Dolomiti Extreme Trail 72k 2025

Dağlar her zaman öğretiyor. Bu sefer bana, içinde tüm derslerin olduğu maceramı yaşattı.

Dolomiti Extreme Trail 74km / 5500 D+

70 kilometreden fazla saf bir meydan okuma yarışı. İtalyan Alpleri Dolomitlerde Zoldo vadisinin vahşi ruhunu ve ihtişamını tanıdıktan sonra koşuya, yarışmaya daha farklı bakıyorum artık.


2025 senesinin iki uzun yarışından ilki olan DXT-72K, cumayı cumartesiye bağlayan gece tam 12’de vadinin içinde yaklaşık 260 kişi ile start alıyor. Aslında komşu vadide 2 sene evvel koştuğum LUT-80K yarışı çok daha kalabalık idi (900 kişi civarı) Bu kadar popüler olan bir coğrafyada daha fazla katılım olmasını beklerdim. (Yarış ilerledikçe neden kalabalık olmadığımızı anladım tabi :grimacing:)
İlk 3 kilometreyi asfalt yoldan koşarak (yarıştaki ilk ve son koşu etabı) patikadan tırmanmaya başlıyoruz. Durun bu giriş erken oldu o yüzden biraz geri sarıyorum bandı :slight_smile:

2025 için 1 büyük yarış koşmak istiyordum.-UTMB- Fakat kura çıkmayınca 2 orta mesafeye karar verdim. Haziran ayında DXT-72K ve Eylül ayında Kaçkar UTMB 75K yarışı. Hedefim bu yarışta kendimi görüp Kaçkar için hazırlıklarımı ona göre yapmaktı. Mart-Nisan-Mayıs aylarındaki hazırlık süreci nispeten verimli geçti. Sadece kış ve bahar aylarında dağlara gitme şansım olmadığından yarışa şehirde hazırlanmak durumunda kaldım.
Kağıt üzerinde yarış (74km/5500 D+) zor gözükse de iyi antrenman planı ile rahat şekilde bitirilebilecek durumda idi. Birkaç yarış videosu izleyince zor ve çetin olacağı belli oldu. Kit dağıtımında GPS takip cihazı verilince de işin ciddi olduğunu anladım.


Tırmanış kafa fenerli, orman içinden ve dar patikadan yükselerek devam ediyordu. İlk istasyon 14.kmde olduğundan suları doldurup çıkmıştım.Hava açık, yağmursuz fakat orman içi aşırı nemliydi. Ortalama bir tempo ile tırmanış devam ediyordu. Tabi şunu belirtmek gerek ki, Türkiye’de koşulan yarışların büyük çoğunluğunda patikalar çok az yeralıyor.Genelde traktör yollarında yarışınca dağların kendine has yollarını unutuyor insan.
Özellikle Dolomitlerin bu bölümünde kaya, çamur ve ağaç kökleri eşliğinde, destansı bir atmosferde yarışmak bile başlı başına farklı bir deneyim.
İlk istasyona geldiğimde nemden dolayı giysilerim sırılsıklam oluştu. Gecenin soğuğu bastırmış ve rüzgar da tepelerde üşütmeye başlamıştı. Yağmurluğu giyip bir müddet öyle devam ettim. Normalde numaralı gözlük kullanıyorum fakat terden dolayı gözlük devamlı ıslandığı için görüşüm kapanıyor. Bu yüzden yarışlarda kullanmıyorum. Kafa feneri ile belli bir süre patikaya konsantre olabiliyorum ama 2-3 saat sonra artık görüntü bulanıklaşmaya başlıyor ve mecburen iyice yavaşlayıp düşmemeye gayret gösteriyorum. Bu arada kafa feneri yanıp sönerek en zayıf moda alıyor kendini. Patika artık belli belirsiz, yürümeye başlıyorum.
Aslında yedek fener çantada ama üşeniyorum çantayı çıkarıp takmaya 10-15 dakika sonra istasyonda değişirim diyorum.2.kontrol noktasına saat 04:00 civarı ulaşıyorum. Islanan tişörtü çıkarıyorum yedek uzun kolluyu giyiyorum ama yedek şortum olmadığından yarışa ıslak şort ile devam ediyorum. Tam gece ile şafak arasında, büyük duvarların dibine ulaşıyorum, San Sebastiano’nun beyaz dolomit taşlı patikasında gökyüzü siyahtan maviye dönerken vadiden yükselen sis ile görsel bir şölen başlıyor. Bu manzarayı görünce keyifleniyorum, gecenin kasveti ortadan kalkıyor. Bir sonraki istasyon olan Duran geçidine 6 saat içinde varmayı planlamıştım ama rota beklediğimden çetin çıktı ve iniş etaplarının dikliği keza bozuk zemin ile birleşince yavaşça yürümekten başka çarem kalmadı.




