Lance Armstrong patikada

Biliyorum çok tartışmalı bir konu ve çok fazla dağılabiliriz ama konuşmak da gerek.
Geçenlerde Lance Armstrong 35 km’lik bir patika koşusunda birinci oldu. Sonucu, yarışın parkur rekorundan hayli uzak ama katıldı ve birinci oldu. Tabii patika koşuları alemi çalkalandı. Spor, doping, adalet, doğru, yanlış, etik, felsefe şeklinde derinleşiyor konu. Siz ne düşünüyorsunuz?

2 Beğeni

Bence Lance Armstrong, dopinge ihtiyaç duymayacak potansiyele sahip gerçek bir şampiyondur. Doping kullanmasındaki amacının, sadece kendi sınırlarının üzerine çıkma macerası gibi ufak bir kaçamak olarak yorumluyor ve inanıyorum. Bu bağlamda, katıldığı herhangi bir yarışta doping yapsa da yapmasa da zaten bu adam zaten bir şekilde lider olacaktır. -patika yarışı bu tezimin bir ispatı bence- Toparlamak gerekirse; Lance Armstrong; spor dünyasındaki marka isimlerden bir tanesi olup -ben dahil- pek çok insana ilham kaynağı olmuş, spora ve sağlıklı bir hayata başlamalarına büyük bir fayda sağlamıştır. Bir kaç kez doping yapması nedeni ile böylesine büyük bir sporcunun itibarı ile oynanıp dünya çapında linç kampanyası yapılarak spor dünyasından uzaklaştırılması ve aldığı her başarılı sonuç karşısında eski konuların açılması bana çok adil gelmiyor.

2 Beğeni

Lance Amstrong birkaç kez doping yapmamış, yıllarca sistemli bir şekilde bisiklet camiasında korku imparatorluğu kurarak, masum birçok sporcuya baskı yapıp hayatlarını zindan ederek ve bu süre boyunca bu sporu insanların gözünde rezil bir yere düşürüp o dönemin birçok dürüst sporcusunun da çıkmasını engellemiş ki en önemlisi de budur, hileci dopingçi bir kişidir . Sporcu bile demiyorum. Aslında uzun zamandır Colorado Boulder da ultra koşuyordu. Şimdi biraz da bu sporu kirletsin, nasıl olsa şu sıralar doping kontrolü yok. Hala bu adamdan ilham alan var mı bilmiyorum ama, bisiklet camiası adını bile anmıyor. Sert mi oldu, kesinlikle hayır.

9 Beğeni

Sanırım geçmişini geride bırakmak için koşmaya başladı.
Ama O’nun için bu iş olmaz. Ne kadar hızlı yada ne kadar uzağa koşarsa koşsun, geçmişinden kaçamaz…
Bu konu hakkında söyleyeceklerim bu kadar…
(Inspired by Forrest Gump :slight_smile: )

1 Beğeni

Armstrong’u savunanlarının en önemli iddialarından biri de o dönemde zirveye oynayan bisikletçilerin hepsinin doping yaptığıdır. Bunu haklı bir argüman gibi kabul edilse bile de, Armstrong’un güçlüyken doping yaptığını ortaya çıkarmaya çalışanlara neler çektirdiğine bakmak gerek. Hakkındaki belgeselerleri izlerseniz gücünü kullanarak insanları nasıl ezdğini öğrenirsiniz.
Bu derecede sistematik doping yapmış ve güçlüyken kendisini deşifre etmeye çalışanları dümdüz etmiş birisini bence tüm sporlardan ölene kadar yasaklamak gerek.

3 Beğeni

Belki de binlerce doping yapan sporcu tespit edilmiştir. Ama hiçbiri onun gibi ses getirmedi.
Çünkü o bisiklet camiası üzerinde bir diktatör olmaya çalışıyordu.
Ve her diktatör gibi sonunda o da devrildi.
Bisiklet camiası bu devrik diktatörün ne olduğunu biliyor ve o da bu yüzden orada tutunamayacağını biliyor.
Patika koşu dünyasının sakin sularında sığınacak bir yer mi arıyor yoksa kendisinin pek tanınmadığı bir bölgede başka bir düzen mi kurmak istiyor bilinmez ama dikkatli olmakda fayda var

