Ankara benim doğduğum, büyüdüğüm ve okuduğum şehir. Öncesinde yapılan Kızılcahamam’daki yarışa katılamamıştım. Bu organizasyon tanıtıldığında ise takvimimde çok güzel bir yere denk geliyordu. Ayrıca yarışlarının maliyetlerinin gittikçe arttığı dünyamızda çok makul bir kayıt bedeliyle ortaya çıktı Beypazarı Ultra.
Yarış Beypazarı merkezinden başlıyor. Sonra İpekyolu Ormanı’nda bir daire çiziyoruz. Coğrafya genel olarak akarsu ve rüzgarların aşındırdığı tepe ve onun dibinden geçen vadilerden oluşuyor. İpekyolu ormanı bitince bu tepelerden birisine çıkıyoruz. çok güzel bir sırt hattı ve akabinde bol bol kayarak düşerek indiğimiz yumuşak topraklı bir inişe geçiyoruz. Bu kısımlarda aşırı keyif aldım diyebilirim. Dimdik bir inişten bahsediyoruz bu arada.
Daha sonrasında bir dere yatağına iniyoruz. Bu dere yatağının devamı bizi İnözü vadisine çıkaracak ama oraya yarışın sonunda uğrayacağız. Şimdi burada dere pek temiz değil. Suya girmemek de pek imkanlı değil. Bir süre sonra suya basmışım basmamışım hiç düşünmeden koşmaya başlıyorsunuz. yarış sonrası bacaklar bu durumda:
Dere bittikten sonra ise uzun bir çıkış başlıyor. Normalde koşamayacağım bir çıkış değil. Fakat bu yarıştan önceki çarşamba idmanına ve genel olarak bir hasta olmak üzere durumuma veriyorum, bacaklar çekmiyor. Nabız hep çok yüksek. Yürürken Zone4ten çıkamıyorum. Tepede Kozalan CP var. Çok güzel bir yayla Kozalan. Gidip görmek lazım. Ankara’da bir yayla olacağını düşünmezdim. CPde bol bol besleniyorum ve nabızı ekrandaki değerlerden çıkarıyorum. Düşmüyor çünkü. İlginç olan şu ki, nabzı görmediğim dönemde nabız da toparlamış. Tabi bundan sonra çok az çıkış, bol bol iniş olduğunu da söylemem lazım.
Kozalan yaylada arkada ormanın içinde bir parkura giriyoruz. Parkurda işaretleme yerinde, fakat benim astigmat gözlerim işaret ararken çok zorlanıyor. Güzel yerlerden geçiyoruz. Burada ağaç dallarının biraz daha temizlenmesi gerekiyor. daha sonra önce kozalan CPye geliyorum. Sonrasında Kelebekler Vadisinden inerek İnözüne ulaşıyorum.
İlk çağlardaki yerleşkeler beni çok düşündürüyor. İnözü de öyle bir yer. Mağaralardan oluşan bir ağ var yukarıdaki duvarda. Kim bilir neler yaşandı. Ne anılar vardı, bunların çoğunluğunu bilemeyeceğiz.
Sonrasında yine dere yatağından Beypazarına ulaşıyoruz. Burada dereyi takip etmek kolay olsa da işaretleme yapılabilirdi diye düşünüyorum. Çünkü paralelde bir asfalt var ve nasolsa işaretleme yok diye kişiler asfalta çıksa haksız sayılmazlardı. Hatta ben de acaba asfalta mı değiştirildi yol diye bir bakmak istedim ama parkurda tanıştığım İlkay’ın yönlendirmesiyle dereyi takip etmeye devam ettim.
Bu yarışta hiç olmadığı kadar sportmenliği yaşadım. Yarışı neredeyse birlikte bitirdiğimiz İlkay ve Necip Abi(Necip Abi ile neredeyse değil direk el ele bitirdik) ile lütfen sen önden bitir diye diye geçirdik son kmleri. Herkes diğerinin önde bitirmeyi hak ettiğini düşünüyordu. Bu benim yarıştaki en büyük ödülümdü.
Ben iyi bir günüm olmamasına rağmen yarışı genelde 6. ve kategorimde 1. olarak tamamladım. Önümdeki herkes koşu dünyasından çok saygı duyduğum kişilerdi. O yüzden sonuçtan oldukça memnunum. Ödül töreni kapalı ve tarihi bir alanda yapıldı ve oldukça eğlenceli geçti. Kürsüye çıktığımda aldığım destek için ise oldukça müteşekkirim..
Yarıştan sonra ise çok güzel bir ekiple Beypazarı sarmasının keyfine baktık. Gerçekten güzeldi. Çok uzun bir süre sonra yarış bahanesiyle Ankara’da bulunmak ise oldukça güzel geldi.
Yarışın videosuna buradan ulaşabilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=_n8vurY7UL8