Büyük Patika Yarış Organizasyonları vs Küçük Yarışlar

Birkaç yıldır yarışlara katılmayan biri olarak en son geçen yıl Kapadokya Ultra yarışının kısa parkuruna kayıt oldum. Sonuç benim açımdan tam bir hayalkırıklığı. Binin üzerinde insanın o daracık patikalarda tıkış tıkış koşturmasının beni nasıl rahatsız edebileceğini öngörememişim. Ayrıca tabiatla başbaşa olma halini seviyormuşum meğersem ben yarışlarda, insanlarla beraber koşmaktan çok, bunu anladım. Hep ultra camiasında denir ya “konfor alanınızın dışına çıkın” diye, böyle bir yarışmada konfor alanından çıkma şanşı var mı, doğayla “başbaşa” kalabiliyor muyuz, bunların hepsi havada kalmaya başladı.
Bu yarıştan sonra bir daha “kalabalık” yarışlarda yarışmayacağıma dair bir karar aldım.

Dün akşam Ayarı Kaçanlar podcastın dayanıklılık sporları ekonomisi isimli bölümünü dinliyordum. Bölüm 44 - Dayanıklılık Sporları Ekonomisi - Ayarı Kaçanlar | Podcast on Spotify
Hay ağzınıza sağlık bu kadar güzel anlatılır bu meseleler. Kapitalizmin herşeyi metalaştırması olgusunu ve onun kapsama alanından çıkamayan güzel niyetli oluşumları ne kadar harika anlatmışlar.
UTMB’nin İronmenleşmesi meselesi gerçekten hepimizin düşünmesi gereken bir olgu. Ticarileşmelere ülkemizde ne yazık ki hep ne güzel işte ülkeye bir sürü turist gelecek ekonomiye can verecek mantığıyla bakılıyor, peki ya doğa, ya bu sporun birleştirici ve yardımlaşmacı ruhu? Ne yazık ki bunları yavaş yavaş kaybediyoruz gibi geliyor bana.
Acaba “büyümek” istemeyen ve buna karşı direnen bir patika yarışı istemekle çok mu fazla şey istiyorum? Ne dersiniz?

9 Beğeni

Hizli kosanlar kalabalikla hic ugrasmiyor adamim. :crazy_face:

3 Beğeni

Sanırım artık düzenlenmiyor, ama güzel bir örnek DASK’ın Anadolu Dağ Maratonu’ydu (ADAM). Bir çok kişi için güzel anılar barındıran, öncü ve değerli bir organizasyondur. http://www.dask.org.tr/ adresinde daha detaylı bilgi bulabilirsiniz.

3 Beğeni

Evet bir dönem takip etmiştim.Ancak yarışmak fırsat olmadı. Ekip yarışları vardı sanırım. Katılmak istemiş ama ekip olusturamamıştık. Teşekkür ederim.
Bu arada konu konuyu açıyor ama geçenlerde ben bu konular kafamda internette gezinirken Killian’ın bir paylaşımında şu The Athlete Climate Academy — Anturus Education oluşuma denk geldim. Aslında birebir benim kafamdaki soruların yanıtı olmasa da soruna farklı ama dogru bir yerden yaklaşmışlar.
Ben kendimden yola çıkarak doğa ile bütüleşemiyorum demiş ve işin ticari boyurunu yeniden düşünmemiz gerektiğini söylemiştim. Kalabalık yarışlar benim açımdan amacına ulaşmayan bir çabaya döndü demiştim.
Athlete climate academy de bu yarışlara iklim açısından bakıyor ve yarış koşmanın iklime daha az nasıl etkisi olabileceğini düşünmemizi ve ona göre davranmamızı öneriyor. Yani doğa merkezli bakışla yarışları, uçakları, otelleri, kullandığımız ekiplanmanları hepsini iklim krizine etkisi açısından sorguluyor.
İklim değişikliği de patika koşusunun giderek daha çok öne çıkan bir boyutu olmaya başladı.

4 Beğeni

Aslında amaç doğada olma ve bunu koşarak yapmaksa bunu yarışmadan ya da bir yarış organizasyonuna katılmadan da yapabilirsiniz. Patika işaretli olmasa bile artık takip etmesi gerçekten zor değil GPS’li bir saat veya telefon ile. Sanırım yaratacağınız etki de sınırlı olacaktır, en azından sizi kontrolünüzde olacağı kesin.

