Transylvania Ultra Trail 2023 (30k Yarış Raporu)

Merhaba,

27 Mayıs 2023 Cumartesi günü düzenlenen Transylvania Ultra Trail deneyimimizi -gecikmeli de olsa- aktarmak istiyorum sizlere. Koşuyu amatör bir şekilde kayıt altına da almaya çalıştık. Yazının sonuna linki bırakacağım. Yazıdaki bazı kısımlarda videonun çeşitli dakikalarına atıf olacak. Uzun bir yazı oldu ama deneyimimizin bir yerlerde yazılı olarak kalmasını da istiyorum. Belki ilerleyen yıllarda katılmak isteyenler için de faydalı olur.

Koşuya katılma fikri bir süredir aklımızdaydı. YouTube’da izlediğimiz kayıtlar ile bu fikri iyice pekiştirmiştik. Parkur ve manzaralar oldukça etkileyici görünüyordu. Araya giren pandemi süreci ve uygun bilet denk getirebilme gibi faktörler nedeniyle kayıt yaptırmak için uygun şartları ise ancak 2023 yılı için yaratabilmiştik.

Bilenleriniz vardır elbette ama ilk kez karşılaşanlar için belirtmek gerekirse Transylvania Ultra; 20k, 30k, 50k, 80k ve 100k olmak üzere 5 farklı kategoriden oluşuyor. 20k haricindeki tüm parkurlar loop şeklinde. Yarışa kaydolmaya karar verdiğimiz tarih itibarıyla koşu tecrübemiz henüz 3-4 yıllık; koştuğumuz en uzun mesafe yol koşusu için 15k, trail için ise 25k’ydı. Bu durumda bizim için en ideal kategori 30k olarak görünüyordu.

2023 için kayıt ücretleri bu şekildeydi:

100k - 110 €
80k - 105 €
50k - 80 €
30k - 70 €
20k - 65 €

Kategorilere göre ise kayıt kriterleri belirlenmiş durumda:

100k: En az 2000m kazanım içeren 60k’lık trail koşusu tamamlamış olmak
80k: En az 1000m kazanım içeren 40k’lık trail koşusu tamamlamış olmak
50k ve 30k: En az 500m kazanım içeren 20k’lık trail koşusu tamamlamış olmak
20k: Kriter yok

30k’nın tracedetrail sitesindeki dağcılık kategorisi 9 olarak belirtilmişti. Yani diğer mesafelerin hepsinden fazlaydı. Buna rağmen hem sadece 30k parkurunda yer alan zincirli geçiş kısımlarını deneyimlemek hem de bir anda 25k’dan 50k’ya geçiş yapmış olmamak için 30k’da karar kıldık. Trace de trail : Transylvania 100 2022 - 30K

Hazırlık

2260 metrelik (Strava 2286m ölçtü) yükselti kazanımına hazırlık olması açısından antrenmanlara ilave olarak Alanya Ultra ve Şahinyurdu Ultra 28k trail koşularına da katılmak üzere programımızı yapmıştık ki yaşanan deprem felaketi nedeniyle her iki koşu da iptal oldu. Neden sadece bizim kayıt olduğumuz koşular iptal oluyor diye kısa süreli bir isyan dönemi geçirsek de olan olmuştu ve önümüze bakmamız gerekliydi. Kalan süre takvimimize yeni bir trail koşusu ekleyebilmek için yeterli olmayınca patika ve baton antrenmanlarımızın tamamını Eymir gölü patikalarında ve Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı parkurlarında gerçekleştirerek koşuya hazırlandık.

Bran

20k haricindeki tüm parkurlar Bran Kalesinden başlıyor. Yine aynı şekilde bütün parkurların bitiş noktası da Bran Kalesi. Popüler kültürün Dracula karakterine ilham kaynağı olan Eflak Prensi III. Vlad (Kazıklı Voyvoda) tarafından Bran Kalesinin çok kısa bir süre kullandığı yazılıyor kaynaklarda, ancak günümüze bölge turizmi açısından Dracula = Bran Kalesi ekseninde reklamı yapılıyor.

