Okan bey, paylaşım için teşekkür ederim . Dinledim podcasti. Açıkçası keyif te aldım. Backyard muhabbeti, karbonhidrat azaltımı ve ayakkabı konuları dikkatimi çekti.
Öncelikle Gürhan Akdağ gibi birinin bir ayakkabıyı 2000-3000km giymesi… ve hatta Nike pegasus ile 5.000km’yi (yazı ile beş bin kilometre) geçik koşmasını keşke herkes dinlese. Sohbeti gerçekleştirenlerden biri bu konuyu açıklıyor aslında; (ayakkabilarimızı seviyoruz, fiyat takibi yapmayı, indirimde satinalmayı vs… diyor)
Düşük karbonhidrat konusunda, ben de maratonda beslenmiyordum ve sürem 3 buçuk saatin biraz üzerindeydi. Sadece su içiyordum. Ama 30dan sonrası zor geçiyordu.
Ketejonik diyet hiç uygulamadim. Uygulasam da maratonda ortalama nabzim 190bpm iken, vücudun yağ yakmaya çabalayacağını sanmam. Direkt kas yıkımı ile proteinlerden enerji elde etme yoluna gider.
Bu konu hakkında önceleri, yabancı elit bir ultra maratoncunun açıklamalarını okumuştum. Belki de Gurhan’in bahsettiği kişilerden biriydi. Ketojenik besleniyordu ve ultra koşarken vücudumda sınırsız enerji kaynağı var diyordu. (vücuddaki 1 kg yağdan 7.500-9.000 kcal elde etmeyi kasdederek). O zamanlar dikkatimi çekmişti ketojenik diyet.
Üç hafta kadar, vücud karbonhidrat bulamayinca ketosis evreye geçip, yağlardan ketonlar elde ederek, bu ketonları enerji kaynağı olarak kullanıyor. (Burada ek olarak, bu aşamada kişinin nefesinin aseton koktugundan bahsediyordu). Konuya biraz ilgi gösterince, biraz da sosyal medya çevremdeki bazı arkadaşlarımin paylaşımlarından dikkatimi çekince, iki durum farkettim.
Birincisi ketojenik diyette karbonhidrat alımı çok çok az. Örneğin günde 1 dilim ekmek kadar. Bunun dışında karbonhidrat alımı süreci durduruyor. Örneğin, siz 2 ay ketojenik besleniyorsunuz, vücut belli bir süre önce yağ yakimina tam adapte olmuş, ama bir gün karbonhidrat alımı sınırını aştığınız zaman herşey sil baştan başlıyor, günlerce/haftalarca süren ketosise girme sürecinin tekrar yaşanması gerekiyor.
İkinci görüş ise, karbonhidrat alımını azalttığı gün vücut hemen yağlara saldırıyor (aktivite sırasında) Bu ikincisi bana makul gelmiyor.
Ketojenik diyetin, yanlış hatırlamıyorsam, beyin fonksiyonlari veya sağlığı için bir dezavantaji bulunuyordu.
Surekli Zone 2 koşan kişi nasıl beslenirse beslensin, vücudu yağ yakmayı bir nebze de olsa öğrenmiştir diye düşünüyorum. Benim konuya müdahil olma nedenim ve asıl sorum şu: ketojenik beslenen bir kişi 100 millik bir koşuyu su ve elektrolit alımı haricinde herhangi birşey almadan musabik bir şekilde koşabilir mi? @spinodal Mert hocam bu konuda bir incelemen olmuş muydu?
Konu başlığına atıf olarak,
Kilo kaybetme, harcanan enerjinin, alınan enerjiden fazla olduğu durumda gerçekleşir.
Diyetteki kişinin kaç öğün yediğinin önemi yoktur. Zayıflama diyetinde, besin türleri, öğün sayıları, kilo verme ile direkt ilişkili değildir.
Diyetin asıl konuları, Kişinin aç kalmaya dayanımı/adaptasyonu, az kalori alırken, gerekli mineral, vitamin, elektrolit vb kalori ilişiği olmayan besin maddelerinin yeterli miktarla alınması gibi konulardır.
Konu Kilo vermek ise, diyette dikkat edilmesi gereken bir şey yoktur. Tek kural, az al-çok harca.
Konu sağlıklı ve/veya eziyet çekmeden kilo vermek ise, diyet önemlidir.
Hızlı verilen kilolar hızlı alınabilir. Bunun önüne geçmenin en iyi ve sağlıklı yolu, yavaş kilo vermekten geçiyor. Yalnız yavaş kilo vermek için oluşturulan kalori eksiği miktarı yanıltabilir ve kilo alımı bir yerde duraksayabilir. Bunun en büyük nedeni de, herşeye adapte olmayı basarabilen vucudumuzdur. Bizim yaşimıza, cinsiyetimize, kilomuza vs… göre tesbit ettiğimiz bazal metabolizma hızımızı sessiz sedasız aşağıya çekebilir. Kilo vermenin en sağlıklı yolu ise, normal beslenmeye devam edip, çok faal olmak. (günde 1 saat yapilacak spor yeterli degil bu durumda)