45. İstanbul Maratonu

Merhaba, uzun bir süredir misafir olarak formu takip ediyorum Ben de bu anlamlı koşuda ilk maratonumu bitirdim. Forumdan siz değerli üyelerden birçok bilgi edindim. Her birinize tek tek teşekkür etmek için bugün Üye oldum değerli yorumlarınızdan Emin olun benim gibi Birçok kişi de faydalanıyordur internette Nadir olarak bilgi alabileceğim iyi ve saygılı bir platform için tekrar sizlere teşekkür ederim.
Katkı sağlamak adına birkaç bilgi vermekte isterim merak edenler için maraton bitirme süren 4 saat 17 dakika çok planlı ve organize bir şekilde hazırlanmadım Fakat dikkat ettiğim tek şey her hafta olan uzun koşularımdı her hafta %5 /10 arttırarak ilerlemeyi tercih ettim. Bundan önceki ilk yarışım 30 Nisan’daki İstanbul yarım maratonuydu bitirme sürem 2 saat 4 dakika idi. Düzenli olmasa da haftada 3 gün koştum genellikle 2 gün 10 kilometre Bir gün uzun koşulları idi. Uzun koşularında koşu jellerini ve elektrolitleri denedim maratonda denemiş olduğum besinlerin ve içeceklerin çok büyük artısı oldu hep kafamı kurcalayan koşucuların duvar dedikleri 30 kilometreyi sıkıntısız atlattım 30 kilometredeki Check point’te Yüzümde bir gülümseme ile koşarken yarıştan daha da bir keyif alıyordum. Organizasyondaki su istasyonları gayet yeterliydi fakat sularını içip pet şişeleri Yolun ortasına atan koşucular Umarım bunu tekrarlamazlar ve bu sadece bu maratona özgü bir yanlışlıktır parkurun tek eksi ama bir o kadar da tarihi güzel yanı son 2 kilometredeki Yokuş bütün maraton o Yokuşu düşünerek koşmama rağmen çok zorlandım. Bitiş çizgisinde Yüzümdeki gülümsemede muhtemelen yapmış olduğum bütün antrenmanların hatırası vardı. Tamam belki çok iyi bir derece ile bitirmedim ama kendi yarışımı kendimce güzel bir şekilde tamamladım
Edindiğim en önemli tecrübe Ister 100 metre ister 100 kilometre Koşun Tek önemli ihtiyaç yastıklaması kuvvetli bir ayakkabı, Bu aldığınız keyfi maksimize edecektir.
Herkese güzel ve sağlıklı koşular dilerim.

7 Beğeni

Gayet iyi bir performans ilk uzun yarışı yarı maratonda 2:04 ile gerçekleştirip 7 ay sonrasında maratonda 4:17 ciddi başarı sayılır. Duvara vurmamanız oldukça şaşırtıcı.

3 Beğeni

Pet şişeler için ilerleyen metrelerde büyük çöp benzeri bir şey yoksa belli alanlar içerisinde kenara atılması doğal aslında, tempo yapıp durmayan atletler için yapılabilecek başka bir seçenek yok.
Triatlon yarışlarında çöpü kenara atmak içinde belirli çizgiler var hatta.

1 Beğeni

artik cogu yol yarisi ozellikle bisiklet yarislarindan esinlenip cop alanlari olusturuyor…ve su istasyonlarinin hemen ardinda da buyuk cop tenekeleri koyuyorlar…hadi bunu yapmadi organizasyon diyelim, atilacak jellerin, yiyeceklerin veya su siselerinin yol ortasi degil de kenarlara nispeten kolay toplanabilen yerlere yapilmasi cok basit bir icgoru olmali…ama tabi izmir’de kosarken bile sahilde onlarca kullanilmis jel paketi gorunce, aslinda farkindaliginin yuksek olmasini bekledigim sporcu insanlarin bile ne kadar dusuk cevre farkindaligina sahip oldugu gercegiyle yuzlesmistim…uzucu bir durum

2 Beğeni

Hadi suyu jeli geçtim, yolun ortasına yediği muzun kabuğunu atmıştı biri. Üstelik üzerine basılmış, 35. km’de buna basıp kayan umarım sakatlanmamıştır. Bu tip çöpleri kenara atmak ne kadar zor olabilir ki…

2 Beğeni

Katilanlara bir sey sormak istiyorum: maratona baslarken sanki iki grup halinde baslanmis, ilk grup 60 sn icinde cikmis sonra arada 3 dk gibi bir bosluk var, sonra buyuk bir grup daha cikmis. Buna taniklik eden, detaylarini verebilecek olan var mi?