Bran kasabası Braşov iline bağlı ve Braşov otogarından 40-45 dakikalık bir otobüs yolculuğu ile ulaşılıyor. Daha çok kış turizminin canlı olduğu bir yer ama yaz döneminde de özellikle hafta sonu kaçamağı yapmak isteyen yerli turistler ilgi gösteriyor. Bükreş ve Braşov’da geçirdiğimiz 5 günün sonunda, koşudan bir gün önce Bran’a geçiyoruz. Her iki şehirde de 5’er km’lik kısa şehir koşuları yaparak son antrenmanlarımızı yapmayı da ihmal etmiyoruz. Özellikle Braşov’un çok güzel bir şehir olduğunu ve apayrı bir konu başlığını hak ettiğini de belirtmek gerek.

Bran’da kaldığımız yer start alanına 1,2 km kadar bir mesafede. Büyükçe bir çayırımız, dağ ve uzaktan da olsa Bran Kalesi manzaramız var. Bran Kalesi eteklerindeki merkez bölgesinde birkaç küçük market bulunuyor ve restoran seçenekleri de var.

Expo ve Kit

Expo alanı kasabanın kapalı spor salonuna kurulmuştu. Kitlerimizi almak için oldukça heyecanlıydık ve açılış saatine yarım saat kala kapıda beklemeye başladık. Kayıt organizasyonu düzenli ve hızlı, ancak verilen kit “zarfı” (çanta yok) ve expo alanı ise Türkiye’deki koşulara kıyasla zayıftı. Zorunlu malzeme kontrolü de yapılmadı.

Organizasyon koşu haftasına girdiğimizde neredeyse her gün e-posta yoluyla hem expo alanı hem de yarış gününün hava ve zemin şartları hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Her yeni e-posta bir öncekinden daha olumsuz hava şartları olacağını bildiriyordu. Uzun tayt, uzun kollu içlik, yağmurluk, bere, eldiven gibi zorunlu malzemeleri de üzerimizde taşıyacaktık. Gelen e-postalarla birlikte özellikle de 20k haricindeki tüm parkurların geçtiği, 16. km’de bulunan 2307 metrelik Hornul Mare geçidi/zirvesi tırmanışı için heyecanımız bir kat daha artmıştı.

Koşu Startı

Yarış sabahı Bran’da parçalı bulutlu ve serin (+10 derece) bir hava vardı. Bu şartlarda tişört ve şort kombinasyonu ile koşuya başladık. 2-2,5 km kadar stabilize yolda %3-4’lük bir eğimde koştuktan sonra eğim sertleşti ve kalabalıkla birlikte yürüme moduna geçtik. Yaklaşık olarak 5. km’den itibaren ise artık Bucegi Milli Parkının ormanlarına girdik ve single track patikamız başladı. %10 ile %30 arasında değişen eğimlerle aralıksız tırmanıyorduk. Bu tırmanış bir yandan da trail koşusunda mıyız yoksa bir hiking etkinliğinde miyiz diye düşündürmüyor da değildi. Fakat geçenlerde Mozart 100 yarış raporunda @fatihtosun tarafından yazılan “Düz yol gibi gidilen ama adı patika olan yarışlar sadece bizde var” tespitini hatırlamamak elde değil.

2000 metre rakıma yaklaştığımız ve ormanlık alandan çıktığımız noktada az ilerideki tepenin tamamen bulut ile kaplı olduğunu gördük. Zaten ormandan çıktığımız anda hava sıcaklığının sert bir şekilde düştüğünü hissettik. Tırmanış sırasında koşamadığımız için vücut sıcaklığımız da düşmüştü. Uzun kollu içliğimizi giymenin zamanı geldiğini anlamıştık. (Video 09:49)

