Taş Devri Diyeti

Merhaba,

Kendimi bildim bileli beslenme alışkanlıklarım Taş Devri/Paleo Diyeti’ne ( ilerleyen satırlarda TDD olarak kısalttım ) uygun olmuştu. Yapmış olduğum araştırmalar ve okuduğum makaleler neticesinde bundan 4 hafta kadar önce tümüyle TDD’ye geçtim.

Şeker ( aklınıza gelecek tüm şekerli/fruktozlu/glukozlu yiyecek ve içecekler ), margarin ve buğday ( kek, börek, pasta, açma, poğaça, ekmek vb. ) tüketimim zaten asgari düzeyde olduğu için açıkçası bu geçişte pek zorluk çekmedim ( Genelde bu geçiş vücut tarafından radikal bir değişiklik olarak algılandığından ilk 1-2 hafta ciddi yorgunluk hissi oluşabiliyormuş ).

Yaptığım en önemli değişiklik beslenmemin ana öğelerinden pirinç ve makarnayı doğal tereyağı, zeytinyağı, kaymak, yumurta vb. ile değiştirmek oldu. Bir nevi karbonhidratlarla doğal yağların yerini değiştirdim ( şu an çok nadir de olsa bulgur veya kepekli makarna tüketiyorum ). Artık her gün 4 yumurtalı, bol tereyağlı, kaymaklı, beyaz peynirli bir öğünüm mevcut. Bunun yanında bol sebze ve protein tüketimim devam ediyor.

TDD’ye geçtikten sonraki ilk uzun koşum 20-21 Aralık 2014’te Çekmeköy’de gerçekleşen En Uzun Gece Koşusu’ydu ( Gece 60km ). Sizi temin ederim yarış sonu vücüdumda yorgunluk adına eser yoktu. 2013’te de 2014’te de bu yarışı 10 saat 30 dakikada tamamladım. Ancak 2014’te yanlış yola saptığımdan dolayı 1 saat ( 5,5 km kadar ) fazladan koştum ve zemin 2013’tekinden daha fazla balçıkla kaplıydı. Yarış sırasında ne jel, ne şekerli bir ürün ne de gazlı bir içecek tükettim. Kontrol noktalarında sadece elma, portakal, muz yedim ve su içtim. Toparlanma sürecim ( diz, quad vb. kas sızıları ) de bir o kadar hızlı oldu ( 23 Aralık Salı günü 1,5 saat süren yarış sonrası ilk koşumu da yaklaşık 5,5dk/km ile zorlanmadan yaptım ). Haftada en fazla 3 kez 1’er saat ( 5-6dk/km aralığında ) koşabiliyorum. Yaşım 41,5; kilom 70.

Diyetisyen veya beslenme uzmanı değilim. Bu başlığı tamamen fikir alışverişinde bulunmak ve tecrübelerimi paylaşmak adına oluşturdum. Şeker, tansiyon, insülin direnci vb. bir rahatsızlığım bulunmadığından belki bu kadar çabuk benimsedim ve adapte oldum. TDD düşünenlerin öncesinde konunun uzmanına ( diyetisyen, beslenme uzmanı, doktor vb. ) danışmalarını önemle tavsiye ederim.

TDD uygulayıp ultra maraton koşan onlarca kişi var; benim bulduğum ilgili sitelerin tamamı yabancıydı. Merak edenler arama motorlarına ultra maraton + paleo diet yazabilirler ( TDD uygulayan en tanıdık ultra maratoncu Timothy Olson ). Prof. Dr Ahmet Aydın ( ‘7’den 70’e Taş Devri Diyeti’ kitabının yazarı ) konunun duayenlerinden; Türkçe kaynak olarak takip etmenizi önereceğim http://beslenmebulteni.com/beslenme/ sitesinin de editörü.

Bu da profesör Tim Noakes’un sitesi; http://realmealrevolution.com/real-food-lists . Tim Noakes’un youtube’da çok ilginç sunumlarını da seyredebilirsiniz.

Bu da TDD uygulayan 20 profesyonel sporcuyla ilgili bir sayfa ( İngilizce ). Bu listeye 90ların başında nereydese katıldığı tüm Iron Man’leri domine etmiş olan efsane Mark Allen’ı da dahil etmek isterim. ( IM’de 2:40 maratonu var ).

