Gerçekten de böyle bir iznin nasıl verilmiş olabileceğini insanın aklı almıyor. Drone çekimlerinde cennet gibi Latmos görülüyor, orta yerdeki buldozerse onu yok etmeye gelmiş bir düşman tankı sanki.
Kendilerinin yaşam alanlarında gayet çevrecil, insancıl, barışcıl ama başkasının alanında zalim ve gaddar bir kan emici kimliğe bürünüyorlar, maalesef @fatihboyaci
Söyleyecek hiç bir sözüm yoktur. Sürekli aynı şeyi yaşayarak aynı şeyi söylüyoruz ve hiç bir şey değişmiyor. Çok sıkıldım bu durumdan.
Bu sefer de iptal edilmiş, tebrikler Latmos Platformu’na. Bakalım şanslarını tekrar ne zaman deneyecekler.
Bu iki maden birbirinden farklı. Birisi kale madencilik diğeri egamin olmalı. Egamin ufak ufak çalışmaya devam ediyor anladığım kadarıyla.
2025 Latmos Ultra Enerjisa sponsorluğunda acele bir şekilde yapıldı ve bitti. 42 26 ve 15 parkurlarında toplam 60 sporcu ile koşuldu. Acele diyorum çünkü yarış neredeyse 1 ay öncesinde geçtiğimiz sene Kasım ayında yapılmışken Mayıs ayının sonunda yapılacağı söylendi. Şimdi bu forumda kayıt ücretlerinden konuşuyoruz. Ben de organizasyon yapmak istiyorum. O yüzden üç aşağı beş yukarı neyin ne kadar tutacağını tahmin edebiliyorum. Yine de ispatsız ithamda bulunmamak için organizatörlerin anasponsor ile anlaşmasının detaylarını açıklaması gerektiğini düşünüyorum. Bölgede RES projesi hali hazırda protesto edilen bir şirketin bölgedeki en önemli doğa aktivitesine sponsor olması ve bir avuç insanla bu organizasyonun tekerinin dönmesi benim gözümde açıklamaya muhtaçtır.
Anasponsor neden böyle bir organizasyonun ana sponsoru oluyor merak ediyorum. Dilovası Polisan Spor Salonu tadı veriyor tüm bu yaşananlar.
Doğaya jelin kapağını düşürmemeleri için sporcuları uyaran bir camia için tüm bu sorulara cevap alabilsek çok da güzel olurdu.
Sonradan edit: kendimi de ifade etmek isterim. Burada RES ile ilgili bir görüş sunmuyorum. Fakat bölgede tartışmalı bir yatırım yapan firmanın PRı için özel bir aktivite planlandıysa, bunun özellikle tartışılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu sponsorluk benim onume de dusmustu gecen gunlerde. UTMB’ye Dacia sponsor olunca Kilian dahil 2000 sporcu karsi cikmisti. Bunu beklemek bizim cografya icin zor olsa da bir trail yaris sponsorunun bu yarisin dogasina uygun olmasi gerekiyor. Bunu once kosanlar sorgulamak durumuda, tabii ki organizator de es sorumluluga sahip.
Vay be, butik arazi koşularında bile yerli malı yurdum malı sportswashing ile karşı karşıyayız sonunda yani.
Kavramın tanımı için wikipedia linki yapıştırıyorum: Sporla aklanma - Vikipedi
Enerji SA Efeler Yolu Ultra Trail için de sponsor olmuş haberi var.
Ama ana sayfasındaki sponsorlar arasında göremedim, birkaç start fotosunda da göremedim.
Yine ama,
“EnerjiSA Üretim ana sponsorluğundaki rota, kırmızı-beyaz ve kırmızı-sarı renklerle işaretlenmiş olup, bir pasaport ve mühür sistemine sahip. Efeler Yolu, Green Destinations’ın “Top 100 Stories” listesinde yer alırken, Lonely Planet’in Türkiye Rehber Kitabı’na da girdi.” demekte.
Radikalleşmeden bu konularda tavır almak, söz söylemek biraz insanı çelişkili bir durumda kalmaya mecbur kılıyor.
Türkiye Cumhuriyeti için büyük, dünya tarihi için çok küçük bir süre boyunca olup bitenlerin sonucunda radikalleşmeye, örgütlü mücadeleye, politik bilinç oluşturup onu diri tutmaya karşı çok zayıf ve çekimser kaldık.
Geldiğimiz noktada yalnızca tüketimden gelen gücümüzü o da olur da kullanacak olursak, tercih etme, etmeme veya işte çeşitli mecralarda söylenme yoluyla ifa edip geçmek durumunda kalıyoruz. Bunda her şeyi kapladığı gibi üretim ilişkisinin mevcudiyetinin yarattığı iklim elbette çok etkili. O yüzden bireysel ithamlara kalp kırmaya kalkışmak abes kalıyor.
Koşu dünyası ve genel olarak organizasyonlar (spor dışında, külltür sanat vd.) kâr elde etme etrafında şekillendiği için işte en radikal olabileceğimiz noktada olup bitene “buna sıpırtvoşing dinir” demekle yetinmek kalıyor.
Sendikal faaliyetler, örgütlü mücadele, dayanışma, imece usulü üretim, topluluk paylaşımı, bunların hepsi uzak diyarlarda geçen bir masaldan ilginç kavramlar gibi.
Tabi bu durum çok global olduğu için tutup da mandıra filozofluğu yapmaya da gerek yok. Ha keza ilgili enerji şirketinin olabildiğince çevreye duyarlı ve kâr amacı gütmeden kamusal faydayı gözeterek faaliyet gösterdiği bir dünya da olabilir… Sosyal demokrasi de bununla avunuyor.
Gel gelelim koşu gibi doğa ile ilişkiye giren topluluk faaliyeti ve buna alan açan bir mecrada, ne Aydos’ta ne Validebağı’nda, ne Kaz Dağlarında ne de bilmem nerede bir eylemlilik görmenin imkansız oluşu bu toplulukların ve mecranın nasıl güdümlendiğini ortaya koyuyor. Yarışlarda Akkuyu nükleer enerji tişörtlü fişek gibi amatör atlerlerle birlikte ter döküp iç dünyamıza dönmeye ve her şeyi her şeyle ilişkilendirip allah korusun analitik ve eleştirel düşünmemeye gayret ediyoruz.