Ormandan çıktıktan sonra da yükseklik kazanımımız azar azar devam etti. Dağın kuzey yamacından ilerliyorduk. Artık yerlerde kar kalıntıları da başlamıştı. 6-7 metre uzunluğunda bir karlı yar geçişine gelmiştik. Bir tarafımız tamamen karla kaplı bir uçurumdu. Batonlarımızın yardımlarıyla ve adımlarımıza çok dikkat ederek uçurumu geçtik. (Video 14:22) Bundan sonrası daha hızlı olacak diye düşünürken az ileride aynı geçişten bir tane daha çıktı karşımıza. Ve ilerleyen metrelerde yaklaşık olarak bir 8-9 tane daha :slight_smile: Batonlarımızı sadece bacaklarımıza destek olması için değil, karlı geçişlerde denge sağlamak ve kaymamak için de kullanıyorduk.

https://www.facebook.com/photo/?fbid=642511544568414&set=a.642518067901095

10’uncu km’ye geldiğimizde Tiganesti’deki zaman ölçüm noktasına ulaşmıştık. (Video 18:44) Rakım 2179 metre, hava sisli, soğuk ve rüzgarlıydı. Tayt, bere, eldiven, yağmurluk; ne varsa giydik bu noktada. Yiyecek içecek için ise Malaieşti’ye varmamız gerekiyordu. Bu ilk tırmanışın ardından CP’ye çok az kaldı diye sayıkladık hep, ama o CP bir türlü gelmek bilmedi :slight_smile:

Yol Kazası

Tiganesti’den Malaieşti zaman ölçüm/gıda noktasına kadar iniş vardı. Bu inişin başlangıç kısmında, yukarıda bahsettiğim uçurumlu geçişe benzeyen ama bu sefer tamamen karla kaplı ve daha uzun bir kesimde koşarken arkamdan “hışırtı” ve kayma sesi duydum. Dönüp arkama baktığımda bir koşucunun uçurum tarafına doğru düşmüş olduğunu ve elinde kalan tek batonuyla kara tutunduğunu gördüm. Hemen yardım için geri koştum ancak bu sırada tutunduğu tek batonu da kardan sıyrıldı ve aşağı doğru kaymaya başladı. Israrla yaptığımız “use your pole!” uyarılarımızı duyarak batonunu tekrar kara sapladı ve bir noktada yavaşlayarak durabildi. Bu şekilde yaklaşık 25-30 metre kadar kaymıştı ama neyse ki sakatlık-yaralanma yaratacak bir durum olmamıştı. Bunun teyidini uzaktan bağrışarak aldıktan sonra bizim patikamıza paralel bir şekilde yürümeye başladı. Yukarıda kalan diğer batonunu alarak onun tekrar parkura çıkabileceği nispeten düşük bir eğimli bir noktada kara saplayarak bıraktım. Uzaktan selamlaştıktan sonra yola devam ettik. Ne yazık ki olay anında kameram kapalıydı. (Koşu sonunda kendisiyle sohbet de ettik. Kapadokya Ultra’nın müdavimi olan Romen bir arkadaşımızmış.)

Malaieşti CP Noktası

Yarış öncesi planlarımızda Tiganeşti – Malaieşti arasındaki inişli sektörü tamamen koşabileceğimizi düşünmüştük ancak karlı zemin ve dar boğazlı inişlerde oluşan insan trafiği kesintisiz bir koşuya izin vermiyordu. Ama bu haliyle bile çok keyif alıyorduk, şikayetimiz olmadı bu durumdan.

13’üncü km’deki Malaieşti CP noktasına varmıştık. Cut-off süresi bu nokta için 4 saat olarak belirlenmiş, ancak olumsuz hava ve zemin şartları nedeniyle yarıştan bir gün önce gelen e-posta ile bu süreye 30 dakika daha eklendiği bildirilmişti. Biz ise 3 saat 30 dakika gibi bir sürede varabilmiştik buraya. Genel sıralama açısından iyi bir derece olmasa da yarışı sağlıklı bir şekilde tamamlama ve keyif alma amacında olan bizim için yeterliydi. CP noktasındaki yiyecek çeşitliliği ise oldukça iyiydi. (Video 33:39)