Bol sporlu günler,
Sevgiler
Cenk

9 Beğeni

Bu beslenme işi gerçekten çok göreceli ve kişinin kendisine en uygun olanını bulması gerekiyor.
Birisi Taş Devri diyeti ile iyi sonuç alırken, bir başkası çok farklı bir diyetle işini halledebiliyor.
Örneğin; ultra maratonların efsane ismi Scott Jurek Vegan diyetini uygulamış.
yani kırmızı et, beyaz et, balık ile birlikte aynı zamanda tüm süt ve süt ürünlerini, yumurtayı yani tüm hayvansal gıdaları terketmiş.

Bazı kişiler işlenmiş gıdalara karşı hassas olabiliyor.
Bu gibi kişiler için Taş Devri Diyetinin iyi sonuç verebileceğini düşünüyorum.

bense günün 2 öğünün şantiyede yiyen birisi olarak herhangi bir diyet uygula(ya)mıyorum

5 Beğeni

Günde iki öğün de olur:) http://beslenmebulteni.com/beslenme/?p=1099 .
Aslında diyet demek içimden gelmiyor ( bence en uygun tanım ‘Beslenme Alışkanlıkları’ ) ama hem kelimenin ( diyet / diet ) kısalığı hem de neredeyse tüm dillere aynı şekilde girmiş olmasından dolayı kullanılıyor olduğunu düşünüyorum. İngilizce’de ‘diet’ kelimesinin ana anlamlarında biri ‘insanın tükettiği sıvı ve besinlerin tümü’ demek aslında… Kişinin kendine en uygun olanı bulması kısmına kesinlikle katılıyorum.

TDD uygulamanızın tam olarak sebebi ne acaba

1 Beğeni

Benim beslenme alışkanlıklarıma çok uygun olması, en başından beri hamallık olarak gördüğüm karbonhidratlardan kurtulmama olanak tanıması, takip ettiğim bir çok başarılı sporcunun/koşucunun uygulaması olarak özetleyebilirim.

Karbonhidratı nelerden alıyorsunuz, bu Dukan diyetinden nasıl bir farklılık gösteriyor, zira bence sadece protein temelli diyetler uzun zaman sürdürülemez.

Özellikle şeker uzun zamandan beri kafamı kurcalayan bir konu.Rafine şekerin en fazla sofralarımızda 200 senelik bir geçmişi var. E bundan önce insanlar şeker ihtiyaçlarını da bir şekilde karşılıyordu.O zaman bu kadar şeker tüketmenin veya tüketmemenin daha doğrusu bir çözümü olmalı.

Mesela geçmiş zamalardan bugüne kadar gelmiş envayi çeşit tatlılar var.Bu adamlar bu tatlılara bugün kullandığımız şeker yerine geçen başka maddeler kullanıyordu muhakkak.Bunları bulup değerlendirmek lazım.

Dukan diyetini hiç incelemedim açıkçası. TDD’nin ana besinlerinden soğan, sarımsak ve sebzelerin çoğunda azımsanamayacak derecede karbonhidrat var. Yumurta da az da olsa mevcut; vücudun karbonhidrat ihtiyacı düşünüldüğü kadar değil zaten. Hali hazırda topluma lanse edilen beslenme piramitleri bence tamamen gıda ve içecek devleri tarafından desteklenen ve insan sağlığı hiçe sayılarak pompalanan şablonlar. Görüşüm bu şekilde :slight_smile:

2 Beğeni

Yemeklerin çoğu meyvelerle ve baharatlarla tatlandırılıyordu.Bazen de bal kullanılıyordu.Şeker ihtiyacı olduğuna inanarak basit şekerle bunu karşılamaya kalkmak bence çok riskli.Hiçbir besleyici değeri olmayan şekerin vücuda alınması gereksiz bence.Yaklaşık 2.5 yıldır şekeri hayatımdan çıkardım ve pek çok pozitif etkisini gördüm.Beslenme konusunda da insanların doğdukları coğrafyaya ait besinlerle beslenmesi gerektiğini düşünüyorum.Yani atalarını dedelerinin yüzyıllardır yedikleri besinlerle.Tabii ki bütün besinler de mevsiminde yenilmeli.Kışın domates -salatalık yemek aslında kimyasal ilaç yemekten başka bir şey değildir.

