Çok koşmak da sağlıklı değil

Arada şöyle bir fark var.
Otomobillerde proteinler yoktur, yani kas tamiri yoktur.
Sadece karbonhidrat (benzin) vardır.
Motor üstünde oluşan her türlü hırpalanma kalıcı olur.
Ama İnsan bünyesinde her hırpalanan kas (kalpte bir kastır) proteinler tamir edilir.
Hatta bünye kendini savunmak için eski halinden biraz daha iyi tamir eder.
Bu tamirat sayesinde kaslarımız güçlenir.
Sınırlı bir sürede kalp kaslarımız yormak onun için bir antrenmandır ve nihayetinde onu güçlendirir.

yani demek istediğim şey;
koşu kalbi yoruyor, yoruyorsa zarar verir, o yüzden koşmayalım demek ile
spor salonunda ağır kaldırmak kol bacak kaslarını yoruyor, demek ki kollara bacaklara zararlı, o yüzden ağırlık çalışmayalım demek arasında bir fark yok.

7 Beğeni

Çok net ve anlaşılır bir açıklama olmuş. Ağzınıza sağlık @ismaileren

1 Beğeni

Çok güzel bir bakış açısı Ben de abartının olumsuz etkilediğini düşünenlerdenim Ve sağlıklı bir aktiviteyi hatta gündelik hayatımızda yapılması gereken bir aktivitenin fazlalığının zararları anlatılırken eksikliğinin zararları,ve düzgün yapılmasının tarifi anlatılıp teşvik edilmeli

2 Beğeni

Kaslı olmanın hareketi bir miktar kısıtladığı doğrudur ancak ekstra ağırlık yapacağı hususuna çok katılmıyorum. Zaten sizin bahsettiğiniz kadar, yani size ekstra ağırlık yapacak kadar kas inşa etmek o kadar kolay değil, isteseniz de yapabilmeniz zor.

Ben koşucularda genellikle aşağıdaki gibi bir vücut görüyorum. Siyah, çizgili eşofmanlı arkadaş ideal kiloda gibi duruyor fakat arkadaki 2 kişi fazla zayıf.
runner

Bir de hangi tür koşudan bahsettiğimiz önemli, uzun mesafe koşusu mu yoksa sprint koşusu mu ? Uzun mesafe koşulacaksa burada siz haklısınız, ince olmak daha avantajlı olur. Fakat sprint koşucusu Usain Bolt’a bakarsak, ince fakat kas yoğunluğunun oldukça iyi olduğunu görürüz.

Bu arada, benim kaslı olmaktan kastım Michael Jai White gibi devasa bir vücut değil, Christiano Ronaldo veya ona benzer, normal bir yapıdan bahsediyorum.

Kısmen doğru ama koşuda tam olarak kas yıpranmasından bahsedemeyiz, sadece alt gövde kaslarında yıpranma oluyor. Hatta yıpranan daha çok bacak kasları mı yoksa eklem, kemik, kıkırdak, tendon gibi bileşenler mi tartışılır.

Tabi bir de hormon durumları var. Kısa ve orta vadede bu etkiler olumlu olur diye düşünüyorum. Ancak koşu şiddeti ve süresi çok uzarsa tersine olabilir; kortizol, testosteron, büyüme hormonu gibi. Elbette dinlenme sonrası eski durumuna geri dönecektir.

Kalbi sadece kastan ibaret olarak değerlendirmek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Güçlü kalp kasına sahip olmak tek başına sağlıklı olunduğu anlamına gelmez.

Neyse, daha fazla uzatmak istemiyorum. Ben sadece kendi düşüncelerimi paylaştım. İşin sonu yine bilinçli antrenman, düzgün beslenme ve dinlenmeye çıkıyor.

1 Beğeni

İşin sonuna katılıyorum Adı üstünde FAZLA

Tüm cevaplarınızı okudum ve bilimden daha çok kendi görüşleriniz olduğunu belirtmişsiniz. O yüzden ben de nacizane yazdıklarınızın üstüne bir şeyler eklemek istedim:

Bence günümüz koşucularının karşılaştığı en büyük problem çorap teknolojisindeki gelişmedir. teknoloji o kadar gelişti ki, artık çoraplar neredeyse hiç su tutmuyor ve bu durum ayakların kurumasına neden oluyor. Kurumuş ayaklar da bence tutuşu azalttığı için sakatlanmalara neden oluyor. Sakatlanan koşucular da maalesef küreğe başlamak durumunda kalıyorlar; fakat kürekte kullandıkları çoraplar pek faydalı olmadığı için bence gereken verimi alamıyorlar ve estetik olmayan bir alt vücuda sahip oluyorlar. Estetik olmayan bir alt vücut derken lütfen beni yanlış anlamayın, Shaqiri’den bahsetmiyorum. Örneğin Sabri Sarıoğlu’nun kas yoğunluğunun oldukça iyi olduğunu görüyoruz.

Büyük maraton koşucularının hepsini de esefle kınıyorum, Christiano Ronaldo vücuduna bu kadar koşmalarına rağmen sahip olamıyorlar. Bence Kenya’lı ve özellikle İten’li genlerinin bu konuda önemli bir rol oynadığı hakkında şüphe duymak bile çok mantıksız.

1 Beğeni

Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sizin gibi akademik kimliğim olmadığı için, kendi görüşlerim olduğunu özellikle belirtmek istedim. Tartışmayı ayrı bir seviyeye çıkardığınız için de şükranlarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun :pray:

1 Beğeni

İngilizce olsa da Türkçe çevirisinden konu net anlaşılıyor.

