Merhabalar…
18 Ocak 2020 tarihinde ayak tarağım (kübsü kemiği) burkularak kırıldı. O gün uykusuz halde dışarı çıktım. Koşu yapmıyordum, yürürken (hızlı da yürümedim) oldu. Burkuldu ayağım. Normal, ufak bir burkulma olduğunu düşündüm. Fakat öyle değilmiş. Gittikçe ağrı artıyordu. Eve zorla yürüdüm, koşmayı denedim olmadı. Ağrı dayanılacak gibi değildi. Rüzgar estikçe ayağım daha da ağrıyordu (belki de bana öyle geliyordu, zaten şiddetli ağrı vardı), hava bayağı soğuktu; kar yoktu. Eve geldim ayağıma baktım, ne göreyim? Şişmiş. Ağrısını demek bile istemiyorum.
Devlet hastanesine gittim. Güvenliğe, acil hasta girişi nerede diyorum ve kendisi umursamaz tavırla söyledi lakin kendisi yanlış tarafa yönlendirmez mi!? Bir de o ayakla polikliniklerde dolanıyorum, hafta sonu olduğu için kimse yok. Geri döndüm güvenliğe sert bir şekilde bağırdım. Tabii sonunda geldik acil hasta girişine… Sıra öyle çoktu ki. Ağrıdan bağırmamak için zor tutuyorum. Doktor ayağa baktı röntgen çekilecek dedi. Röntgen çekerlerken resmen canımı da çekiyorlardı. Ayağımı çevirmeleri… Acı, anlatılmaz yaşanır. Sırayı bekliyoruz, sonucu göstermek için. Ayakkabıyı çıkartınca ceviz büyüklüğünde şişlik oluşmuştu. Artık yeter diye bağırdım, canım acıyor dedim. Tabii sesimi duyup içeri aldılar. İlla bağırmak mı gerekiyor? Doktor röntgene baktı ve kırık var dedi. Alçıya sararken ağrı kesilmişti.
Eskisi gibi koşar mıyım, dedim doktora. Alçı çıkınca belli olacağını söyledi. Artık bitti her şey dedim, içimden. Ben 2015 yılından beri koşu yapan insanım. Bunları yazarken bile gözlerim doluyor. Eve geldim, ağlıyordum. Benim için koşu yapmamak diri diri ölmek gibi bir şeydi. Koşu, benim için bir ihtiyaç. Zayıflamak için hiçbir zaman koşmadım, koşmamda. Koştuğum günleri düşündüm, koşarken bile düşmemiş insanım ben. Bundan sonra koşamam diye düşünmeye başladım. Çok zor anlatamam.
Kitap okudum sürekli. Nasıl beslendim? Et hiç yemedim ve suyunu da içmedim. Vejeteryan olmayı bile düşündüm o zaman. Brokoli, ıspanak tarzı şeyler tükettim çoğunlukla. Günler geçmiyordu. Alçı bacağıma büyük gelmeye başladı. Kaslarım gitmişti. İki bacak arasında büyük farklılıklar vardı. Alçılı bacağım (sol) çok incelmişti. Sağ bacağım normaldi. Yürüyebilecek miyim diye düşünmeye başladım sonunda. Ayaklar, kollar, gözler, kulaklar… Hepsi çok önemli. Allah hepimize sağlık versin başta. Sağlıklı olunca mutlu da oluruz.
Alçının çıkacağı günleri iple çekmeye başladım. Aynı zamanda alçılı ayakla yürümeye çalıştım, ama olmadı. Son 4 gün kala alçının çıkmasına, bunu başardım. Ufak adımlar atmaya başladım. Alçı çok ağırdı. Ayağıma batıyordu. Yine de mutlu olmuştum.
18 Şubat alçı çıktı. Doktor, artık yürüyebilirsin dediği zaman, öyle mutlu oldum ki. Anlatamam. Topukta ve yan tarafta morluklar vardı. Ayrıca ağrıyana kadar yürü dedi doktor. Küçük küçük adımlar… Mutluluktan ağlıyordum. Evde yürüyordum, hatta sabaha kadar yürüdüm. Ağrıyordu, şişiyordu. Bu engel değildi benim için. Sonrasında adımları hızlandırdım. En sonunda koştum. Koştum. Koştum. Tarif edilemez mutluluk. Nisan ayında tamamen iyileştim. Ağrılar, şişme olmuyordu. Şimdi eskisi gibi koşuyorum.
Bebekken direkt yürümedik, ilk başta emekledik. Emeklerken düştük, canımız yandı lakin pes etmedik. Sonunda ayağa kalkıp yürümeye başladık.
Buraya kadar okuyan herkese teşekkür ederim. Ne olursa olsun pes etmeyin. Ümidinizi asla kesmeyin. Çıkmadık candan, umut kesilmez. Kadın ve erkek herkes koşabilir. Ben bir kadınım ve 8 yıldır koşuyorum yaklaşık. Bu gerçek yaşanan bir durum, uydurma hikaye değildir. Sağlıklı günler dilerim herkese. Bol bol koşular ve yürüyüşler.
Ek olarak şunu da yazmak istiyorum: Bacağım eski haline geldi. Şu an ikisi aynı. Tabii, sürekli koşmanın etkisi çok büyük.