6 Beğeni

Aklımdan geçenleri çok güzel özetlemişsin.Benim amacım onun bunun diyetine uymak değil.Sadece kendi köklerime inerek, ona göre beslenmek.Şekeri, unu keseyim gibi bir derdim yok.Ama sırf birşeyden tat alıyorum diye saçma sapan gıdaları yemek istemiyorum.Bütün besinleri doğal olarak nasıl elde edebilirsem öyle tüketmek istiyorum.Yani bir mısır ekmeği yemekten kimse beni alıkoyamaz.Çünkü çocukluğumda ninelerimin yapıp yedirdiği mısır ekmekleri hala hafızamın bir köşelerindedir.

Benim babaannem 114 yaşında öldü ve ilk kez doktora 96 yaşında gitti.Anneannem 94 yaşında ve hala daha dinç.Bu insanlar köyde doğal bir şekilde ne yetiştirmişlerse onu yediler.Yedikleri guymak (mısır unu,peynir ve kaymakla yapılır) tereyağı içinde yüzerdi.Onların izinden gidip,insan gibi beslenip, kimyasal besin maddelerini yemek istemiyorum.

4 Beğeni

şimdi şöyle bir durum daha var;
kapitalizm sürekli birşeyler satmak için sürekli birşeylerin modasını geçirip sürekli olarak yeni birşeyleri moda ediyor.
bu sıralarda da doğal ve organik gıda modası yaratıldı.
bu moda sayesinde maliyeti beyaz ekmek ile aynı olan ve hatta daha ucuz olan kepekli ekmek 2 katı hatta 3 katı fiyata satılıyor.
bu yanılsamaların da farkına varmak lazım.
100 sene önce obezite yoktu ve insanlar daha sağlıklı görünüyordu deniliyor.
bu konuda herkes hem fikirmiş gibi görünüyor.
Ama gerçektende 100 sene insanlar önce daha sağlıklı ve daha uzun mu yaşıyordu?
obezitenin en yaygın olduğu ülke olduğuna inanılan ABD’den bir istatistik;
“National Center for Health Statistics” kurumunun istatistiklerine göre;
1907’de ABD’de ortalama insan ömrü; 45,6
1957’de ortalama ömür; 66,4
2007’de ortalama ömür; 75.5
bu ortalama Japonya ve çoğu Avrupa ülkesinde 80’nin üzerinde,
ama Afrika’nın Akdeniz sahilinde Kuzey ülkeleri (bir nevi Avrupai yaşam tarzı ve beslenme gösteren ülkeler) hariç, diğer ülkelerde (yani Taş Devri insanlarından beslenme olarak çok farklı olmayan, günümüz beslenme tarzına uzak ülkeler) 50 civarında
Eskimoların memleketi olan Grönland’da ortalama ömür 68 civarındayken,
hemen yanıbaşında daha modern bir hayat süren Kanada’da ortalama ömür 82 civarında.
o yüzden hergün piyasaya sürülen o bu şu diyeti adı altında insanlara pazarlanan şeylere çokda fazla takılmamak gerektiğini düşünüyorum.

1 Beğeni

Bence bu farkın temel sebebi, koruyucu hekimlik ve temel sağlık hizmetlerinin etkisi.Popularizmin etkisine kapılmadan dengeli bir beslenme yeterli bence.

Benim de zaten aşağı yukarı beslenme tarzım böyle. Biraz daha sıkı tutarak deneyebilirim. Teşekkürler öneri için.

1 Beğeni

Cenk Bey, kahvaltı işini nasıl yapıyorsunuz? Koştuğunuz sabahlar (sabahları koştuğunuzu farzediyorum ama doğru mu?) ile koşmadığınız sabahlarda kahvaltı zamanı, içeriği açısından fark var mı? Protein tozu/barı kullanıyor musunuz?

1 Beğeni

Necdet Bey Merhaba. Haftada 2-3 kez 1’er saatlik koşular yapıyorum ve tamamı akşam.
Ultra koşan diğer arkadaşlarıma göre benim antrenman ve beslenme programım alışılmışın çok dışında aslında. Her sabah aynı kahvaltıyı aynı saatte yapıyorum. 5 yumurtalı, peynirli (bazen kaşar, bazen peyaz), bol tereyağlı, pul biberli bir omlet. 10 zeytin (siyah ağırlıklı), 80 gr kadar az ballı, tarçınlı kaymak. Bazen bunların yanında bir avuç ceviz. Haftasonları kahvaltı uzayabildiğinden yukarıda bahsettiğim kahvaltıya sucuk, domates, salatalık, biber eklenebiliyor. Öğle yemeği yemiyorum. Zaten bu tarz bir beslenme düzenine alıştıktan sonra acıkmıyorsunuz. Bazı öğlenler 1 porsiyon meyva yiyorum. Gün içinde 4-5 bardak çay, 1 bardak kahve, 1-2 bardak su/soda içiyorum. Akşamları çorba/et/bol sirke ve zeytinyağlı salata/tavuk/sebze/meyva seçeneklerinden bir kaç tanesi. Kimi zaman yemek sonrası ayçekirdeği. Protein tozu, sporcu içeceği, bar, jel vb. kullanmıyorum. Geçen ay katıldığım ultramaraton 119km idi ve yarış benim için 28 saatten fazla sürdü. Yarış öncesi, sırası ve sonrası hiç jel, sporcu içeceği, karbonhidrat, şeker ve türevi tüketmedim. Vücudumun enerjiyi yağdan sağlamayı artık öğrendiğini düşünüyorum. Selamlar.

