da şart mı ? ne gerek var o kadar para vermeye demek maalesef akıllı bir düşünce tipi değil, ben yarışı 2020 yılında koştum benimde yağmurluğum yoktu, bütçe mi zorlayıp, ilerleyen yıllarda artabilecek koşu mesafelerim olabileceğini düşünerek indirim takip ettim. Mizuno num 20k şu geçemez özelliği olan yağmurluğu aldım. İyi ki de almışım dedim. İzmir de yaşıyorum, koşudan 1 gün önce izmirden çıktığımda hava 40derece, Bursa merkezde 34 derece , Uludağ’da 17 derece idi. Yarış sabahı hava 12 derece de başladı. 30km yarış boyunca güneşi de gördüm, sis i de gördüm. 20km de yağmur başladı. Ben ormanın içinde tek başıma koşuyordum. O zamanda sakatlansam , düşsem bir 10 dk hareketsiz kalsam yağmurda, büyük ihtimalle zatürre olur insan ki 66k koşanlar Uludağ zirve de kar gördüler. Sıcsklık ve şartların bu denli değişken olduğu parkurlar da zorunlu malzemeler boşuna istenmiyor. O zaman aldığım yağmurlukla artık, dışarda yağmur bile yapsa gönül rahatlığıyla antrenman yapıp, doğanın keyfini çıkarıyorum. Tavsiyem, yarışı geçiştirmek değil, yarışın her türlü şartlarına uyum sağlayarak keyifle bitirmek olmalıdır. Yoksa bırakın yağmurluğu yanlış ayakkabında bile 5k eziyete dönüşür. Herkese sağlıkla bitireceği keyifli koşular dilerim.

9 Beğeni