Hornul Mare Zirve Tırmanışı

CP’de stoklarımızı tazeledikten sonra sırada aylardır hayalini kurduğumuz Hornul Mare tırmanışı vardı. Farklı kanallarda geçmiş yıllara ait onlarca video izlemiştik bu kısma ait. CP’yi birkaç yüz metre geride bıraktıktan sonra Hornul Mare tırmanışı tüm heybetiyle karşımızdaydı. Manzara karşısında CP’de aldığımız kalori ve glikojen miktarına ilave olarak motivasyon depolarımızı da tam kapasiteye çıkarmıştık adeta. Koşudan ziyade dağcılık disiplini içindeydik artık. (Video 35:42)

Tırmanış zemini tamamen yumuşak karla kaplıydı. Yarıştan önce gönderilen e-postalarda ayakkabılara kar paleti takılması da tavsiye edilmişti. Neyse ki ayaklarımızda zemin için olabilecek en mantıklı seçimlerden ikisi vardı; Salomon Speedcross ve Supercross. Sis zirveyi kapatmış durumdaydı. Görüş mesafesi zaman zaman daha da düşüyor, bir süre sonra hafif rüzgarla biraz açılıyordu. Koşucuların büyük çoğunluğu baton kullanıyordu ama baton kullanmayanlar da vardı tabii. Bence en çok da bu tırmanışta ihtiyaç duyuluyordu batonlara.

Tırmanış devam ederden sık sık kafamı kaldırıp zirveye ne kadar kaldığını kontrol ediyordum. Sisin içinden pek bir şey seçilemiyordu ama sanki yürüdükçe uzaklaşıyor gibiydi bir yandan da. Önümüzde ip gibi dizilmiş insan sırası; en öndeki sise giriyor ve gözden kayboluyor. Sonra arkasındaki sise doğru devam ediyor. Tekrar kafamı eğiyorum. Kara basınca gelen sesler terapi gibi geliyor. Zaman zaman da durup arkama dönüyorum ve manzaranın tadını çıkarıyorum. (Video 38:58 *Bu anın tarifine kelimelerim yetmiyor. Kamera çekimlerimizin amatör düzeyde olduğunu belirtmiştim ama bu dakikaya gidip bakarsanız belki cümlelerimden daha iyi anlatır)

CP noktasından çıkıp geçtiğimiz düzlük sisin arasında bir beliriyor bir kayboluyor. Her iki tarafımdaki dik yamaçlar, sis, soğuk ve hafif rüzgar kasvetli ama motive edici bir atmosfer yaratmış durumda. Zirveye ulaşmak için çabalıyoruz ama sanki bir tarafımız da çabuk bitmesin istiyor.

https://www.facebook.com/photo/?fbid=642502331236002&set=a.642518067901095

https://www.facebook.com/photo/?fbid=642511404568428&set=a.642518067901095

https://www.facebook.com/photo/?fbid=642513414568227&set=a.642518067901095

https://www.facebook.com/photo/?fbid=642514464568122&set=a.642518067901095

Artık zirveye çok yakındık. “Gecenin en karanlık anı şafağın en yakın olduğu andır” sözünü doğrularcasına eğimin %47’yi bulduğu bölümler vardı bu kısımda. Baton kullanmayı tercih etmeyen bir koşucunun emekleyerek çıktığını gördüm önümde. Son bir gayretle burayı da aşıyoruz ve zirvede oturan yarış fotoğrafçısını görüyoruz. Çok güzel bir nokta seçilmiş. Her koşucunun yüzünde Hornul Mare’ye çıkmanın verdiği mutluluğu koşudan sonra yayınlanan fotoğraflarda tek tek gördüm sonrasında. CP’den zirveye olan 2,4 km’lik kısmı yaklaşık 50 dakikada tamamlayabilmiştik. (Video 40:00)