Duran geçit istasyonu yarışın 2 ana kontrol noktasından biri ve bu istasyonlara destek ekipleri araç-servislerle ulaşım sağlayabiliyorlar. 7 saat 20 dakikada istasyona girince oturup düşündüm acaba yarışı burada bıraksam mı diye? Hem fiziksel hem de mental olarak tahminimin dışında bir yarış oluyordu. Bir sonraki istasyona kadar olan 7km yarışın en zor etabıydı. Zorlu tırmanış ve inişler,yolun çoğu için teknik ve çamurlu kaygan taşlar, neredeyse adım başı patikaya kök salmış ağaçlar, mutlak konsantrasyon ile ilerlenmesi gereken bir bölüm. Aslında bir yarışta aradığınız her şeyi bulabileceğiniz ve tadını çıkarmak için bolca vaktinizin olduğu macera… Bunlar kafamda dönüp dolaşırken kaslarımın iyice soğuduğunu hissedip yola koyulmaya karar verdim. Artık tek hedefim bu yarışı tek parça halinde bitirmekti.


Güneş iyiden kendini göstermeye başlıyor ve tırmanış patikasında bir anda kuyruk oluşuyor. Patika çok dar ve geçiş olanağı yok, yavaşça tırmanırken sorunu anlıyorum. 103K koşanlar bizden 2 saat önce start almışlardı, ve arkada kalanları yakalamıştık ve yavaş gittikleri için patikada kuyruk olmaya başlamıştı. Neyse diyorum içimden zaten yürüyorum fotoğraf çeke çeke giderim.Bu arada arkadan İtalyanca bağırışlar geliyor, anlamıyorum ta ki 55K yarışının lideri yanımızan geçene kadar, yolu açın ben geliyorum diyormuş :slight_smile: Tabi doğal olarak 55K koşanlar da bizi yakalıyor. 103-72-55 şeklinde diziliyoruz patikaya.
Ama 55’in ön grup çok hırslı mecburen kenara çekip yol veriyorum. Herhalde istasyona kadar 100 kişiye yol vermişimdir.Malga Grava’ya vardığımda saat 10 olmuş. Yolun yarısı ama zor kısmı bitti, burdan sonrası daha kolay sayılır ama yine çamur-kaya-kök şeklinde ilerleyen patikalar hala mevcut. Yavaştan ağrılar başlıyor sırt ve özellikle dizler.Biraz geniş düz yol buluyorum, koşmaya çalışıyorum ama izin vermiyor bir türlü. Mecbur yürü-koş şeklinde ilerliyorum. Dolomitler vahşi ve hırçın halinden çıkıp sakin ve yeşil bir renge bürünüyor.


Mental olarak daha rahatım ama ilk etaptaki savaş baya yıpratmış bedenimi. Dizim artık ne yürü ne koş diyor. İstasyona giriyorum ve hemen buz kompres yaptırıyorum. İyice beslenip dinleniyorum. Biraz kendime gelir gibi olunca yavaştan koşmaya başlıyorum, hızlı olmasa bile sürekli koşuyor olmak moral veriyor. Artık önümde 64.km son istasyon var, ordan sonra da şehre kadar iniş.Öğleden sonra güneş iyice tepede, yorgunlukla beraber uyku bastırıyor. 30 saati aşkın süredir uyumuyorum ama şu an onu dert etmiyorum. Güzel manzaralar eşliğinde son istasyona geliyorum, biraz beslenip banka oturuyorum. Ağırlık çöküyor, göz kapakları beni bırak diyor. Başımı masaya dayıyorum ve kestirme yapıyorum. 10 dakika fazla değil. Sırtüstü yere uzanıyorum, biraz da öyle yatıyorum. Ayağa kalkınca dizimde dayanılmaz bir ağrı var. Hemen istasyonun medikal bölümünde buz ve sprey yaptırıyorum yanda bir koşucu sedyede yatıyor battaniyeye sarılı, tansiyonu ölçüyorlar. Bu yarışın en sevdiğim taraflarından biri de koşucu sağlığı ve güvenliğini ön planda tutmaları. Çantaya takılı GPS cihazı ile anlık olarak tüm koşucuları takip ediyorlar, istasyonlarda sağlık görevlileri ve ilk yardım araç-gereçleri yeteri kadar mevcut.


