Az önce haber sitelerinden okuduğum bir habere göre RTÜK, lisans başvurusu yapmadığı gerekçesiyle aralarında Spotify’ın da bulunduğu bazı yayın kuruluşlarına ihtarname göndermiş. Bu kuruluşlar 72 saat içinde başvuruda bulunmazsa RTÜK erişimin engellenmesi başvurusu yapacakmış.
Uzun süredir abonesi (ve hatta bağımlısı) olduğum Spotify’a kendi ülkemden erişememek benim açımdan çok can sıkıcı bir durum. Konunun kim haklı? Kim haksız? şeklindeki yasal tartışmalarına hiç girmek istemiyorum. Biraz bencilce olabilir ancak ben aldığım hizmete bakıyorum. Spotify beni mp3 yükleme derdinden kurtaran bir platform. Artık benzer platformlar yaygınlaşmış olsa da hiçbirisinin Spotify kadar güçlü bir veri tabanına sahip olduğunu düşünmüyorum. Her neyse umarım bir şekilde anlaşırlar ve Spotify’a erişim engellenmez.
Konu ile ilgili T24 yazarlarından Füsun Sarp Nebil’in köşe yazısını buraya bırakıyorum.
Başlıktaki konuyu açarken bu gelişme yaşandığı için konuya bu şekilde giriş yapmak durumunda kaldım. Forumda podcast dinleyen arkadaşlar dinledikleri yayınları bu başlık altında paylaşırlarsa kaliteli içeriğe sahip yayınları kaçırmamış oluruz diye düşünüyorum.
Benimkiler sırasıyla şöyle;
Devletimiz yine bildiğimiz gibi. Bu konu ile ilgili genelde tartışmayı bulandıran bir konu var, vergi konusu. Twitter’da bu saçma durumu savunanların genelde kullandığı argüman bu. Oradan da bahsetmek lazım. Konunun çoğu zaman olduğu gibi vergi ile alakası yok. Zira RTÜK vergi toplayan bir kurum değil. Buradaki düzenleme de vergiyi ilgilendirmiyor. Üstelik Spotify’ın kazandıkları vergilendiriliyor.
Devletin Spotify’a yaptırım uygulama motivasyonu elbette muhtemelen podcastler. Popülerlik kazanan podcastlerin kontrol altına alınması ve gerektiğinde kaldırılması düşünülüyor gibi duruyor. Arada da Ezhel vs gibi muhalif sanatçı albümleri uçurulur herhalde.
Gelişmeleri merakla bekliyoruz. Şahsi fikrim Türkiye’nin umutsuz bir mücadeleye girdiği yönünde. Devletler interneti tahakkümü altına almayı deniyor. Türkiye sadece kamuoyu baskısı azlığı nedeniyle en cüretkarlarından. Ama olan bizim hayat standartlarımıza oluyor. Medeni halkların rahatlıkla edindiği şeyleri dokuz takla atarak elde etmeye çalışmak çok can sıkıcı.
Koşarken bir şey dinlemeyi sevmiyorum. Ama geri kalan zamanlarda favori podcastlerim ise;
-Daktilo1984
-Kalt’ın Podcast’i
-Koşturmaca (Yavaş tüketiyorum, bitmesin istiyorum. Motivasyon azalıyorsa at bir bölüm)
-Gürkan Genç (Şen Gençler) (Tur bisikletçiliği üzerine muhtemelen en iyi program.)
-Yeter ki İste (Bu aslen radyo programı olsa da Podcast ortamlarında mevcut. Podcast gibi gidiyor.)
-Ayarı Kaçanlar (Bununla daha yeniyiz ama muhtemelen seveceğim)
Bu programlar arasındaki farklardan, konuşulan konuların odağından kısaca bahsetmeniz mümkün mü acaba? Denemek istiyorum ama her programı denemek için doğru bölümü tutturmak gerek biraz. Podcastlere alışmak vs zaman alabiliyor. Kendime uygun olana başlamak isterdim. Sizin kısa ip uçlarınız faydalı olabilir.
Bahsetttiğim podcastlerin hepsi (Science of Ultra hariç) aslında hepsi birbirine benzer formatta: Ultra dünyasından önemli isimlerle sohbetler, önemli ultra yarışlar ile ilgili güncel haberler üzerine konuşmalar veya koşu ile ilişkili bilim dünyasından akademisyenlerle röportajlar şeklinde oluyor.
Örneğin Koopcast’te ultra yarışlarda beslenme ve sıvı tüketimi, sıcakta koşu, ultra yarışlara mental hazırlık vb üzerine güzel bölümler var. Science of Ultra ise koşu ile ilgili biraz daha bilimsel konulara odaklanıyor. Örneğin: endurance, recovery, running economy, VO2max, vb. konularda uzmanlarla sohbetler. Ayrıca “coaches’ corner (CC)” olarak kaydedilen eski bölümlerini dinlemenizi tavsiye ederim. Bu bölümlerde programın yapımcısı Shawn Bearden ile 3 ünlü koşu antrenörü (Ian Sharman, David Roche, Krissy Moehl) bir soru üzerinde tartışarak görüşlerini paylaşıyorlar.
Koku/Parfümler üzerine tarihi ve ilmi bilgiler anlatıyor Vedat Ozan.
Hem ses tonu çok iyi, hem de konular çok ilgi çekici. Ara verdiğindeki müzik seçimleri de harika.
“Koku” konusunun bu kadar ilgimi çekeceğini hiç düşünmemiştim başlarken. Yurtdşı seyahatlerinde duty free mağazalarda anlattığı parfümleri arayıp deniyorum deli gibi
Bir şans verin.
5-6 sene içinde 2 kere tam tur bitirdim.
Odtü zamanlarındaki “Modern Sabahlar” da iyiydi. Sonrasında biraz şımardılar
Konu podcast fakat storyteldeki PODACTO dan bahsetmek güzel olur zira özellikle eski radyo tiyatrosu sevenler için koşarken dinlemek podcastler kadar güzel oluyor denebilir… ^^
Podacto; dijital mecralarda yayınlanacak bir sesli tiyatro, kendi deyimiyle bir kulak tiyatrosu deneyimidir. Çağdaş tiyatro anlayışı ve yaratıcı ses tasarımlarıyla hikâye anlatıcılığına yeni bir soluk getirmek isteyen Podacto; tiyatro dünyasının yerli ve yabancı yazarlarının çağdaş, klasik ve Podacto’ya özel özgün metinlerini tiyatro sahnesinin önemli oyuncuları ile buluşturuyor.
Kerem Yıldız ve Necdet Ülker, Junk Mile isimli yeni bir podcast başlatmışlar. 2 haftalık periyotlar ile Clubhouse üzerinden canlı olarak yapılıp, daha sonra podcast olarak yayınlanacakmış.
İnsanların zaman zaman kahkaha atarak koşan birine tuhaf bakışlarını önemsemeyecekseniz benim gibi Mesut Süre ile Rabarba radyo programının podcastlerini de dinleyebilirsiniz.
Bu aralar Golden Trail Series isimli bir kanala takildim YouTube platformunda. Podcast degil ama gerek parkurlar, gerek sporcularin rekabeti ve yasadiklari vs. ozellikle de manzaralar bir harika. Trail kosu hakkinda acayip gaz ve motivasyon iceriyor.