3 Beğeni

yumurta, (kaşar) peynir, ton balığı, kırmızı/beyaz et; tereyağı, zeytinyağı, çörekotu yağı; karnabahar, brokoli, lahana, karışık salata; (şekersiz) bitki çayları, soda, kuruyemiş, baharat… Bunlar hep sevdiğimiz, taktir ettiğimiz besinler :smile:
makarna, pilav, erişte, unlu mamüller, her türlü şeker, enerji içecekleri, jel, protein tozları… :frowning:
ipucu: bu tip bir beslenme; aç karnına (örneğin sabah kalkar kalmaz) sadece su+soda ile uzun mesafeler koşmaya imkan verebilir.

2 Beğeni

Bu konu ilgimi Cenk Beyin en uzun gece koşusunu hiç karbonhidrat almadan tamamlamış olması ile çekmişti. Kendimce kısmen uygulamaya başladım. Sabahları kahvaltı yapmadan ve koşu sırasında su/soda/tuz dışında bir şey almadan 20-25 km koşabiliyorum. Bunu yapabiliyor olmam beni de şaşırtıyor.

Koşu sonrası beslenme konusu biraz kafama takıldı. Çünkü ben rahmetli Ahmet hocanın önerdiği gibi kahvaltıyı kaldırdım. Sabah 06:00’da başlayıp 20 km koşsam bile öğlen yemeğine kadar bir şey yemiyorum. Biliyorum bu aşırı görünebilir. Ama zaten yağ yakmaya başladığınız için kan şekeriniz size tok olduğunuzu söylüyor. Kaldı ki daha önceleri de kahvaltı alışkanlığım çok yoktu. Düşündüğüm şey acaba bir miktar izole whey protein (karbonhidratsız, %100 protein) alsam mı hemen koşu sonrası?

1 Beğeni

Necdet Bey, rahmetli Ahmet Aydın Hocamız hayatını sağlıklı beslenmeye (gerçek anlamda) adamış müthiş bir insandı. Onun kitapları ve makaleleri bana çok yol gösterdi. Dediğiniz gibi aslında en ideali kahvaltıyı kaldırıp öğlen yemek (detaylı bilgileri “fasılalı açlık/intermittent fasting” terimlerini aratarak bulabilirsiniz) ama ben iş durumundan dolayı gerçekleştiremiyorum. Günde sadece 1 öğün (+ kuruyemiş) yiyen tanıdıklarım var. Antrenman sonrası proteine ben de sıcak bakıyorum ama doğal yollardan olanları her zaman tercihim.

Beslenme benim için antrenmanın kendisi kadar önemli. Sabah 5 te bile koşacaksam 4 kalkar mutlaka hafif bi şeyler yerim. Hele ki sabah asla bi şeyler yemeden koşmam . Akşamsa bazen sadece bol su ile antrenman yaptığım oluyor ama verimli olmuyor.Eğer uzun yapacaksam da mutlaka bol tereyağlı bi öğün tüketiyorum. Antrenman sonrası için eve uzaksam mutlaka yanıma 4 haşlanmış yumurta veya benzer başka gıdalar alıyorum. Kaliteli kas kütlesi çok önemli mesele. Özellikle antrenman sonrası yeterli ve kaliteli gıda alamamışsam recovery süremin uzadığını defalarca test ettim. Hiç karbonhidrat almadan olimpik triatlon bitirdim ama. Fakat 1 tane jel aldığım yarışlara göre çok zorlandım ve bunu tekrar etmedim.Yarışlarda minumum veya kendimce tam kararında beslenme ama daha önemlisi elektrolit dengesi olduğuna inanıyorum.