1 Beğeni

Ben bu bisiklet camiasının Lance’e karşı tutumunu anlamakta gerçekten ama gerçekten çok zorlanıyorum. Çok bilmem bisiklet camiasını onu baştan söyliyim. Dışardan biraz takip eden gözlemci olarak yorumlayın. Yukarıda da söylenmiş esas problem doping yapması değil korku imparatorluğu kurması, bir çok genç masum bisikletçinin hayatını karartması vs. vs. Benim bisikletçi arkadaşlarım da sürekli aynı şeyi söylüyor. Fakat tek bir adam nasıl oluyorda böyle bir imparatorluk kurmayı başarıyor ben anlamıyorum açıkcası. Neden sadece Lance dışlanıyor? Ona kimse yardım etmedi mi? Nerde onlar? Bilmediğim için soruyorum. Bisiklet camiasının bir geçmişine baktığımızda doping yapmayan bisikletçi neredeyse yok gibi. En örnek alınan bisikletçiler bile doping yapmış. Aslında adamları öyle akıl almaz şekilde yarıştırıyorlarki doping kaçınılmaz oluyor gibi. Birazda bu yarış organizasyonlarını sorgulamak lazım. Bence komple bisiklet camiası Lance üzerinden kendini temize çekmeye çalışıyor. Lance’in inanılmaz yetenekli bir sporcu olduğuna inanıyorum. Açıkcası koşmasını, rekorlar kırmasını sonra da doping testlerine girip temiz çıkmasını çok istiyorum :slight_smile:

2 Beğeni

Amerikalıların çok sevdiği bir laf vardır, onlar gibi yazıyorum" once a cheater always a cheater" . Denetimin en yoğun olduğu yerde dopingden çekinmeyen, olmadığı yerde neler yapar. Herkes işin sonundaki ödül ve paranın buna sebep olduğunu düşünebilir ama aslında onun gibi aşırı büyük egolu, herzaman kazanmak isteyen, azını kabul edemeyen karakterler dopinge yatkın oluyor. Doping sporun zehiridir ve buna 1cm bile normalleştirmeden en sert şekilde karşı durmak gerekir.

2 Beğeni

Bu adama karşı normalde manavmis dopingi alıp Fransa turunu kazanmış muamelesi yapilmasini sonu sınırı olmayan öfke ve kin kusulmasini tam bir linç girişimine benzetiyorum. İdam edilse doğru bulacak ciddi bir kesim var gibi geliyor bana

2 Beğeni

Günlük yarışlar ve Klasikler
Dünya Bisiklet Şampiyonu (1993)
US Ulusal Bisiklet Şampiyonu (1993)
Clásica de San Sebastián (1995)
La Flèche Wallonne (1996)
Elbet manav değil ama 7 kere üst üste kazandığı turdan önceki kariyeri bu. Başka yok.

2 Beğeni

Ben hedefimi tamamlayım diye halısaha maçlarında stravayı açtım diye suçluluk duygusu hissediyorum. Eğer hakikaten bir korku İmparatorluğu söz konusu ise yazık.

2 Beğeni

Ben bu arkadaşın amerikanın her şey pazarlamaya çalışması gibi,bir ürün olarak önümüze çıkarıp,pazarladığını düşünüyorum.
burada bir kaç arkadaş çok doğru yerlere değinmiş. Yalnız unutulan bir şey var.

Bu adam zaten çok iyi. Yani doping olmadan zaten adam ilk 3 ise doping ile saniyelere oynuyor. Zaten elit bir sporcu. Öğrenilecek çok şey vardır. Katıldığı mtb ve ironman yarışlarında gayet iyi seviyede yarışıyor. mtb birinciliği var. leadville 100mtb.

etik olarak evet kötü şeyler yapmış bunu değiştirmiyor,ne yaparsa yapsın.

1 Beğeni

Uluslararası Fair Play Komisyonu, “fair play; kendine, rakibine, takım arkadaşlarına, müsabakanın hakemlerine seyirci ve kamuoyuna saygıya dayanan bir hayat görüşüdür. Bu görüş, ‘her ne pahasına olursa olsun kazanma’yı, ‘başarılı’ olmayı reddetmektedir”

Spor, insanın dayanma sınırlarının zorlandığı bir eylem alanıdır. Önemli olan bu zorlanmalarda kurallara uyabilmektir. Spor bir ahlak ağacıdır. Sporcular ise onun meyvesidir.

En yetenekli ve büyük yıldızların doping kullandığının duyulması, genç ya da yetenekli sporcuyu dopingsiz şampiyon olunamaz fikrine itmektedir.

Sporcular bu riske neden girmektedirler? Bunun en dürüst yanıtı Kanadalı koşucu ve Ben Johnson’un meslektaşı Tony Sharpe’dan gelmiştir: “Zafer çok tatlı, para çok bol.”

SPORDA AHLAKİ BİR SORUN OLARAK DOPİNG (O.YONCALIK,C.GÜNDOĞDU
Fırat Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu) makalesinden bölümleri paylaştım.