Bu forumda yıllarca her hafta, haftada 6 saatin üzeri antrenman yapan kaç kişi var ki?Keşke ayda 6 saat koşabilsem, hareket iyidir.

1 Beğeni

Çok fazla ön yargılarınız var.

Mesafe koşusu ülkemizde yeni sayılabilecek bir spor.
Ama bugün dünyada aylık 1000 (bin) km üstünde koşu hacmine sahip gerek yol gerekse patika koşucusu yüz binlerce sporcu var.
Bu hayal ettikleriniz gerçek olsaydı tüm bu insanlar eklem, kemik, kıkırdak, tendon problemi olan, hormon yapısı bozuk canlılar haline gelirlerdi.
Ve güçlü kas kasına sahip olmak sağlıklı bir kalp anlamına geliyor.

Dünya bizim etrafımızdaki haftada 3 gün koşan, sonra tüm gün ofiste dinlenik nabızda çalışan insanlardan ibaret değil.
Dünyada milyarca insan fiziksel olarak çalışıyor. Tüm gün fiziksel çalışma esnasında bu insanların nabzı 60 bandında mı seyrediyor ?
Ben tarlamda çalışırken 8 saat ortalamam 100 nabız altına düşmüyor.
Ve benim köyümde hastalık kaza bela olmadığı müddetçe kimse 90 yaşının altında ölmüyor.
Köylerde insanlar köy kahvaltısı yüzünden değil, sabahtan akşama çalışıp hem bünyelerini hem kalplerini güçlendirdikleri için uzun yaşıyorlar.

İnsanların yer yüzünde en yüksek adaptasyon yeteneğine sahip canlı olduğunu unutmayalım.
Ve “aman kalbim hızlanıp yorulmasın” fobisini bir kenara bırakalım.
Miskin bir hayat seçersek vücudumuz miskin bir hayata adapte olur,
hareketli bir hayat seçersek harekete adapte olur ve sağlıklı olur.

Hareket etmekten korkmayalım.
1987 yılında 2:10:25 ile maraton koşup 30 yılı aşkın Türkiye maraton rekorunu elinde tutan Mehmet Terzi şu an anda 66 yaşında ve oldukça sağlıklı.
Hiç eklem veya hormon sorunu yaşadığını zannetmiyorum.

İçinden çıkmamak için sürekli bahaneler bulduğumuz “güvenli bölge balonu” bizi korumuyor, aksine çürütüyor

8 Beğeni


6 Mart Düzenlenen Tokya maratonunda Mariko Yugeta 2:58:40 gibi sürede bitirdi ve yaşı 63

8 Beğeni

Fiziksel gücü ile çalışan elbette bir çok insan var dünyada ama dakikalar boyunca sabit şekilde 180 nabızla çalışmıyorlar.

Hormondan bahsediyorum, siz bunu ömür boyu hormonları bozulacak anlamında değerlendiriyorsunuz. Ben antrenman sırasındaki ve akabindeki hormon düzeylerinden bahsediyorum. Çok şiddetli ve uzun süreli olursa kortizolun artabileceğinden, testosteronun düşmeye başlayacağından bahsediyorum, bunu da kafamdan uydurmuyorum.

Köydeki yaşamdan falan bahsetmişsiniz, ne alakası var anlamadım. Ben Bursa, Yenişehirliyim yani köy işlerine uzak değilim. Bundan 30 yıl önce dediğiniz gibi insan gücüne dayalı çalışma daha fazlaydı ancak artık makinalı tarım yaygınlaşmış durumda. Artık eskisi gibi elimize kosayı alıp tarlada ekin biçmiyoruz, biçerdöverler yapıyor. Ayçiçeklerini eskisi gibi sopalarla dövmüyoruz, makinalar hallediyor. Çalıştığımız zaman da dinlenerek yapıyoruz.

Köyünüzde 90 yaşın altında ölüm olmaması tek başına bir kriter olmaz. Dedem 78 yaşında vefat ettiğinde yaklaşık 70 yıldır sigara içiyordu, hem de sarma tütün, filtresiz. Son 6 ayına kadar da oldukça dinç ve sağlıklıydı. Ananem ise 89 yaşında vefat ettiğinde bir torba ilaç kullanıyordu ve son 15-20 yılında sürekli sağlık sorunları yaşadı. Kağıt üzerinde değerlendirecek olursanız ananem 11 yıl daha fazla yaşadı ama kalitesi tartışılır.

Ben burada direkt olarak koşu sağlıksızdır gibi bir şey söylemedim. Egzersiz süresi ve şiddetine göre bir takım negatif etkileri olabileceğinden bahsettim. Zaten kendim de aktif bir insanım. Arkadaşımız yıllar önce gazete haberinden yola çıkarak bir konu açmış, onunla ilgili tartışıyoruz. Ön yargı, hayal falan demişsiniz ama ne alakası var.

3 Beğeni

Sizin bahsettiğiniz uzun yıllardır bu sporu yapanlar için önemli bir şey değil. Sporcuların metabolizması zamanla uyuyor bu düzene.

1 Beğeni

Ne zaman sizin dedikleriniz olur, şiddetli uzun süreli antrenman yapıp dinlemeyi ve beslenmeyi olması gerektiği gibi yapmadığın zaman bu spor hatta tüm sporlar insan vücuduna zarar verir

3 Beğeni

Kesinlikle. Bu arada bende haşimato var. O nedenle bu konuları uzun süredir araştırıyorum, endokrinoloji doktorum da aşırıya kaçmadan egzersiz öneriyor.

3 Beğeni