1 Beğeni

Merhaba, ben C-D kapısındaydım, ilk elitler start aldı. Sonrasında A-B kapısı start aldı ve dediğiniz gibi yaklaşık iki üç dakika sonra biz start aldık. Arada demir bariyerler vardı.
Güncelleme; Gün ve Mat süreleri arası 5 Dk (baya çokmuş)

2 Beğeni

ben de C-D kapısındaydım. guntime ile aramda 6dk var.

MALE TUR 4:07:32 4:01:38

2 Beğeni

D kapısından start alanına giriş yaptım. Bizden öndeki A,B,C grubuna start verip gönderdiler. İlk start verildikten sonra yaklaşık 5 dk beklettiler bizi. Yol iyice boşalınca bizi de bıraktılar artık. Fark zamanı yaklaşık 5 dk filan çıkmış sonuçlarda. Hızlı koşanlara alan açmaktı herhalde niyetleri. Beklemek uyuz edici olsa da hızlı koşucanlar için iyi bir uygulama olsa gerek.

2 Beğeni

Geçen yıl ile bu yılın karşılaştırması, incelemesi gelecek gibi (6.his) @spinodal .
Bilmiyorum, rota aynı mı?Her mattan geçiş süreleri gözüküyor mu? Sponsor değişikliği mattan geçen geçmeyen, ölçülmeyen kişi sayısını nasıl etkiledi, merak ettiğim bu.

4 Beğeni

Su duruma cok uzuluyorum. Ozellikle ileri yas grubundaki buyuklerimizin cogunun heyecanlarindan biri bu kursu yasama istegi. Ama Spor Istanbul neden oldugu belli olmayan sekilde su yanlistan vazgecmiyor. Diger bi cok yanlisi da yazdik zamaninda ama beni en uzenlerden biri de bu :frowning:

2 Beğeni

A-B grubunu önden gönderdiler bizi bir süre beklettiler start time’ım 04:13. Bu süre tahmini olarak 3 ike 4 dakika arası. A-B grubu önden çıkıp bekleyince bozuluyorsunuz haklı olarak. Geçen seneye kıyasla 1-2 km arası yoğunluk daha az geldi. Bu bekleme ve kayıtlı koşu şartı ile elenenlerin katkısı var. Yol, maraton katılımcısı 3500 kişiyi taşıyabilecek kadar genişti faydasına değmeyen bir uygulama olarak gördüm. Kategori kupasını kürsüden vermemeleri çok büyük ayıp olmuş umarım tekrarlanmaz.

2 Beğeni

Ben sadece 15K’yı ikiye bölüyorlar sanmıştım. Ben 42K’nın E kapısındaydım ve kapıya da zar zor yetiştiğimden pek bir şey anlamadım. Gördüğüm süreler ile saatim arasında 5 dakika civarı fark olması bu yüzdenmiş demekki. Geçen sene köprü salınımı muhabbetinden çok korktular anlaşılan. Geçen sene 15K neredeyse 1 saat geç başlamıştı, bu sene de her kategoriyi parçalaya parçalaya başlatmışlar. Kategori kupasını da her sene bu şekilde veriyorlar sanırım, geçen sene de benzeri bir olay duymuştum. Daha iyi şeyler yapılabilir.

2 Beğeni

Bu seneyi de inceledim…

20 Beğeni

Ellerinize sağlık, gögüs numaramızı versek kişiye özel değerlendirme de yapıyor musunuz :slight_smile: İncelemenizi izledikten sonra kendi pace değerlerime baktığımda 25. kilometreden sonra dağılmaya, 30dan sonra yürümeye geçtiğimi görüyorum. 32. kilometreden sonra yeniden koşmaya başlamışım ama pace önceki kilometreler kadar tutarlı değil. Çok uzun süreler sonra start matından geçenleri görmek ilginç, benim stratejim ilk 10 kilometrede belki de yürüyerek çok yavaş gitmekti ama cut off a takılacağımdan korkmuştum. Keşke öyle yapsaydım.