Önümde son tırmanış kaldı ve sonra zirveden şehre iniş.. İstasyondan çıkınca şöyle bir tabela asmışlar “if you want to cry, now its the time!” sonra tırmanışa başlayınca anlıyorum :slight_smile: yarışın sonunda dik ve uzun bir çıkışı hiç hayal etmemiştim. Evet ağlamıyorum ama isyanım içimde büyüyüyor tırmandıkça.
Zirveye ulaşınca rahatlıyorum, olağanüstü bir Dolomit panoraması karşılıyor koşucuları.Foto ve video çekip inişe geçiyorum, neyse ki zemin düzgün.Normalde bu inişi çok rahat tempolu inebilirim ama dizlerdeki ağrı buna izin vermiyor ve ve yürü-koş şeklinde ilerliyorum. Bayadır tek başıma koşuyorum öndekiler arayı açtı ve arka grup ise, onlar baya geride kaldılar. İndikçe orman içine giriyor rota ve sonunda zihin oyunları başlıyor. Her dönemeçte gördüğüm ağaçlar, kütükler, dallar zihnimde farklı şekillere bürünüyorlar. İnsan suretleri, kulubeler, hayvanlar, çeşitli eşyalar… belli süre sonra iyice can sıkmaya başlıyor, ben de sadece yere bakıyorum. Şehri göremedikçe ansiyete artıyor. Yarışın sonunda bu durum hiç hoşuma gitmiyor. Güle oynaya bitirmem gerekirken, aklımdaki halisünatif imgeler ile boğuşuyorum. Birden düze iniyorum ve karşıdan gelen arazi aracını görüyorum, derin bir oh çekiyorum. Medeniyete yaklaşıyorum. Kafa da rahatlayınca orta tempoda koşarak şehre giriyorum,sesler ve müzik giderek artıyor neşem yerine geliyor artık son anlar,hissediyorum. Ve kasaba halkının bravo alkışları arasında bitiş çizgisini geçiyorum.


Gerçekten her şeyini sevdim. Acı, ter, düşme ve kaymalar, gece karanlığı, ağrıyan dizler ve sırtım,zihnimin bana oynadığı oyunlar vs… Zaten bunlar için geldim ve deneyimledim. Ve anladığım bu yarış ruhu yok etmek ve seçimleri sorgulamak için tasarlanmış. Evet gerçekten ne istiyoruz ya da bekliyoruz?
Nefes kesen manzaralarıyla ve dişlerinizi sıkmadan keyifli, rahat bir yarış istiyorsanız Cortina’ya gidin ve LUT 80K koşun!
Bunun yerine acı çekmeyi seviyorsanız, yolun neredeyse yarısı için sizi öldürmeye çalışan, sürekli sizi sınayan, beklenmedik tırmanışlarla, çift ip inişlerle şaşırtan, daima patikaya konsantre olmanız gereken, inanılmaz gönüllüleri ve istasyon hizmeti olan, gerçek anlamda isminin hakkını veren “ekstrem” bir yarış arıyorsanız işte DXT-72K tam da bu istekleri karşılayan bir yarış.

38 Beğeni

Hocam tebrikler harika anlatım ve harika iş çıkarmışsınız. Durduk yere bana iş çıkardınız bu yarışa katılmam gerekli artık​:sweat_smile:

3 Beğeni

Harika fotoğraflarla,harika paylaşım Nicelerine daha sağlıcakla

4 Beğeni

Tebrikler @Bashocan :waving_hand:. Sen de cok iyi biliyorsun ki aci cekmeyi seviyoruz :slight_smile: Zehri aldigina gore bir sonraki sezonu konusalim bir ara :slight_smile:

5 Beğeni

@Bashocan kardeşim sanki ben parkurda koşuyor, tırmalıyormuş gibi hissettim. Hatta bu yazıyı ben yazıyormuş gibi olayın içindeydim. Kocaman tebrik ederim . Kaçkar ultrada görüşmek üzere

7 Beğeni

Tebrikler! Fotograflar cok guzel. Arazi cok cetin duruyor. Bir yarisa gece baslamak tamamen farkli bir deneyim bence.
:slight_smile:

3 Beğeni