3 Beğeni

Benim kanaatim Lance Armstrong’un patika yarışlarına bulaşmasının tek pozitif etkisi alıştığı üzere patlatacağı büyük bir skandalla tüm dünyanın dikkatini patika koşularına çekmesi olacaktır :slight_smile:

Armstrong Yalanı “The Armstrong Lie” belgeseli, Armstrong’un yaptığı doping ve hilelerden çok kişiliği hakkında çok ilginç detaylar içeriyor, meraklısına şiddetle tavsiye ederim. Armstrong elbetteki büyük bir sporcu, ancak yaptıklarının bir sonucu olarak 1998’den son şampiyonluğuna kadar tüm ünvanları geri alınmış ve yarışlardan men edilmiş halde. Bence bu olay “tamamen temiz” olsa bile patika koşusundaki birinciliğini de gölgeliyor. Alacağı her başarıda azımsanmayacak sayıda insan “acaba” diye düşünecek, sanıyorum elit bir sporcu için ödenebilecek en büyük bedel bu olsa gerek.

1 Beğeni

Son günlerde futbol dünyası Sepp Blatter ve Michel Platini’nin aldığı cezalarla çalkalanıyor. Balığın baştan koktuğunun nadide bir kanıtı oldu bu iki futbol lordunun aldığı cezalar. Fakat bisiklette işler tam da öyle gitmedi. Bisiklet sporuna 1999-2005 arasında damgasını vuran ve ünlü Fransa Turu’nu (Tour de France) 7 kere kazanarak tarih yazan Lance Armstrong düşerken yanında sadece bir doktor ve birkaç ünsüz ismi götürdü. Armstrong’un doping yaptığının ortaya çıkmasından büyük başlar kolay sıyırdılar. Oysa göz yumulmuş olmasa, Armstrong’un 7 yıl boyunca ağır doping yaparak Fransa turu’nu kazanması mümkün olmazdı. Göz yumulmuştu çünkü Armstrong bisikleti Avrupa’dan çıkarıp Amerika’ya taşımış, popülerleştirmişti. Armstrong bir efsaneydi, İsa gibi bir figürdü! Nasıl mı? Lance Armstrong ölmüş ve ikinci kez dünyaya geri gelmişti, tıpkı İsa gibi!

Lance Armstrong, iyi bir biskletçiydi ama Fransa Turu’nu kazanacak ciğerlere sahip değildi. Küçük birkaç başarısı olmuştu, Tour de France’da (yine doping yardımıyla) bir etap kazanmak gibi. Fakat daha sonra Armstrong’un kanser olduğu ortaya çıktı. Kanseri yense de spor hayatının bittiği düşünülüyordu. Oysa Armstrong yeniden doğdu! Kanseri yenmekle kalmadı, bisikletin en prestijli yarışını kazandı! Artık o bir efsaneydi! Bütün zayıfların, hastaların deniz feneriydi, kurtuluş umuduydu! Bir mucize gerçekleştirmişti, demek ki mucizelere inanmak lazımdı! Armstrong Batı’nın yeni İsa figürüydü ve artık dokunulmazdı. Ve bisiklet sporuna yaptığı ticari katkıya paha biçmek imkansızdı.

Oysa David Walsh adlı bir gazeteci başından beri, Armstrong’un başarılarına inanmıyor, dopingsiz bu zaferlerin elde edilmesinin imkansız olduğunu görüyordu. Aklı olan da görürdü zaten. Ama görmek istemeyene ne yapsan boş!

Stephen Frears’in yönettiği “Son Efsane” Armstrong’un yükseliş ve düşüş sürecini, etliye sütlüye pek karışmadan, fazla derine inmeden anlatıyor. Yüzeyselliğine rağmen fena bir film değil “Son Efsane” ya da orijinal adıyla The Program. Batı dünyası, bir tür peygamberleştirdiği Armstrong’un düşüşünden derinden etkilendi. İki yıl önce de Alex Gibney’in yönettiğ “Armstrong Yalanı” adlı belgesel piyasaya çıkmıştı. Bu yıl İngiltere’de en beğenilen tiyatro oyunlarından biri de Armstrong’u konu alan bir komedi.

Bizde bisiklet sporu çok yaygın olmadığı ve hatta şehirlerde bisiklete binmek intihar eğilimli olmayı gerektirdiği için, Armstrong skandalından çok etkilenmedik. Hem bizim ülkemizde hayatta kalmak zaten başlıbaşına bir mucize, hergün ölüp ölüp diriliyoruz; o yüzden Armstrong filan bize işlemez, işlemedi de nitekim.

Birgün yazar Cüneyt Cebonyan’ın yazısıdır.

2 Beğeni

Bahsettiğiniz film ‘The Program’ Başka Sinema gösterimi yapan salonlarda şu an gösterimde. Ben de bu konuyu gördükten sonra denk geldim, filmden bahsedecektim ki siz önce davranmışsınız.

Onun için önemli olan demek ki hep birincş olmak buda sporun doğasına bence aykırı .