Çok kalabalık etkinliklerin dolaylı etkileri haricinde doğrudan gözlenen etkileri de var (örn. patika erozyonu, Alplerde bazı patikalar bu nedenle kontrol altında). Ama genelde sorumlular bütün yönleri ile değerlendirip, ona göre karar veriyor. Binlerce kişinin verdiği zarar, yaratılan ekonomik katkı (etkinlik dışı zaman da dahil) ile nötralize edilip hem yerel halk hem de doğa için kazanca dönüştürülebilir (örn. daha güvenli patikalar, daha iyi altyapı, doğal hayatı korumak için destek, vb.). Sanırım ülkemiz için temel soru organizasyonların ve yerel idarelerin bu tür uzun vadeli katkılarının ne düzeyde olduğu. xxx Ultra, xxx bölgesindeki patikaların yıl boyu güvenli ve ulaşılabilir olmasına ve sürdülülebilir şekilde korunmalarına ne seviyede katkı sağlıyor?

5 Beğeni

Evet çok haklısınız. Doğada olmak ve koşmak için yarışlara katılmaya gerek yok. Bazen yalnız bazende ekip arkadaşlarımla bu tutkunun yarışsız tadını çıkarmaya çalışıyoruz antremanlarda. Peki neden yarışıyorum o zaman? Sanırım farklı doğal güzellikleri kısa zamanda koşabilmek ve bu tutkuyu paylaşabilmek cazip geliyor. Yaşadığım alanın bana sunduğu patika alanları bir yerden sonra bitiyor ve ben başka yerler, başka insanlar da görmek ve bu güzellikleri paylaşmak istiyorum. Yarışta hiç tanımadığım birisiyle tempomuz tutuyor ve başlıveriyoruz sohbete. Bir sürü yeni şey akıyor beynime, onun da beynine üstelik yeni bir ortamda. Zihnim tazeleniyor. Sonra bir noktadan sonra yollarımızın ayrıldığını, ayrılacağını anlıyor ve bazen bir söz bazen de bir bakışla bu ayrılığı kabulleniyoruz dostça. Sonra belki yeni bir yol arkadaşı daha çıkıveriyor karşıma. Tabi bu söylediklerim insanların tıkış tıkış yarıştığı yarışlarda da olmuyor değil. Ama aynı tadı vermiyor kanımca.
Bir de kısa zamanda çok şey yapabilmek imkanı sağlıyor yarışlar. Tahtalı Run to Sky olmasaydı deniz seviyesinden olimpos dağının zirvesine kadarki yolu koşabilirdim belki. Ya da Sky Erciyes olmasa da Tekirden Sarıgöle koşabilirdim. Ama ya sonra nasıl döneceğim mesafeyi ikiye katlamadan :slight_smile:? Yarışlar koşmak haricinde ne, yiyeceğim, nerede uyuyacağım, ya başıma bir şey gelirse, nasıl döneceğim vb. durmadan soru soran beynime kısa bir süre organizatörü vekil tayin ediyor.
İkinci paragrafınız gerçekten çok vurucu bir soruyla bitiyor. Bu “büyük”(bunu ben ekledim) organizasyonlar bu patikaların sürdürülebilirliği için ne yapıyor?
Burada görev sadece organizasyonlara düşmüyor kuşkusuz. Bir bütün olarak doğal güzellikler nedeniyle turist çeken bölgelerde bu tip organizasyonlar haricinde oteller, lokantalar, taşıma şirketleri, küçük esnaflar hepsinin varlığı bu doğanın korunmasına bağlı aslında.
Ve tabi koşuculara da görev düşüyor. Bizlerin tercihleri ve istekleri de yön verecek bu organizasyonlara.

1 Beğeni

Bu arada podcasti yeni dinleme şansım oldu. Bir araba markasının dahil olmasından bahsetmişler. Aslında bakarsanız garip değil böyle bir sponsorluk, çünkü arazi o tür araçların kullanılmasını gerektiriyor. Her iki taraf için de iyi bir işbirliği; organizasyon ihtiyacı olan araçlara kavuşuyor, şirket de reklamını ilgilenebilecek bir kitleye doğrudan yapıyor. Futbol takımına sponsorluktan daha doğal diyebiliriz en azından. Yalnız çapı gerçekten şaşırtıcıydı.15-20 araç değil bahsedilen, şans eseri denk geldik, park yerindeki arabaları sayamadık - o kadar çoktular.

2 Beğeni