https://www.facebook.com/photo/?fbid=642506481235587&set=a.642518067901095

Zincirli Geçişler

Zirveden sonra önümüzde 5 km’yi bulan bir iniş vardı ama zemin yine karlıydı tabii. Bazı kısımlarda ayakkabı-baton işbirliği ile kayak yaparak, bazı kısımlarda ise oturup kayarak Hornul Mare’nin diğer yamacından süzülmüştük. İnişin meşhur zincirli geçişlerinin ilkine geldik. (Video 42:33) Eksi eğimin %30’larda olduğu kısım bir de karla kaplı olunca hem biraz tehlikeli hem de bir o kadar keyifli bir hal almıştı. Bazı yerlerde kontrollü bazı yerlerde kontrolsüz şekilde kayarak ilk zincirli geçişi tamamladık. Kardan dolayı bu kısımda zincir kullanımına da fazla gerek kalmamıştı. Herkes inişte bir şekilde yolunu buluyordu. En ilginci ise ilk zincirli kısmı tamamen pas geçip yukarıdan kayarak adeta ışınlanan koşucu arkadaştı. (Video 44:44)

Sırada ikinci zincirli geçiş vardı ki tüm parkurun en sarp yeri diyebiliriz burası için. Yaklaşık 20-30 metrelik bir dağ inişi tek sıra halinde zincire tutunarak geri geri yapılmalıydı. Bir kişi inişini tamamlamadan diğeri zincire girmiyordu. Buraya erken gelmek koşu sonucundaki sıralamanızı ciddi şekilde etkileyen bir faktör. Önümüzde oluşan sıraya girdik ve beklemeye başladık. Birkaç dakika önce yağmur yağmaya başlamıştı. Ancak hem zirve tırmanışı hem de ilk zincir geçişişinde sarf ettiğimiz eforla iyice ısınan vücudum 10 dakikayı bulan bekleme esnasında birden farklı sinyaller vermeye başladı. Ani bir halsizlik ve üşüme başladı. Zirveden sonra çıkardığımız yağmurluklarımızı tekrar giydik. Vücut ısımı korumak için her yerimi sıkı sıkıya kapatmak zorunda kaldım ve bu nedenle ikinci zincir geçişi sırasında çok istememe rağmen göğüs kameramla çekim yapamadım. Zira daha ciddi sorunlar ortaya çıkmıştı. Hareket halinde olsam bir sorun olmayacaktı belki de ama durduğum anda bünyem kontak kapatmıştı sanki. Su + gıda takviyesi ve çömelir halde biraz dinlenme ile toparlandım. Hipotermiyle uzaktan göz göze gelmiş ama ani bir manevra ile ondan kaçmıştım adeta.

Zincir geçişi için sıra bize gelmişti artık. Zemin çamur ve yağmur nedeniyle iyice kayganlaşan taşlardan oluşuyordu. Eğim strava verisine göre eksi %50’ydi. Sağ tarafımızda kalan zinciri tutarak geri geri ve dikkatlice inişi tamamladık. Adeta dağın midesinden çıkıp küçük bir açıklığa inmiştik. Bu kısımdan sonra karlara veda ediyorduk. Hornul Mare zirvesi ve sadece 30k parkuruna özel iki zincir geçişinden sonra koşu öncesi planlamamıza göre artık önümüzde ciddi bir engel kalmamıştı.

https://www.facebook.com/photo/?fbid=642516457901256&set=a.642518067901095 (İkinci zincirli geçiş)

Gaura CP Noktası

Sırada ikinci CP’miz olan Gaura vardı. 19. km’de bulunan Gaura’ya 7 saat 6 dakikada varabilmiştik. Bir trail “koşusu” için ekstrem süreler ama koşulların da normal olduğu söylenemez. Tamam, hadi kabul edelim, biz de normal bir kondisyonda değildik galiba :slight_smile:

Gaura’dan sonra bir süre orman patikasında devam ettik. Bu kısımda sürpriz bir dolu yağışı bastırdı. Koşarak başlayıp, karda kayarak, yağmurda ıslanarak, dağ tırmanarak, zincirleri ve uçurumları geçerek geride bıraktığımız 7 saatin üzerine tek eksik parça da tamamlanmıştı. Yağmurda ve karda daha önce koşmuştuk ama dolu yağışı altında koşmak ilk kez deneyimlediğimiz bir şeydi. Berelere rağmen bazı taneler kafamızı bile acıtıyordu. (Video 48:06)

Orman inişinin sonlarına doğru biraz koşu temposu yakalamıştım ki ufak bir yol kazası da ben yaşadım. Yağışla birlikte balçık hale gelen toprak zeminde kayıp kontrolsüz bir şekilde sağ kolumun üzerine doğru düştüm. İlk anda hafif bir omuz ve kaburga ağrısı hissettim. Kendimi hızlıca genel bir kontrolden geçirdim, önemli bir problem yoktu. “Kırık olsa duramazsın” klişesine sığınarak koşmaya devam ettim. Omuz ve kaburga kemiği ağrım ise koşudan sonraki hafta azalarak bitti. Ancak şortumun arka kısmında ufak bir yırtık oluşmuştu. Bucegi dağı hatırası olarak taşıyacağım onu da bundan sonra.

Patikadan Sürpriz Çıkış

Dolu yağışından sonra bir süre daha orman patikasında koştuk. Koşunun başından beri dikkatimizi çeken bir şey vardı; işaretlemeler ülkemizde düzenlenen trail yarışlarında alışık olduğumuzun aksine çok daha seyrekti. Bunun farkında olarak bu noktaya kadar oldukça dikkatli geldik fakat orman patikasının üzerinde oluşumuza ve önümüzdeki yabancı koşucunun kendinden emin gidişine de güvenerek kendimizi kaptırmıştık. Önümüzdeki koşucu bir an durdu ve doğru rotada olup olmadığımızı sordu bize. Biz de bir önceki işareti gördüğümüzden beri birkaç yüz metre geçtiğini ama hala patikada olduğumuzu belirttik. Neyse ki saatinde rota yüklüymüş ve rotadan çıktığımızı fark etmiş. Geri döndük doğru yolu bulduk. Aslında yol da değil, orman patikasından sapıp patika olmadan ormanın içine giren bir ayrım. Biraz yukarıda kalan bir dalda asılı olan işareti kaçırmıştık ama öyle beklenmedik bir sapak da sürpriz olmuştu. Yorgunluk belirtilerimizin de etkisi olmuştur mutlaka. Yine de bedeli hafif olan bir ders oldu bizim için.

Finiş

Kalan mesafede 20k rotası ile de birleşerek daha geniş olan orman ve köy yollarına girdik. Son 5 km kala bir CP daha vardı ama neredeyse hiçbir gıda takviyesi almadan devam ettik. Nispeten koşmaya uygun bir kesim olsa da günün yıpratıcılığı nedeniyle koş-yürü yaparak 9 saat 28 dakikalık bir süre ile 162. sırada (197’de 162) koşuyu tamamladık. Amacımıza ulaşmıştık; hem sağlıklı bir şekilde parkuru tamamlamış hem de umduğumuzdan çok daha fazla keyif almıştık. İkramların ve finiş alanının tadını çıkarmaya gelmişti sıra.

Ama Bucegi dağlarıyla hesaplaşmamız henüz bitmedi diye düşünüyoruz. İlk fırsatta, 2489 metrelik OMU zirvesini de içeren 50K rotası için ve daha iyi bir performansla yeniden orada olmayı hayal ediyoruz.

Buraya kadar okuyabildiyseniz teşekkürler :slight_smile:

Video linki: Transylvania 100 Ultra Trail | 2023 | 30K Route - YouTube

21 Beğeni

:clap:tebrikler güzel bir anı olmuş

2 Beğeni

Videodaki görüntülere de bakınca oldukça zorlu geçmişe benziyor. :slightly_smiling_face:
Paylaştığınız için teşekkürler.

2 Beğeni