2 Beğeni

Ben de biraz sonuç listesine demografik olarak baktım. Ek olarak onları paylaşayım;

Tamamlayanların %17’si kadın koşucu, yabancı koşucularda bu oran %23 iken, Türk koşucuların ancak %11’i kadın koşucu.
Türkiye’den en çok katılım doğal olarak 1014 koşucu ile ev sahibi İstanbul’dan (%58), 10 kişi üzerinde katılan diğer illeri aşağıda listeledim. 65 ilden katılım var.
İstanbul’da ise en çok katılan Kadıköy’den (97), sonra Maltepe (61) ve Üsküdar (58) geliyor. Sanırım başlangıç noktasının Anadolu yakası olması bile etkilemiş. En az katılan ilçe bir kişi ile Adalar ama en azından 39 ilçenin tamamından katılım var. İlk 15 ilçeyi de aşağıda bulabilirsiniz.

ANKARA 100
KOCAELİ 96
İZMİR 89
BURSA 68
MERSİN 57
ANTALYA 34
SAKARYA 23
TEKİRDAĞ 22
ADANA 21
ESKİŞEHİR 19
KONYA 18
ÇANAKKALE 15
MUĞLA 11
KIRKLARELİ 10

KADIKÖY 97
MALTEPE 61
ÜSKÜDAR 58
KÜÇÜKÇEKMECE 56
BEŞİKTAŞ 44
ATAŞEHİR 40
BAKIRKÖY 37
SARIYER 36
KARTAL 33
ŞİŞLİ 33
PENDİK 31
AVCILAR 30
FATİH 29
ÜMRANİYE 29
BAHÇELİEVLER 28

11 Beğeni

Selam arkadaşlar,

Son İstanbul Maratonunda yaşadıklarımı derledim. Bu yazılarımı önceleri insta’da paylaşırdım. Ancak doğru yer burası gibi. Gereksiz konulara girmeden kendimce önemli detayları yazmaya çalıştım.

Yola çıkarken hedefim ilk maratonumu 04:30:00’da bitirmekti. İlk hatam son 2 uzun antrenmanımın etkisine kapılıp ana hedefi revize ederek sub4’e çekmek oldu. Sub4 halbuki fantezi hedefti. C planı olarak da en kötü 5 saatin altında gelirim diye düşünmüştüm. Son uzun antrenmanımda 35k sonrasında biraz daha hızlanabilecek pace’i deneyimlemiştim. (Meğer ölümcül hatayı da burada yapmışım. Bu son uzun, olması gerektiği gibi kolay koşu değildi. Yarışta göstereceğim performansı burada gösterdiğim için yarış gününe kadar 20 günde yeterince toparlanamadım) Hatalar zinciri yarış günü devam etti. Bu yarışta pacer’la sabit pace’te koşmak gibi bir planım yoktu. Böyle uzun koşularda sabit pace’i daha önce hiç deneyimlememiştim. Dolmabahçe’yi geçtikten sonra 4 saat pacer bayrağı ve arkasındaki 100 küsür kişilik kalabalık gözüme ilişti. Aralarına karıştım. Henüz 10k olmadan 5:30’lara oturmak da planımda yoktu. Daha yavaş olmalıydım. Bakırköy’deki dönüş noktasına kadar (26k) rahat geldik. Bu arada 3 jel 1 elektrolit bitirdim. 28’de kalflarımda ağrılar başladı. Bu beklemediğim bir durumdu. Erken başlayan ağrılar buraya kadar gelmem gerekenden daha hızlı geldiğimin göstergesiydi.

