Çok enteresan gerçekten… Sevgili @mgunes ben kibir vs göremedim.
Serbest çağrışım: “kirby” seni seviyoruz.
Çok enteresan gerçekten… Sevgili @mgunes ben kibir vs göremedim.
Serbest çağrışım: “kirby” seni seviyoruz.
Ben buradaki kızgınlığı anlayamadım. Yazılanlar yanlış algılanmış sanki. Kimse maraton cut-offu 4:30 olsun demedi, maraton söz konusu bile olmadı. Bazı ultra maraton yarışlarımızda normalin üzerinde cutoff süreleri olduğu doğru ve bence süreleri uzatarak koşucu sayısını artıracaksak hiç artırmayalım. İnsanları motive ederek, erişebilecekleri hedeflere yönlendirerek ve doğru şekilde gelişmelerini sağlayarak artıralım, çok daha iyi. Bir koşucu cut-offa 1 sn kala geldiyse ve tek kişi ise tabii ki birinci odur ve beklenerek ödülü verilir. Gelmeyen, yarışa katılmayan herkesten önce bitişe gelmiştir, evet doğru. Burada eleştirilen böyle bir koşucunun bu gerçeği dile, akla getirmeden, hatta bazen gizleyerek birinciliği ile olması gerekenden fazlaca övünmesidir, ben öyle anlıyorum. Bahsettiğimiz yarış Barkley ise konu çok farklı olur tabii. Burada bağlamı iyi oturtmak gerek. @mgunes’in bu konuyu açması ve yazdıkları bence kibir ve böbürlenme içermediği gibi camiaya katkı sağlamaya yönelik iyi bir hareket.
Başkasının doktora makaleleri ile doktorası olmadan profesör olup sonunda yakalanan birine ait haberler vardı.Doktor olmadan doktorluk yapan, sahte hakim savcı olan kişi bile gazete manşetlerindeydi.
Övünen övünsün, abartılı da övünsün,birinci veya sonuncu fark etmez.Hoş gelmez, hoş gören olabilir.Bu ultradaki dereceleri antrenörlük, eğitmenlik mesleğinde kullanıyorsa bu duruma kananlara da herkese açık sonuçları yorumlamakta aciziyet içindeyse kanabilirde.Bence sorun olan o antrenörlük yapma ehliyeti (resmi sertifika) olmadan yapılan faaliyetler.
http://www.taf.org.tr/faalhakemlerantrenorler/#1459254240146-fcd024c7-5e80
1095kişi 2020 yılı faal antrenörlük lisansına farklı kategorilerde sahip.
Adam/kadın maratonda, ultralarda Dünya rekorunun sahibi. Sempatik gelen yanları ise inanılır mütevazi kişilikleri . “Belki Çok Da Şey Yapmamak Lazım (Gripin)” asıl eleştirilen ben oldum eşsizim havalarını.Çünkü koşucu mütevaziliğinin içinde yer, hükmü yok.
Keşke yazışmalar biraz daha uzun sürseydi diye geçirdim içimden. Çünkü hem konu çok ilginç ve birleştirici; hem de eksik kalmış, tehir edilmiş gibi. Biraz daha devam edecek olsa sanki forum üyelerinin tutum, değer ve yargılarını biraz daha iyi anlayabilecek, geleceği nasıl hayal ettiklerini okuyabilecektim. Foruma yeni olduğum için beni cezbeden kısım bu. Gerçi sohbet devam ediyor. Ve hala bir takım soruların türetilebileceğine ve bunların yardımıyla yeni şeyler öğrenebileceğime inanıyorum. Umuyorum sizler bu arzuyu benimle paylaşırsınız.
Yanıtların çoğunda altı çizilen, Türkiye’de spor geleneğinin zayıflığı ve politika tercihlerinin seyir sporları dışında kalan branşlarda gelişmeyi yavaşlattığı düşüncelerine katılıyorum. Buna karşın, @aykutc 'nin vurguladığı erişilebilir ve gerçekçi rol modellerin sağlayacağı olumlu geri-besleme ihtimaline ve @spinodal 'ın savunduğu etik eylem ve bireysel çabanın önemine hak veriyorum. İlaveten, @spinodal 'ın eylem içeren veya nihai hedeflerden ziyade daha geniş ifade edilmiş hedeflere atfettiği önemi, bugün mahrum olduğunu belirttiğiniz kültürün özüne yapabileceği katkıdan dolayı kayda değer buluyorum. Peki, üzerinde az da olsa uzlaşılmış bir takım samimi hayaller hali hazırda var mıdır? "Biz"ler eşgüdümlü davranırsak, sporun seyrine olumlu yönde katkı koyabilir miyiz? Yoksa, amatör koşucuların münferit çabaları -yani yaşam boyu spor idealine sadık kalıp, deneyim ve fikirlerini paylaşmaları yeterli olur mu? Görünmez bacak tüm bu ilişkileri düzenlemeye yeter mi?
Gözlediğim kadarıyla uzun mesafe koşusu Türkiye’de az paydaşlı bir tablo sergiliyor. Paydaşlar arasındaki en büyük grup (amatör) sporcular. Dolayısıyla onların tutumları, iyi uygulamaların geliştirilmesinde ya da kötü uygulamaların yaygınlaşmasında daha ağırlıklı olmalı. @mgunes ilk iletisinde amatör koşucuların tutumlarını mercek altına aldığı sorusunu bu açıdan değerlendiriyorum. Uzun mesafe koşularının bugüne kadarki seyrinde özgün iyi uygulamalar nelerdi? Değişmesini istediğiniz unsurlar, uygulamalar var mıdır?
@mgunes’in fanus benzetmesini de tartışılabilir. Zira, mukavemet sporları denince kuzey disiplini kayak, bisiklet, koşu, yüzme, orienteering, dağcılık, kürek ve çoklu müsabakaları düşündüm. Liste genişletilebilir. Son yıllarda özellikle dağcılık ile koşunun ara kesitinde etkinlikler yapılıyor. Bu etkileşimin, farklı branşlardan amatör sporcuların bir araya gelmesinin olumlu etkileri var mıdır?
Konu dallanıp budaklanmaya uygun olduğundan
ana konudan anladığımı tekrar edip kendi faydacı yanıtımı yazacağım.
Ana konu:
Neden amatör koşu yarışlarında başarılı sporcularımız yok ve biz bunu değiştirmek için ne yapabiliriz?
Yanıtım:
Sayımız ne kadar az olursa olsun, amatör ruhla (severek, isteyerek) yaptığımız sporumuza devam etmek, bu ruhumuzu kaybetmeden, ruh benzerlerimizle sporun gelişimi için elimizden geleni yapmak.
[Kendi adıma yaşadığım şehirde herkes benimle aynı saatte sabah sporuna dağlara koşmaya kalksaydı, dağ koşusunun eski tadı kalmazdı. ben sizden kaçıyorum zaten ey toplum!]
Neler yapılabilir?
Koşmak, koşanlarla sohbet edip belki birlikte koşmak, sanal ortamlarda vb. tartışmak, sporun tarihini öğrenmek ve gündemini takip etmek.
“Bir de en sonunda insanı kendi haline bırakmak ki yönelsin, yeşersin.”
biz biraz bu sonuncuyu iyi yapamayan bir toplumuz, ondan hep geriden geliyoruz.