Dönüş noktasına kadar sol ön ve sol tarafımızdan tatlı tatlı esen güney batı rüzgarı, Bakırköy’ün gölge alanlarından çıktıktan ve güneş iyice yükseldikten sonra tamamen kesti. Tam ihtiyacım olan yerlerde arkadan biraz iter diye düşünmüştüm ama o kıyağı yapmadı maalesef. 30k sonrası geçek bir korku filmiydi. Ben C kategorisiydim. Bizden önce çıkan A ve B kategorilerinden yürüyenleri, kenarda ambulans bekleyenleri, arkadaşlarına esneme yaptıranları görmeye başladık. Ağrılarımın giderek artması nedeniyle kendimi kurbanlık koyun gibi hissetmeye başladım. Acaba ben ne zaman bu hale gelecektim? 8k’dan beri 4 saat pacer’ı Ergün Abi’nin arkasında, 25k’dan beri tam yanındaydım. Ergün Abi muhteşem bir tecrübe. Koşarken o kadar rahat görünüyordu ki bir kaç kez ‘kim bu yanımızda yürüyen’ diye onun olduğu tarafa doğru baktığımı hatırlıyorum. 25-26 civarlarında Ergün Abi’ye atak yapmak istediğimi söyledim. O da ‘henüz erken, bi 35’i görelim, ben söylerim, denersin’ dedi. Son 100 metreye kadar ne o ne ben bir daha konuşmadık. Ağrılarım hiç kesilmedi. Aksine yavaşlamadığım için sürekli artarak devam etti. Ağrılarımı belki azaltır diye normalden daha fazla ve sert nefes almaya başladım. Sanırım bu yüzden farinksi tahriş ettim ve sonrasında 1-2 gün katı yiyecekleri yutmakta zorlandım. Bu zorlama inspirasyon belki ciğerlerime bile zarar vermiş olabilir. (Bu işte gerçekten hiçbir şeyin olağan dengesi dışına çıkmamak gerek. Adım uzunluğunu kasten arttırmaya çalışmanın sürat kazanımında işe yaramadığı gibi oksijen miktarını da kasten arttırmaya çalışmak kassal dayanıklılığı iyileştirmede işe yaramıyor. Bir yeri yaparken başka yeri bozuyorsun.) 35 sonrasında belden aşağımı hissetmemeye başladım. Ayaklarımı hissettiğimden değil adımlarımdan gelen seslerden koşu tempomu anlıyordum.

Dolmabahçe’de aralarına karıştığım kalabalıktan artık sadece 5 küsür kişi kalmıştık. 40km’de sağ bacağıma ilk kramp girdi. Yarım saniye vurdu geçti. 1-2 dk kadar tempo düşürdüm. Gülhane Parkı girişine kadar bayrağı tekrar yakaladım. Ergün abi Gülhane alt girişinden itibaren yürü-koş stratejisini çok iyi uyguladı. Parkın içinde ve çıkışından sonra 20-30 metre kadar önüne düştüğüm oldu. Arkama baktım, onu yürürken gördüm ve ben de yürüdüm. Yanıma gelmesini bekledim. Yanıma gelince beraber koşmaya devam ettik. Ayasofya’nın önüne kadar bunu 3 kere tekrarladık. Son tekrarda yine 10 metre kadar önünde, koşmasını beklerken arkaya baktığımda gözlerimin içine baktığını çok net hatırlıyorum. Konuşmuyorduk ama anlaşıyorduk ve sanırım Gülhane Parkı çıkışından bu yana bayrağı ben çekiyordum.

200 metre tabelasını geçtikten ve bitiş çizgisi atmosferinin içine girdikten sonra Ergün Abi son bir kaç saatte hiç görmediğim kadar hızlandı. Atak yaptı. Oraya gelene kadar çok mücadele verdim ama son adımlara yetmedi maalesef. Bir kaç hızlı adımdan sonra bu sefer sağ bacağıma ayak bileğimden kalçama kadar komple kramp girdi. 4:00:08’de yere düştüm. Ayak bileğim plantar fleksiyonda kilitli kaldı. Dizimi de bükemiyordum. Acıyla bağırdım. Silahla vurulsaydım herhalde öyle yere düşerdim. Kenarda biri ayağımın yanına yaklaştı, manzaradan şok olacak ki ayakkabımı çıkartmaya çalıştı. Öyle yapmamasını, ayağımı parmaklarımdan bana doğru ittirmesini istedim. O sırada biri Türk biri Rus iki koşucu geldi. Kendi yarışlarını bırakıp kollarımdan tutup beni kaldırmaya çalıştılar. Bana bitiş çizgisini gösteriyorlardı. Elimle uzansam tutabilecek kadar yakındaydım sanki. Sol bacağımın üzerine kalkmaya çalıştığımda sağ baldırımdaki vastus medialis’in havası bir anda çekilen poşet gibi büzüldüğünü gördüm. Sonra kalbim orada atıyormuş gibi istemsiz bir dolup bir boşalmaya başladı. Vücudumdaki en büyük ve güçlü kaslardan birini bu halde görmek korkunçtu. Sanki içimde benden başka biri her kımıldanmama karşılık yeni bir işkence yöntemiyle canımı yakıyordu. Yardım etmek isteyen koşuculara devam etmelerini söyledim. Çaresiz doğrulmaya çalışırken bir sağlık görevlisi tekerlekli sandalye ile geldi. Beni sandalyeye oturttu. Kemerimi bağladı. 4:00:55’te uygulamayı durdurdum ve son matı 4:01:38’de tekerlekli sandalye ile geçtim. Bitiş çizgisinin hemen yanındaki revirde 2-3 dk kadar oturduktan sonra ufak adımlarla yürümeye başladım. Yürüdükçe bacaklarımdaki kramp buzları çözülmeye başladı.

Sen saatlerce açık denizlerde fırtınayla boğuş, gel sakin limanda gemiyi karaya oturt…

Bu yarışa katılmaya 1 sene düşündükten sonra ancak karar verebilmiştim. Bir dahaki İstanbul Maratonu için karar vermem 1 saniye sürmedi. Kayıtların açıldığı gün kayıt oldum.

Kaderde ilk maratonunda 42km koşup son 100 metrede yere yıkılmak varmış. Ama asla vazgeçmedim. Tekerlekli sandalye de benim seçimim değildi. Sürünerek ya da yeri kazıyarak da olsa o çizgiyi geçerdim. 4:01:38 olmazdı da 4:10:38 olurdu onu bilemem.

Bu yazıyı da şu cümle ile bitirmek isterim:

‘Give it your all in every challenge. But sometimes your all is not enough.’

#diefirstthenquit

16 Beğeni

İlerleyen zamanlarda orta ve uzun etkisini de paylaşırsanız sevinirim, kısa süreli ciddi sorun yaşamışsınız, ucuz atlatmışsınız geçmiş olsun.
Yazıda bir kısıma çok takıldım, 5 küsür kişi nasıl oluyor :grin:

1 Beğeni

Çok teşekkür ederim. Yarış sonrası çok yoğun bir hafta beni bekliyordu. Sadece ertesi gün dinlenebildim. Salı günü şaka gibi ama gerçek yurt dışından gelen iş arkadaşlarımıza Sultanahmet’i,Sirkeci’yi gezdirdik. Arkadaşlar Ayasofyayı Yerebatanı falan anlatıyor ben de yere yapıştığım noktaya dalmış gitmiş vaziyetteyim… Akşamı eğlence vs. Çarşamba tekrar ofis derken hiç dinlenemedim. Toparlanma koşumu anca 6 gün sonra Cumartesi yapabildim. 2-3 hafta boyunca, haftada 1 kez, 6-7-8-9 k civarlarında koştum. Anlık kramplar neredeyse 1 ay boyunca devam etti. (günlük işlerde, yürüyüşlerde dahil)

5 kişi kaldık derken 40k civarında etrafımda hatırladığım koşucular cidden o kadar. Ben varım, Ergün Abi var ve yanında Ergün abi’nin arada sanırım Tuğba diye seslendiği bir hanımefendi var. Arkamızda kırmızı beyaz formalı bir koşucu var. (Sarayburnuna yaklaşırken ilk kramp girdiğinde yanımdan geçerken bana ‘iyi misin!’ diye seslenmişti) Gerisini inanın hatırlamıyorum. Çok kez dönüp baktım belki gördüm ama hatırlamıyorum. Zaten Gülhane’nin içinde geriye dönüp baktığımda grup tamamen dağılmış, bayrağa tutunan kimse kalmamıştı.

1 Beğeni